istanbul kadıköy'deki ziverbey'de yaşayan ve bir süre önce hayatını kaybeden fenomen kedi tombili'nin heykelinin yapılması için change.org da düzenlenen imza kampanyasına olumlu yanıt veren kadıköy belediyesi, heykelini yaptırmıştır. tombili'nin heykeli bugün yani 4 ekim hayvanları koruma günü'nde açılmışıtr. ziverbey güleç çıkmazındadır. en yakın zamanda gidip ziyaret edeceğim. 9gag falan coşmuş. tombili için legend falan diyorlar.
kadıköy tarihi yeldeğirmeni semtinde bulunun çok tatlış kafe. bir zamanlar kimseler takılmazdı yeldeğirmeninde şimdi trend oldu. karaköyümsü böyle grafittiler vs. ama çok daha samimi kesinlikle. kadıköyde bir şubesi daha açıldı yanılmıyorsam. fiyatları da çok uygundur. özellikle irmikli tatlısını aşerdiğimizde sürekli gidiyoruz.
türklerden dünyaya bir kelime daha* osmanlılar zamanında yaya ve atlı olarak ayrı silah ve teçhizatları olan ve ayrı kumandanların idaresi altında bulunan başı bozuk askerlerdir. fransızcada bashi-bazouk dediğinizde cidden başı bozuk diye anlaşılması ironiktir. ve evet günlük hayatta da kullanılıyormuş.
fransa'nın yukarı normandiya bölgesinin merkezi tarihi şehirdir. parise 120 km kadar uzaklıktadır. şehir hala ikinci dünya savaşının izlerini taşımaktadır. flaubert in memleketidir aynı zamanda. görülesi kocama bir katedrali vardır.
fransa'nın ikinci en uzun nehridir. birincisi loire nehridir. seine i bu kadar meşhur yapan tabiki de başkent parisin ortasından geçmesidir. ayrıca bir diğer önemli şehir olan (bkz: rouen) den geçerek la havre havzasından manş denizine dökülür. geçenlerde olan taşkınlar sebebiyle paris baya bir sular altında kalmıştı.
fransızcadan türkçeye geçen bir başka kelime olan pique nique okunuşundan da anlaşılacağı gibi piknik demektir. piquer fiilinin birinci tekil şahısta çekimlenmesiyle oluşan ilginç sözcük gurubudur. kelimelerin teker teker piknikle alakası yoktur. fransız kültürünün vazgeçilmez etkinliklerinden biridir. seine nehri kıyısında şu şekilde yapılanı makbuldür.
fransa'nın güneyinde marsilya'ya çok yakın mükemmel güzellikteki tarihi şehirdir. fransızların pique-nique kültürünün çıkış noktası olan şehir aynı zamanda uçsuz bucaksız bir mor derya olan lavanta bahçeleriyle ve sabunlarıyla ünlüdür.
geçen gün tam bir gay gibi pembe ne varsa koydurup yediğim çok fazla tercih etmesem de bazen aşerdiğim tatlı. tatlı da değil aslında tam onun gibi bol kalorili bişey işte. belçikalara kadar gidip yemedim ayrıca. bence modada daha güzel. kemal usta foreva*
keşke gay çift olsalar dediğim aşırı tatlı ikili. severek takip ediyoruz. bence ahmette bişeler var çok gerçekçi ve tatlı rol yapıyor. karın kasları sevilesi öpülesi.
sayın cumhurbaşkanımızın yeni bir 'mustafa kemal atatürk'ü karalama kampanyası' sanırım. havaalanından gelirken sultanbeyli taraflarında pankartlarda ve billboardlarda gördüm. tabiki o eşsiz göklere bakan ifadesiyle beraber.
evet böyle özlü (!) sözler söylemeyi çok seviyorsunuz biliyoruz. ama bunu bile yaparken orjinal olmadığınız gibi bir de atatürk'ü din düşmanı gibi gösterip 'bak hakimiyet sadece allah'ındır' deyip salak halkımızı galeyana getiriyorsunuz. bunu yaparken bile ayrıştırıyorsunuz insanları. atatürk dinsiz olduğu için meclisi kur'an okutarak dualarla açtırdı çünkü. biz atatürkçüler de zaten hep boğaz köprülerinde kemerle asker döver, otobüslerde türbanlı bacılarınızı tekmeleriz. dinsiziz nasıl olsa aynı atatürk gibi.
dini tekeline almış ve emirlerindeki koyun sürüsüne 'hadi kendini tankların önüne at bakim' şeklinde yaklaşan insanların yönettiği mükemmel ülkemizde huzur içinde yaşamak dileği ile.
bazı şeylerin özel ve güzel olduğuna inanmıştım. her şeyin düzelebileceğine inancım tamken, elimden gelen her şeyi yapmama rağmen olmadı. o kadar kırgınım ki. hayatımda hep yalnız olduğumu düşünmüştüm, uzun bir süre karşı çıktım, direndim ama zamanla o kadar bağlanmışım ki bu düşünceye, kötü günlerimi yalnız geçireceğimi hiç düşünmüyordum. artık çabalayamıyorum bile. kendimi böyle savunmasız bıraktığım için o kadar kızgınım ki.
ben artık bir köşede gizli gizli gözyaşı döküp mutsuz olmak istemiyorum sözlük.
yalnız isek kendimiz seçmişizdir. yalnız olmamız ve kendi yolumuzu yürümemiz, yolun sonunda da kendimizi tamamlamamız gerektiği için yalnızız. su akar yolunu bulur. tek başına tamamlanamayan diğer yarısını tamamlayacak olanları bulur.
vücut tarafından yoğun strese karşı verilen bir savaş olan bu sendrom, kalp krizine benzer bulgulara sahiptir. 1990 yılında japon hiraru sato tarafından keşfedilmiştir. tıptaki diğer adı (bkz:apikal balon sendromu) dur.
kişinin sürekli olarak kendini bitkin ve mutsuz hissetmesi, dinlenmekle bile kendini iyi hissedememesi gibi sorunlarla ortaya çıkan bir durumdur. (bkz: bağışıklık sistemi) önemlidir.
sözlükteki naftalin beyinli yazarlarımızın artık yazmamaları gerekiyor. sözlüğün eski zamanların beri yazan bu yapışkan insanlar bir sülük gibi sözlüğün kanını emiyor. yeni olan her yazara düşmanlık besleyip sözlükte gergin bir hava yaratıyorlar.
lütfen bi salın artık. gençlerin önünü açın. sizin vaktiniz geçti.
akıllara özlem tekin ablamızın "aşk her şeyi affeder mi?" şarkısını getiren başlık olmuştur. aldatmanın altında yatan sebepler de gözden geçirilmeli misal bağlanmaktan kaçmak gibi skdkdh. neyse şarkı sözümüzü iliştirelim.
çok üzgünüm istemeden seni dün gece aldattım kim olduğu mühim değil sana bağlanmaktan kaçtım
çok üzgünüm istemeden bir bakışa aldandım inan bana bütün sabah pişmanlıktan ağladım
aşk herşeyi affeder mi dersin zamanla geçer mi güzel günlerin hatrına aşk herseyi affeder mi.
ilk olarak boşluk bırakmadan, gözü yoran uzun destanlar yazarsanız kimsenin okuyası gelmez zaten. bunun kitap okumakla alakası yok bence.
herkesin kitap okuma şekli farklı olabilir. evet bir kitabı eline alıp sayfaları çevirerek okuması hoş bir duygu ancak artık teknolojinin pik yaptıgı bir çağdayız. kindle veya tablet gibi cihazlarda milyonlarca e-booka ulaşılabiliyor.
son zamanlarda çıkan "dostoyevski okumayan insanla konuşmak" yok "hegel'i bilmeyen insanla sevgili olmak" gibi türeyen başlıklardan gına geldi. belki o adam senin hakkında bir kelime edemeyeceğin bir konu üzerinde master yapacak kadar bilgili. belki her gün atom fiziğiyle ilgili makaleler okuyor.
kendi standartlarına uymayan insanlara "cahil" demek de yeni moda oldu sanırım. genelleme yapıp insanları bu genelleme havuzunda yargılamadan önce çok kitap okuyarak geliştirdiğiniz beyninizi kullanıp bir düşünün bence.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
gecenin olayı kesinlikle madonna'nın sahne alması vs değildi. izlanda'lı anti-kapitalist, distopik-tekno, bdsm grubu hatari'nin televote oylarını aldıktan sonra filistin atkıları açmalarıydı. ekrandan o kadar hızlı gitti ki görüntüleri ne olduğunu şaşırdık. kesinlikle gecenin önüne geçen bir olaydı.
onun dışında yarışmaya gelirsek italya'ya baya üzüldüm. ama işte anadilde katılan şarkılarda hep böyle oluyor. ki italyanca olmasına rağmen akılda kalan bir nakaratı ve alkışlı ritmi vardı. mahmood kalp kalp
gelelim isviçre'ye. aslında birincilik beklemedim ama çok keyifliydi şarkı. bence hak ettiği sırayı kazandı. ne fazlası ne azı. ayrıca luca hanni oldukça sempatik ve tatlı bir adamdı.
bir diğer güzel adam da azerbaycan'ı temsil eden chingiz. şarkı kesinlikle çok iyiydi. ayrıca robotik kollarla yapılan showa bayıldım. şarkısı da sesi de çok güzeldi. dinlerken seneye azerbaycan'da mı yoksa demedim değil. ama yine hak ettiği puanı alamayan bir şarkı oldu.
bana göre en en güzel şarkıya sahip olan ülke kıbrıs'tı. geçen sene eleni foureira ile 2. olan kıbrıs bu sene çok benzer bir şarkıyla katılmıştı. geçen sene de favorim kıbrıs'tı bu sene de öyle oldu. aslında tam kıbrıs da denemez çünkü hepsi yunan şarkıcı ama yine de en başarılı şarkılar hep onlardan çıkıyor. bu şarkı sanki şey gibydi kanka ödevini alabilir miyim? al ama biraz değiştir belli olmasın
genel olarak organizasyon çok başarılıydı. çok güzel ev sahipliği yaptılar bence. şarkılardan önce şarkıcıların da dahil olduğu küçük tanıtım videoları çok güzeldi. şarkılardan çok "acaba ne çıkacak sırada?" diye merakla onları bekledim. birinci olan hollanda'nın şarkısına vasat diyebiliriz. ama belki dinledikçe güzelleşir bilemiyorum.
yazmaya değer görmediğim ama yine de beğendiğim ülkeler ise; malta, rusya, estonya, belarus,fransa, ispanya.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
bomboş kıro bir adam. bir içerik de üretebildiği yok. iki gözü renkli diye ergenleri düşürüyor işte. "yeteneksizlik is the new trend" akımının öncüsü olabilir bu şahıs o derece boş.
yalnız yaşayan herhangi bir insanla bir gayin hiçbir farkı yoktur. o yüzden yalnız yaşayan gay başlığını protesto ederek buraya yazıyorum.
şuan ki şartlarımla yapamadığım ama bir gün yapacağıma inandığım eylem. kendi başına yaşamak. sadece sana ait bir yer. çok güzel olsa gerek. yalnızlık çoğu zaman sevdiğim bir şey değil ama bir evi paylaşması da çoğu zaman zor.
kendi evimin içinde kendi mutluluklarımı yaratacağım günler umarım bir an önce gelir. şuraya yalnız yaşamakla ilgili şu güzel illüstrasyonları bırakıyorum
allah kimseyi aç gezerken, evine et süt alamazken suriyelileri savunacak kadar rezil bir konuma düşürmesin. yazık.
edit: hiç bir zaman giremeyeceğimiz ab'ye yaranmak için suriyelileri kendi ülkemizde tutmak da ayrı bir rezillik. "omo poroyo ab veroyo" amk babasının hayrına vermiyor heralde. suriyelilerin pislikleri kendilerine bulaşmasın diye veriyor.
edit 2: bazı yazarlarımızın (bkz: pollyannacılık) oynamayı çok sevdiğini gösteren başlık.