16 sene sonra yepyeni şarkılardan oluşan albümü "sek'iz" bugün itunes'ta satışa sunulan müzikmarketlere ise 29 ocak'ta girecek olan enfes şarkıcı, harika kadın, kıymetlimiz... yıllardır bekliyorduk bu albümü.
sibel alaş'tan gelsin: "bak bana neler oldu bilmem, aklım yerinde değil kayıp, bilsen neler geçiyor içimden, ama söyleyemem çok ayıp..." yatakta edepsizimdir. yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim.
bülent ersoy öte tarafa erkek olarak mı kadın olarak mı gidecek amca?
adam öldürmek en büyük günahsa, din için islam için adam öldürenlerin bütün ibadetleri boşa gitmiş olmuyor mu?
boğazdaki yalılarınızdan ve otellerinizden verdiğiniz vaazlarınız "bir lokma bir hırka" diyen inancın neresinde kalıyor amca?
amca siz nesiniz?
niye ezik olsun ki, dışarda bir ton para verip eğlenememektense, evi eğlence yerine çevirebilir o kişi, müzikse müzik, alkolse alkol, evi isterse bir konser ortamına, isterse arkadaşlarla bar ortamına, isterse karaoke salonuna yani canı ne isterse evinin rahatlığında imkanı varken, illa dışarı çıkıp para harcıycam diye ısrar eden insan eziktir ve müsriftir. ben ilgi alanım konserler olduğu için bazen çıkıyorum ama konser yoksa cumartesi gecelerini ayaklarımı uzatıp müziğimi dinleyerek geçirmenin de muhteşem olduğunu düşünenlerdenim. evde kendi kendine eğlenmenin tadı hiçbi şeyde yok. hele adamlı madamlı bir ortamda!
günümüzde iki anlama gelebiliyor, biri bildiğimiz ışık ampulünün telinin yanarak kopması ve devreyi kesmesi, ama burada ikinci anlamdan bahsedicem. aman dikkat ampul patladı diye uluorta yerde söylerseniz, silivri'yi boylarsanız... özellikle ampul hakimiyetinde olduğumuz bu dönem ne dediğinize dikkat edin(!)
ahahah kendimi yeni yeni tanıdığım bir gün bir oyun sitesinde tavla oynarken, adamların dikkatini çekmeye çalışıyordum, muhabbet ederken konuyu sekse getiriyordum yaşım da küçük kimse bi şey demiyo, bir gün adana'dan bir adam bana bir de kız bul ikinizi de sikeyim dedi, hülooooğ oldum, ama tabi ki orada iletişimi kestim korkudan. ilk buluşma ise siberalem henüz parasızken gey odasından tanıştığım sinan isimli bir güvenlikçi, hiç tipim değildi ama ben azmıştım, taksimde bir apartmanın merdiven boşluğunda aşna fişna yapmıştık. ya işte böyle.
çocuğunun gerzekliğinden dolayı annenin nedensiz yere nasibini aldığı küfür... hayır küfür de anlamsız yani annesi orospuysa ne olmuş, bundan nasıl bir bağlam anlamalıyız? bu arada annesi kötü yola düşen küçük emrah'ın "ne bakıyosun amca hiç orospu çocuğu görmedin mi?" repliği hala hatrımdadır.
hayatımıza miley cyrus'la giren kıçları birbirine hızlı ve seri sürtmek suretiyle yapılan bir dans çeşidi... bizim kalabalık metrobüslerde sıkça rastlanabilir. her zamanki gibi biz modayı başlattık başkaları kaymağını yiyor!
ilk kez kurtuluş günü filminde gördüğüm doksanların sonunda hayatımıza bir girip pir giren, güzel ve sağlam filmlerde oynamasının yanısıra, müziğiyle milenyuma güzel bir giriş yaşatan oyuncu, yönetmen, rapper. özellikle oğlu için "just the two of us" adlı eski bir şarkıyı sample olarak kullandığı aynı adlı harika bir şarkı yazmış, oğluyla birlikte seslendirmiştir.
aynı zamanda yıllarca başka seslerden duyduğumuz pek çok şarkının da söz yazarıdır, ki bunlar arasında hello ozan'ın hello şarkısı, şahsenem'in nartanem şarkısı, hakan peker'in yaşan değil gibi şarkıları vardır ve bu kadar sınırlı değildir. 2000 yılında kıbrıs'ta güney-kuzey kıbrıs dostluk kampanyası çerçevesinde ey hayat adlı bir tekli çıkarmıştır.
özellikle şovbiz'de geçerli olan, özel hayatında ne olursa olsun, anne baban ölse şov devam etmeli denilen kapitalist düşüncenin temel cümlesi olarak kullanılan cümle. halbuki freddy bu şarkıyı aids'ten öleceğini öğrendiğinde kendisiyle yüzleşme için yazmıştı. bi yandan ölüme bile neşeli giderken kendisiyle ne kadar barışık olduğunu anlatıyordu bu söz. aşık veysel misali "ben gidersem sazım sen kal dünyada" dercesine, ben ölücem ama şov devam etmeli diyerek giderayak hayatın felsefesini yüzümüze yüzümüze vurmuştu.
80'li yılların ortalarında eurovizyonda klips ve onlar grubuyla seslendirdiği halley şarkısıyla hayatımıza girip kariyeri boyunca oyuncaklarım, düşlerim/kilim, cana yakın, dostane (cihan okan'la), ey hayat ve en son 2015 yılında sustum isimli teklisiyle hayatımın her anında kulağımda hoş bir seda bırakan, zülfü livaneli'nin vokalistliğini de yapmış, tatlı sesli sanatçı. özgün ve pop tarzda albümler yaptı. reklam müzikleri de yapmıştır. "vernelleyin yumuşacık olsun, vernelleyin mis gibi koksun" cingılını seslendirmiştir. sıla ile beraber çalışan efe bahadır'ın da annesidir. sesi yumuşacık bir kadife gibi okşar kulağı.
dört sene önce yazdığı entiriyi dört sene sonra kelimesi kelimesine yazma kapasitesine sahip olduğunu cortland'ın fark ettiği yazar. o kadar fazla şey yazıyorum ki, üzerinden zaman geçince ve ben yazdığımı unutunca ve o başlık yeniden gündeme gelince gene yazıyorum, bunu fart ettim, giri kirliliği için özür dilerim.
üç dört tane götlü göbekli ayı bir odada, ben domalmış bekliyorum, s.ki kalkan gelip vuruyor, sonra beni dizlerimin üzerine çöktürüyor, sırayla emdirip yüzüme boşaltıyorlar. *
bu akşamki bölümde baya iyi geldi. şennur teyzenin sözlerine ve gizemin saçmalamasına çok gülüyorum. sanki gülse birsel de nasıl yazabileceğini biraz daha göstermiş oldu bu bölümle. severek izliyoruz.
hiç de içim almıyor ama..
ben öyle demiyom oğlum
araya gideceğine canıma gitsin
çiğ silikon mu bu?
fikri olmamak ama zikri olmak, elde tespih, ağızdan çer çöp kürdan sigara vb bir nesne düşürmemek, dilden erkeklik adamlık delikanlılık ve racon derslerini eksik etmemek, ahlak bekçiliği yapmak ama ahlaksızlığın müptelası olmak, cin olmadan adam çarpmak, medeniyet seviyesinin altında kalmak, kültür ve bilgi birikimi edinmemek, hayat üniversitesinden mezun olmak, yobazlık, kaba davranışlar sergilemek, hoşgörü ve nezaketten uzak olmak, kafasını kullanamadığı için yumruklarını kullanmaktır.
ayyhhhh dün gece son dakkalarda gerim gerim gerdiler. yani bir gerilim filmlerinde böyle gerildiğimi hatırlarım bir de bunun dünkü bölümünün son sahnesinde. allah sizi bildiği gibi yapsın e mi son anda dedim bunu göstermeyecekler, haftaya bırakacaklar ki öyle de oldu zaten. şu senarist arkadaşlar da oya karakterine daha anlamlı ve okkalı laf sokan replikler yazsalar da azıcık içimizin yağları erise ayol. o kadar sinirleniyor, atarlanıyor ama iş merve'nin karşısında konuşmaya gelince pıssssss balon gibi sönüyor. vallahi içim şişti yemin ederim yeter diye bağırasım geldi.
en sevdiğim hikayelerimden... bir gün kadıköy'den eminönü'ye geçmek üzere vapur beklerken, yanına oturup çaktırmadan seyrettiğim beyefendiyle bir hafta sonra halvet olmuştum. vizelerim vardı o hafta, yoksa daha erken olurdum. sene 2001 yaş 18. genelde toplu taşımalardan (otobüs, tramvay, metrobüs...) kaldırdım adamlarımı... hatta bi keresinde yanımdan yürüyüp giden bir adamla on beş dakka sonra apartman bodrumunda halvet...
tuna kiremitçi ile şapşahane bir düete imza atarak müzikal yönüyle de kalbimin kıvrımlarında taht kurmuş, ne yapsa izlerim oyunculardan... bu sıralar izlediğim tek dizi olan (bkz:ufak tefek cinayetler) 'de tersi pis doktor oya'yı oynuyor.
1) sürekli bir yalan dünyasında yaşamak zorundasınızdır, gizliyseniz hele aileye, iş arkadaşlarına, normal arkadaşlara (tabi gey dostu olmadığını bildiklerinize) yalan söylersiniz
2) homofobik bir toplumda yaşamanın getirisi, aşağılanır, hakarete uğrar, dövülür, tecavüze uğrar hatta öldürülürsünüz, ve o homofobik toplumun homofobik polislerince insan yerine konmazsınız, hatta onlar da size aynı muameleyi yapar
3) çoğu zaman iç dünyanızla ilgili karmaşaları kendi başınıza çözmeniz gerekir, dışarı anlatamazsınız, diğer geylerin de kendi dertleri olur onlar da bi yere kadar dinler
4) aileniz ve toplum tarafından ağır ithamlarla cezalandırılırsınız
5) size herkese g.tveren potansiyel muamelesi yapılabilir, gece s.ken adam gündüz size bir paçavraymışsınız gibi davranabilir, veya sarhoş muhabbetlerine meze yapar.
6) başınıza bir şey geldiğinizde, tecavüze uğradığınızda polise gidemezsiniz, zira polisin aklında sizin bu halinizle zaten davetiye çıkarmış olduğuna dair bir önyargısı vardır
offf bu kadar yazdım içim şişti, gerisini siz tamamlayın.
eve gidip duş almak, sonra gerizekalıya bağlamak, "aneeeymm hasta oldum ben aids oldum" diye kendini kahretmek, adama mesajlar atmak, "bir daha sikilmek için yalvarsam da gebersem de bana yazma, mesaj atsam da cevaplama" gibi saçma sapan mesajlar atmak, sonra adam gerçekten mesaj atmadığında neden mesaj atmıyorsun diye evine gitmek ve bir daha kendini siktirmek. sonra alışıyorsun tabi.
seni özlüyorum deli kadın, bütün bu dünyanın kiri pası içinde ekranlardan yansıyan ve bize her şeye rağmen umut var dedirten temiz sevincini, neşeni ve kaleminden akan yüreğini özlüyorum, senin en ince espri yaparken bile gözlerindeki derin bakışı, en ciddi konuda bile muzip yorumlarını, kısaca seni özlüyorum deli kadın. bir resmine bakarken bile binlerce kare geçiyor gözümden, seni hiç tanımadım, tanıma imkanı bulamadım, ancak ben seni hep sevdim, senin bu dünyaya kattığın güzelliği sevdim, tüm dünyanın akılları bir araya gelse senin tek bir yorumla herkesi susturabilme becerini sevdim.
ama neyi sevmedim biliyo musun? daha seninle tanışmadan çekip gitmeni, daha şarkılar şiirler tamamlanmamışken çekip gitmeni, tabiri caizse daha karpuz kesecekken zengin kalkışı yapar gibi 80 +/- 60 yaşın baharında çekip gitmeni... yarım kaldı şarkılar, şiirler, daha çok şarkı var yazacak... daha fazla söz söyleyemem, söz söylemede senin eline su dökemem, senin sözünün üstüne söz söyleyemem, sadece diyebilirim ki, ulaşıyosa bu yazılar bir yerden sana, bir el salla oralardan bana. deli kızım uyan, bir tek sensin duyan!!! bu dünyada bize bir bakış borcun kaldı, acelen ne, bekle aysel!
müslümanlık ve islam özünde -aslında her dinde olduğu gibi- kardeşlik, hoşgörü, barış gibi güzel mesajlar içeren bir din. insanoğlunun elinde oyuncağa çevrildiği için sürekli kötü ve berbat bir din izlenimi yaratılan ancak insanların amellerinden dolayı bütün bir dinin alaşağı edilmesini doğru bulmuyorum, sonuçta ortada ortak ve güzel bir mesaj var ve sorun bu mesajı insanların kendilerine yonta yonta saçma sapan ve müslümanlıkla bağdaşmayan uygulamalara giderek yanlış bir müslümanlık izlenimi oluşturmasıdır. kulaktan dolma bilgilere pabuç bırakmamak için herkesin bir kere okuması gerektiğini düşünüyorum.
gerizekalıdır, komplekslidir, derdi varsa yüzleşmek yerine bu şekilde derdini anlatabileceğini sanandır, siktir olup gitsindir, sözlükten uzaklaşma nedenidir. böyle şeyler yapmamalıdır!!! hadi bunu da eksile gerzek dingil!
sanırım bazı yabancı nickli yazarların adlarını okumakta güçlük çeken yabancı dili iyi olmayan yazarcanlar için açılmış başlık. yoksa adı atıyorum karpuzsever olan bir yazarın nicki başka nasıl okunabilir ki?
halka açık yerde duş perdesi açık duş almak, pisuvarda çaktırmadan yanımdakine bakmak, otobüs mola yerlerindeki tuvaletlerde tenha bir pisuvar bulup birinin beni izlediğini düşünerek boşalmak.