bu aktivitelere geceden değil gündüzden başlamak da bir harika, tüm gün bir kedi gibi evde ordan oraya geçip kestirmek, uzun zamandır kenarda bekleyen filmleri izlemek, ertesi günün de tatil olmasına güvenip alkol almak gibi sıralanabilir.
geleneksel aile modellerinde şiddetle tavsiye edilen bir durumdur. aslında memur olmak istemezsiniz ama yıllarca egonuz bu şekilde dolduğu için hayallerinizle entegre haline gelmiştir. farkında olmadan bir bakmışsınız ki memur olmuşsunuz. "ama ben böyle olmayacağdım" dediğinizde iş işten çoktan geçmiştir. çünkü devletin o stabil-rutin temposuna çok güzel uyum sağlamışsınızdır ve istifayı göze alıp hayalleirnizin peşinden koşmaya cesaret edemezsiniz. dış görüntün tamamen kitaplarda yazdığı gibi olma zorunluluğu taşıdığı için basit rötüşlar bile sizi mutlu eder. örneğin kanvas giydiğinizde kendinizi masmavi kot giymiş gibi veya spor gömlek giydiğinizde de "bugün harikayım lan!" diyebiliyorsunuz.
aileler pek bi mutlu memur evlatları adına, evlatlar hiç o kafada değil canım ya.
1960'larda başlayan metal müziğin bir türüdür. öncüleri olarak; pink floyd, queen, camel, kansas, rush örnekleri verilebilir. daha sonra opeth ve dream theatre gibi dinlerken sabit noktaya bakar gibi baktığımız gruplar geliştirmiştir. diğer türlerden farkı ise, teknik ritimler dolusu müzik şarkıyla bir bütün olur. kullanılan enstrumanlar ritme ve sözlere uyum içinde çalınır.
bu gece bitmiyor sözlük kedim bile ilginç bi şekilde bugün benden daha fazla uyudu. bide bana bak! resmen onunla yer değiştirdim, parça pinçik bi ordan bi burdan uyudum.
cuma'nın bereketi üstünde olsun kaynım! bu istanbul çocuklarının çok övülen korunaklı evleri yok mu? ha işte orda duranlar niye böyle bi içi geçmiş? böyle konuşurken telefonda kadınların ellerinde ördüğü örgü şişlerinin "çıt çıt" seslerini duyar gibi oluyorum bazen. sanki ağzında da 2 adet falım sakızı.
sen onlara söyle vallahi de billahi de hepsini fişler bizim beril'e isim listesini götürürüm.
lübnan asıllı çok özel bir şairdir, adeta tanrının insanlığa lütfüdur. şairliğin yanında kaynaklarda geçtiği üzere, ressam, yazar ve filozoftur. 48 yaşında abd'de hayata gözlerini yuman insan 15 civarında arkasında eser bırakmıştır. tüm eserleri birçok dile çevrilerek birçok ülkede ciddi bir ses getirmiş olmakla birlikte ermiş isimli eseri onu zirveye ulaştırmıştır.
en sevdiklerim:
"ruhumu yedi kez aşağıladım:
ilki, onu yükseklere ulaşmaktan kaçındığını gördüğüm zamandı;
ikincisi onu topalın önünde topallarken gördüğüm zamandı;
üçüncüsü kolayla zor arasında seçim yapması gerekip de, kolayı seçtiği zamandı;
dördüncüsü bir yanlış yaptığı ve kendini başkalarının yanlışlarıyla avuttuğu zamandı;
beşincisi güçsüzlüğe sabrettiği ve sabrını güce yorduğu zamandı;
altıncısı bir yüzün çirkinliğini hor gördüğü ve onun aslında kendi maskelerinden biri olduğunu anlamadığı zamandı;
ve yedincisi bir övgü şarkısı söyleyip de, bunun bir erdem olduğunu sandığı zamandı."
evim der ki, beni bırakma, çünkü burada senin geçmişin yaşıyor. yolum der ki, gel ve beni izle, çünkü ben senin geleceğinim. ve ben hem eve, hem de yola derim ki, benim ne geçmişim, ne de geleceğim var. eğer kalırsam, kalışımda bir ayrılış vardır; gidersem, ayrılışımda bir kalış.
bu kar tatillerini bu sıra çok politik algılıyorum. benim zamanımda lisede veya ünide kar yağdıktan sonra verilirdi tatiller, hatta o gece veya okula gideceğimiz sabah öğrenirdik. bu sıra nedense(!) kar yağışı tahmini yapıldıktan hemen sonra veriliyor. daha sonra kar yağıyor ki o da eski kışlarda olduğu kadar değil.
çok siyasi adım bunlar. ortalık mı kötü emmi? çok mu arttı bu canlı bombalar? allah allah bu örgütler de bi tuhaflaştı? orada neler oluyor? dedirtiyor bana.
biraz sonra kapım çalınacakmış. "çat kapı" şeklinde oldu biraz da. bekledik bekledik ses seda çıkmayınca arkalarını dönüp gittiklerini düşünmüştük doğrusu. *
her başlık altında olduğu gibi bunu da bir şarkıya bağlayalım; "sen yağmur dök" adlı amatör grubun şarkısıdır. hem kadın hem erkek solistleri mevcuttur. kadın olan geleceğin umay umay'ı gibi paslı bir sesle farklı bir tarzı var. dilerim albumlerini yaparlar ve her daim dinleriz.
kani
herkes biraz kızgındı
o da biraz sırlı
öyle demiş söyle gelsin
ben gitmem adam kani
korkma duyan olmaz
dudağımda sessiz etim
yüzünü ört ama biri görür
bu kani can bu
ağladım düne mi güne mi
bilemedim sana mı bana mı yaşı
tarakta saçından tel gibi
ayrılık geldi baktı
sen içime düştün kalsan yani
her yerime yattın görsen bari
hırsızsın ve kesiksin
bu halinle sevemezsin
ah derim ol yat üzerime
duyan olan, sesi gören
bilen durur, ört üstünü
sen içime düştün kalsan yani
her yerimi kestin tuz ver yani
bunu çok iddialı bir şekilde söyleyemem fakat bob dylan amcamızın one more cup of coffee şarkısını sanki the white stripes daha iyi söylüyor. tarzlar farklı o da var, bob daha duygu yüklü söylemiş kabul, ama the white stripes de başka bir duygulu söylemiş
çok klişe ya düşündüm de :) fotoğrafçılık, fantastik bilim-kurgu film takibi, şiir, edebiyat, ama en önemli ve büyük kısmı müzik. sevdiğim sanatçı ve grupların haberlerini takip etmek ciddi bir hobi benim için.
hem türk müziği, hem türk sineması için dönüm noktaları yaratmış, yeni başlangıçlara vesile olmuş türkiye'nin en önemli değerlerinden biridir. kızı müjde ar'ın annesini anlattığı ntv yapımı belgeseli mutlaka izlemelisiniz.
bursalı bir grup sanırım en bilinen şarkısı kasvetli kutlama, şarkıyı dinlerken bana enjoy the silence’ı hatırlatıyor. buram buram kalite grup, gothic tarzları the cure tadında, gerçekten zamanın ötesinde şarkılar yapıyorlar.
son zamanlarda jakuzi ile beraber yükselişe geçen iki gruptan biri kanımca
bu klişeyi yapmak istiyorum, belki bir gram farkındalık oluşur. eskiden çok güzel yazan insanlar vardı burda yazdıklarını okurken keyif aldığım okudukça öğrendiğim epey değerli insanlar.. eskiden dediğim 2-3 yıl öncesine kadar belki, daha sonra genç yazar arkadaşlar geldi kendi heyecanlarını acemiliklerini buraya yansıttılar(insan özenmiyor değil)
fakat yine de hiçbir şekilde eskilerin yerini tutmadı. birileri sinirlenecek belki beğenmiyorsan siktir git de diyebilirler yine de eski bir alışkanlık var. ara sıra bakmaktan hep keyif alıyorum buraya..
nevizadede bira içilebilir diye düşündük aslanım’ın üst katı, saat olarak da 19:00 şeklinde belirledik. daha şiddetli bir önerisi olan varsa belirleyebilir mekan ve saat önemli değil
gayet de güzel olmuş. arabada köşede sokak ortasında bir kadını para verip sikerken iyi, eylemde çıplak görmek kötü. hayırlı işler türkiye!
femen neden feministlerin marjinal insanların eşcinsellerin hoşuna gidiyor da türkiye vatandaşı insanların aynısını yapması hoşunuza kaçmıyor? neyini beğenmedin canım? gelinlik giymiş gay, maskülen kıyafetli lezbiyen, makyajlı insanlar güzel duruyor da çıplak olan hayat kadınları veya lezbiyen her ne ise bu mu çirkin durdu.
herşey el altından yürüsün gitsin nasılsa bilinmiyorum mantığı midemi bulandırdı nasıl bir ikiyüzlülükse bu.
beynimde saatlerdir filler skşyor.. dün tam olarak 1 saatliğine derse ara vereyim taksimde arkadaşlarla kahve içeyim diye evden çıktım fakat eve dönüşüm bi hayli geç oldu sabah 6ydı yanlış hatırlamıyorsan... kahve diye çıkıp 1.5 litre rakı ne ara içildi nasıl o masaya oturdum hatırlamıyorum tek hatırladığım dansözün beceriksiz bel kıvırmasıydı.. masada ağır abiler vardı kalkamadım, yoksa o dansöze ağzının payını verirdim. verirdim inanıyorum kendime.
xalo ahretliğim de beylikdüzünde yeni saç tasarımları derdindeydi, mavi onda huymuş bilen bilir. ben bilmiyordum bunca yıldır öğrenmiş oldum.
farklı nokta atışları, net oluşu, çeşitli betimlemeleri ile hep dikkatimi çekmiştir.
hepsinin dışında on numara beş yıldız yüreği olan sevdiğim bir yazardır.