sevgiliyle banyo yapmak
ne zaman girsem kenarda duran başlık. içim kalkıyor. tiksiniyorum. şimdi bi' de kendi ellerimle en üste taşıyacağım. off ya...
alttaki ve üstteki yazar
üstteki, üstünde ne var?
alttaki, altın kaç para?
soruya cevap; şahanesin!
mustafa ceceli
son yaptığı hareketle tutucu annemin dahî vetosunu yemiş biri. ne geçti eline? bir insanın mahremini çıkarları uğruna ifşa etmekten daha kötü olamaz yapılanlar. tam bir ahlaksızlık! bu ahlaksızlığı da senin yaptığın gün gibi ortada ceceli. başında bi' büyüğün de mi yoktu a ceceli?
trt'nin metroseksüel imamı
yorumlarda şekilciliğin kralına maruz kalıp bunu sonuna kadar yapan bir kitle olduğumuzu üzülerek görüyorum. adamın kendi tasarrufunda olan vücudu üstünde yaptığı değişiklikleri yermek, tenkit etmek ya da dalgasını geçmek kimsenin haddine değil. imam olmak dünyadan vazgeçmek, kendini tamamen dine adamak anlamına gelmiyor. dini hassasiyeti olan insanların da kendince estetik algıları olması doğal. insan olduğumuzu unutmayalım bebeğim.
türkiye'de eşcinsel evliliğin yasal olduğu gün
boşanma oranlarının katlanarak artacağı gündür. haaa bi' de "sıra bende dedi. boşandık!" diye haberler de duyarız muhtemelen!
atatürk'ten nefret ediyorum
nefret etme hakkı vardır. bunu söyleme hakkı vardır. hakaret etmediği sürece herkes her istediğini söyleyebilir. bu ülkeden defol söylemi falan komik geliyor. o halde ülkenin çoğunluğu homofobik ve nefret ettikleri insanların bu ülkeden defolmalarını istediklerinde haklı mı oluyorlar?
ünlü biriyle ilişki yaşamış sözlük yazarları
biriyle ilişki yaşadık da kaldı ünlü biri... ilahi. güldürdünüz.
ayakkabılarını kapımın önünde görmek istiyorum
bunu ben söylesem kesin biz eve ayakkabı ile giriyoruz canım yhaa der ök*z.
türkiye'de kadın olmak
uğrunda ölünen ve her gün öldürülen kadının aynı olduğu yerdir türkiye.
yiğit güralp
kendisi sınav, uzun hikaye, ayla filmleri ile gönlümün baş köşesinde yer edinmiş sarı ayı. bir senarist bu kadar naif, içten ve iyi olabilir. her paylaşımı, her hikayesi cana dokunuyor. hayvanların, yeşilin, doğanın aşığı. hatta son filmi de kuyu'nun kurtarılma hikayesini işleyecek. iyi ki varsın. hissettirdiğin her güzel duygu için teşekkürler koca yürekli adam.
ayı sözlük hikaye tamamlamaca
bu gelgitler içinde ali’nin çalan telefonu onu kendine getirmiştir. selin’den bomba patlamasına nasıl geldiğini anlayamayan ali, cemal’in çalan telefondan duyduğu rahatsızlığı hissederek bu cemal de ne kasıntı adam diye düşünüp kanepede duran telefonu kaptığı gibi boğazı gören balkona doğru koşturur. ali koşarken kayar. kafasını balkon penceresinin pervazına sertçe çarptığı için bilincini kaybedip gürültülü bir şekilde yere düşer. ali’nin kanları etrafa saçılmıştır.
yarrak burcu
ikizler burcu ile pek de anlaşamayacak bir burç cinsi. zira ikizler burcu için entelektüel kapasite çok daha cezbedicidir.
kötü
herkesin artık kötülükten yakınmasının esaslı bir sebebi olabilir mi? insanlığın iyi yanının cılızlaşmasına genetik bir yatkınlık mesela…
sonuçta; hepimiz kabil’in çocuklarıyız. habil öldüğüne göre…
ready player one
doğrusu ready to player one (başlat) olan kitabı yıllar önce okumuştum. filmde kitaba hemen hemen sadık kalınmış... felsefesi göz ardı edilmiş olsa da en az kitap kadar keyifli bir iş çıkmış ortaya. yalnız çoğu zaman olduğu gibi bu film de ülkemizde hak ettiği değeri bulamamıştır.
intihar
hayat; bu tekdüze hisler hayattan kaçmayı değerli kılıyor. babalar için fabrika iken anneler içinse mutfak. yemek masasında tartışmalar, haberlerde kayıp çocuklar... ve hepsinden öte, her şeyin yavaş yavaş parçalandığı bir his.
yeni bir plak takıp kafayı sıyırana kadar ilaç içerek bir şeyler olmasını beklemek daha mı iyi?
ingiltere benim (england is mine)
chuck palahniuk
yer altı edebiyatının popüler temsilcisi; felsefesi gerçekten çarpıcı,
"tam olmak, daha iyi olmak, daha bütün olmak, şu ayakkabıyı da, bu kahve makinasını da, o koltuğu da almak, orada ulaşacağın bir yer var, evet az kaldı, şunu da alırsam tamam, demek;
kazanmak, harcamak, indirim kuponları kapmak, özel günlerdeki büyük indirimleri kaçırmamak,
puan biriktirmek, biriktirmek, biriktirmek, sonra günü geçmeden hepsini harcamak,
bir alana bir bedava, bir alırsan ikincisi yüzde elli indirimli, ama iki alırsan üçüncüsü bedava, ama yüz liranın üzerindeki alışverişlerinizde yirmi lira para puan kazanın,
kazanın, kazanın, harcayın, harcadıkça kazanın, kazandıkça harcayın, harcayın, az kaldı, tamam olacaksınız, ama ölüyorsunuz unutmayın."
dövüş kulübü, chuck pahniuk
yalnızlık
çağın en büyük sorunlarından biri... insanın kendi kendine yetmesi ile aidiyet ve bağlılık motivasyonunu kaybetmesinin acı sonucu. acı diyorum çünkü;
düşünsenize bizden bir nesil öncesi çocukluğunda yengeler, teyzeler, amcalar, kuzenler, bir sürü iç içe hayatlar, arkadaşlıklar, komşuluklar, ne kadar zengin karakterlerin içindeydi. ama şimdi en ufacık bir şey rahatsız ettiği anda insanlar birbirinden vazgeçiyor ve tek başına yaşıyor. çünkü uzaklaşmak en kolayı. o zaman daha tek boyutlu oluyorsun, daha tek başına kalıyorsun, "yalnızlığı seviyorum" demek zorunda kalıyorsun. yalnızlığı kim sevsin, niye sevsin? o zenginliktir insanı koruyan, besleyen, eğlendiren, motive eden, yaşamasının nedenidir yani. ama şimdi herkes birbirinden pat pat pat uzaklaşıyor. bencil, sadece kendini düşünen, vicdan yoksunu bir sürü insan var ortalıkta, iki yüzlü, kendi çıkarları için hareket eden.
mimar sinan
bosna'daki drina köprüsü, mimar sinan'ın imzasını attığı tek eseridir. bu imzada yazanlar ise onun bir sanat dehası olmasına rağmen aynı zamanda ne kadar mütevazi bir karakter taşıdığını da gözler önüne serer...
"el fakir-ül-hakir ser mimaranı hassa"
(değersiz ve muhtaç kul, saray özel mimaranlarının başkanı)
bazı özgüven bombalarına gelsin... boşsunuz bayım!
emiş gücü
sadece emiş gücüne aldanmak genelde hüsranla sonuçlanıyor. çünkü güçlü bir motora sahip olması lazım. motor güçlü olunca da ses fazla çıkıyor. velhasıl zor...
kütahya
1,5 yıl önce iş icabı istanbul'dan gelip yerleştiğim şehir.
lokasyon olarak istanbul, izmir, ankara, antalya’ya en geç 4 saatte ulaşılabilir konumda. bomboş arazileri, hemen hemen her köşe başında durmadan akan çeşmeleri olan sakin bir yer. temiz havası, doğal gıdaları, lezzetli ekmekleri, büyük kentlerdeki mekanlarla yarışır kafe kültürü ile bir insanın yaşamak için ihtiyaç duyduğu birçok şeyi cüzi fiyatlarla barındıran bir yerleşke. örneğin devlet hastanesinde istanbul'daki a+ bir hastanede aldığınız hizmetten daha iyisine burada çok daha rahat ulaşabilirsiniz. hem de her şeyiyle ücretsiz olarak. ya da bir kütüphanede saat 22:00 ye kadar cumartesi de dahil hizmet alabilirsiniz. 3 farklı devlet dairesinde işinizi toplam 20 dakikada halleder çıkarsınız. pasaport mu çıkacak? işlemler 10 dakika. kimlik mi yenilenecek? 5 dakika. ya da tapu dairesinde işiniz mi var? en fazla 15 dakika. tapu demişken eğer istanbul'da iyi konumda bir işiniz varsa ve aynı standartlarda buraya gelme imkânınız söz konusuysa burada bir yılda kiradan kurtulabilirsiniz.
fakat sinema, tiyatro, konser gibi ihtiyaçlar hiyerarşisinin biraz daha üst katmanlarındaki konularda maalesef sınıfta kalıyor. böyle sorunları da 40 dakika mesafedeki eskişehir’de çözümleme şansınız var. yani demem o ki; tüm olumsuzlukları, getirilerinin yanında kesinlikle tolore edilebilir durumda.
iyi yürekli, güzel insanlar çıkın çıkın gelin. gelin ki buranın en büyük problemlerinden biri olan bizim nüfusun azlığını yok edelim. burayı beraber daha yaşanılır kılalım. hem siz de sıkılmadınız mı bir insanın doğasına aykırı büyük şehirlerde yaşamaktan?