2003 yılında kurulmuş olan japon rock müzik grubu. iki şarkıları fullmetal alchemist-brotherhood adlı animede kullanılmıştır. "uso" ilk bölümden on beşinci bölüme kadar kapanış müziği olarak, "rain" ise kırk dördüncü bölümden son bölüme kadar açılış müziği olarak kullanılmıştır. rain en çok sevdiğim anime açılış müziklerinden biridir.

bu aralar epeyce popüler olan basit grafiklere sahip ancak çok eğlenceli bir oyun. bana eskiden masa etrafına toplanıp oynadığımız katil kim adlı bir oyunu hatırlatıyor.

oyunu kısaca anlatacak olursak; oyunda iki grup oyuncu mevcut. mürettebat* ve mürettebat kılığına girmiş canavarlar.* diyelim sekiz kişi oynuyorsunuz. bu durumda altı kişinin mürettebat ve iki kişinin de canavar olması ideal. her oyun başında kimin mürettebat, kimin canavar olarak oynayacağı rastgele belirleniyor. tabi mürettebattan hiç kimse aralarındaki düşmanların kim olduklarını bilmiyorlar.

mürettebat grubunun görevi bölüm içerisinde kendilerine atanmış olan basit görevleri yerine getirmeye çalışmak. bu sırada canavarların görevi de kimseye yakalanmadan mürettebattan olanları öldürmek.

tabi oyunu farklı ve eğlenceli kılan bu yukarıda yazıklarım değil. oyundaki toplantı özelliği. belirli durumlarda mürettebat grubundaki oyuncular toplantı başlatabiliyor. tabi bu arada oyuncular ile sesli iletişim halinde olmak lazım. * toplantılar, kısıtlı bir zaman dilimi içerisinde kimin mürettebattan olmadığına karar verip oy vererek onları oyundan çıkartmaya yarıyor.
tam bu noktada asıl eğlence başlıyor. toplantı esnasında mürettebat grubunun oyuncuları şüphelendikleri oyuncuları sorguluyorlar. diğer grubun oyuncuları da mürettebattaki oyuncuları suçlu gösterip oyundan çıkarılmalarını sağlamaya çalışıyor. tabi bunu yaparken kendilerini ele vermemeleri lazım.

genel olarak, oyun oynama becerisinden ziyade iletişim becerisi ve biraz da iyi yalan söylemeyi gerektiren bir oyun. o bakımdan hemen herkesin çok rahatça öğrenip keyifle oynayabileceğini düşünüyorum. ne yazık ki beş kişiyi bile bir araya getirip oynama fırsatı bulamadım. belki buradan ilgilenenler çıkarsa bir ekip kurup oynarız bir gün.


oyun hakkında yukarıda anlattığımdan daha fazla bilgi vereceği için şöyle bir video ekleme gereği duydum.

yabancı haber kanallarının şiddetini 7.0 olarak açıkladığı deprem. depremin şiddetini konusunda neden yalan söylüyorlar anlamıyorum.

bir değişik versiyonu da, "... nın vurduğu yerde gül biter." dir.

kuzu karın dolması ve kıymalı kabak dolması. insanın yazarken bile canı çekiyor.

(bkz:acıktıran başlıklar)

bu tarz haberlerin olmazsa olmaz fon müziği de budur.*

her şeyi siktir edip bir köye yerleşmek adlı başlığın bana hatırlattığı yaşam tarzıdır. konteyner ev * mümkün olan en minimal şekilde yaşamayı hedefleyen bir konsept.

şehir hayatından, koşuşturmacadan , stresten sıkılan ve tası tarağı toplayıp şehirden uzakta yaşamak isteyen insanların kullandığı bir nevi kaçış yöntemi. konteyner ev basit bir tanımla; içerisinde bir evin en temel parçalarını barındıran küçücük, bizim kutu gibi diye tabir ettiğimiz evlerdir. içerisinde duş,mutfak, yatak odası gibi bir evin olmazsa olmazı bölümler mevcuttur.

ülke trafiğinin konteyner ebatları için belirlediği sınırları geçmediği sürece mobil olarak da tasarlanabilir. bu da tabi bir yere bağlı olma zorunluluğunu ortadan kaldıracaktır. konteyner evlere yönelen insanların diğer bir amacı da dünyada bıraktıkları karbon ayak izini en aza indirmektir. o yüzden bu evlerin bir çoğunluğu solar enerji kullanır ve yağmur suyunu içme suyuna dönüştüren sistemlere sahiptir.

zaman zaman her şeyi bırakıp gitme isteği baş gösterdiğinde bu konteyner ev seçeneğini ciddi ciddi düşünmüşümdür. ancak öyle bir yaşam tarzına ben ayak uydurabilir miyim? orasını henüz bilmiyorum.

bu da benim en çok beğendiğim konteyner ev dizaynlarından biri.

donnie darko adlı filmde en derinden ve hissederek drew barrymore un haykırdığı kelime. ayrıca her zaman malum anlama gelmemektedir. yani kaba bir şekilde lanet etmek için de kullanılır. bazen de bizim kullandığımız "ha siktir!" ünleminin tam karşılığı olarak kullanılmaktadır.

yahu yazmayayım diyorum. kendi haline bırak, zaten okuduklarını işine geldiği şekilde anlayan biri için yazılacak her kelime de ziyan olacak. ancak, görüyorum ki kendi haline bırakınca daha da bir sivrilmeye başladı.

ilk olarak ayı sözlük formatı konusunu ele alalım; elbette ki insanız, hepimiz yazarken ya formatın dışına çıkıyoruz ya da tanım ve bilgi içermeyen, eğlence amaçlı başlıklar açıyoruz. şimdi yazmış olduğu tanım içeren etry leri ayrı tutarak söyleyeceğim bunları. sözlük formatına çoğunlukla uymadığını gözlemliyoruz bu yazarın. olay sadece tanım yerine başlık ile ilgili bir hayat hikayesi içeren entryler yazması değil sadece. bunun yanı sıra bir çok entrysine iliştirdiği ve ayı sözlük formatı başlığında kullanılmaması gerektiği açıkça belirtilmiş olan chat ifadelerini de unutmamak lazım. ayrıca "yicem" tarzı ufak tefek yazım hataları da var. ancak o hatalar herkes tarafından yapılabilir.

şimdi gelelim. bu ortaya çıkardım ettim. tarzı atarlı yazılanlara. ne gizliydi ki ortaya çıkardın? sanırsın fbi ile iş birliği içinde gerçekleştirdiği bir operasyonla bulmuş yazdığımız entryleri. * bu neyin kafası dostum?* nasıl bir kurgu dünyası içerisinde yaşıyorsun? böyle bizim erişilmesi çok zor olan(!) kirli çamaşırlarımızı ortaya döküyorsun falan.*

(bkz:teksoy görevde)

bir de açtığım her başlıkta linç yiyorum serzenişi vardı. onu da unutmuş değilim. sen böyle yazılan her şeyi kişisel bir kan davasına dönüştürüp insanlara sataşırsan* ve ayrıca entrylerin içerisinde belirli gruptan insanları hakir gören ifadelere yer verirsen "ne anlar? allahın köylüsü." gibi. tabi ki buradaki yazarlar da seni antipatik bulacaktır. şunu hemen ekleyeyim. sakın şuranın adaleti buranın adaleti gibi lakırtılara başvurayım deme. burada tabi ki düşüncelerini ifade etmekte özgürsün. fakat, bazı yazdıklarından rahatsız olan insanlar da aynı ifade özgürlüğüne sahip. o yüzden yazdıklarının tepki görmesini normal karşılaman lazım.

bir diğer husus da "herkes ayağını denk alacak ulan."* ay nasıl korktuk anlatamam. neredeyse altıma kaçıracağım.* ayağımızı denk almazsak ne olacağını merak da etmiyor değilim hani. en fazla geçmişte yazılmış bir iki entryi "gün yüzüne çıkartarak." bizi rezil ettiğini falan hayal edip kendi kendini tatmin edersin.

son olarak sana şunu hatırlatmak isterim. sen şu sözlük içerisindeki bir çok yazardan sadece bir tanesisin ve sözlükten çıktığım dakikada yok oluyorsun. o yüzden hakkımda yazdıklarınla benim hayatıma olan etkin, sıcak yaz günlerinde tepemde uçuşup duran bir kara sineğin yarattığı etki kadar bile olamaz.

bir yakınının yoğun bakıma alınması sonucu boşalan evi seks yapmak için değerlendirmek de iyiymiş.

#422635 girisinde bana insanlara ahlak satan iki yüzlü göndermesi yapmış bir yazarın ahlaksızlıkta bir ekol olması da hayli ironik bir durum. muhtemelen sırf ev boş olacak diye cenazeleri de iple çekiyordur. *

#422715 da tarif edilen yöntemi kullanarak eşcinsel bir bireyi tespit ettikten sonra "başka türlü insanlar benimle muhabbet etmiyor." kisvesi altında kişinin eşcinsel olduğunu başkalarına anlatarak kendisini ifşa edip hayatını kabusa çevirebilirsiniz. * *

insan tabi okuduğunu anlamaktan aciz olunca yapılan kinayeyi de gözden kaçırabiliyor malesef. hiç açıklamakla vakit kaybetmeyeceğim.

biraz daha dikkatli oku belki anlarsın entry'de anlatılmak isteneni. halbuki o kadar da barizdi ama neyse.

edit: bir de gol falan yazıp kendi kendine sevinmiş gariban. bak sana benden bir tavsiye. bu kadar takıntılı olma. bir şeyleri aşmayı öğren.

"dip dibe işiyoruz, insan ister istemez görüyor." hem birinin telefon ekranına nasıl "kazara" bakılabiliyorsa.* biz de yanımızda işeyenlerin çükünü kazara görüyoruz anacım.

kaldı ki ben biri yan pisuvardakinin çüküne baktı diye kimsenin evinde evliliğini tehdit edecek türden bir huzursuzluk yaşadığını henüz işitmedim. bahsi geçen başlık altına yazılanlardan ne kadar çok canı yandıysa artık. hala kendini haklı çıkarma peşinde.

hoca gel ne olursan ol yine gel sözünü biraz yanlış yorumlamış kanımca.

very bad things - hiç hesapta yokken
the departed - köstebek
there's something about mary - ah mary vah mary
cast away - yeni hayat *
the descent - cehenneme bir adım
he's just not that into you - erkekler ne söyler kadınlar ne anlar. *

böyle gökyüzünde bir bulutun üstünde sadece omuzları ve başı görünen yaşlı bir dede hayal ederdim ben de. ben küçükken sürekli "allah baba" diye zikredilmesinden olsa gerek. onun yanı sıra ezan okunduğu zaman da "aa..allah şarkı söylüyor." diye bağırdığımı hatırlıyorum. oldu canım işi gücü yok şarkı söyleyecekti bize zaten. *

pisuvara çarpan idrarın üstüme sıçraması sebebi ile pisuvar kullanmayı pek tercih etmiyorum. ancak, pisuvar kullanmaya mecbur kaldığım zamanlarda da pisuvarlar arasında hiçbir şey olmadığı için şöyle göz ucuyla bakmak yeterli oluyor.

tabi ben yine de bakarken yakalanma ihtimaline karşın çok merakımı cezbetmedikçe bakmıyorum. *

resident evil serisinden sonra yine capcom firmasının yapmış olduğu monster hunter adlı oyunun film uyarlamasında başrol oynayan oyuncu. ne diyelim capcom seviyor bu kadını vesselam.