bu güne kadar gördüğüm en aptalca challenge sanırım. insanlar sanki böyle yere kapaklanmış gibi poz veriyorlar. mutlaka çantalar içecekler falan dağılmış olacak. hayır seda sayan da o kadar challenge yapıldı hiç birini yapmadı gidip buna dahil oldu. bir de simit sarayı önünde allahım akıl fikir ver.
bugün milyonfestte sonunda kanlı canlı dinleyebildiğim güzel sesli adamın başına gelen saçma olaydır. göbek ata ata söyledik valla şarkısını. çok da umrunda değil açıkçası. çünkü komik bir soruşturma.
her şeyde vardır bir hayır diyorum. ya da şerde. hayat küçük oyunlarını oynadı yine. tam bitti derken yeni bişeyler çıkarttı. uzaklardayız yine. özlüyorum ama özlemle karışık bir huzursuzluk da var içimde. hala saatlerce konuşabiliyorsak, bir şeylere birlikte gülebiliyorsak, her şey güzel olacak sevgilim. bir tek yüz yüze, göz göze gelmemize bakar. umarım. içinde boğulduğum fırtına bitsin artık istiyorum. ya da beynimi çıkarıp bir kenara koymak.
okuduğunuzu nasıl anlamıyorsunuz ? uyanıkken rüya görüyorum demedim ki. gördüğüm rüyalar o kadar yoğun ve koşturmacalı ki uyandığımda kendimi dinlenmiş hissetmiyorum dedim.
uyumak benim için bedenen ve zihnen dinlenmek demektir. uyandığımda rüyalar sebebi ile dinlenmemiş hissettiğim için kendimi uyumuş saymıyorum. bu sebeple böyle bir başlık açtım.
rüya görmekten uyuyamama durumu. nasıl rüyalar gördüysem en iyi aksiyon ve korku filmlerine taş çıkarır. rüyanız o kadar yoğundur ki uyandığınızda mental ve bedenen dinlenmiş hissetmezsiniz.
bütün gece boyunca resident evil'deki lazerli koridora benzer koridorlardan geçip, su basmış tünellerde koşuşturup durdum. beyinleri kontrol altında olan diğer insanlara yakalanmamak için rol yapıp beyinimiz kontrol altındaymış gibi davranarak arkadaşlarımla kaçmaya çalıştım.
rüyalar saatler gibi gelse bile aslında rem uykusunun içindeki bir iki saniyelik kısımlarmış. ama o kadar uzun ve yorucu rüyalardan sonra uyandığınızda hiç dinlenmemiş hissedebiliyorsunuz.
alternatif, pop ve eleltronik müzik karması çok güzel şarkıları olan amerikalı şarkıcı.
2007 den bu güne bon iver, drake ve kanye west ile çok güzel işler yapmış olsa da neden bu kadar geri planda kaldığını anlamadığım başarılı adamdır. aslında geri planda kalması bir açıdan güzel daha gizli kalması müziğini az kişinin bilmesi.
bazı şarkıları sebepsiz mutluluk verir. bir kaçını şöyle bırakıyorum.
eskiden yaptığım araştırmalar sayesinde kendisiyle "tanrıların arabaları" kitabı ile tanıştığım isviçreli yazar.
beni resmen büyülemişti o kitap. sonra tanrılar serisiyle devam eden bir dizi kitapla anlattığı olaylar öyle merak uyandırıcı ve dehşete düşürücüydü ki en iyi bilim kurgu senaryosu bile zayıf kalır.
ihtimaller ve varsayımlar üzerinden giden bir anlatım tarzı var. kitaplarında bir çok fikrini destekleyen fotoğraf ve belgelere yer veriyor aynı zamanda. ayrıca hayatımda ilk defa 2. kez okuduğum kitabın sahibi de yine bu yazardır.
insan türlerinin taş devrinden başlayıp günümüze kadar olan evrimini konu alan "sapiens: a brief history of humankind" türkçesi (hayvanlardan tanrılara sapiens) olan kitabı ile ünlenen israilli tarihçidir.
bir diğer kitabı ise "homo deus" (yarının kısa bir tarihi) dir. sizi geçmişten alıp geleceğe kadar götüren bir yazardır. tarz olarak erich von daniken'e çok benzettiğim belki de bu sebeple sevdiğim bir yazar olmuştur.
starlight ile birlikte lise yıllarımın unutulmaz parçalarındandır. o giriş kısımlarındaki piyano soloları kadar güzel bir giriş başka şarkıda yoktur. severek dinliyorum hala.
bazı şeylerin özel ve güzel olduğuna inanmıştım. her şeyin düzelebileceğine inancım tamken, elimden gelen her şeyi yapmama rağmen olmadı. o kadar kırgınım ki. hayatımda hep yalnız olduğumu düşünmüştüm, uzun bir süre karşı çıktım, direndim ama zamanla o kadar bağlanmışım ki bu düşünceye, kötü günlerimi yalnız geçireceğimi hiç düşünmüyordum. artık çabalayamıyorum bile. kendimi böyle savunmasız bıraktığım için o kadar kızgınım ki.
ben artık bir köşede gizli gizli gözyaşı döküp mutsuz olmak istemiyorum sözlük.
yalnız isek kendimiz seçmişizdir. yalnız olmamız ve kendi yolumuzu yürümemiz, yolun sonunda da kendimizi tamamlamamız gerektiği için yalnızız. su akar yolunu bulur. tek başına tamamlanamayan diğer yarısını tamamlayacak olanları bulur.
vücut tarafından yoğun strese karşı verilen bir savaş olan bu sendrom, kalp krizine benzer bulgulara sahiptir. 1990 yılında japon hiraru sato tarafından keşfedilmiştir. tıptaki diğer adı (bkz:apikal balon sendromu) dur.
kişinin sürekli olarak kendini bitkin ve mutsuz hissetmesi, dinlenmekle bile kendini iyi hissedememesi gibi sorunlarla ortaya çıkan bir durumdur. (bkz: bağışıklık sistemi) önemlidir.
sözlükteki naftalin beyinli yazarlarımızın artık yazmamaları gerekiyor. sözlüğün eski zamanların beri yazan bu yapışkan insanlar bir sülük gibi sözlüğün kanını emiyor. yeni olan her yazara düşmanlık besleyip sözlükte gergin bir hava yaratıyorlar.
lütfen bi salın artık. gençlerin önünü açın. sizin vaktiniz geçti.
akıllara özlem tekin ablamızın "aşk her şeyi affeder mi?" şarkısını getiren başlık olmuştur. aldatmanın altında yatan sebepler de gözden geçirilmeli misal bağlanmaktan kaçmak gibi skdkdh. neyse şarkı sözümüzü iliştirelim.
çok üzgünüm istemeden
seni dün gece aldattım
kim olduğu mühim değil
sana bağlanmaktan kaçtım
çok üzgünüm istemeden
bir bakışa aldandım
inan bana bütün sabah
pişmanlıktan ağladım
aşk herşeyi affeder mi
dersin zamanla geçer mi
güzel günlerin hatrına
aşk herseyi affeder mi.
ilk olarak boşluk bırakmadan, gözü yoran uzun destanlar yazarsanız kimsenin okuyası gelmez zaten. bunun kitap okumakla alakası yok bence.
herkesin kitap okuma şekli farklı olabilir. evet bir kitabı eline alıp sayfaları çevirerek okuması hoş bir duygu ancak artık teknolojinin pik yaptıgı bir çağdayız. kindle veya tablet gibi cihazlarda milyonlarca e-booka ulaşılabiliyor.
son zamanlarda çıkan "dostoyevski okumayan insanla konuşmak" yok "hegel'i bilmeyen insanla sevgili olmak" gibi türeyen başlıklardan gına geldi. belki o adam senin hakkında bir kelime edemeyeceğin bir konu üzerinde master yapacak kadar bilgili. belki her gün atom fiziğiyle ilgili makaleler okuyor.
kendi standartlarına uymayan insanlara "cahil" demek de yeni moda oldu sanırım. genelleme yapıp insanları bu genelleme havuzunda yargılamadan önce çok kitap okuyarak geliştirdiğiniz beyninizi kullanıp bir düşünün bence.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
gecenin olayı kesinlikle madonna'nın sahne alması vs değildi. izlanda'lı anti-kapitalist, distopik-tekno, bdsm grubu hatari'nin televote oylarını aldıktan sonra filistin atkıları açmalarıydı. ekrandan o kadar hızlı gitti ki görüntüleri ne olduğunu şaşırdık. kesinlikle gecenin önüne geçen bir olaydı.
onun dışında yarışmaya gelirsek italya'ya baya üzüldüm. ama işte anadilde katılan şarkılarda hep böyle oluyor. ki italyanca olmasına rağmen akılda kalan bir nakaratı ve alkışlı ritmi vardı. mahmood kalp kalp
gelelim isviçre'ye. aslında birincilik beklemedim ama çok keyifliydi şarkı. bence hak ettiği sırayı kazandı. ne fazlası ne azı. ayrıca luca hanni oldukça sempatik ve tatlı bir adamdı.
bir diğer güzel adam da azerbaycan'ı temsil eden chingiz. şarkı kesinlikle çok iyiydi. ayrıca robotik kollarla yapılan showa bayıldım. şarkısı da sesi de çok güzeldi. dinlerken seneye azerbaycan'da mı yoksa demedim değil. ama yine hak ettiği puanı alamayan bir şarkı oldu.
bana göre en en güzel şarkıya sahip olan ülke kıbrıs'tı. geçen sene eleni foureira ile 2. olan kıbrıs bu sene çok benzer bir şarkıyla katılmıştı. geçen sene de favorim kıbrıs'tı bu sene de öyle oldu. aslında tam kıbrıs da denemez çünkü hepsi yunan şarkıcı ama yine de en başarılı şarkılar hep onlardan çıkıyor. bu şarkı sanki şey gibydi kanka ödevini alabilir miyim? al ama biraz değiştir belli olmasın
genel olarak organizasyon çok başarılıydı. çok güzel ev sahipliği yaptılar bence. şarkılardan önce şarkıcıların da dahil olduğu küçük tanıtım videoları çok güzeldi. şarkılardan çok "acaba ne çıkacak sırada?" diye merakla onları bekledim. birinci olan hollanda'nın şarkısına vasat diyebiliriz. ama belki dinledikçe güzelleşir bilemiyorum.
yazmaya değer görmediğim ama yine de beğendiğim ülkeler ise; malta, rusya, estonya, belarus,fransa, ispanya.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
yalnız yaşayan herhangi bir insanla bir gayin hiçbir farkı yoktur. o yüzden yalnız yaşayan gay başlığını protesto ederek buraya yazıyorum.
şuan ki şartlarımla yapamadığım ama bir gün yapacağıma inandığım eylem. kendi başına yaşamak. sadece sana ait bir yer. çok güzel olsa gerek. yalnızlık çoğu zaman sevdiğim bir şey değil ama bir evi paylaşması da çoğu zaman zor.
kendi evimin içinde kendi mutluluklarımı yaratacağım günler umarım bir an önce gelir. şuraya yalnız yaşamakla ilgili şu güzel illüstrasyonları bırakıyorum
bomboş kıro bir adam. bir içerik de üretebildiği yok. iki gözü renkli diye ergenleri düşürüyor işte. "yeteneksizlik is the new trend" akımının öncüsü olabilir bu şahıs o derece boş.
allah kimseyi aç gezerken, evine et süt alamazken suriyelileri savunacak kadar rezil bir konuma düşürmesin. yazık.
edit: hiç bir zaman giremeyeceğimiz ab'ye yaranmak için suriyelileri kendi ülkemizde tutmak da ayrı bir rezillik. "omo poroyo ab veroyo" amk babasının hayrına vermiyor heralde. suriyelilerin pislikleri kendilerine bulaşmasın diye veriyor.
edit 2: bazı yazarlarımızın (bkz: pollyannacılık) oynamayı çok sevdiğini gösteren başlık.