bizzat tanışamasam da ofisini bastığım kişi. 'i am skinny ı am rich and little bit of a bitch'
milano da kaldığım ve hayatımın en eğlenceli geçen günlerinde atölyenin adresini öğrenip gitmem ve ardından gelişen olaylar silsilesidir. önce kapıda sigara içen italyan terzi ablaları sonra da kapıdaki güvenliği ayartıp atölyeye girdim. ancak yaz dönemi olduğu için tabiki de kendisi orada değildi. halbuki kendisiyle birkaç belin lafını kırıp birkaç fırt çekme hayallerim vardı. belki birkaç parça kıyafet. neyse sonuç olarak birgün kendisiyle tanışmayı ve marlboro light için şuh kahkahalar atmayı çok istiyorum.
dinleyiniz efenim. lady gaga nın çok yakın arkadaşı donatella için yazdığı ve doğum günü hediyesi olarak verdiği artpop albümü şarkısı
neredeyse akrabalarımın yarısından fazlasının yaşadığı güzeller güzeli avustralya şehri. nüfus olarak sydneyden daha büyüktür. ve ziyaret ettiğim zamandan hatrımda kalanlar ortasından 'yarra' diye bir nehir geçmesi*
neyse sonuç olarak ilerde avustralyan vatandaşlığı almak için formalite icabı evlilik yapmayı düşünüyorum. o kadar biseksüellik muhabbeti döndü bugün. alternatif olarak vatandaşlık almak için biseksüel olup evlilik yapmakla ilgili başlık da açın bari. o kadar akrabam var abi hepsi mi ot olur. ne bir popstarların konserine giderler ne bir 4 büyük grand slam den biri olan australia open ı izlemeye giderler. neyse gece gece sövmeyeyim yine. birgün gidersem hepsinin yüzüne tüküreceğim.
evet sanırım bu iki mükemmel fransız bayan hakkında yazma zamanı geldi. tabiki de yine geceleri seçiyorum entry girmek için. bu sevgili ablalarımız çok güzel müzik yapıyorlar sevgili sözlük.sylvie hoarau, aurélie saada isimli iki üyesi var grubun.
umarım bir gün fransa da yaşadığım süre içerisinde konserlerine gidebilirim. ha şuanda yaşamıyorum. birgün yaşayacağım ama. ve elimde şarabım ve sigaramla paris roof toplarındaki partilerde 'maintenant battez-vous' diye dans edeceğim. iysimi siz şu şarkıyı ve klibini sonuna kadar izleyin. önce dövüşüp sonra öpüşecek beyleri bekliyorum.
(youtube:https://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=1&cad=rja&uact=8&ved=0ahukewi7n73vvn3oahvcejokheniabsqyckıhtaa&url=https%3a%2f%2fwww.youtube.com%2fwatch%3fv%3d27ncuqa3qfk&usg=afqjcnhmıbbpof9ziksıeees9fgirodzbq&sig2=eqtwrnczmv6ipbtdyeg8eg&bvm=bv.130731782,d.bgs)
iyi ki bana böyle şarkılarla gelen insanlar var*
evet birlik olup kenetlenemiyoruz. çünkü farkli düşüncelere kimsenin saygısı yok. ben bifobik bir insan değilim. bu başlıklar beni de rahatsız ediyor evet. ama sizle aynı düşüncede degil sizin istediğinizi yazmıyor diye insanlara yüklenerek bahsettiğiniz ötekileştirmeyi kendiniz yapıyorsunuz. herkes istediği gibi fikrini beyan edebilir abi rahat olun.
abi insanların farklı cinsel tercihleri olacağı gibi isteyen de istediği hakkkında ne düşünmek istiyorsa düşünebilir. insanlar biseksüelleri sevmediklerini söylüyorlar diye taşlıyorsunuz ya 'insanlar cinsel tercihlerini istediği gibi yaşar sanane amk' diyorsunuz ya adam da istediğini düşünür. ona ya da biseksüelleri sevmeyenlere saldırarak kızarak kendinizle çelişiyorsunuz. ayı sözlükteyiz lgbt bireyiyiz diye herkes herşeye her duruma saygı göstermek zorunda değil. insanlar farklı düşünebilir istediğini de yazabilir.
edit: tabiki de saygı çerçevesi içerisinde kimseye hakaret etmeden fikir beyan edebilir.
33 yaşında ukraynalı şarkıcı, taş ötesi hatundur. 2009 eurovision da ukraynayı 'be my valentine(anti-crisis girl)' ile temsil edip 12. olmuştur. aynı zamanda bateristtir. tabiki de favorimdi kendisi. ukrayniyan popuyla tanışmama sebep olmuş kişidir. bugüne kadar zaten eurovision da çok başarılı şarkılar çıkaran ukrayna gerçekten müzik konusunda sağlam bir ülke kanımca. o zamandan beri kendisini severek takip eder ve şarkılarını da dinlerim.
bu hatun acayip ama acayip seksi arkadaşlar. ayrıyetten istanbulda çektiği bir klibi de bulunmaktadır. klibin sonunda bol kaslı bir abimizin striptiz görüntüleri vardır. pay attention please linkler aşağıda*
fransızca kökenli bu anı daha önceden yaşamıştım durumu. fransızca 'déja' zaten anlamındadır. 'vu' ise voir yani görmek fiilinin geçmiş zamandaki halidir. daha önceden görüldü anlamına gelir. bu aralar o kadar sık olmaya başladı ki. bir yerlerden okuyup da hatırladığım kadarıyla önceki hayatlarımızla bağlantılı anlar oldukları söyleniyor.
bazı şeylerin özel ve güzel olduğuna inanmıştım. her şeyin düzelebileceğine inancım tamken, elimden gelen her şeyi yapmama rağmen olmadı. o kadar kırgınım ki. hayatımda hep yalnız olduğumu düşünmüştüm, uzun bir süre karşı çıktım, direndim ama zamanla o kadar bağlanmışım ki bu düşünceye, kötü günlerimi yalnız geçireceğimi hiç düşünmüyordum. artık çabalayamıyorum bile. kendimi böyle savunmasız bıraktığım için o kadar kızgınım ki.
ben artık bir köşede gizli gizli gözyaşı döküp mutsuz olmak istemiyorum sözlük.
yalnız isek kendimiz seçmişizdir. yalnız olmamız ve kendi yolumuzu yürümemiz, yolun sonunda da kendimizi tamamlamamız gerektiği için yalnızız. su akar yolunu bulur. tek başına tamamlanamayan diğer yarısını tamamlayacak olanları bulur.
vücut tarafından yoğun strese karşı verilen bir savaş olan bu sendrom, kalp krizine benzer bulgulara sahiptir. 1990 yılında japon hiraru sato tarafından keşfedilmiştir. tıptaki diğer adı (bkz:apikal balon sendromu) dur.
kişinin sürekli olarak kendini bitkin ve mutsuz hissetmesi, dinlenmekle bile kendini iyi hissedememesi gibi sorunlarla ortaya çıkan bir durumdur. (bkz: bağışıklık sistemi) önemlidir.
sözlükteki naftalin beyinli yazarlarımızın artık yazmamaları gerekiyor. sözlüğün eski zamanların beri yazan bu yapışkan insanlar bir sülük gibi sözlüğün kanını emiyor. yeni olan her yazara düşmanlık besleyip sözlükte gergin bir hava yaratıyorlar.
lütfen bi salın artık. gençlerin önünü açın. sizin vaktiniz geçti.
akıllara özlem tekin ablamızın "aşk her şeyi affeder mi?" şarkısını getiren başlık olmuştur. aldatmanın altında yatan sebepler de gözden geçirilmeli misal bağlanmaktan kaçmak gibi skdkdh. neyse şarkı sözümüzü iliştirelim.
çok üzgünüm istemeden
seni dün gece aldattım
kim olduğu mühim değil
sana bağlanmaktan kaçtım
çok üzgünüm istemeden
bir bakışa aldandım
inan bana bütün sabah
pişmanlıktan ağladım
aşk herşeyi affeder mi
dersin zamanla geçer mi
güzel günlerin hatrına
aşk herseyi affeder mi.
ilk olarak boşluk bırakmadan, gözü yoran uzun destanlar yazarsanız kimsenin okuyası gelmez zaten. bunun kitap okumakla alakası yok bence.
herkesin kitap okuma şekli farklı olabilir. evet bir kitabı eline alıp sayfaları çevirerek okuması hoş bir duygu ancak artık teknolojinin pik yaptıgı bir çağdayız. kindle veya tablet gibi cihazlarda milyonlarca e-booka ulaşılabiliyor.
son zamanlarda çıkan "dostoyevski okumayan insanla konuşmak" yok "hegel'i bilmeyen insanla sevgili olmak" gibi türeyen başlıklardan gına geldi. belki o adam senin hakkında bir kelime edemeyeceğin bir konu üzerinde master yapacak kadar bilgili. belki her gün atom fiziğiyle ilgili makaleler okuyor.
kendi standartlarına uymayan insanlara "cahil" demek de yeni moda oldu sanırım. genelleme yapıp insanları bu genelleme havuzunda yargılamadan önce çok kitap okuyarak geliştirdiğiniz beyninizi kullanıp bir düşünün bence.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
herkes hayal kurar, kurduğu hayallerde yaşar ama bazılarımız bunun ayarını fazla kaçırıyoruz. "her şey güzel olacak, mutlu olacağız" falan diye kendimizi kandırıyoruz.
kirlenmiş insanların, duygusuz ve kalpsiz silüetlerinden kaçıp kendi kabuklarımıza sıkışıyoruz. kabuğun içinde işliyoruz kendimizi ilmek ilmek. bir gün o kabuğu kırıp, kanatlarımızı açıp özgürlüğe ve mutluluğa uçacağımıza inanıyoruz. ama bilmiyoruz ki o kabuk çok kalın, kırılması çok zor.
bugün de güzel hayaller kurduk. kendimize sözler verdik "onlar gibi olmayacağız!" diye. gerçek olur olmaz bilemeyiz ama ümidimizi kaybetmeyelim yeter.
yeni tanışılan entelektüel kişi ile popüler kültür üzerine başlayan hararetli bir konuşma esnasında üzerine tartışılabilecek bir konudur. sonuçta bu dünyada oscillation hareketini yapan tek şey foucault sarkacı değildir. başka pendulumlar da vardır.
anoreksik vücudu ve küçük memeleri ile 2013 yılına damga vuran miley cyrus 24 saatte 19 milyon izlenme ile göğüslediği youtube rekorunu sonrasında 19.6 milyonla nicki minaj anaconda'ya kaptırmıştır. çıplak bir şekilde sallandığı yıkım topu şarkısını şimdilerde tekrar barıştığı eski nişanlısı chris hemsworth için yazmıştı.
sohbet iki tarafında inşaat alanında balyozları yalaması ile son bulur.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
bomboş kıro bir adam. bir içerik de üretebildiği yok. iki gözü renkli diye ergenleri düşürüyor işte. "yeteneksizlik is the new trend" akımının öncüsü olabilir bu şahıs o derece boş.
yalnız yaşayan herhangi bir insanla bir gayin hiçbir farkı yoktur. o yüzden yalnız yaşayan gay başlığını protesto ederek buraya yazıyorum.
şuan ki şartlarımla yapamadığım ama bir gün yapacağıma inandığım eylem. kendi başına yaşamak. sadece sana ait bir yer. çok güzel olsa gerek. yalnızlık çoğu zaman sevdiğim bir şey değil ama bir evi paylaşması da çoğu zaman zor.
kendi evimin içinde kendi mutluluklarımı yaratacağım günler umarım bir an önce gelir. şuraya yalnız yaşamakla ilgili şu güzel illüstrasyonları bırakıyorum
allah kimseyi aç gezerken, evine et süt alamazken suriyelileri savunacak kadar rezil bir konuma düşürmesin. yazık.
edit: hiç bir zaman giremeyeceğimiz ab'ye yaranmak için suriyelileri kendi ülkemizde tutmak da ayrı bir rezillik. "omo poroyo ab veroyo" amk babasının hayrına vermiyor heralde. suriyelilerin pislikleri kendilerine bulaşmasın diye veriyor.
edit 2: bazı yazarlarımızın (bkz: pollyannacılık) oynamayı çok sevdiğini gösteren başlık.
allahım nolur en çok artılanan entrymin "reynmen" ait olmasını istemiyorum. lütfen artılarınızı geri alın arkadaşlar. rezillik yani daha güzel girdilerim var. yapmayın bunu bana nolursunuz*