an itibariyle 8. bölümü yayında olan kanal d dizisidir. istanbul'un en kozmopolit semti tarlabaşı'nı kendine mekan olarak şeçen dizinin hkaye örgüsü - karakter seçimi - insani durumları anlatışı* bakımından tek geçilebilir niteliktedir. dizinin bir çok karakteri dışında travesti kimliğiyle kendi hayatını oynayan duygu karakteri travesti kimliğinin doğru tanıtılması açısından gayet başarılı bir örnek olarak göze çarpmaktadır...
barış için yazılabilinecek en güzel şiirlerden birini yazmış. lirik olma kaygısı gütmeden - akıl vermeye çalışmadan. sadece aydın vicdanının sesini kullanmış: size barış diyorlar
''..deniz hep özgürlüğü çağrıştırır bende... ısınan havalar ve denizin kışkırtan çağrısı her seferinde çocukluğumun o nefis muzırlığını anımsatır...kızıl güneş, karşı adaların arkasına doğru usul usul sıvışırken, hızlı kulaçlarla ona yüzerdik. kaçardı biz kulaçladıkça. epey açıklarda kıçımızdaki son bez parçasını da çıkarır, suya salardık. soyunduğumuz, son tutsaklığımızdı sanki.
gayrı cıbıl cıbıl oynaşır, suyun özgürlüğünü tokatlardık yorulana dek.
ah be cancağızım, o ne güzel sözler öyle. senin takdirini kazanmış olmak tek başına bir çok şeye değer. çok teşekkür ederim. güzel haberlerini duymaya devam ederim umarım. öperim iki kaşının ortasından.*
ailecek sevdiğimiz sayın ece temelkuran ablamızın kaleminden de bbc türkçe'ye şu şekilde yorumlanmış: http://ayisozluk.com/lnk/ae38f1
ve son olarak da aydınlardan sonra akademisyenler de bu konuyu bir basın açıklamasıyla değerlendirmiş ve bu konuda atacakları adımı açıklamışlar...*
o da şöyle:
basına ve kamuoyuna:
bizler,
aşağıda ismi bulunan akademisyenler olarak kürt tutuklular anadillerinde savunma hakkına kavuşuncaya ve barış müzakerelerinin tekrar başlamasına imkan verecek şekilde abdullah öcalan'ın tecriti kaldırılıp, avukatlarıyla görüşmesi sağlanıncaya kadar, bilimsel toplantı ve konferanslar dahil olmak üzere akademik aktivitelerimizde, üniversitelerde verdiğimiz derslerimizde ve yazı faaliyetlerimizde, kürt sorunu ve taleplerini öncelikli gündemimize alacağımızı duyuruyoruz.
türkiye'de bugün gelinen durum üstü örtülemez bir felakete tekabül etmektedir. 30 yıllık savaş bu coğrafyanın halkları üzerinde büyük maddi ve manevi tahribat yapmıştır. doğa, insan ve toplum onarılamayacak derecede hasar görmüştür. şiddet ilkesel sınırlar tanımadan kuşaktan kuşağa kanıksanarak aktarılmakta, travma örgütlü bir dayanışma arzusunu hiçe sayarak yayılmakta ve toplumsal hafızamıza sadece yıkıcı gücüyle kazınmaktadır.
savaş acilen durdurulmalı, yaraların tanınacağı ve zamanla sarılacağı
alanlar ve siyasal olanaklılıklar oluşturulmalıdır.
barıştan yana bir tavır koymak için şu an yapılması gereken en acil eylem tutukluların açlık grevlerinin bir an once durdurulmasi için harekete geçmektir.
buradayiz. bütün meslek gruplarını bu duruma karsi tavir gostermek üzere acilen eyleme geçmeye davet ediyoruz.
a. selçuk ertekin, prof. dicle üniversitesi
abbas vali, prof. boğaziçi üniversitesi
abdullah sessiz, prof. dicle üniversitesi,
ahmet gürata, doç. dr. bilkent üniversitesi
ali akay, prof. mimar sinan üniversitesi
ali kerem saysel, doç. dr. boğaziçi üniversitesi
ayla zırh gursoy, prof. marmara üniversitesi
aynur özuğurlu, yrd. doç. kocaeli üniversitesi
ayfer bartu candan, doç. dr. boğaziçi üniversitesi
ayşe durakbaşa, prof. marmara üniversitesi
ayse erzan, emekli istanbul teknik üniversitesi
ayşe gözen, dr. istanbul okan üniversitesi
ayşe küçükkırca, yrd. doç. mardin artuklu üniversitesi
ayşe öncü, prof. sabancı üniversitesi
ayşe gül altınay, yrd. doç. sabancı üniversitesi
ayşen uysal, doç. dr. 9 eylül üniversitesi
banu bargı, dr. kadir has üniversitesi
barış ünlü, yrd. doç. ankara üniversitesi
barzoo eliassi, dr. lund university
bediz yılmaz, yrd. doç. mersin universitesi
begüm başdaş, dr. bilgi universitesi
berna güler müftüoğlu, yrd. doç marmara üniversitesi
biray kolluoğlu, doç. boğaziçi üniversitesi
biriz berksoy, dr. istanbul üniversitesi
burcu yakut-çakar, yrd. doç. kocaeli universitesi
bülent duru, doç. dr. ankara üniversitesi
bülent eken, dr. kadir has üniversitesi
bülent küçük, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
büşra ersanlı, prof. marmara universitesi
candan badem, yrd. doç. tunceli universitesi
cem özatalay, dr. galatasaray üniversitesi
ceren özselçuk, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
cengiz kırlı, doç. dr. boğaziçi üniversitesi
ceyda arslan, dr. boğaziçi üniversitesi
çağla diner, dr. kadir has universitesi
çiğdem yazıcı, yrd. doç. koç üniversitesi
derya bayir, dr. queen mary university of london.
derya fırat, yrd. doç. mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi
dilek hattatoğlu, doç. muğla sıtkı koçman üniversitesi
ebru kayaalp, yrd. doç. istanbul şehir üniversitesi
elçin aktoprak, yrd. doç. ankara üniversitesi
elvan ergut, doç. dr. ortadoğu teknik üniversitesi
emrah ayna, doç. dr. dicle üniversitesi
engin sustam, dr. ecole des hautes etudes en sciences sociales
erdem yörük, yrd. doç. koc universitesi.
erden kosova, dr.
erhan yalcındağ, dr. masaryk üniversitesi
esin berktaş, yrd. doç. mimar sinan üniversitesi
esin paça cengiz, dr. royal holloway university of london
esra mungan, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
fatma gök, prof. boğazici universitesi
fatmagül berktay, prof. istanbul üniversitesi
ferdan ergut, doç. dr. ortadoğu teknik üniversitesi
ferhat kentel, doç. dr. istanbul şehir üniversitesi
ferhunde özbay, emekli. boğaziçi üniversitesi
feryal saygılıgil, yrd. doç. arel üniversitesi
fikret uyar, dr. dicle üniversitesi
fuat ercan, prof. marmara üniversitesi
fuat güzel, prof. dicle üniversitesi
gaye yılmaz, dr. boğazici üniversitesi
gökçe çataloluk, yrd. doç. bilgi üniversitesi
gökçen başaran ince, dr. ege üniversitesi
gökçen ertuğrul, yrd. doç. muğla universitesi
gül köksal, yrd. doç. kocaeli üniversitesi
gülseren adaklı, doç dr. ankara üniversitesi
gülsüm depeli, yrd. doç. hacettepe üniversitesi
günay göksu özdoğan, prof. marmara universitesi
güven gürkan öztan, yrd. doç. istanbul universitesi
hacer ansal, prof. işik universitesi
hakan koçak, yrd. doç. kocaeli universitesi
haşim cem çelik, dr. celal bayar universitesi
hisyar özsoy, dr. the university of michigan-flint
ibrahim sirkeci, prof. regent's college london
inci gökmen, dr. ortadoğu teknik üniversitesi
ipek seyyalıoğlu, dr. boğaziçi üniversitesi
kuvvet lordoğlu, prof. kocaeli üniversitesi
l. işıl ünal, prof. ankara üniversitesi
latif taş, dr. humboldt universitesi
leyla neyzi, prof. sabancı üniversitesi
lütfiye bozdağ, yrd. doç. kemerburgaz üniversitesi
m. oğuz sinemillioğlu, yrd. doç. dicle üniversitesi
oğuz arıcı, yrd.doç. haliç üniversitesi
osman aytar, dr. malardalen üniversitesi
mahmut toğrul, doç. dr. dicle üniversitesi
mehmet fatih uslu, yrd. doç. istanbul şehir üniversitesi
mehmet rauf kesici, yrd. doç. kocaeli üniversitesi
melek göregenli, prof. ege üniversitesi
meltem ahıska, prof. boğaziçi üniversitesi
meryem koray, prof. istanbul üniversitesi
mesut yeğen, prof. istanbul sehir universitesi
metin altıok, doç. dr. mersin üniversitesi
metin özuğurlu, prof. ankara üniversitesi
mine gencel bek, prof. ankara üniversitesi
murat cemal yalçıntan, doç. dr. mimar sinan üniversitesi
murat koyuncu, yrd. doç. boğazici universitesi
murat paker, yrd. doç. istanbul bilgi universitesi
mustafa altıntaş, prof. gazi üniversitesi
mustafa durmuş, doç. gazi üniversitesi
mustafa kemal coşkun, doç. ankara universitesi
nazan üstündağ, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
nazım hikmet richard dikbaş, dr. bilgi üniveritesi
nilgün toker, prof. ege üniversitesi
nejla kurul,prof. ankara üniversitesi
nesrin sungur çakmak, prof. marmara üniversitesi
nüket esen, prof. boğaziçi üniversitesi
nurcan özkaplan, prof. işık üniversitesi
nuri ersoy, doç. boğaziçi üniversitesi
nükhet sirman, prof. boğaziçi üniversitesi
oğuz arıcı, yrd. doç. haliç üniversitesi
olcay akyıldız, dr. boğaziçi universitesi
onur hamzaoğlu, prof. kocaeli üniversitesi
ozan zeybek, dr. sabanci universitesi
özlem albarak, dr. ankara üniversitesi
özlem biner, dr. cambridge universitesi
özlem özkan, doç. dr. kocaeli üniversitesi
pakize taylan, dr. dicle universitesi
pınar bedirhanoğlu, doç. dr. ortadoğu teknik üniversitesi
rıdvan şeşen, prof. dicle üniversitesi
saime tuğrul, dr. bilgi üniversitesi
selim temo, yrd. doç. mardin artukulu üniversitesi
sema erder, emekli marmara üniversitesi
seda altuğ, dr. boğaziçi üniversitesi
sefa feza arslan, doç. dr. mimar sinan üniversitesi
selime güzelsarı, yrd. doç. abant izzet baysal üniversitesi
sema erder, emekli. marmara üniversitesi
semih bilgen, prof. ortadoğu teknik üniversitesi
semra somersan, doç. bilgi üniversitesi
serdar m. değirmencioğlu, prof. cumhuriyet üniversitesi
serra müderrisoglu, doç. boğaziçi üniversitesi
sevilay çelenk, doç. dr. ankara üniversitesi
sezai temelli, yrd. doç. istanbul üniversitesi
sibel özbudun, doç.
sibel yardımcı doç. mimar sinan universitesi
ş. gürçağ tuna yrd. doç. tunceli üniversitesi
şahika yüksel, prof. istanbul üniversitesi
şebnem korur fincancı, prof. istanbul üniversitesi
şemsa özar, prof. boğaziçi üniversitesi
tahsin yeşildere, prof. istanbul üniversitesi
tuna kuyucu, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
umut yıldırım, dr. sabancı üniversitesi
ülkü guney, yrd. doç. maltepe üniveristesi
üstün bilgen reinart orta doğu teknik üniversitesi
vahap coşkun, yrd. doç. dicle üniversitesi
vangelis kechriotis, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
veli deniz, prof. kocaeli üniversitesi
veysel tolan, dr. dicle universitesi
yahya madra, doç boğaziçi üniversitesi
yakın ertürk, emekli ortadoğu teknik üniversitesi
yasemin özgün, yrd. doç. anadolu üniversitesi
yavuz aykan, dr. humboldt universitesi
yücel demirer, doç. dr. kocaeli üniversitesi
zafer yenal, doç. dr. boğaziçi üniversitesi
zafer yörük, yrd. doç. izmir ekonomi üniversitesi
zelal ekinci, prof. akdeniz üniversitesi
zeynep kadirbeyoğlu, yrd. doç. boğaziçi üniversitesi
zeynep, kıvılcım. doç. istanbul üniversitesi
zeynep sayın, prof. istanbul üniversitesi
tarihsel sürece bakıldığında türkiye'de karşılığını bulmayan bir eylem çeşididir. zaten insan hayatına bu kadar az kıymet verilen bir ülkede tersinin olması da şaşırtıcı olurdu. bugün itibariyle 42. gününe girmiş olan son eylem de aynı kaderi paylaşmakta ve ne toplumda ne de devlette bir yankı uyandırmamıştır. aksine özellikle medyanın gündemine hiç gelmemiştir. ancak duruma verilen tepkinin sağır ve kör olması durumun önemini azaltmaz. düşünen bir canlı olarak bir insanın kendi hayatını sonlandırmaya varabilecek bir eylemi kendi rızasıyla gerçekleştirmesinin gerekçeleri kesinlikle çok önemlidir.
son eylemin gerekçesi, çeşitli vesilelerle kürtlerin yok sayılması sorununa müdahil olmuş vatandaşların mahkemelerde kürtçe savunma yapmak istemeleri, kürtçe'nin anayasal bir hak olarak kabul edilmesi ve abdullah öcalan'ın ilgili sorunun çözümüne ilişkin açıklama yapabilip bu açıklamalarını geniş halk kitlelerine iletebilmesidir. 40 yıla varan bir sürede devam eden sorunun barışçıl açıdan bu şekilde çözülebilineceğine "hayatları pahasına" inanan bu insanların bir çoğu kürt ulusunun var olma mücadelesinin önemli fikri aydınlarıdır. açlık grevlerinin bu insanların bedenlerinde ve beyinlerinde geri dönüşümü olmayan hasarlara yol açması olasılığı nihayetinde türkiye'deki barış arama sürecinde geri dönüşü imkansız bir zarara neden olacaktır.
her ne kadar bu eylemin bir karşılık bulacağına inancım olmasa da bu insanların hayatlarını ve sağlıklarını kaybetmeden barışçıl bir müdahalenin yapılması dileğiyle.
ilk duyduğumda "lan orhan baba öldü mü ki de bu albüm yapılmış" diye tepki verdiğim albümdür. neyse ki baba turp gibiymiş ve bu sefer bi sanatçı ölmeden ona saygı gösterilmiş. albümdeki şarkılar için söylenecek zaten tek kelime yokken sezen aksu'nun söylediği akşam güneşi; yıldız tilbe'nin söylediği aşkımı sakla ve seksendört'ün söylediği dokunma orjinalini aratmamak bi yana - yeniden doğmuş ve "acil durum müzik" klasörüne eklenmişlerdir. helal olsun...
neresinden bakılırsa bakılsın ihmalden ötürü hayatını kaybeden * 25 insan sonrası devletin paçayı kurtarmak için uydurduğu şeydir. olayın can sıkıcı tarafı cinayete kurban giden bu insanlara şehit denmesinin kimseyi rahatsız etmemesine rağmen bu şehit isimlendirmesinin başına "doğal afet" sıfatının rahatsız etmesidir... hem olaya hayatını kaybeden insanların kendilerine bir fırsat verilmesi durumunda değil doğal afet şehidi ya da başka bişeyin şehidi olmak yerine askere bile gitmek istemeyeceklerini düşünmek içten bile değil... ışık içinde yatmaları ve ölümlerine neden olanların hepsinin cezalandırması dileğiyle...
bi unexpected error kadar komik bulmadığım* windows'un "olm bana biraz şefkat göster, ilgilen benimle - hep explorer ve media player kullanıp geri kalan programlarımı kullanmayı ihmal etme" demesidir... ancak bi kere bulaştınız mı iflah olmazsınız...
son birkaç saattir şiirlerini soluksuz okuduğum şairdir. müslüman kimliiği ön plana çıktıysa da politik bakımdan türkiye'nin başına bela olan cinsle en az türkiye'nin geri kalanı kadar anlaşamadığı açıktır. şiirlerindeki hümanizm, anti-siyonisizm ve anti-kapitalism gibi ifadeler ve imgelemler elemanın purist müslüman tayfadan yani sosyalizme yakın müslümanlardan olduğunu akla getirmiştir. yazdıklarına bakıldığında çağın hastalığı olan "acelecilik"ten etkilendiği yani şiirlerini yeniden yeniden gözden geçirmeden yayımladığı göze çarpsa da (çok güçlü satırlar ne yazık ki nispeten hayal kırıklığı yaratanlarla iç içe geçmiş durumda) ancak türk şiirinin son durumu göz önüne alınınca kendisinin gayet heyecan uyandırıcı olduğunu söylemeden geçmemek gerekiyor...
politik satırlarına örnek olarak şu okunablir...
""ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
muaviyeleşiyorsunuz
birlik
putunuz olmuş
merhametten çok cezayı konuşuyorsunuz...
.
.
.
ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
zaptiyeleşiyorsunuz
allahı kaydınıza geçirmek için ne de çok uğraşıyorsunuz
peygamber
işportanız olmuş
hadisler alıp hadisler satıyorsunuz
kitap
yardakçınız olmuş
ayetleri yorumlarken yeniden yazıyorsunuz..."
başka eserleri için de bakıveriniz: http://alpergencer.blogspot.com/ *
herşey youtube'ta free surfing yaparken şarkısına rastlamamla başladı...* ardından başka ne söylemişlerki derken altında aşağıdaki açıklamanın olduğu ımm el jacket isimli şarkılarını dinledim... onun da linki şu:
"it's about an female that defies the gender norm and wears her hair short and wears a jacket and pants all the time, hamed (the writer/singer) here is supposed to be a traditional arab person/the arab society in general which is very hetero-normative, he sees her standing on her balcony and he/they assume she is in fact male, because she also goes out all the time even at night when arab girls aren't expected to be outside their house. the whole song is an apology to her."
merakım daha da arttı kendileri için ve siz ayılar için* araştırmalarıma devam ettim. kendileri hakkında başına hasır antropolog şapkası geçirmiş avrupalı röportaj teyzesinin iyi bi müzik kanalında çıkan röportajlarını ve geri kalan müziklerini seyrettim. ermeni ve araplardan oluşan grup hem müzik hem de kliplerinde oynayan oyunculardan ötürü son derece geniş ve heterojen yapısı kesinlikle "ebru" imajında. grup elemanlarının seksilliklerinden ölüyor olmalarının dışında her biri en az iki yabancı dil bilen, yurt dışında da okullara gitmiş ve kendi toplumsal gerçekliklerinin farkında olan insanlar olması hasebiyle kendilerine hayran oldum. ve artık ölmeden yapılması gereken şeyler listemde kendilerini beyrut konserlerinden birinde dinlemek var.***
"em rojên nexweş ên dawî dijin belkî
belkî em rojên pêşî yên xweş jî bijin
tiştekî tehlok heye di vî hewayî de
di navbera dahatû û rabirdûyê de
di navbera êş û dilşahiyê de
di navbera hêrs û bexşînê de
dm şikestin hê jî em ê bên şikestin
ji rojhilat ber bi rojava di hemû cîhanê de"
"son kötü günleri yaşıyoruz belki
ilk güzel günleri de yaşarız belki
kekre bir şey var bu havada
geçmişle gelecek arasında
acıyla sevinç arasında
öfkeyle bağış arasında
biz kırıldık daha da kırılırız
doğudan batıya bütün dünyada"
heteroseksistliğinden geberen ataerkilliğin ibne dünyasına yansımasıdır... hani şu " gelin ata binmiş ya nasip demiş" kafasıdır resmen... ama madem retrosun** al sana eskiden kalma başka bi adet daha: gelin hamamı; gönder kocanı biz ayı sözlük ailesi olarak soyup edip bi halta yarar mı diye test edelim sonra sen istediğini ol adamla...*
akıl akıl gel kıçıma takıl vol.302043204320 şeklindeki haberdir. elin öldükten sonra karını 8 saat daha sikebilirsin yasalarıyla hristiyan domatesleriyle taşak geçerken yerli saçmalıkları övme durumudur... her neyse efenim, haberde ailenin verdiği aşırı keyifli pozun sinir bozuculuğuna rağmen yine de paylaşayım dedim.
ha, haberin sonundaki "kekin allah yazan kısmını ayıran çalık ailesi geriye kalan diğer kısımları çayla birlikte yedi" kısmında sandalyeden düşüyodum şerefsizim...*
1971'de doğup iyi bir lisans öncesi eğitim aldıktan sonra akademik başarılarını mimar sinan üniversitesi* sosyoloji bölümünde devam ettiren ve şu sıralar yurt dışında olan sosyolog, feminist ve yazardır. 1998de yedi kişinin hayatını kaybettiği mısır çarşısı patlaması davasından o günden beri yargılanan ve hakkında bir türlü nihayi karara varılamayan insandır. iki kez bu davadan beraat etmesine rağmen yargıtayda sürekli kararların bozulması süreci bugün itibariyle türkiye cumhuriyeti hukuk tarihine geçicek saçmasapan bir kararla tekrar bozulmuştur. kendi kararını bozan yargıtaya karşı kararında direnme kararı veren yerel mahkeme "ay biz vazgeçtik" demek suretiyle yargılama sürecini sil baştan ele almaya karar vermiştir. işin ilginç tarafı bu duruma eski kararda direnme fikrindeki savcı bile şaşırmış ve mütaalasını "iyi madem, suçlu, hadi yargılayak bari" şeklinde vermiştir...
kanıtsız, tanıksız şekilde yargılanıp hakkında müebbet hapis istenen selek'in davasından bir gün önce bir ülkeyi 30 yıl geriye götüren darbeyi yapan bir çok insanın ölümünden, kaybolmasından, sakatlanmasından sorumlu olan insanların ellerinde kahveyle talk show'a çıkarılmışçasına ifadesini alan mahkemeyle selek'in durumunu bu şekilde yargılamayı uygun bulan mahkemenin aynı anayasa ve yasalarla işlediğine inanmak güçleşmiştir.
son karar haricindeki yargılama süreci için bakınız: http://www.pinarselek.com/
konuşmalarıyla, yaptıklarıyla, duruşuyla ve güzelliğiyle mecliste bulunmasından ötürü çok memnun olduğum insandır. şu sıralar kişisel web sitesinin kapağında cihan kırmızıgül'e destek için onunla, boynunda puşi ile çekilmiş bir fotografı bulunmaktadır. http://www.safakpavey.com/
yakın gelecekte biyoloji ve fiziksel antroploji bölümlerinde; uzak gelecekte ise paleantropoloji bölümlerinde homo kemalismus vajinismus ismiyle anılacak olan primat türüdür.
coqueteria nickli has hanım ablanın "emekli cami hocaları yardımlaşma derneği" olarak nitelendirdiği bir grup insanın türkiye'de olan bitene kafa yormaya başlaması; dahası kafalarını yoran meseleler için sokaklara dökülmesidir.** öncelikle söz konusu gürühun eşcinsel evliliği ile ilgili yasanın geçmesi için bdp ve chp'nin kıçlarını yırtmalarının bile işe yaramayacağını düşününce dertlendikleri şeyin müslüman kürt camia'nın bdp ile ilgili bağlatılarını zayıflatmak olduğu düşünülebilir. dahası bu video bir kez daha göstermiştir ki eşcinselliğin ismi türkiye'de hala "ibnelik"tir.** vidyonun devamında başka konulara da değilinilmiş olunmasına karşılık değinilmeyen konular kendilerine "insan hakları savunucusu" diyen bu taşakları topuklarına değen elemanların aslında ne kadar samimiyetsiz olduğunu göstermektedir. samimiyetsizliğin ölçüsü için elemanların "insan" kategorisine neyi alıp neyi almadıklarını bir kez daha düşünmek gerekir.
son olarak da bu vidyonun ve bu tür amcaların ellerinde bu pankartlarla sokaklarda bulunmalarının, türkiye'deki eşcinsel hareketin artık ne kadar kuvvetli olduğunu gösteren bir geribesleme olduğunu düşünüyorum. normal şartlarda "yok saydıkları bir kesimin" varlığını kabul etmiş olmaları üzerinde de bu kesim için canlarının bu denli sıkılması eşcinsel görünürlük için - eşcinselliğin bir mücadele alanı yarattığını göstermesi açısından gayet kıymetlidir.
evrensel iletişim ve bilim dili olan ingilizce'nin hakkının teslim edilmesidir. toplasan 70 milyon tarafından konuşulan bir dilin yerine 4 milyar insanın bildiği ve konuştuğu dille iletişim kurulması gerekliliği kuşku götürmez bir gerçektir. orta okuldayken tarih kitabında gördüm. bir dağın içine sıkışmış bir grup insanın köpekgillerden bir hayvanın lütfuyla o dağdan kurtulmaları*** sonra da üreyerek koskocaman orta asya'ya sığmayıp dünyanın dört bir yanına barbar olarak gitmesi, gittikleri yerlerde taş üstünde taş bırakmayan ve varolan kültürleri yok eden torunlarının biraz medenileşmesi için şarttır. devletin kurucu milletler arasında ingilizce konuşanların olmaması önemli değildir. ne de olsa devlet ne derse o olur. ingilizce konuşmayanlar hastanede tedavi edilmezlerse; askerde, okulda, karakolda...vs. aşağılanırsa seve seve ingilizce öğrenip medenileşirler zamanla ne de olsa...
ana dil başlığına yazmış olduğum "the language that a person can have; but not a state" girdisini 5 kere silen ve 4. kez bu işlemi yaparken bana nedenini "aynı entryi tekrar tekrar yollamana gerek yok aslında. türkçe meailini ilave etmen gerekecek, herkesin anlayabilmesi için" şeklinde bir açıklamayı nihayetinde lütfeden ayı sözlük yöneticisidir. kendisine "böyle bir kural olmadığını" belirtmiş olmama rağmen "böyle bir kurala gerek yok, herkesin ruhen ve beyinen bilmesi gereken birşey." diyerek beni dumura sürüklemiştir.
kurallarda herhangi bir ifadenin olmadığı sözlükte alıp başını giden seri eksileme olayına ruhunun ve beyninin ne dediğini çok merak etmekteyim.
yakın gelecekte biyoloji ve fiziksel antroploji bölümlerinde; uzak gelecekte ise paleantropoloji bölümlerinde homo kemalismus vajinismus ismiyle anılacak olan primat türüdür.
1 mayıs 2011 tarihinde gündoğdu meydanında toplu halde rastladığım teyzeler gürühudur. sayıca hayli kalabalık olmalarına rağmen birbirlerine tıpatıp benzemeriyle akılda kalmışlardır.* neyse chp deki değişim dalgalarının sonucu olarak 1 mayıs meydanlarına doluşturulan bu hanım teyzelerin ortamı pek garipsemiş olmaları gözden kaçmamıştır. bu teyzelerden birinin polis arama noktasında "evladım bizi neden arıyorsunuz, biz chp'li kadınlarız" cümlesi ve polisin bu cümleyi sikine takmadan işine devam etmesi üzerine ahretliğine destekte bulunmak isteyen sarı-kısa-fönlü saçları ve kırmızı şapkası olan bir başka teyzenin "akp'nin polisleri bunlar zaten" cümlesi bu gürühu anlamak için yetmiştir.
türkiye usulu neo-nazilerdir. nasyonel sosyalizmi savunan ne isa'ya ne musa'ya yaranamayan doğu perinçek taifesinin marifetir. chp ye kabul edilmeyen doğu perinçek'in partisinin isminden de vazgeçmeyerek kurdurduğu bu oluşum özellikle türk bayrağı ve atatürk posterlerini kullanması samimi chp'lileri etkilemiştir. kemalizm'in altı okundan "devrimcilik" okunun ve atatürk'ün söyleyip söylemediği tarihçilerce tartışmalı olan " bursa nutku"nun gazıyla toplumsal olaylar çıkarmaya pek meyillidirler. ha sözü açılmışken chp devrimcilik okunu ülkenin eğitim, bilim, teknoloji, ekonomik refahgibi etmenlerin ışığında muasır medeniyetler seviyesine çıkarılıp arkaik anadolu toplumunu dönüştürmek olarak tasavvur ediyorken işçi partisi ve tgb için bu ülkedeki azınlıkları ve kürtleri yok etmek anlamına gelmektedir.