90'lı yıllarda bir hayli popüler olan, şimdinin muhafazakar tv ekranları içinse fazla feminen kaçan şarkıcı. aynı klasmandaki fatih ürek, aldo, kuşum aydın ve arto'da ekran yasağından nasibini almış durumda. hiç unutmam rahmetli defne joy foster, doktor bilal'in evini programı için ziyaret ettiğinde, yatak odasında kutu kutu ağda bulmuştu. ikisi de çok gülmüşlerdi. hey gidi 90'lar hey...
soğuk ve güzel kadın tanımının en iyi örneğidir. bir zamanlar akıllara zarar bir güzelliği vardı. ne yazık ki o güzelim yüzü lifting operasyonu ve botoxa kurban verdi. söylenen o ki kendisi de sonuçtan pek memnun değilmiş. yine de nicole kidman, nicole kidman'dır. the others'daki control-freak anne, eyes wide shut'taki alice, dogville'deki grace, the hours'daki virginia woolf ve moulin rouge'daki satine karakterlerini ondan başka kim oynayabilirdi ki? seni seviyorum porselen kadın...
samed behrengi'nin dünyaca ünlü çocuk kitabı. çok ama çok güzel bir hikaye anlatır kitap. doğulu bir yazarın elinden çıktığı için ilk zamanlar entellektüeller tarafından yeterli ilgiyi görememiş ama zamanla kült bir esere dönüşmüştür. yaşadığı küçük göletin sınırlarının dışını merak eden ve seyahat etmeye başlayan küçük kara balığın maceralarını anlatır behrengi. kütüphanemin en güzel yerinde saklıyorum. tavsiye ederim...
"küçük balık denizi düşünüyordu. bu düşünce onun zihninde birgün gerçekleştireceği bir amaçtı.
ona göre hayat yalnızca yemek, uyumak, küçücük; dünya sandığı bir gölde yaşamak değildi."
neredeyse elmeira tadında bir kişiliğim olduğundan bu grubun içine girebilirim. beygir boyutlarında, sevgi dolu köpeğim ve bana aşık papağanımla çok mutluyum...
yönetmenliğini şerif gören'in yaptığı, 1986 tarihli, komedi filmi. başrollerini sibel turnagöl ve tarık akan'ın paylaştığı film, tatillerini akdeniz'de bir kasabada geçiren iki gencin aşkını anlatır. taban tabana zıt iki kültürden gelen genç, farkılıklarına rağmen beraber olmaya çalışır. adana terbiyesiyle büyümüş, maço münir ve fransız okullarında, batı terbiyesiyle yetişmiş can kültür farkına aldırmıyormuş gibi görünsede en sonunda gerçeği kabullenir ve ayrılır. çok sevimli bir fimdir adem ile havva.yakalarsanız bir yerlerde izleyin derim...
amerika'da yaygın olmasının sebebi tamamen sağlıkla ilgili bir durumdur. özellikle ikinci dünya savaşından sonra sünnet, abd'de çılgınca yayılmıştır. ortodox'lar dışında neredeyse tüm amerikalılar sünnet olur. doğumun hemen ardından kadın doğum uzmanları bebeği sünnet etmek için aileden izin ister. aile izin verirse orda cırt diye keserler. nerden mi biliyorum? ablam abd'de kadın doğum uzmanı ve fenni sünnetçi...
cinnet geçirmekten korktuğum için hala izleyemediğim film. yeni doğmuş bir bebekle sex yapma sahnesi olduğunu duyduğumdan beri elimi süremiyorum. belki ilerde izlerim... evet korkuyorum sözlük...
bir anda birbiriyle bağlantılı onlarca terimi ve bu şekilde ilerleyen sayfaları görünce irkilmeme neden olan durumdur. sözlük pek tabi ki bilgilendirme amaçlı olmalıdır. lakin vikipedi halihazırda elimizin altındayken beyhude çabalara ve istatistik canavarlığı yapmaya gerek yok diye düşünüyorum.
türkçe ile aynı gramer yapısına sahip,asya dili. ülkemizde bulunan kore'lilerin büyük kısmı türkçe'yi yapısal benzerlik yüzünden çok rahat öğrenir. kulağa bir hayli kaba gelen ve bazı harfleri genizden söylemeniz gereken bir dildir. güney kore vatandaşı olabilmeniz için korece'yi bilmeniz ve kore hükümeti tarafından hazırlanan dil sınavını geçmeniz beklenir.
90'lı yıllarda bir hayli popüler olan, şimdinin muhafazakar tv ekranları içinse fazla feminen kaçan şarkıcı. aynı klasmandaki fatih ürek, aldo, kuşum aydın ve arto'da ekran yasağından nasibini almış durumda. hiç unutmam rahmetli defne joy foster, doktor bilal'in evini programı için ziyaret ettiğinde, yatak odasında kutu kutu ağda bulmuştu. ikisi de çok gülmüşlerdi. hey gidi 90'lar hey...
sırbistan'ın başkenti. beklediğimden daha güzel, daha köhne, daha ucuz, daha medeni, daha faşist daha daha şehri. vizesizmiş ya diyerek aniden bilet alıp gidebilirsiniz. türkiye'den kat kat ucuza tatil yapabilimek olası. havaların sıcak olduğu dönem giderseniz çok renkli bir gece hayatı ve sokak yaşamı sizi bekliyor olacak. yemekler et -hamur işi ağırlıklı ve müthiş lezzetli. köfte, börek ve şiş kebap yaygın olarak yeniyor(isimleri de aynı). kulağınıza durmadan türkçe kelimeler çarpıyor. belgradlılar çok güzel ve atletik yapılı insanlar. avrupa ve abd'ye karşı öfkeliler. duvarlarda ab ve abd'ye küfürler var. türk olduğunuzu duyunca önce şaşırıp sonra konuşmaya başlıyorlar. çoğu insan yardımsever ve ingilizce biliyor. şehrin kenar semtlerinde neo-nazi ırkçılar var. bu manyaklar türklerden, boşnaklardan ve arnavutlardan tiksiniyor. ama genel itibariyle güvenli ve çok ucuz bir şehir. şehir halkı homofobik olmakla beraber tuna nehrinin kenarında gaylerin donsuz yüzdüğü alanlar bile mevcut. giderseniz republic square'e yakın bir yerde yani stari grad mahallesinde kalın ve bana teşekkür edin...
anketteki istatistiği baz alırsak kaba bir hesapla nüfusa oranlandığımızda sadece türkiyede zina yapan kadını taşlayarak öldürecek 2,5 milyon, hırsızlık yapanın elini kesecek 3 milyon, din değiştireni öldürecek 1,5 milyon, islamı korumak için sivilleri öldürecek 1,5 milyon insan yaşıyor. insanlar müslümanlardan neden korkuyor, önyargı var demeden önce çuvaldızı kendimize batırmamızın zamanı gelmedi mi?
habertürk'te öteki gündem programına çıkan ismet özel'in gündeme bomba gibi düşen açıklamasıdır. trollük müessesinin şairlere kadar indiğini göstermesi açısından da eşşsizdir. hazarlar ve gagavuzlar gibi musevi ve hristiyan türkleri ne yapacağız desem onlar türk değil diyecek demekki! peki göktürkler'i falan ne yapacağız hacı desem nafile. zat ayrıca harf inkilabıyla geleceğimizin çalındığını ve türkçe diye bir dil olmadığını da belirtmiş. şahsen ben namaz kılmıyorum ve gayet türküm. ama önce insanım...*
sokak hayvanlarına gulyabani muamelesi yapan kızdır. çoğu çevreden ilgi görmek ya da sevgilisine poz yapmak için böyle tavırlar sergiler. mırıl mırıl gezen bir sokak kedisi ya da size mahsun gözlerle bakan bir köpek bu kız için potansiyel bir seri katildir. klasik sözleri bu kedi burdan gitçek ozaan, ıyyy oturamam ben buraya gibi sevgi sözleridir. böyle insanları görünce çekinmeden ağızlarına kürekle vurunuz.
islamiyet, toptan tu kaka ilan edilebilecek ya da hoşgörü öznesi olarak sunulabilecek yekpare bir din değildir. tıpkı hristiyanlık, musevilik ya da diğer dinler gibi. diğer ülkelerdeki( özellikle de hristiyan coğrafyadaki) yaygın özeleştiri yapabilme hakkının nasıl doğduğu ve hangi ortamlardan geçerek bu noktaya kavuştuğunu anlamak karmaşık ve zor bir süreçtir. islam coğrafyası 12. yüzyıla kadar bilim ve sanatta tüm dünyadan daha ileri ve saygın bir durum sergilerken endülüs emevilerinin çöküşüyle tersi bir sarmala girmiş ve tıkanmıştır. ispanya'da kurulan islam medeniyeti kadınların eğitim gördüğü üniversiteleriyle, başarılı siyasi yapısıyla islamiyete yöneltilen eleştirilerin aksini ispat edebilen yegane örneklerden biriydi. şu an yücelttiğimiz hristiyan ittifakın bu medeniyeti yok etmesiyle islamiyet aşağıya doğru yuvarlanmaya başlamıştır. ilginç ve tartışmaya açık iddialardan biri de osmanlı imparatorluğu'nun tüm arap ve asya coğrafyasını emperyal nedenlerle sömürmesi ve bu nedenle islamiyetin gerilemesinin hızlanmasıdır. bu iddia tartışmaya açıktır ama üzerinde düşünmeye değerdir. hristiyan batının şu an içinde bulunduğu özgür ve liberal ortamın dinlerinin islamiyetten daha hoşgörülü olmasıyla alakası yoktur. kilise ile uzun üren ve milyonların ölümüyle sonuçlanan uzun ve kanlı mezhep savaşları, ardından gelen reform dalgası hristiyan erki durdurmuş ve seküler düzeni yaygınlaşmıştır. islami toplumlar ise bu esnada yerinde saymış ve kibirli vaziyette elindekiyle yetinmiştir. her dinin kendine has olumsuzlukları ve bazı olumlu özellikleri vardır. islamiyetin diğer dinlerden ne çok matah ne de daha fazla kötü özelliği vardır. islam coğraftasının genelinin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal çöküntü müslümanlıkla ilgili imaja da yansımakta, malesef doğu medeniyeti eşittir yamyamlık gibi bir sonuç çıkmaktadır. kişisel görüşüm dinlerin misyonunu tamamladığı yönünde. herhangi bir dinin yaşadığımız dönem itibariyle bize bilgi ve ahlaki gelişme sağlaması çok zordur.
8 mart dünya kadınlar gününü sayfasında yazdığı bu güzide sözlerle kutlayan akp kırıkkale il başkanı mehmet demir'in beyanatı. memleketimi yöneten akp zihniyeti için emekçi kadınlar günü işte bunu ifade ediyor... zatın sözlerini değiştirmeden aktarıyorum:
" eğer onlar sizden izinsiz razı olmadığınız kimseleri aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz. kadınların sizin üzerinizdeki hakları ise örfe göre her türlü yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir..."
sözlükte yeniyim. lakin bazı şeyleri hayretle izliyorum. biraz eğlenmek, biraz bilgilenmek, biraz sosyalleşmek için kurulduğuna inandığım bir sözlükte böylesine gruplaşmaların olması ve kişilerin birbirinden bu denli huzursuz olması çok tuhaf. sosyal medya ve internet bazen insanın içindeki canavarı ortaya çıkarıyor. daha önceki entrylerimde söylediğim gibi nefret söylemi içermediği sürece herkes herşeyi söyleyebilmeli. aynı fikirde olmadığımız ve karakteri bizimkiyle taban tabana zıt insanlara aşık olabiliyorsak, arkadaş niye olamayalım?
bütün şarkıları aynı ton ve nağmeyle söyleyen hacı şarkıcı. yüzüne baktıkça içim sıkılıyor. kezban'ların sevdiği romantik şarkılar genelde mustafa ceceli ve farhat göçer'den çıkar. nice hanzo düğün töreninde gelin ve damatın ilk dans şarkısını ceceli ağabeyimiz söylemiştir.
kapitalist düzenin hepimize hediyesi olan dayanılmaz tiptir. elinde yeni nesil akıllı telefonu, etiket değeri taşıyan mesleğiyle böbürlenerek gezer durur. herkes ona hastadır. kitap falan okumasa da spor salonuna gidiyordur. facebook'ta falan yurtdışı tatil fotolarını paylaşır. festival filmi ne yeaa der, en ucuz hollywood filmine popcornuyla koşar. politikadan nefret ediyorum derken birilerinin onu yönettiğinden haberi bile yoktur. ya hiç eleştirmez ya da sürekli bok atmak için konuşur. araştırıp öğrenmez. nasılsa google'dan herşeyi çözmüştür. twitter'da özlü sözler paylaşır. onu büyüten ve götünü kaldıran en temel şey cehaletidir. aslında özgüveni değil egosu büyüktür. bence korkmayın ağızlarının ortasına vurun...
yakalandığında devletin hizmetine hazırım diye uçaktaki ajanları yalayan şahıs. böylesi oynar başlıklı bir liderdir. aynen jitemciler, korucular ve diğerleri gibi... bizim, onların, hepimizin kanını içip dışardan izleyenlerden sadece birtanesi. ama önemli birtanesi! kürt sorununa sahip çıkmak güzel, empati iyi birşey ama abdullah öcalan ve pkk güzellemesi yapmak ne zamandan beri sağduyulu solculuk oldu?
güzelim denizini ve doğasını yazlık sitelere kurban vermiş, harap şehir. öylesine kötü ve çarpık bir yapılaşma vardırki kilometreler boyunca 15-20 katlı apartmanları tarlaların dahi içinden fışkırırken görürsünüz. onlarca yıldır devam eden kötü belediyecilik ve para hırsına kurban gitmiştir mersin. yazın yazlıklara hücum eden nüfusu kaldıramayan mersin'de, denizin rengi bildiğiniz kahverengidir. kent merkezinin onlarca kilometre dışında bile uyduruk bir sürü site olduğu için deniz bir türlü temiz kalmaz mersin'de(buna birde sanayiyi ekleyin). son 15 yılda güneydoğudan alınan yoğun göçte şehrin altyapısını ve sosyal hayatını yaralamıştır. yazlıklar öyle abartıldığı kadar türkiye karması değildir. mersin'de siteleri en çok adanalılar doldurur. sonra sırasıyla antep ve kayserililer gelir. tabi birde ege ve akdeniz'in pahalı beldelerinden ev alamamış ankaralı memurlar vardır ama onlar azınlık kalırlar. son yıllarda şehre arap ülkelerinden yoğun bir ilgi vardır. 2013 yılında mersin'de yapılacak olan akdeniz olimpiyatları mersin'in altyapı sorunlarını çözmesi için son şans olabilir. herşeye rağmen mersin, bir akdeniz kentidir ve güzeldir. memleketim adana'nın deniz kıyısında oturan hırpalanmış kızkardeşidir o.