"bir genç kızın o saatte dışarıda ne işi varmış" diyen zihniyetin en az bu eylemin faili kadar suçlu ve tüyler ürpertici olduğu, nereye gidiyoruz dedirten eylem.
1997 yılında deli yarim albümüyle çıkıp fırtınalar kopardıktan sonra, prestij müziğin son zamanları olmasından dolayı albüm çalışmaları apar topar sona eren, sonrasında albüm çıkarmayan, ta ki bu sene o ses türkiye'ye katılana kadar müzikle aktif olarak ilgilenmeyen güzel ses. sevda yüzlüm ve deli yarim şarkıları ile bilinir. yeniden gördüğüme çok ama çok sevindim. ve elenmesiyle yıkıldım. bizim halk güzel ses değil ezik ses seviyor, bu yüzden asli gören gibi güçlü sesler elenirken dana gibi böğüre böğüre ses çıkaran adamlar kazanır böyle işte. ama aslı'nın yeniden albüm çıkarması için bir motivasyon olur inşallah bu yarışma.
kadınlara, lgbtlere, damacanalara, hayvanlara, çocuklara çükleriyle saldıranların; saldıranları iyi halden salanların; onlara bu kadar pervasız olma cesareti veren ve zihnen onlarla aynı fikirde olan yasa yapıcıların; ve dahi o kadının o saatte sokakta ne işi varmış diyen tüm yaratıkların çükü kopsun ta kökünden!
benim var, the bear from far, ne snobluktu yarabbim onunki, küçümseyici tavırları, kendi yapıp sonra bana ihale ettiği davranışlar, her şeyi götünden anlaması, iyi niyetle anlaşma çabalarıma (neden giriştiysem) kapı duvar cevaplar... onun yüzünden sözlüğe aylarca girmedim ben! o varken burada olmak rahatsız ediyordu beni çünkü. neyse o gittiği gün ben gene sözlükteki yerimi aldım.
aysel gürel'in şarkılarında dolaylı olarak hödük sevgiliye hitap şekli. aşkın nur yengi'nin şarkısında çizilen sevgili profilinin akabinde nakaratı düşünün, "ooooo 'ayi'psın 'ayi'p, ooooo" veya "sen aşkı çiçek böcek güneş bulut sanmışsın, mevsimlerine göre uyuyup uyanmışsın" buna göre belli mevsimde uyuyup uyuyan bir tek hayvan biliyoruz, o da kış uykusuna yatan ayı. hipotezlerim bu kadar
adında hata olduğunu düşündüğüm başlık. grup seks zaten hep beraber yapılır, ayrı ayrı yapılan bir etkinlik değil ki grup seks. "sözlük yazarlarının grup seks yapması" olsa daha kısa bir ifade olur sanki. *
daha önce köprü dizisinde mühendisi, karadayıda kötü savcıyı oynayan, bu sezon yeter dizisinde pelin karahan'a kan kusturan psikopat kocayı oynayan yakışıklı oyuncu. yazarların sevişmek istedikleri ünlülerdendir. adamın duruşunda bir heybet bir karizma var.
insanın arka hava yastıkları. üzerine düşüldüğünde büyük olanları hava yastığı gibi hizmet görebilir. günümüzde büyükçenesi makbul olan kaba et. özellikle güzel baldır kalça oranına sahip seksi adamlarda gözlere seyran.
toplumda kendini üvey hissedenlerin masalı, azınlıkların, ötekileştirilmişlerin isyanı, "gecen günün beni neden tanımadı, elin kolun beni nasıl saramadı" deyip güç sahiplerine (devlete) kendilerini fark etme çağrısı yaparken, gene de pes etmediğini ve direndiğini gösteriyor, "o bendeki canı henüz yoramadı" derken. devlet "yer gök dört duvar sağır"ken, ezilmişler, ötekileştirilmişler, azınlıklar "düşmedim daha" diyor, bir yandan başlarına gelen her şeye hazırlarken "ayaz vur vuracaksan, hiç utanmadan", bir yandan umudu yeşertiyor "ey talih sen de dön döneceksen" diyerek. en isyan ettikleri, umutlarının tükendiği zamanda ise, "çabuk sön yetim yıldız, dal derinlere, kıyamet sen de kop kopacaksan" diyor ülkenin gidişatının daha kötüye gittiğini görerek. kıyamet kopsun ve her şey yeniden başlasın düşüncesi... ama her şeye rağmen "düşmedim daha" diyerek şarkının teması olan umudu tüm ötekilerin içine kazıyor...
1990'de yapılan yarışmada "türkiye güzeli" seçilen, 1991 yılında miss universe ve miss world güzellik yarışmalarında dokuzuncu olan eski manken, yılların tv sunucusu ve haber spikeri. güzelliğine zekasını da ekleyip diğer mankenlerin aksine kariyerini oyunculuk, şarkıcılık vs değil, habercilik üzerine kurmuştur. şimdilerde show tv ana haberi sunuyor. beğenerek takip ediyorum. biraz önce türk aileyapısının ahlakı üzerine süper bir ayar vermiştir. "erkeklerin sırtını sıvazlayıp kadını bilmem ne ilan eden riyakar, iki yüzlü, sahte ahlak anlayışı bizdeki ahlak anlayışı" diyerek içimin yağlarını eritti.
hmmm kremanın tadından kaçsan mantarın tadına yakalandığın, tam onu düşünürken alttaki yumuşacık tavuk etlerinin dil üzerine varması ve dildeki lezzet duyargalarının alarma geçmesiyle ağzınızda bir sonraki lokmaya kadar derin bir orgazma yol açacak ve yutarken bu orgazmın bittiğine üzülürken bir sonraki lokmayı düşünerek yeniden tahrik olduğunuz yemek, sonra bir süre durup dilinizin üzerinde krema ve mantar sosun enfes bileşiminden kalan o güzel tadı düşünüp mutlu olursunuz, her lokmada içimizde bir şey kımıldanır, hep bi sonraki lokmayı düşünürsünüz, o lokma o kadar cazip ve ulaşılmaz gelir ki, bi an hiç bir daha kremalı mantalı tavuk sote yemeyecekmiş gibi korkuya kapılır ağzınızdaki bitmesin diye çevire çevire uğraşırsınız. hey hat bitip vücudun diğer organlarını mutlu etmeye yol aldığında çatala yeni bir soslu tavuk parçası atarak bu mutluluğu tekrar tekrar yaşarsınız...
genelde ne seksi ne eğlencelidir! aç tavuğun kendini buğday ambarında sanması benzer duygular içinde halüsinatif hallerdedir. olmayan bir şeyi çok rahat pazarlarsınız.
eti markasının daha çok diyet ve kilo verme segmentinde bulunan sunta tadındaki tatsız krakeri. bunu yiyerek kilo vereceğini sanan çaresizlere yönelik kandırmacalı bir tüketim malzemesi. tahta yiyerek beslenmek
iskambil kartlarıyla oynanan bir çeşit fal oyunu. bilgisayarlarda en çok vakit geçirme aracıydı bu kadar sosyal ağlar yaygın değilken; halen istanbul üniversitesi öğrenci işlerinin sizin işinizi yapmamak için çok meşgul olduklarını söyledikleri zaman yaptıkları esas meşgaledir.
bu akşamki bölümde baya iyi geldi. şennur teyzenin sözlerine ve gizemin saçmalamasına çok gülüyorum. sanki gülse birsel de nasıl yazabileceğini biraz daha göstermiş oldu bu bölümle. severek izliyoruz.
hiç de içim almıyor ama..
ben öyle demiyom oğlum
araya gideceğine canıma gitsin
çiğ silikon mu bu?
fikri olmamak ama zikri olmak, elde tespih, ağızdan çer çöp kürdan sigara vb bir nesne düşürmemek, dilden erkeklik adamlık delikanlılık ve racon derslerini eksik etmemek, ahlak bekçiliği yapmak ama ahlaksızlığın müptelası olmak, cin olmadan adam çarpmak, medeniyet seviyesinin altında kalmak, kültür ve bilgi birikimi edinmemek, hayat üniversitesinden mezun olmak, yobazlık, kaba davranışlar sergilemek, hoşgörü ve nezaketten uzak olmak, kafasını kullanamadığı için yumruklarını kullanmaktır.
ayyhhhh dün gece son dakkalarda gerim gerim gerdiler. yani bir gerilim filmlerinde böyle gerildiğimi hatırlarım bir de bunun dünkü bölümünün son sahnesinde. allah sizi bildiği gibi yapsın e mi son anda dedim bunu göstermeyecekler, haftaya bırakacaklar ki öyle de oldu zaten. şu senarist arkadaşlar da oya karakterine daha anlamlı ve okkalı laf sokan replikler yazsalar da azıcık içimizin yağları erise ayol. o kadar sinirleniyor, atarlanıyor ama iş merve'nin karşısında konuşmaya gelince pıssssss balon gibi sönüyor. vallahi içim şişti yemin ederim yeter diye bağırasım geldi.
en sevdiğim hikayelerimden... bir gün kadıköy'den eminönü'ye geçmek üzere vapur beklerken, yanına oturup çaktırmadan seyrettiğim beyefendiyle bir hafta sonra halvet olmuştum. vizelerim vardı o hafta, yoksa daha erken olurdum. sene 2001 yaş 18. genelde toplu taşımalardan (otobüs, tramvay, metrobüs...) kaldırdım adamlarımı... hatta bi keresinde yanımdan yürüyüp giden bir adamla on beş dakka sonra apartman bodrumunda halvet...
tuna kiremitçi ile şapşahane bir düete imza atarak müzikal yönüyle de kalbimin kıvrımlarında taht kurmuş, ne yapsa izlerim oyunculardan... bu sıralar izlediğim tek dizi olan (bkz:ufak tefek cinayetler) 'de tersi pis doktor oya'yı oynuyor.
1) sürekli bir yalan dünyasında yaşamak zorundasınızdır, gizliyseniz hele aileye, iş arkadaşlarına, normal arkadaşlara (tabi gey dostu olmadığını bildiklerinize) yalan söylersiniz
2) homofobik bir toplumda yaşamanın getirisi, aşağılanır, hakarete uğrar, dövülür, tecavüze uğrar hatta öldürülürsünüz, ve o homofobik toplumun homofobik polislerince insan yerine konmazsınız, hatta onlar da size aynı muameleyi yapar
3) çoğu zaman iç dünyanızla ilgili karmaşaları kendi başınıza çözmeniz gerekir, dışarı anlatamazsınız, diğer geylerin de kendi dertleri olur onlar da bi yere kadar dinler
4) aileniz ve toplum tarafından ağır ithamlarla cezalandırılırsınız
5) size herkese g.tveren potansiyel muamelesi yapılabilir, gece s.ken adam gündüz size bir paçavraymışsınız gibi davranabilir, veya sarhoş muhabbetlerine meze yapar.
6) başınıza bir şey geldiğinizde, tecavüze uğradığınızda polise gidemezsiniz, zira polisin aklında sizin bu halinizle zaten davetiye çıkarmış olduğuna dair bir önyargısı vardır
offf bu kadar yazdım içim şişti, gerisini siz tamamlayın.
eve gidip duş almak, sonra gerizekalıya bağlamak, "aneeeymm hasta oldum ben aids oldum" diye kendini kahretmek, adama mesajlar atmak, "bir daha sikilmek için yalvarsam da gebersem de bana yazma, mesaj atsam da cevaplama" gibi saçma sapan mesajlar atmak, sonra adam gerçekten mesaj atmadığında neden mesaj atmıyorsun diye evine gitmek ve bir daha kendini siktirmek. sonra alışıyorsun tabi.
seni özlüyorum deli kadın, bütün bu dünyanın kiri pası içinde ekranlardan yansıyan ve bize her şeye rağmen umut var dedirten temiz sevincini, neşeni ve kaleminden akan yüreğini özlüyorum, senin en ince espri yaparken bile gözlerindeki derin bakışı, en ciddi konuda bile muzip yorumlarını, kısaca seni özlüyorum deli kadın. bir resmine bakarken bile binlerce kare geçiyor gözümden, seni hiç tanımadım, tanıma imkanı bulamadım, ancak ben seni hep sevdim, senin bu dünyaya kattığın güzelliği sevdim, tüm dünyanın akılları bir araya gelse senin tek bir yorumla herkesi susturabilme becerini sevdim.
ama neyi sevmedim biliyo musun? daha seninle tanışmadan çekip gitmeni, daha şarkılar şiirler tamamlanmamışken çekip gitmeni, tabiri caizse daha karpuz kesecekken zengin kalkışı yapar gibi 80 +/- 60 yaşın baharında çekip gitmeni... yarım kaldı şarkılar, şiirler, daha çok şarkı var yazacak... daha fazla söz söyleyemem, söz söylemede senin eline su dökemem, senin sözünün üstüne söz söyleyemem, sadece diyebilirim ki, ulaşıyosa bu yazılar bir yerden sana, bir el salla oralardan bana. deli kızım uyan, bir tek sensin duyan!!! bu dünyada bize bir bakış borcun kaldı, acelen ne, bekle aysel!
müslümanlık ve islam özünde -aslında her dinde olduğu gibi- kardeşlik, hoşgörü, barış gibi güzel mesajlar içeren bir din. insanoğlunun elinde oyuncağa çevrildiği için sürekli kötü ve berbat bir din izlenimi yaratılan ancak insanların amellerinden dolayı bütün bir dinin alaşağı edilmesini doğru bulmuyorum, sonuçta ortada ortak ve güzel bir mesaj var ve sorun bu mesajı insanların kendilerine yonta yonta saçma sapan ve müslümanlıkla bağdaşmayan uygulamalara giderek yanlış bir müslümanlık izlenimi oluşturmasıdır. kulaktan dolma bilgilere pabuç bırakmamak için herkesin bir kere okuması gerektiğini düşünüyorum.
gerizekalıdır, komplekslidir, derdi varsa yüzleşmek yerine bu şekilde derdini anlatabileceğini sanandır, siktir olup gitsindir, sözlükten uzaklaşma nedenidir. böyle şeyler yapmamalıdır!!! hadi bunu da eksile gerzek dingil!
sanırım bazı yabancı nickli yazarların adlarını okumakta güçlük çeken yabancı dili iyi olmayan yazarcanlar için açılmış başlık. yoksa adı atıyorum karpuzsever olan bir yazarın nicki başka nasıl okunabilir ki?