ahmetonski

Durum: 1370 - 0 - 0 - 0 - 24.09.2016 21:01

Puan: 32640 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

hmm...
  • /
  • 69

ptt kargo

kesinlikle çalışılmaması gereken kargo firmasıdır. pasaportumu ertesi gün teslim edeceklerini söyleyerek beni iki gün bekletmişlerdir. ne olup bittiğini sormak için aradığımda herkes birbirine yönlendirmiş en sonunda beni bağlayan kadın yanlışlıkla aaa yine ben diyerek gülmüştür. nihayet yetkili birine ulaştığımda önce pasaportumun akıbeti anlaşılamamış daha sonra ise bulunmuştur. bana gönderilememe sebebi ise * dağıtım yapan elemanın izne çıkması imiş. yalvar yakar başka bir elemanla gönderiyi aldım. aramasaydım pasaportun kaybolma ihtimali bile vardı... sakın bulaşmayın...

ps: malesef yeni pasaport çıkarttığınızda mutlaka ptt üzerinden elinize ulaşıyor... umarım benim yaşadığım macerayı yaşamazsınız!

tatildeki kavga fotoğraflarını paylaşan çift

farklı ve marjinal hayatlarını gururla sosyal medyada sergileyen çifttir. plajda çekilmiş ayak ya da masadaki kokteyl fotoğrafları onlar için klişe ve sıradan bir hayatı simgeler. sevgilinin tribe baglayarak somurtma anı veyahut birbirine bağıran iki sevgili görüntüsü onlar için sanatsal bir andır.

allah diye bağıran bülent ersoy

yarma gibi bağırsa da sessiz ve sakince karşılayınız. lakin allaaaah diye camları zangırdatması sadece bir başlangıç olabilir. kendisinin popstar alaturka'da şöyle bir diyaloğu olmuştur:

- sen, yavrum.. o kalın bacaklarını indir bakiim. sarı...

allah diye bağıran bülent ersoy

imana getirir...rakı bardağı kırdırır... *

miley cyrus

pazarlama harikası falan değildir. bilakis pazarlama kurbanı olmuştur. sex sells diyerek orasını burasını açan ve hatta daha cüretkar olan rihanna'ya kimse fifty cent whore demezken miley cyrus'a diyorsa oturup düşünmek lazım. bu kızın bu kadar tepkiye ve aşağılamaya maruz kalması disney'in gelmiş geçmiş en büyük çocuk yıldızlarından biriyken aniden ortaya bir sürtük imajıyla çıkmasından oldu. işin acıklı tarafı bu imajın altından kalkamayacak derecede kötü bir vücuda sahip ve abartılı büyüdüm showları yapıyor. çocuk yıldızlar yaratıp sonra onları gösteri dünyasına kurban vermek abd'nin süregelen acıklı bir geleneği... ve miley için çanlar çalıyor...

ps: dillendirilenlerin aksine ucuz fahişe yakıştırmalarına çok üzüldüğü için evine kapandığı, kriz geçirdiği gelen haberler arasında...

miley cyrus

yarrak gibi * bir mtv vma performansıyla günlerdir herkesin konuştuğu, dalga geçtiği şarkıcı. hannah montana iken cici kızdı, büyüdüğünü kanıtlamak için rezil oldu olarak özetlenebilir durumu. kendisine sekiz beden küçük gelen pembe deri şortu, yanlardan sarkan bıngıldak etleri, berbat dansları ve sürekli çıkardığı diliyle ödül töreninin içine sıçtı. miley'ciğim sex sells diye birşey duymuşsun ama sen bunu yanlış anlamışsın bacım...

evlilik eşitliği

eşcinsellerin sadakat ve uzun ilişki ile olan imtihanı başka bir tartışma konusudur. türkiye'de yaşayan insanların sıradan straight ilişkiler yaşarken de ne menem problemler yaşadığını biliyoruz. erkektir yapar, kadınsan susacaksın tavrı yaklaşımlar var diye kimse amaan türkler insan değil evlenemez demiyor. zaten asıl tartışılması gereken şey evlilik bağı gereği çiftlerin kanuni ve sosyal haklara sahip olmasıdır. olayın romantik yönü tartışılması gereken son şey olmalı şu aşamada.

ps: ve merak etmeyin bizdeki kadar olmasa da dünyanın geri kalanında da gay erkek ve kadınlar sadakat sorununu tartışıyor. sosyal medyanın tanışmayı ve flört etmeyi kolaylaştırması, eşcinsel bireylerin genel ahlak kurallarından daha esnek yaşaması tek eşliliği zorlaştırıyor. ama gerçekten seven ve isteyen başarır...

abi bu paraya ne olur

80 yıllarda çocuk olanların, o yıllarda mahalle bakkalına girdiklerinde söyledikleri sihirli cümle. tipitip sakızları, yumiyumlar, cinolar, kız kaçıranlar hep bu paralarla alınırdı... evet biz çocukken sokakta yakartop oynar, akşamüstleri de he-man izlerdik...

ayı oynatmak

evlilik eşitliği

macklemore'un klibi ardından insanın eline pankart alıp sokaklarda çığırası geliyor. biz de sizin gibi normaliz kabilinden değil haklarımızı istediğimiz için... *

zevk alınan ufak sapıklıklar

yan yatmış pozisyonda iki dizin arasına yastık koyup sıkıştırmak...

food porn

sosyal medyada yenilen yemeğin en iştah açıcı halinin fotoğraflanması veyahut teşhir edilmesi. şu sıralar olayın vahameti gelişmiş ülkelerde sıkça tartışılıyor... *

meryem uzerli

ayşe arman'a verdiği röportajı okurken acı acı gülümseten kadındır. öyle boktan bir ülkede yaşıyoruzki en sosyetiğinden, burjuvasına kadın-erkek ilişkilerimiz korkunç durumda. bu yüzden ne siyaseten ne de sosyal olarak gelişemiyoruz. meryem uzerli erkek arkadaşını özelde anlatırken türkiye insanının içine düştüğü korkunç cinsiyetçi kalıpları da yüzümüze çarpıyor. ilişkiye başlayan, bitiren, atılacak adımlara karar veren hep erkek. özgüveni ve koşulları kendisinden daha iyi bir kadın karşısında oklarını fırlatmaya hazır tuhaf bir erkek... bizim için artık sıradanlaşan bu durumu bireysel olarak yetkin, özgüveni sağlam bir avrupalı kadına nasıl anlatırsınız? anlatamazsınız... sonuç meryem gibi olur. bana vereceğiniz paraya da sisteminize de der ve o kadın çeker gider... meryem uzerli benim bedenim benim kararım demiş ve türkiye'nin ilkel koşullarına daha fazla dayanamamıştır... olay bu kadar basit...
röportajdan:

- evet bulamadım. bir sürü kadın var benim durumumda. kadın-erkek ilişkisi açısından 'dengesiz bir enerji’ var türkiye’de. garip seksüel bir enerji ve kadın olmak orada daha zor. rahat olamıyorsun. güvenemiyorsun, insanların aklından ne geçiyor anlayamıyorsun, göründüğü gibi değil insanlar, hep kendini koruyup, kollaman gerekiyor. almanya’da benim her kesimden arkadaşım var. fakat türkiye’de öyle olmuyor, olamıyor. ya sosyetiklerle arkadaş oluyorsun ya cihangir kafelerinde oturanlarla, bir tür kast sistemi söz konusu. tüm bunlar beni yıprattı. zorlandım, bocaladım. kültürü bir türlü çözemedim…

ölmeden önce izlenmemesi gereken filmler

açık penis turnuvası

yiğidin malı meydandır diyen erkeklerin düellosudur. çıplaklar kampı ya da yatak odası düello için uygun mekanlardır. gazanız mübarek olsun...

yavaş gel de saçın başın dağılmasın

abartan, saçmalayan insanlara karşı söylenen komik sözdür. pek severim. *

naber lan yarraam

askeriyede erlerin birbirlerine nasılsın babındaki hal hatır sorusudur. duyduğunuzda arkanıza bakmadan kaçmanızı öneririm.

abd vizesi

fasikül fasikül topladığınız belgeler, don renginize kadar soran ds160 formunun çıktısı ve 160 dolar vize ücretini ödediğinizi kanıtlayan banka dekontuyla alınan vizedir. vize görüşmesi esnasında onlar zaten ekranlarında sizin her şeyinizi hatta aile bireylerinin durumunu dahi görmektedir. belgeler için yırtınmanız sırf zorluk olsun diye yaptırılır. çileli bir süreçle topladığınız belgelere bakmadıkları gibi kısacık bir konuşma ardından size 10 senelik vizeyi verirler ya da reddederler. işlemler yapılırken etrafta eğilip bükülen, dil döken ve hatta ağlayan insanlar görürsünüz. vize legal ayrımcılıktır ve evet biz üçüncü dünya ülkesiyiz.

kafa tokuşturmak

applause

lady gaga'nın üzerinde senelerdir uğraştığını iddia ettiği son şarkısıdır. hayır birde beklentileri öyle yükselttiki sanırsın dünyayi yerinden oynatacak bir şarkı. götüm gibi olmuş afedersin... üzgünüm lady! ossuruk sahne showları ve denyo kıyafetlerle ancak buraya kadar... öptüm, kib, bye...

(bkz: trash)
  • /
  • 69
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1370

belgrad

sırbistan'ın başkenti. beklediğimden daha güzel, daha köhne, daha ucuz, daha medeni, daha faşist daha daha şehri. vizesizmiş ya diyerek aniden bilet alıp gidebilirsiniz. türkiye'den kat kat ucuza tatil yapabilimek olası. havaların sıcak olduğu dönem giderseniz çok renkli bir gece hayatı ve sokak yaşamı sizi bekliyor olacak. yemekler et -hamur işi ağırlıklı ve müthiş lezzetli. köfte, börek ve şiş kebap yaygın olarak yeniyor(isimleri de aynı). kulağınıza durmadan türkçe kelimeler çarpıyor. belgradlılar çok güzel ve atletik yapılı insanlar. avrupa ve abd'ye karşı öfkeliler. duvarlarda ab ve abd'ye küfürler var. türk olduğunuzu duyunca önce şaşırıp sonra konuşmaya başlıyorlar. çoğu insan yardımsever ve ingilizce biliyor. şehrin kenar semtlerinde neo-nazi ırkçılar var. bu manyaklar türklerden, boşnaklardan ve arnavutlardan tiksiniyor. ama genel itibariyle güvenli ve çok ucuz bir şehir. şehir halkı homofobik olmakla beraber tuna nehrinin kenarında gaylerin donsuz yüzdüğü alanlar bile mevcut. giderseniz republic square'e yakın bir yerde yani stari grad mahallesinde kalın ve bana teşekkür edin...

doktor bilal

90'lı yıllarda bir hayli popüler olan, şimdinin muhafazakar tv ekranları içinse fazla feminen kaçan şarkıcı. aynı klasmandaki fatih ürek, aldo, kuşum aydın ve arto'da ekran yasağından nasibini almış durumda. hiç unutmam rahmetli defne joy foster, doktor bilal'in evini programı için ziyaret ettiğinde, yatak odasında kutu kutu ağda bulmuştu. ikisi de çok gülmüşlerdi. hey gidi 90'lar hey...

tunatuan

taramalı tüfek gibi konuşan sevimli yazar.

grup abdal

halk müziğine yeni bir arayış ve nefes getirmek istediklerini söyleyen enfes grup. tüm türküleri incelikle ve duygu dolu söylemişler. öyleki dinlerken gözleriniz doluyor... ezim ezim eziliyor yüreğim türküsü bundan daha iyi söylenemezdi...

uludağ sözlük

faşistliğin ve homofobinin tavan yaptığı sözlük...

namaz kılmayan türk değildir

habertürk'te öteki gündem programına çıkan ismet özel'in gündeme bomba gibi düşen açıklamasıdır. trollük müessesinin şairlere kadar indiğini göstermesi açısından da eşşsizdir. hazarlar ve gagavuzlar gibi musevi ve hristiyan türkleri ne yapacağız desem onlar türk değil diyecek demekki! peki göktürkler'i falan ne yapacağız hacı desem nafile. zat ayrıca harf inkilabıyla geleceğimizin çalındığını ve türkçe diye bir dil olmadığını da belirtmiş. şahsen ben namaz kılmıyorum ve gayet türküm. ama önce insanım...*

müslümanlığı güzel bir din sanmak

islamiyet, toptan tu kaka ilan edilebilecek ya da hoşgörü öznesi olarak sunulabilecek yekpare bir din değildir. tıpkı hristiyanlık, musevilik ya da diğer dinler gibi. diğer ülkelerdeki( özellikle de hristiyan coğrafyadaki) yaygın özeleştiri yapabilme hakkının nasıl doğduğu ve hangi ortamlardan geçerek bu noktaya kavuştuğunu anlamak karmaşık ve zor bir süreçtir. islam coğrafyası 12. yüzyıla kadar bilim ve sanatta tüm dünyadan daha ileri ve saygın bir durum sergilerken endülüs emevilerinin çöküşüyle tersi bir sarmala girmiş ve tıkanmıştır. ispanya'da kurulan islam medeniyeti kadınların eğitim gördüğü üniversiteleriyle, başarılı siyasi yapısıyla islamiyete yöneltilen eleştirilerin aksini ispat edebilen yegane örneklerden biriydi. şu an yücelttiğimiz hristiyan ittifakın bu medeniyeti yok etmesiyle islamiyet aşağıya doğru yuvarlanmaya başlamıştır. ilginç ve tartışmaya açık iddialardan biri de osmanlı imparatorluğu'nun tüm arap ve asya coğrafyasını emperyal nedenlerle sömürmesi ve bu nedenle islamiyetin gerilemesinin hızlanmasıdır. bu iddia tartışmaya açıktır ama üzerinde düşünmeye değerdir. hristiyan batının şu an içinde bulunduğu özgür ve liberal ortamın dinlerinin islamiyetten daha hoşgörülü olmasıyla alakası yoktur. kilise ile uzun üren ve milyonların ölümüyle sonuçlanan uzun ve kanlı mezhep savaşları, ardından gelen reform dalgası hristiyan erki durdurmuş ve seküler düzeni yaygınlaşmıştır. islami toplumlar ise bu esnada yerinde saymış ve kibirli vaziyette elindekiyle yetinmiştir. her dinin kendine has olumsuzlukları ve bazı olumlu özellikleri vardır. islamiyetin diğer dinlerden ne çok matah ne de daha fazla kötü özelliği vardır. islam coğraftasının genelinin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal çöküntü müslümanlıkla ilgili imaja da yansımakta, malesef doğu medeniyeti eşittir yamyamlık gibi bir sonuç çıkmaktadır. kişisel görüşüm dinlerin misyonunu tamamladığı yönünde. herhangi bir dinin yaşadığımız dönem itibariyle bize bilgi ve ahlaki gelişme sağlaması çok zordur.

ps: evet ateistim.

her türlü hayvandan korkan uyuz kız

sokak hayvanlarına gulyabani muamelesi yapan kızdır. çoğu çevreden ilgi görmek ya da sevgilisine poz yapmak için böyle tavırlar sergiler. mırıl mırıl gezen bir sokak kedisi ya da size mahsun gözlerle bakan bir köpek bu kız için potansiyel bir seri katildir. klasik sözleri bu kedi burdan gitçek ozaan, ıyyy oturamam ben buraya gibi sevgi sözleridir. böyle insanları görünce çekinmeden ağızlarına kürekle vurunuz.

kadınları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz

8 mart dünya kadınlar gününü sayfasında yazdığı bu güzide sözlerle kutlayan akp kırıkkale il başkanı mehmet demir'in beyanatı. memleketimi yöneten akp zihniyeti için emekçi kadınlar günü işte bunu ifade ediyor... zatın sözlerini değiştirmeden aktarıyorum:

" eğer onlar sizden izinsiz razı olmadığınız kimseleri aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz. kadınların sizin üzerinizdeki hakları ise örfe göre her türlü yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir..."

sözlüğün bokunu çıkartmak

sözlükte yeniyim. lakin bazı şeyleri hayretle izliyorum. biraz eğlenmek, biraz bilgilenmek, biraz sosyalleşmek için kurulduğuna inandığım bir sözlükte böylesine gruplaşmaların olması ve kişilerin birbirinden bu denli huzursuz olması çok tuhaf. sosyal medya ve internet bazen insanın içindeki canavarı ortaya çıkarıyor. daha önceki entrylerimde söylediğim gibi nefret söylemi içermediği sürece herkes herşeyi söyleyebilmeli. aynı fikirde olmadığımız ve karakteri bizimkiyle taban tabana zıt insanlara aşık olabiliyorsak, arkadaş niye olamayalım?

bilmemne mutfağı

trollerin sevdiği yemekleri içinde bulunduran mutfak.

(bkz: illallah dedirten mutfak başlıkları)

mustafa ceceli

bütün şarkıları aynı ton ve nağmeyle söyleyen hacı şarkıcı. yüzüne baktıkça içim sıkılıyor. kezban'ların sevdiği romantik şarkılar genelde mustafa ceceli ve farhat göçer'den çıkar. nice hanzo düğün töreninde gelin ve damatın ilk dans şarkısını ceceli ağabeyimiz söylemiştir.

içinde türk ve atatürk geçen entrylerin eksilenmesi

her konuda 126 bin parçaya bölünmeyi matah birşey zanneden türkiye toplumunun sözlüğe yansımış halidir.

seviyorsan git sik bence

seviyorsan git konuş bence'nin hırt versiyonu. one night stand bağımlısı odun ruhlular için ideal bir önerme olabilir...

emek sineması

emek sineması, istanbul'un önemli tarihi binalarındandı. malesef yıkımından önce kötü işletmecilik yüzünden can çekişiyordu. yenilenmeyen iç ve dış cephesi yüzünden mekan küf kokuyor, cicili bicili avm sinemaları yüzünden de seyirci kaybediyordu. lakin çok önemli bir tarihi değeri vardı. sinema olarak değil ama müze ya da istanbul film festivali için kurumsal bina olarak değerlendirilebilirdi. emek için yıkım kararı alınmadan önce tüm sinema yazarlarına mail atmış, o zamanlar ön gösterimlere katıldığım için hepsiyle konuşmuştum. bakın bu sinema çöküyor başına bir iş gelecek dediğimde hiçbiri ilgi göstermemişti. şimdi günah çıkarır gibi röportajlar veriyor, festival açılışında protesto konuşmaları yapıyorlar. emek sineması'nı sinemacılar da istanbul halkı da el birliğiyle yıkıma itti. hafızası olmayan, kültürel ve tarihi değerlerine sahip çıkamayan bir halktan bir cacık olmaz. şu an yapılan eylemleri de samimiyetsiz buluyorum... ben en azından arkadaşlarımla o sinemada festival filmlerini izledim. siz avm'lerde patlamış mısırlarınızı yiyin...