smellycat

Durum: 1215 - 0 - 0 - 0 - 27.12.2022 23:18

Puan: 24066 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 61

dile dolanan reklam şarkıları

kokkokokoko moda koton'da. koton'da.

yazarların hayata karşı duruşları

seksullah

irem derici'ye bir gıdım sempati duymaya başladım sonunda. türkiye'ye böyle şeyler gerek.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

ayı sözlük itiraf

jamie'siz kalmış cersei gibiyim. yakında sör gregor'dan da uzaklaşacağım. tüm bunlara rağmen çözüm aramaya devam ediyorum. mindfulness'tan medet umuyorum falan. her şey çok güzel olacak inşallah.

the handmaid's tale

3. sezon fragmanı yayınlanmış dizi. 6 haziran'da başlıyor. geçen sezon marthaların faaliyetlerini gördük. bu sezon da serena önderliğinde komutan eşlerinden bir şeyler yapmalarını bekliyorum. nick gibi korumaların da henüz neler yapabileceğini görmedik. bu anlattıklarım işlenmeden june'un gilead'dan kaçmasını hiç beklemiyorum açıkçası.

westworld

3. sezonun ilk fragmanı yayınlanmış. aaron paul diziye dahil olmuş. 0:38'de görüldüğü üzere üçüncü bir paint it, black göreceğiz. benden söylemesi.

self control

(bkz: gta vice city)

yağmurlu bir havada çalıntı spor arabanla sahile doğru yol alırken radyoda bu şarkı çalar. sanırım bir daha hiçbir oyundan bu zevk almadım.

bir paket prezervatifin 50 lira olması

ekonomiyi dolaylı ve uzun vadede kötü etkileyecek durum. tabii bir avrupa ülkesinde yaşıyor olsaydık. zaten türkiye'nin gerçeği bu. on lira da olsa bu bilince sahip olmayan insanlar maalesef gerçek.

eksi oy

kesinlikle sözlükte olması gereken oydur. kendimizi ifade ettiğimiz için bize katılan olduğu gibi düşüncelerimizi, bakış açımızı beğenmeyen de olacaktır normal olarak. ne güzel eksi oy verip veya alıp geçiyoruz işte. aksi halde burada kan çıkar kan*. böyle olursa sözlük de sözlük olmaktan çıkar. herkes öz eleştirisini yaptığı müddetçe hem boş yapmaz hem de çekinmeden kendi fikirlerini yazmaya devam eder. kasıtlı olarak eksi oy aldığımda bunu anlayabiliyorum. düşüncemi belirttiğim entrylerimde de eksi oy alırsam buna üzülmüyorum. belki ben yanlış düşünüyorumdur olamaz mı? asla ama asla yazma hevesiniz kırılmasın. bakınız thepillars hala bu sözlükte yazıyor*. ne zaman bu yazarın entrylerini görsem eksilenmiş oluyor. boş yapmadığınız sürece kimse size kolay kolay eksi vermez. kendinizi eleştirmesini bilin ve gerisini umursamayın.

ayı sözlük itiraf

mutsuz hissediyorum. got finali, askerlik, seçimlerde oy kullanamayacak olmak, yalnızlık ve diş ağrısı beni mahvetti. günde ortalama iki saat uyuyabiliyorum. kendimi kendim gibi hissetmiyorum.

game of thrones

sen senelerce bu diziyi izle, kitaplarını oku. izlemek için ayrı, okumak için ayrı para öde. üzerine bir ton kafa yor ve mantık arama. eleştirme. size ne? bir eser fantastik dahi olsa kendi mantık çerçevesinde bir evren yaratır. ama kendi yarattığı çizgilerin dışına yine kendisi çıkarsa ortaya böyle bir şey çıkar. sen bu sezonu beğenmiş olabilirsin, mantıklı bulabilirsin ama beğenmeyenlere, mantıksız bulanlara bir şey diyemezsin. "tahtların oyunu abi bu ya, bir ben mi rahatsız oluyorum" gibi gayet içerikle alakasız bir şeye takılan sen jon'un, jamie'nin, bran'in piç edildiği bir senaryoyu mantıklı bulup bu hatalardan rahatsız olan insanlara boş boş eleştiriyorsunuz diyemezsin*. biz de çok şaşırdık. yazılabilecek en son senaryoyu yazmalarına baya şaşırdık. şaşırtmak için şaşırtanlara, boş boş şeyler yazan insanlara sen bir şey deme. sonra gel burada bu diziyi gerçekten seven, bu seriye gönül vermiş insanlara boş boş eleştiriyorsunuz de. bu bizim hakkımız ve bunu asla kabul edemem. tek derdin bu olsun da diyebilirsin. evet tek derdim bu olsun.

edit: @kuasar dünyanın en güzel dizisiydi 6.sezona kadar. 6 diyorum çünkü asıl 7'de sıçmışlar da ben anlamamışım.

game of thrones

3. bölümü izledikten sonra hiçbir bölümü beklenti içinde izlemedim ama şu jon'a yapılan canımı çok yaktı. ne izliyorum ulan ben modunda izledim sürekli. starkların her birini sevmeme rağmen asla mutlu olmadım. burada sikko winterfell savaşını övenlere ben demiştim bile demek istemiyorum. ben bu dizinin fanıydım fanı. martin orada burada avengers yorumlayacağına kitapları bitirse de okusak artık. sanki senaryoyu catelyn stark yazmış ya böyle bir şey olamaz. çok üzgünüm çok.

game of thrones

 spoiler!
3. bölüme ayılıp bayılan danycilerin nefret ettiği bölüm oldu 5. bölüm. ne bekliyordunuz acaba? bran gibi güzelim hikayeyi bok eden senaristler dany'i mi harcamayacaklardı? jamie'yi de harcadılar aslında ama harcanabilecek en güzel şekilde harcadılar. senaristlerin jamie'nin asla söylemeyeceği sözleri söyletmesini bir kenara bırakırsak ben ikna oldum ve çok duygulandım jamie sahnelerinde. en azından bran gibi olmadığı için mutluyum. cleganebowl da bence beklentileri tamamen karşıladı. bana dany bile mantıklı geldi sembolik olarak. buz ve ateşin şarkısı değil mi bu kardeşim? buzun da ateşin de yıkımını gördük mü bu sezon? gördük. diziden artık o kadar bir şey beklemiyorum ki bunu bile vermiş olması beni sevindirdi. insanlar kendilerini yıllarca törpüleyebilir, dizginleyebilir ama delirmesi bir ana bakabilir eğer içinde varsa. böyle düşündüğüm için bana gayet mantıklı geldi. ama yine de bu dönüşümün dany gibi bir karaktere yakışmayan bir hızda olması ve bunu bizim yorumlamak zorunda kalmamız senaryonun başarısızlığını gösteriyor. bu da ayrı bir mevzu.

yemek yapmak

yemek yapmak basit. menemen yapmayı bildiğin sürece hemen hemen her şeyi yapabilirsin. önemli olan güzel yemek yapmak ki bunun için de bence ilk başta damak tadı edinilmeli. insan ağzının tadını bilecek ki ona uygun yemek yapacak sonuçta*. eğer şanslıysan el lezzetin vardır bunlara hiç gerek kalmaz. üzerine bir de severek yemek yaparsın dünyanın en ünlü şefleri yanında halt ederler. bazı temel teknikleri de inkar etmiyorum tabii ki. en basitinden pilav. o pilav kuralına uygun yapılacak. yoksa asla olmuyor.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

yazarların hayata karşı duruşları

istanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçiminin iptali

askere gideceğim için oy kullanamayacağım. gitti verdiğim oy, gitti bireysel iradem. ayrıca üstteki yazarın üzerine bu kadar gitmeyin. hem ibne hem müslüman hem de ak partili. hiçbirimiz bu kadar zor bir hayat yaşamıyoruz. ben olsam kafama sıkardım valla. kendisi iyi dayanıyor.

edit: kafama sıkardım demişim pardon. ölmem garanti olsun diye yüksek bir binaya çıkar öyle kafama sıkardım.

game of thrones

sırf mantık hataları yüzünden değil iki kule'deki savaş sahnesi, narnia günlükleri* savaş sahnesinin yakınından geçemeyecek 8.sezon 3.bölümüyle bana büyük hayal kırıklığı yaşatan dizi. şok olmayı beklerken şok oldum ama kötü anlamda. umarım soru işaretlerini bölümden sonra yayınladıkları videolar üzerinden değil de direkt kalan 3 bölümde kapatırlar. çünkü izlediğim şeyi anlamak istiyorum. merak ettiklerimi yapımcılardan değil örneğin bran'in ağzından duymak istiyorum. çünkü bu bir anlatım. sen bir yapımcı bir senarist olarak bunu açıkladıktan sonra ortaya koyduğun şeyin hiçbir anlamı kalmıyor.
 spoiler!
d&d'nin önüne bilgisayar koysak değil age of empires mayın tarlası bile oynayamayacaklarını çok güzel gördük bu bölüm. potansiyeli bu kadar yüksek olan bir bölümü çok yaratıcılık ve bütçe gerektirmeden mükemmel yapabilmek varken ufacık hatalar yüzünden böyle piç etmek diziye kesinlikle yakışmadı. dizinin konusu ve adı taht oyunları olabilir ama sloganı da winter is coming. söylenecek çok şey var ama yemin ederim ki iki gündür bıktım. bu bölümü beğenen, asoiaf evreni hakkında hiçbir bilgisi olmayan fanlar yüzünden bu dizi bu halde. bölüme tapanlar diriliş ertuğrul izlese daha iyi olur bence. ayrıca kimsenin arya ile ilgili bir sıkıntısı yok bence. sıkıntı arya'nın o kadar kolay bir şekilde nk'ya ulaşması. bu sahne daha farklı olabilirdi. en basitinden mesela jamie, jon, brienne gelse tanrı korusuna ve ww'lere dalsalar. o an nk'nın dikkati dağılsa ve bran'e yönelse. sonra arya çıksa ortaya yine aynı hareketi yapsa daha güzel olmaz mıydı? eminim kimse bu kadar eleştirmezdi. düşündükçe sinir olmamak elde değil. ben bölümün kötü başladığını da düşünmüyorum. bir yere kadar cidden ne oluyoruz dedim. ama dediğim gibi bazı ufak eksiklikler bölümün tamamına mal oldu. hatta dizinin tamamına. azor ahai veya vadedilmiş prens/prenses mevzusuna, bran'e, mucize kurtuluşlara çıldırmamak için girmiyorum bile. birçok karakteri aptal durumuna soktular. bu mantıkla zaten cersei bu gerizekalıların alayının ağzına sıçar iki bölüm sonra.

edit: bütün bölüm size mantıklı geldi de benim narnia günlükleri örneğime mi takıldınız gerçekten*? banane canım. siz disney filmi izlemek istiyorsanız banane.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

içimdeki bir smellycat montenegro'da doğdu ve ne kadar arkama bakmak istemesem de eğlenmesini bilen, kalp gözü açık olan o çocuğu ve gördüklerini ben de özlüyorum*. ayrıca bu şarkı dünyanın en komik ve en eğlenceli şarkısı*. sayesinde çok güzel bir gün geçiriyorum. teşekkürler costi ve sandra afrika*.

edit: buna da eksi veren arkadaş sen kudurmaya devam et lütfen nolur.
  • /
  • 61

genç eşcinsellere tavsiyeler

bu sene 40 yasini dolduracak geckin bir kardesiniz olarak, sizden farkli bir jenarasyondan geliyorum, maalesef trendlerinizi, hayata bakis acinizi anlamakta zorluk cekiyorum. muhtemelen sizler de beni anlamakta zorluk ceersiniz. size tavsiyede bulunmam gerekirse:

turkiye'yi terketmektek icin son derece saglam bir plan yapin. bakin ben liseyi 90'larin sonlarinda, universityi 2000'lerin basinda okudum. turkiye ben gencken de homofobikti, yobazdi ama kisitli da olsa size oranla daha ozgurduk. birkac basit ornek vermek gerekirse, universitede cok az negatif tepki gorerek out yasadim, yeri geldi okulun koridorlarinda erkek arkadasimi optum, sarildik, yeri geldi farkindalik yaratmak icin masalar actik. hepsini gec, huysuz virjin turkiye genelinde yayin yapan bir kanalda drag sov yapiyordu. neyse.

buna ragmen, turkiye'de gelecegimin olmadiginin bilincindeydim. yurt disina, daha medini bir ulkeye goc etmeye lise yillarinda karar verdim.

karar vermesine verdin de be salak, ne plan yaptin?

sanirim turkiye'den bir bok olmayacagi konusunda hem fikiriz. ancak ben yurt disina goc etmek istiyorum dediginiz anda elinizde yasamak istediginiz ulkenin gocmenlik karti belirmiyor.

plan yapin gencler. nereye gitmek istioyrsaniz arastirin. elinizin altinda internet vat, ben 17 yasinda tanistim kendisiyle. arastirin. gitmek istediginiz ulke beklentilerinizi karsilayacak mi, oraya uyum saglayacak misniz?

1. gitmek istediginiz ulkeyi belirleyin.
2. gitmek istediginiz ulkeye uygun, avantajli bir kariyer planlayin.
3. gitmek istediginiz ulkenin talep ettigi tum sartlari saglayabileceginizden emin olun.
4. bunlara baslamak icin universote yillari cok gec, lise siralarinda baslayin.
5. kolay degil.
6. yilmayin.

bu satirlari toronto'dan yaziyorum. hayir, hic ama hic kolay olmadi. cok badire atlattim. yaptigim planlama, tabii planlama denilebilirse cok zayifti.
20'li yaslarimin ortasinda goc edecegimi zannederken aptalca kararlar, yanlis planlama, duygusal sebepler derken buraya gelmem 30'lu yaslarimin osunun buldu. inanin yaslandikca gocmenlik kavrami zorlasan bir olgu. gelismis ulkeler beyin gocune acik, ancak genc beyinler tercih siralamasinda geckin beyinlerin onunde yer aliyor.

kolay olmayacak, ancak akillica planlarsaniz, 20'li yaslarinizin ortasinda basarirsiniz, benim dustugum hataya lutfen dusmeyin.

son olarak, lise yillarinda intihara megilliydim. cok yaklastigim, umutsuzluga dustugum anlar oldu. keske 40 yasindaki aigai, 16 yasindaki aigai'a bugun yasadigi fazlasiyla basit, ancak mutlu hayati gosterebilseydi, o depresif ergenin icine biraz umut serpseydi. kisacasi guzel bir gelecek sizi bekliyor, ancak hepsinden once, ne istediginizi bilin, istediginize ulasmak icin kendinize duzgun bir yol haritasi cizin.

linkedin

değerli bir üyemiz olduğunuz için teşekkür ederiz şeklinde mesajlar atıyorlar sürekli. ne yalan söyleyeyim hoşuma gidiyor. üyelerini önemsiyorlar. mesela bir süredir bu sözlükte yazıyorum hiç bu tarz bir mesaj almadım. ayda bir otomatik de olsa iyi ki aramızdasın değerli bir üyesin tarzı mesajlar gelse ifitihar ederim.

tek eşlilik

dışarıda farklı lezzetler olduğu aşikardır fakat evde bir mutfağınızın olduğu ve gerekli malzemeleri kullanırsanız her lezzeti evdeki o mutfakta hazırlayabilirsiniz. birbirine mutfak olma durumudur tek eşlilik.

malzemeler:
✓ inanmak
✓ ne istediğini bilmek
✓ gayret etmek /çabalamak
✓ iki ayrı insan olduğunu unutmamak
✓ sorunları konuşmak
✓ kendine has bir dil geliştirmek
✓ ben buyum tuzağına düşmemek. gibi.

ayı sözlük yazarlarının favori dolmaları

xalo

kendisiyle konuşmaktan, dertleşmekten, goy goy yapmaktan çok keyif aldığım, sözlüğün bana kazandırdığı büyük insanlardan. tanıdığım ve belkide tanıyacağım en iyi insanlardan olabilir kendileri.
bir kere tanıştık artık yakasınıda bırakmam, benden kurtulamazsın efenim. iyi ki varsın xalocum

xalo

insan kurduğu ilişkilerde zaman geçtikçe “keşke daha önce tanısaydım” cümlesini çok nadir kurmaya başlıyor. belki de değerli hissettiği çok az insan için.
uzun zamandır bu cümleyi kurmamıştım birisini tanıdıktan sonra.
xalo bana bu cümleyi kurduran değerli bir insan oldu benim hayatımda.
fikirlerine, amacına, hayattaki duruşuna saygı duyduğum ve önemsediğim bir insan.
gitmesine çok çok üzüldüm.
neyse ki sözlük dışında da birbirimizin hayatında olacağımız gerçeği var.
yine de yazılarını çokça özleyeceğiz xalocuk.
seni iyi ki tanıdım*

ayı sözlük itiraf

ruh halim: herkes birbiriyle yiyişirken atölyeye gidip tahta çakan adnan ziyagil.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

ayı sözlük yazarlarının en sevdiği filmler

röntgencilik

inek şaban şöyle tanımlıyor:

röntgen böyle insanın içini gösteren bi cihazdır. bir de röntgencilik vardır tabi, bu röntgencilik çok ayıp olmakla beraber bol miktarda röntgenci vardır.

teşekkürler inek şaban.

Toplam entry sayısı: 1215

feminenlere ilgi duymayan gay

ilgi duymamakta özgür olan gaydir. feminen gaylerin bunu anlayışla karşılaması gerekir ki zaten durum bu. bunu büyütmeye gerek yok. saygısızlık yapmanın hiç lüzumu yok. feminen gayler ve transeksüeller sayesinde bugün dünyada görünürüz, gay olduğumuzun bilincindeyiz. bu insanları yüceltmem gerekir ama günümüzde ayrımcılık yapmış olacağım için yüceltemem. kendi içimizde birbirimizi ötekileştirdiğimiz için bunları söylemek istedim sadece. belki düşünceniz biraz olsun değişir diye.

"gay değilim full aktifim" diyip erkeklerle birlikte olan, lgbti'ye asla katkısı olmayan insanlarla birlikte olabilirsiniz. ama saygı duyduğunuzu söyleyip genelleme yaparak feminen gaylere saygı duymuş olmuyorsunuz. lubunca konuşup gay olduğunu itiraf etmeyen kerimcan durmaz ve makyaj kanalında lgbti ile ilgili içerikler de üreten arda bektaş'ı* referans göstererek genelleme yapacaksanız sohbet kurmaya çalışmayın zaten kimseyle. kimse sizin sohbetinize muhtaç değil. ötekinin ötekisi yapmaya çalışsanız da kendini lgbti içinde gören hiçbir birey aciz değil.

ölmeden önce izlenmesi gereken filmler

(bkz:night on earth)

beş şehir, beş farklı hikaye ve hepsi aynı gecede. samimi ve değişik duygular hissettiren hikayeleri, anlatımın sadeliği ve yormayışı bu filmin artılarından. winona ryder ablamızı saymıyorum bile. daha önce jim jarmusch izlemediyseniz bu filmle başlamanızı şiddetle tavsiye ederim.

(bkz:fried green tomatoes)

sıcacık hissettiren bir dram filmi. farklı dönemlerde yaşayan dört kadını anlatan bu film gerçekten çok etkileyici. üstü kapalı bir şekilde anlatılsa da idgie ile ruth arasındaki aşk ve evelyn ile ninny'nin dostluğu başarılı bir şekilde izleyiciye geçiyor bence.

(bkz:beetlejuice)

aslında birçok insan tarafından bilinen, eğlenceli müzikleri ve benzersiz karakterleriyle akıllarda kalan bir tim burton filmi olsa da çevremde hala izlememiş insanlara rastladığım için açıkçası bu listeye eklemek istedim. bu filmi izlememek çok büyük kayıp ve ayıptır. performansından ötürü michael keaton'ı ve winona ablamızı da unutmamak lazım.

(bkz:suspiria)

kullanılan renkler sebebiyle sanat filmi kabul edilen bu korku filmi kanın bu denli fazla gösterilmesiyle döneminin öncü filmlerinden biri olmuş. dario argento imzalı bu filmin 2018 versiyonu call me by your name'den tanınan luca guadagnino tarafından "saygı duruşu" niteliğinde çekilmiş. yani anlayacağınız hala ilgi görmekte. müzikler, dekor ve renkler açısından bu film mutlaka izlenmeli.

(bkz:three billboards outside ebbing, missouri)

neden oscar alamaz böyle güzel bir film anlamak güç. müzikleri, oyunculukları, görselliği ve özgün hikayesiyle çok etkileyici bir filmdi benim için. "öfke, daha fazla öfke peydah eder" detayı için bile izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

(bkz:incendies)

ben ömrümde böyle vurucu bir film izlememiştim. olağanüstü hikayesi, mükemmel kurgusu ve nefis sinematografisi için izlenmesi gereken filmlerden. bu filmi izledikten sonra insanın ben niye insanım diye bas bas bağırası geliyor.

(bkz:nunta muta)*

kara mizahın en güzel örneklerinden biri. bu kadar sert bir hikayeyi bu kadar komik anlatmak bence bir başarı. izlemiş olmaktan pişmanlık duymayacağınız, diyalogların düşündürdüğü, sessizliğin güldürdüğü bir film.

(bkz:howl's moving castle)**

pamuk prenses veya uyuyan güzel'deki gerçek aşkın öpücüğünün iyileştirici etkisinin farklı ve daha etkileyici bir versiyonunun yer aldığı film. bana kalırsa yönetmen'in bütün filmleri veya animeleri izlenmeli ama zaten bu filmi seçmemdeki en büyük neden miyazaki'nin en çıtır çerez animesi olması. yönetmen genelde çok gönderme yaptığı için disney animasyonları kadar kolay izlenilmiyor maalesef.

(bkz:battle royale)*

playerunknown's battlegrounds, fortnite gibi hayatta kalan son kişinin kazandığı oyunlara ilham kaynağı olan film. öyle ki bu oyun türüne adını vermiştir. hatta hunger games bile bu filmden sonra kaleme alınmıştır.

(bkz:pretty woman)

arada sırada hepimizin canı romantik komedi izlemek istiyor. böyle zamanlarda da maalesef karşımıza hep klişe senaryolara sahip filmler çıkıyor ve 2 saatimiz resmen çöpe gidiyor. bu film kesinlikle öyle filmlerden değil. hepimizin bildiği müziği, oyuncuları, dönemine göre cesur sayılabilecek konusu sebebiyle mutlaka izlenmesi gereken bir romantik komedi filmi. julia roberts'ı julia roberts yapmış olmasına girmeme gerek bile yok.

yazarların karantinadayken yüzleştiği sıkıntılar

iş görüşmem olumlu sonuçlanmıştı. virüs sebebiyle kaynadı gitti. ayrıca son üç aydır evdeydim. askerden yeni gelmiştim. 80 kişilik koğuşlarda yattıktan ve o 80 kişinin problemleriyle komutanım diğer komutanlarla çay içip, muhabbet edebilsin diye ben bizzat kendim ilgilendiğim için* pek insanlarla görüşmek istemedim. erkek görmek hiç istemedim. sadece iş arıyor, iş görüşmelerine gidiyordum. zaten karantinada gibiydim. insanların daha 1 haftada benim yaşam stilime karantina demesi bana koymuyor değil*. eminim benden daha kötü durumda olan insanlar vardır. o yüzden bunları kafamda büyütüp de şımarıkça davranmak istemiyorum. sağlık çalışanlarının hala bizim için kendilerini tehlike atıyor olmaları bile bunu yapmamak için yeterli bir sebep. herkes için zor bir süreç bunu anlıyorum ama yine de bir şekilde kendimizi motive etmek zorundayız.

suriyeli mülteciler hakkında doğru bilinen yanlışlar

üstteki entrynin sahibi temsili*.


dün seda sayan'a bağlamamak için sustum. bölüneceğiz diyen yazara da katılmıyorum fakat "burası senin ülken ha?" lafı gerçekten canımı yaktı. en basitinden dilek tutarken, dua ederken es geçmediğim bir yer türkiye. kimi zaman yaşanılmaz olsa da benim ülkem. insan üzerinde yaşadığı topraklarda neler oluyor diye sorgulamaz mı? niye bunu sorgulayan insanlara ırkçı damgasını yapıştırıyorsunuz? toprağını sevmek ne zaman ırkçılık olmuş? sen evini sevmez misin? sen evinde huzurlu yaşamak istemez misin? neyse bunu geçmek istiyorum. anlamanızı beklemiyorum.

türkiye'ye kimler kimler gelmiş. kim bu kadar yaygara koparmış bu zamana kadar? kimse. çünkü adamlar adapte olmaya çalışmışlar. mülteci olarak geliyorsan uyum sağlamak zorundasın. tepemize çıkman kabul edilebilir bir şey değil. sen misafirliğe gittiğinde böyle mi davranıyorsun ev sahibine? ev sahibine tecavüz mü ediyorsun? ev sahibinin çocuğunu mu öldürüyorsun? kedisini mi boğazlıyorsun? ev sahibini huzursuz edersen o da seni istemez. bir şekilde seni göndermek ister.

kaç senedir bu ülkedeler ve memnun bile edememişiz. bırak adapte olmayı hepsi avrupa'ya kaçma niyetinde. ama avrupa'da onları alacak bir ülke yok. senin özendiğin hümanizmin fikir babaları manyak çünkü değil mi? ırkçılar, faşistler. vah vah. sorun hümanizmde değil ama. sorun hümanizmi bilmeyip hümanizm kasanlarda. kendiyle aynı fikirde olmadığı için çatır çutur insan öldüren yaratıklara hoşgörü göstermek hümanizm değildir. bunun uzun vadede ne gibi sonuçlara yol açacağını sorgulamak ırkçılık değildir.

kötü günlerden geçiyoruz. kendi kendimizi düzeltebilmiş değiliz. nasıl depresyondayken arkadaşımızın dertlerine yardımcı olamıyorsak aynı o şekilde suriyelilere de yardımcı olabileceğimizi düşünmüyorum.

ayşen gruda

sanatçı gibi sanatçıdır. elini vicdanına koymaktan çekinmemiştir. diğerleri gibi düşüncelerini dile getirmekten korkmamıştır. sanatçı dediğin de ülke kötüye giderken susmamalıdır zaten. biz onun oyunculuğunu da güçlü kişiliğini de unutmayacağız.

feminenlere ilgi duymayan gay

ilgi duymamakta özgür olan gaydir. feminen gaylerin bunu anlayışla karşılaması gerekir ki zaten durum bu. bunu büyütmeye gerek yok. saygısızlık yapmanın hiç lüzumu yok. feminen gayler ve transeksüeller sayesinde bugün dünyada görünürüz, gay olduğumuzun bilincindeyiz. bu insanları yüceltmem gerekir ama günümüzde ayrımcılık yapmış olacağım için yüceltemem. kendi içimizde birbirimizi ötekileştirdiğimiz için bunları söylemek istedim sadece. belki düşünceniz biraz olsun değişir diye.

"gay değilim full aktifim" diyip erkeklerle birlikte olan, lgbti'ye asla katkısı olmayan insanlarla birlikte olabilirsiniz. ama saygı duyduğunuzu söyleyip genelleme yaparak feminen gaylere saygı duymuş olmuyorsunuz. lubunca konuşup gay olduğunu itiraf etmeyen kerimcan durmaz ve makyaj kanalında lgbti ile ilgili içerikler de üreten arda bektaş'ı* referans göstererek genelleme yapacaksanız sohbet kurmaya çalışmayın zaten kimseyle. kimse sizin sohbetinize muhtaç değil. ötekinin ötekisi yapmaya çalışsanız da kendini lgbti içinde gören hiçbir birey aciz değil.

hastane mescidinde oral seks yaparken yakalanan eşcinseller

pek duyulmayan bir haber. ya gerçek değil ya da duyulmasını istemiyorlar. açıkçası ikinci düşünceye daha yakınım. öyle böyle bir yerde yakalanmamışlar çünkü. adamlar resmen sevişerek mevcut düzene isyan etmiş*.

onaylamasam da yaşanan şey eşcinsellerin ötekileştirilmesinin, aile ve toplum baskısının bir yansıması bence. sen insanların kimseye zarar vermeyen cinsel hayatlarına, yönelimine saygı duyma sonra kendi değerlerine saygı duyulmasını bekle. insanlara karışma ki evlerinde veya bir otel odasında rahat rahat sevişsinler.

(bkz: bırakınız öpüşsünler)
(bkz: bırakınız sevişsinler)

ayı sözlük itiraf

bence kudurmuş alışmıştan beterdir. çünkü alışmış insan görgüsüzlük yapmaz, daha cool davranır. ne yaptığını bilir. ama kudurmuş insanın ne yapacağı belli olmaz ki. ben böyle düşünüyorum yani.

ayı sözlük itiraf

hiç realist bir ibne değilim. hayallerde yaşıyorum.

saykodelik türk klipleri

türklerin bu konuda ne kadar başarılı olduğunu gösteren kliplerdir.

örneğin;

onur yürüyüşünde iki kadının çırılçıplak soyunması

son derece şık bir eylem. toplum biz ne yaparsak yapalım bize hazır değil. biz zaten onlara göre ahlaksızız.

ayı sözlük itiraf

herkesten iğreniyorum. hepiniz yeterince iğrenç ve iticisiniz. teşekkürler.

ayı sözlük itiraf

victor hugo sizi görse sefilleri en baştan yazardı.

ahlakınız batsın

evrensel ahlak kurallarını bulmuş yazarlarımıza söylemek istediğim cümle. iki kadını yargılamak size düştü çünkü. süpersiniz ibneler.

(bkz: onur yürüyüşünde iki kadının çırılçıplak soyunması)

suriyeli mülteciler hakkında doğru bilinen yanlışlar

üstteki entrynin sahibi temsili*.


dün seda sayan'a bağlamamak için sustum. bölüneceğiz diyen yazara da katılmıyorum fakat "burası senin ülken ha?" lafı gerçekten canımı yaktı. en basitinden dilek tutarken, dua ederken es geçmediğim bir yer türkiye. kimi zaman yaşanılmaz olsa da benim ülkem. insan üzerinde yaşadığı topraklarda neler oluyor diye sorgulamaz mı? niye bunu sorgulayan insanlara ırkçı damgasını yapıştırıyorsunuz? toprağını sevmek ne zaman ırkçılık olmuş? sen evini sevmez misin? sen evinde huzurlu yaşamak istemez misin? neyse bunu geçmek istiyorum. anlamanızı beklemiyorum.

türkiye'ye kimler kimler gelmiş. kim bu kadar yaygara koparmış bu zamana kadar? kimse. çünkü adamlar adapte olmaya çalışmışlar. mülteci olarak geliyorsan uyum sağlamak zorundasın. tepemize çıkman kabul edilebilir bir şey değil. sen misafirliğe gittiğinde böyle mi davranıyorsun ev sahibine? ev sahibine tecavüz mü ediyorsun? ev sahibinin çocuğunu mu öldürüyorsun? kedisini mi boğazlıyorsun? ev sahibini huzursuz edersen o da seni istemez. bir şekilde seni göndermek ister.

kaç senedir bu ülkedeler ve memnun bile edememişiz. bırak adapte olmayı hepsi avrupa'ya kaçma niyetinde. ama avrupa'da onları alacak bir ülke yok. senin özendiğin hümanizmin fikir babaları manyak çünkü değil mi? ırkçılar, faşistler. vah vah. sorun hümanizmde değil ama. sorun hümanizmi bilmeyip hümanizm kasanlarda. kendiyle aynı fikirde olmadığı için çatır çutur insan öldüren yaratıklara hoşgörü göstermek hümanizm değildir. bunun uzun vadede ne gibi sonuçlara yol açacağını sorgulamak ırkçılık değildir.

kötü günlerden geçiyoruz. kendi kendimizi düzeltebilmiş değiliz. nasıl depresyondayken arkadaşımızın dertlerine yardımcı olamıyorsak aynı o şekilde suriyelilere de yardımcı olabileceğimizi düşünmüyorum.