tanri

Durum: 342 - 0 - 0 - 0 - 21.10.2023 03:47

Puan: 5232 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

Entry'lerimi eksileyenler için cehennemde özel yer yaptım!
  • /
  • 18

paulo coelho

döneminde parıl parıl parıldayan , parmakla gösterilen bir yazardır.popüler kültürün istisnalarındandır.fakat üzücüdür ki gerçekçilik kitaplarında eksiktir.mistizm kitap boyunca sizi takip eder bu kitapları manevi eserler yapar.aslında pek çok şey de öğretir fakat günlük hayata uyarlanabilirliği yüksek değildir.ben birkaç yüzyıl sonra da hatırlanacağını düşünüyorum.kim bilir belki bir süre sonra klasik olur.

-spoiler-mesela brida da ana tema aşktır ve aşk ruh eşi kavramı üzerinden işlenir.kitap boyunca çeşitli ayinler ve mistik ögelere sıkça rastlanır , bu onu günümüz kitaplarından ayıran en temel özelliği.ve okuru vuran nokta ise gerçek aşkın her zaman mutlu sonla bitmediğidir.çünkü bazen fedakarlık yapması gerekenler olabilir.fakat ruh eşi kavramı ve insanın biyolojik olarak cinsel ilişkiye duyduğu isteğin aslında ruhani yönlü olduğunu söylemesi benim çok hoşuma gitti.okuyun sevgili sözlük yazarları , farklıdır.-spoiler-


başlıkta geçmeyen zahir ve on bir dakika da güzeldir bu arada.

zeki insanların ben zekiyim dememesi

aşağılamak ve olan şeyi söylemek farklı şeylerdir şeklinde bir uyarı geçmiş olsaydım keşke dediğim entry'ime sahip başlıktır(örnekle açıklayayım:kan kırmızıdır demek tanımlamaktır.kırmızı renk kötüdür , onu seven insanlar kakadır demek aşağılamaktır.ayrıca bunu söyleyen insan da kendiyle ilgili bir yorum yapmış değildir)
bir insan bir şeyi de mi anlamaz?
ben zeki ya da alçakgönüllü olduğumu iddia etmedim efenim o algılara kalmış bir şeydir, öyle görülmüş olması manidardır ama.

kepçe kulak

genel tarafından beğenilmeyen bir özelliktir.toplumun insanları kendi vücudundan nefret etmesine itebiliyor olması çok üzücüdür.halbuki insan kendini kusurlarıyla sevmeli.kusur derken , öyle kabul edildiği için diyorum.kişi memnunsa kimse kötü ya da kusurlu gibi bir yakıştırma yapamaz.

doğa bekleriz isimli mankenimiz kulakları kepçe olduğu için çözümü japon yapıştırıcısında bulmuştu yıllar önce o haberi hala unutamam.az kalsın sağlığından oluyordu.halbuki manken olmasına yetecek güzelliğe de sahiptir.(bkz: doğa bekleriz)

zeki insanların ben zekiyim dememesi

genelde şahitliğini yaptığım olay.hayatımda beni zekasıyla hayran bırakmış sadece iki kişi tanıdım ve ikisi de aşırı alçakgönüllü insanlardı.

tevazu harika bir karakter özelliğidir. (bkz: tevazu)

miley cyrus

cesaretini çok sevdim , takdir ediyorum.eğer kimseye zararı yoksa , ahlak anlayışına kimse karışamaz.sen onun soyunması , falan filan yapması bana uygun değil dersen , bir başkası da gelip ''eşcinsellik'' bana uygun değil ahlaksızlık kimse yapmasın diyebilir.azıcık kullanın şu beyinlerinizi.şikayet ettiğiniz şey olmayın.

biğzi ötekeleştiriyoolaağr , diye ağlamayı da biliyorsunuz.

dişi aşırı büyük güzel sesli şarkıcı kızımızdır.yere düştüğü için tekmelenmesi değil , elinden tutup kaldırılması gerekir.tekrar ediyorum

yere düştüğü için tekmelenmesi değil , elinden tutulup kaldırılması gereklidir.kendi isteği ise saygı duymak düşer.

erkek değilim insanım

eşcinsel değilim erkeğim'e en güzel cevaptır , zira tüm yönelimlerimizden ve zevklerimizden önce insanız.

eşcinsel değilim erkeğim

emeli sande

kendisi 2 yıldır dinlediğim sanatçılar arasındadır , yorumunu çok seviyorum.kendine mi ait , yoksa bir pazarlama harikası mı emin değilim fakat harika bir kadın.neşesi çok doğal , hem kırılgan hem güçlü bir yapısı var.

read all about it , next to me , my kind of love , heaven , clown gibi şahane şarkıları vardır.özellikle next to me şarkısında kendimi buluyorum diyebilirim , sözlerine bakan ince bağlantıyı yakalar diye tahmin ediyorum.

söz yazarı olarak da çok iyidir rihanna , susan boyle , alicia keys , leona lewis gibi isimlere söz yazarlık yapmıştır.şarkılarının ise sürekli ''siyah'' bir kadından çıktı diye pazarlanması beni çok üzmüştür.halbuki işlediği temalar tüm insanlığa ait.

redhead

sözlüğe kattığı enerjiyi seviyorum , samimi bir yapısı var.

avatar the legend of korra

2.sezonu yayınlanmıştır.tüm dünyaya hayırlı olsun. * (bkz: nasıl olmayız ki)

league of legends

oynayanlar mesaj atsın , bir ayısözlük grubu kurup arada eğlencesine oynayabiliriz diye düşünüyorum.

not:eski oyuncuyum , affetmem.

180 cm boyunda olmak

190 olmaktan iyi , 175 olmaktan kötüdür.

uzak durulması gereken erkek tipleri

1-ortalama ve düşük zekaya sahip olanlar.2-etik anlayışı olmayanlar/vicdansızlar.

türkiye'nin ilk eşcinsel belediye başkanı aday adayı

umarım öldürülmez. lgbt cinayetleri ülke olarak yabancı olduğumuz bir şey değil.bu beyefendi hayatının geri kalanında dikkatli davranmak zorunda. takdir ettim , uğruna her şeyi göze alamayacaksan ideallerin ne önemi var?

luna

(bkz:#151947) ile güldürmüş yazarımız , ehehe.

luna

hoş gelmiş.

luna , dünyanın uydusu olan ay'ın latince de ki adıdır bu arada.lunar , lunatic gibi ingilizce kelimelerin kökenidir.ay ise çok karmaşık , derin ve bir biriyle zıtlık içeren ruhsal anlamlar taşıyan bir simgedir insan kültüründe.

üstteki yazar

bir başlık altında içimi dökdükten sonra bana mesaj atıp moral vermişti.kendisine minnet beslerim.

genç sevgili vs olgun sevgili

genç ve olgun kavramlarınızın baştan sikertilmiş olduğunu görüyorum sayın sözlük yazarları.
1-gençlik bir fiziksel durumken , olgunluk zihinseldir.
2-40 yaşında olupta hala tek derdi ''koli kesmek'' olan yığınla insan vardır.bu insana yaşlı diye ''olgun'' denilmez.adı üstünde yaşlıdır.deneyimli olabilir , fakat olgun değildir.
3-olgunluk entelektüeliteye sahip insanlar için kullanılan bir terimdir.yani zamanının ilerisinde olan , yani aklen ''olgun'' insanlar için.yoksa kaç tane beyaz saç olduğu ile alakalı bir şey değildir.

yaşla adam olunmuyor zaten , bu çok komik bir şeydir.toplumun etik anlayışı aklı öyle bir sindirir ki.önemli olan tek şey sorgulamadan büyüklere saygıdır.neyse onu eleştirirsem sözlük dayanmaz , kitap falan yazarım buraya.

e dolayısıyla herkes kendi zeka seviyesinde ki insanlarla anlaşır bunda şaşıracak bir şey yoktur.siz 18 yaşında ki bir gençle maslow teorisi tartışabilir , 40 yaşında ki bir insana ise sosyoloji dediğinizde ''o ne la?'' cevabı alabilirsiniz.''akıl yaşta değil baştadır'' sözünü hatırlayalım hemen buradan.

benim oyum ise belirttiğim şekilde elbette ''zihnen'' olgun insana gidiyor ve benim için bu insanın fiziksel yaşı önemli değildir.zira belirli bir yere gelmiş , hayatta belli bir isteği olan her insan bana hoş gelebilmekte.bu durumda işin içine sapyoseksüelite giriyor elbette. (bkz: sapyoseksüel)

gelelim kapışmamıza.

aklen olgun sevgili ve aklen olgun yaşlı sevgili pratikte aynı şeydir.sadece metabolizma hızı farklılığından kaynaklanan ufak şeyler vardır , daha çok dinlenmeye ihtiyaç duymak ya da sekse daha az düşkün olmak gibi.ama birisiyle ilişkiniz seks üzerine kuruluysa bunun için fuck buddy'ler var.boşuna kasmayın sevgili falan , oh temiz rahat daha iyi yani.yaşı büyük olan insan daha ciddidir genel duruş itirabari ile , hayatta nereye gittiğini bilir.genç daha idealist olur , hayalleri olur.american dream yaşamak ister falan şeklinde gider.ama bunlar da zamanla geçer ve birisi için en uygun sevgili kesinlikle akranı olan insandır.ya da aynı dönemin çocukları olsalarda olur.5 yukarı 5 aşağı çok farkeden şeyler değil ama yaş farkı büyüdükçe anlaşmak güçleşir. mesela bir olayı anlatayım , flörtlerimden birinde ki insan 35 yaşını geçmiş birisiydi aramızda 10 yaştan fazla vardı ve dolayısıyla bana gösterdiğinden daha çok saygı bekliyordu.e bu da doğal olarak sıkıntı yaratıyor sonuçta o ilişki de sadece sevgilinmiş gibi değil , bir süre sonra abin ya da babanmış gibi davranmaya başlıyor.

eğer sahiplenilmek ve geride bırakılmaktan rahatsız olmuyorsanız kendinizden büyük insan daha iyidir.

eğer biz beraber takılalım , ortak çok noktamız olsun diyorsanız yaşı yakın biri daha iyi olur.(0-10 yaş fark ideal)

ben evcil hayvan gibi yanımda gezdirmek , babalık yapıp büyütmek istiyorum diyorsanız kendinizden 20 yaş küçük birini bulun.



ama en iyisi nedir biliyor musunuz? sevdiğiniz insanla bir olun.

ankara'da yaşayan ayı sözlük yazarları

ankaranın neden evlatlık çocuk muamelesi gördüğünü anlayamamışımdır hep , ne eksiğimiz var bizim? *

mümkün olsa kendimle yatardım diyen insan

ne yalan söyleyim , o benim.aynen kendimden bir tane daha olsa çok sevinirdim.farklılıklara hayır demiyorum ama kendimden bir tane çok uyumlu olurdu be sözlük.
  • /
  • 18

iki eksi yeyince zırıl zırıl ağlayan yazar

bu sözlükte çok var. kendimden örnek vermek gerekirse, ben eksi yeyince entryi silip tekrar yazıyorum. kısacası çocuklaşmayınız.

bear nation

bu kadar izlenilesi oldugunu bilmediğim ayı kültürü üzerine belgesel. vakti zamanında nasıl ve nerden edindiğimi bilmedigim bir versiyonunu partlar halinde şuan internet deryasına göndermekteyim. 7 part şeklinde olan belgeseli biraz reklam payı ile icimdekiayi.com şifresiyle açabilirsiniz.

indiren arkadaşlar farklı paylaşım platformlarına sunarlarsa sonradan arayanlar için kolaylık olacaktır. dosyaları pek uzun zaman tutabilecegimi sanmıyorum açıkcası.

şifreli bir şekilde paylaşıma sunulması tercih sebebidir

intihar etmek

yapılan deneylere göre ailesinde intihar ederek ölmüş birileri bulunan insanların diğerlerine göre daha çok meyilli oldukları durum. hem amcam hem dayım iki sene arayla intihar ederek öldükleri için benim için duble genetik ve meyyal olunması kaçınılmaz davranıştır.

üstteki yazar

berber dayaması

her ne kadar yakışıklı seksi olsa da(ki türkiyedeyiz namümkün) itici bir şeydir.

heteroseksüelliğin sübvansiyonu

geçenlerde aklıma bir soru takıldı; “heteroseksüeller neden eşcinseller kadar başarılı değil?”. günümüzde dünya nüfusunun %3 ile %10 arasındaki bir kesiminin eşcinsel olduğu düşünülmekte. buna rağmen tarihteki başarılı simalara baktığımızda çoğunun lgbt+ topluluğu ile bir bağının olduğunu görüyoruz. bu örneğin bir aynısı da, tıpkı eşcinseller gibi tarihin her döneminde ezilmiş olan yahudilerde de görülmekte. otuz milyonluk nüfuslarına rağmen bilim ve teknolojide, medyada, bankacılıkta vesaire dünyanın geri kalanından çok ve çok üstünler.

ben buna “çoğunluğun sübvansiyonu” diyorum. sübvansiyon, kelime anlamı olarak devletin / kişilerin bir işi / kişiyi desteklemesidir. örneğin devletin batmakta olan bir çiftçinin mallarını alarak çiftçiyi batmaktan kurtarması bir sübvansiyondur. benim kastettiğim sübvansiyon böyle bir sübvansiyon değil, daha çok toplumsal bir “akrancılık”. yani çoğunluğu oluşturan topluluğun birbirini destekleyen bir yapı oluşturması ve bu yapının herkesi standart ve eşit bir şekilde tutmasıdır. [bu eşitlik, kendilerine eşitliktir]

norveç ve isveç gibi ülkelerde doktorluk gibi zor ve yıpratıcı işler pek rağbet görmez. neden? çünkü insanlar standart bir işte çalıştıklarında bile düzgün bir hayatlarının olacağını bilmektedirler. kaç kişi fazladan bin, iki bin kron için altı yıl boyunca saçlarının beyazlamasını ister ki? işte heteronormativitenin heteroseksüel toplumda yarattığı etki budur.

seks hakkının ilk sahibi, güçlü olandı. vahşi doğada seks, ancak güçlünün sahip olabildiği bir şeydir, belgesel izliyorsanız iki maymunun bunun üzerine sıklıkla dövüştüğünü görebilirsiniz. sapiens bu noktayı geçmiş olabilir, ancak bir zamanlar o da sadece en güçlünün genlerini yeni nesile aktarabildiği bir düzen içerisinde yaşıyordu. peki ne değişti?

kadının “evcilleştirilmesindrn” sonraki yüzyıllar boyunca erkekler “seks hakkı” için savaşmak zorunda kalmadı. toplum, yasa ve en önemlisi din; kadının görünmez bir kafese konulmasının en önemli aktörleriydi. bu esnada seks hakkı yasal olarak en güçlünün elindeydi. derebeyler istedikleri serf kadını ile beraber olabiliyor, yeni evlenen kadınlar üzerinde “ilk gece hakkı” sahibi oluyorlardı. işte bu dönemde hetereseksüelliğin sübvansiyonu denilen bir şey ortaya çıktı.

eski zamanlarda bir kadın düşünün. iki talibi olsun; fiziksel olarak güçsüz bir erkek ve güçlü bir erkek. kadının seçeceği erkek güçlü olan olacaktır zira güçlü erkek bebeğe bakabilir, genleri iyidir, avlanabilir vesaire. ancak orta çağlarda çıkan bu sübvansiyon normalde gen havuzundan elenmesi gereken erkeklerinde seks hakkına ulaşabilmesini sağladı. ilk ortaya çıktığında [ve hala günümüzde böyle işleyen kabilemsiler var] kızıma karşılık üç inek tarzı bir tarz belirlemişlerdi. böyle olmasa bile kızlarının fakirlik çekmemesi için zengin erkekler ile evlendirmek yaygındı. bu zamandan bir erkeğin kendine bakmasının, güçlü olmasının, yakışıklı olmasının, uzun olmasının vesairenin önemi yoktu. seks hakkı tıpkı bir pazardan bir armut alır gibi satın alınabiliyordu çünkü.

[seks hakkının satımı olan fahişelil bu dönemde dini nedenlerden dolayısıyla tabulaştırılmıştı. zira dinlerin yayılması “sağlıklı ailelere” ve onların yetiştireceği “endoktrine edilmiş öhöm dindar çocuklara” bağlıydı]

çok değil 20 yıl öncesine kadar görücü usulu oldukça yaygındı, eskisi kadar olmasa da hala yaygın. görücü usulü evlilik nedir? ne kadar vasat olursa olsun her hetero erkeğin bir kadınla evlendirilmesidir. yani hetero erkek için belli bir yaşa ulaşmış olmak bile seks hakkına sahip olmak için yeterliydi. bu dönemde kızını “verenler” damadı yolmak için yepyeni adetler bulmuşlardı. kapının açılmaması, makasın kesmemesi, yüzgörümlük vesaire.

günümüzde de bu sübvansiyon daha ehil şekilde devam etmektedir. kadının özgürleşmesi ile birlikte kadının üzerindeki baba [patriarşi] etkisi ortadan kalktı, bunun yerini ise toplum etkisi aldı. günümüzde belli bir yaşa geldikten sonra evlenmemiş olan kadına “kesin bir sıkıntısı var” etiketinin yapıştırılması kadınları, artık “ne zamana evlenicen” “ne zaman torun sevcem ben” tarzı söylemler ise erkeği evliliğe zorlamakta. yine de kadının özgürleşmesi ile sona ermekte plan sübvansiyonun ironik bir sonucu oldu. hetero erkekler 21. yüzyılın sonunda kendilerine bakmaya ve kromagnon gibi dolaşmamaya başladılar. ve kendilerine metroseksüel adını verdiler. zira artık kadın seçici hale gelmişti ve pazardan armut alır gibi seks hakkına sahip olamıyorlardı. aile kurabilmeleri için “güçlü” olmaları gerekiyordu.

yazının ilk kısmı, sübvansiyonun seks ile ilgili kısmıydı. toplumsal etkisine bakarsak, din heteroseksüel sübvansiyonun en etkili aracıdır. düşünsenize, bir tanrı var, koskoca evrenleri gezegenleri yaratıyor sonra diyor ki “erkekler birbiriyle ilişkiye girmesin”. bundan yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce avrupa topraklarında paganlar eşcinsel evlilikler yapıyordu. amerikada trans olmak üstünlük belirtisiydi. sonra ne oldu? ibrahimi dinler dünyayı kapladı. peki dinler bunu neden yaptı?

çünkü varlıkları ve yayılmaları heteroseksüel kitlenin üremesine bağlıydı. iki yüzyıl önce ortaya çıkan mormonluk bunun en tipik örneğidir. eşcinselliğe “izin vermeniz” demek, halkınızın bir kısmının ürememesi ve üstüne üstlük bunu “yayması” [o dönemin düşüncesi] demekti. ayrıca insanlık farklılıklara saygı duyabilen bir tür değildir, insan beyni farklılıklardan korku duyar. ibrahimi dinlere baktığınızda hetero beyaz erkeğin üstünlüğünü kabul ettirmeye ve bu gruptan olmayan herkesi baskılamaya çalıştığını görürsünüz. günümüzde bu durum çoğu ülkede ortadan kalksa da kimsenin hetero beyaz erkek plduğu için aşağılanmaması, ayrımcılık görmemesi heteroseksüelliğin sübvansiyonunun dünyayı ne kadar ayrıştırdığının bir göstergesidir.

hetero erkekler neden ilk ortaya çıktığında feminizme karşıydı mesela? çünkü doğuştan gelen rahatlıkları sarsılmaktaydı. peki neden eşcinselliğe karşıydılar? çünkü doğuştan gelen rahatlıkları sarsılmaktaydı. hala heteroseksüellik “normal” diye kullanılıyor, heteroseksüel erkekler kendilerini eşcinsellerden hakir görüyor. çünkü heterolar herhangi bir kadının / eşcinselin onlardan iyi olabileceğini düşünmüyorlar, düşünemiyorlar.

tim cook ile gay bashing saldırısında ölen sıradan bir eşcinselin farkı ne? [göreceli olarak] birisi başarılı, diğeri başarısız. normal hayatında homofobinin dibine vuran insanlar tim cook’un peşinde kedi olmuyor mu?

işte bu, eşcinsellerin daha başarılı olmasının nedeni. eşcinseller hetero erkekler gibi toplumun onlara sağladığı seks hakkı, onaylanma, özsaygı gibi olaylardan mahrumlar. bu da eşcinsellerde daha iyi olmaya yol açıyor.

isveç örneğini hatırlayalım. hetero erkeklerin daha iyi olmak için bir nedenleri yok, zira her şey onlara göre ayarlanmış. ancak eşcinseller her zaman daha iyi olmak zorunda.

not: bu yazı öylesine bir yazıdır, söylediklerim tamamen kendi görüşlerime dayalı, kesinlikle böyledir diyemem kısacası. gece vakti kafama takılan bir soruya cevabım da denilebilir.

boğa burcu

gel beni bul dediğim burç.
geçenlerde totem yaptım bir boğa bulsun diye, bula bula en vasatı buldu hala yastayım.

bakir erkek

yozlaşmaya giden en kestirme yolun cinsellikten geçtiğini kavramış olması muhtemel erkektir.

aşk, sevgi, kıymet ve hürmet gibi insanın ruhuyla alakalı bir takım erdemlerin cinsel perhizle arttığı hakikatini de biliyor olabilir. meyvesi geçici bir haz olan cinselliğin ancak sevilen biriyle kalıcı olduğu fikrinden hareketle bu mahremini oburluk, zenginlik, alışveriş manyaklığı gibi kapitalist devrin bir neticesi olan 'başıboş' * cinsellik anlayışından uzak tutmayı müstakbel 'iyi insan' profilinin vazgeçilmezi kabul etmiştir.

peki, bu devirde ne zaman doğru kişi bulunacak da kalıcı olacağı tahmin edilen cinsellik yaşanacak? öyle zor bir soru ki insanın yanılması işten bile değil.

yanılmaktan korkup devamlı çekinmek ise faydasız bir hareket olur. "seni seviyorum" demenin bile aşkı yıprattığı ön yargısıyla sarhoş olan yeni insanın *tahriki rahat bırakmayacağından, korkunun ecele de fayda etmediğini fark edecektir. en önemli devre ise bundan sonradır. iş bittiğinde, maddi hazzın insanı soyarak çıplak ve bencil bir insana çevirdiğini; asıl bakirliğin, bedenî olanda değil de ruhî olanda saklandığını keşfetmesi en büyük bilgisi ve erdemi olacaktır. ve en büyük üzüntüsü... bazen dayanılmaz, kalıcı bir eziyet, endişe ve dehşetengiz bir ürkme hali. fakat her halükarda uçkuruna düşkün, beyniyle testisleri yer değiştirmiş insandan daha onurlu. peki onur?

translarla girilen ilginç diyaloglar

bahçelievler merobilmem ne hastanesinde annesiyle beraber sıra bekleyen bir afet-i devran. annesi dediysem belli. hık demiş burnundan düşmüş. bu kadar benzerlik olur bir ana-kız arasında.

b: ben
a: trans abla.

b: geçmiş olsun *
a: saol canım. sana da. neyin var?
b: ben değil arkadaşım, endoskopi, senin neyin var?
a: hamileyim kontrole geldim,
b: ?!?!?!?!
a: aahahahahahah allah canını almasın, bende endoskopi olcam. sanırım seninkini bekliyorum. o çıkınca giricem.
b: benimki değil kız, arkadaşım sadece.
a: ay tamam bee arkadaşın olsun, yemedik hahahah,

o arada arkadaşım (yani benimki) sedyede çıktı. ben tabi kaltım sedyede elinden tutup durumunu sordum. bizim ablayla göz göze geldim o anda, abla kafasını sağa sola sallayıp sırıtarak sessizce 'orospuuu' diye mırıldandı.. bende bi öpücük atıp göz kırptım, karşılıklı sırıttık birbirimize.

odtü

mezuniyet törenleri olaylı geçer. hazırlanan pankartlar da gündem olur genelde. lgbti etkinliklerini sansürleyen ve engelleyen rektör verşan kök'e de odtü lgbti üyeleri gökkuşağı bayraklarıyla ve pankartlarıyla tepki gösterdiler.

Toplam entry sayısı: 342

nefret kusulan ayısözlük yazarları

işsizlikten bir ekrandaki imgelerle duygu etkileşimine girip içsel sorunlarınızı tanımadığınız insanlara yansıtıyorsunuz. off. teknoloji bunu yapın diye bu noktaya gelmedi.

eşcinsel misin sorusuna alternatif cevaplar

olmamı ister misin? ;)

tanrının unuttuğu sözlük

alttaki yazara soracaklarım var

lgbtq bireylerin bu tarz oluşumlarda aslında ün kovaladığını fark ettiğimden beri cevabım: kesinlikle hayır.

aynı şekilde kendileri gibi düşünmeyen ya da hissetmeyen herkesin kendilerinden nefret ettiklerini düşünmek yahut kendilerine zarar vermek istediklerini düşünmek gibi bir gaflet içindeler. bazı insanlar basitçe ekmeğinin peşinde koşuyor, bunlara verecek enerji ve ilgisi yok, acı bir şey bu ama gerçek hayatın kendisi aynı zamanda.

bir keresinde "aman tanrım ne kadar güzel bir erkek" demiştim, "erkek demesen olmuyor mu, cinsiyetçilik bu" demişti bu örgütlerden birisi. o kadar radikal bir topluluk ki, sadece kendi içlerinde oluşturdukları bir alt kültür var ve kesinlikle yabancı içerik kabul etmiyorlar. üstelik olumlu olumsuz fark etmiyor, anında saldırı var.

topluluk içerisinde de çok fazla bireysellik var, profesyonelce paylaşımlar, organizasyonlar göremedim. sürekli ben biliyorum, burası daha güzel, bunu yapalım...

yani kendilerini diğer lgbtq bireylerden soğutacak kadar drama peşinde koşan bir kesim söz konusu iken, kendilerini sapık olarak gören bir kısma nasıl hitap edebilirler, biz de burdayız ve insanız, aslında sizden farkımız yok, bizi ayırmayın diyebilirler ki?

diplomatik değiller. sinirli ve hayalperestler.

haklar verilmez, alınır. ama savaşmanın da adabı var. özet bir şekilde bunun üzerine çalışılması gerekiyor.


alttaki yazar, en sevdiğin yıldız takımı nedir?

amacının sadece seks olduğunu vurgulama ihtiyacı duyan insan

olması gerektiği gibi olan insan , insanların kötü zamanlarından yararlanan garip tiplerden her türlü iyidir.

rahattır , kasmaz .telefon rehberinizde durabilir ve canınız sıkıldığında ''müsait misin?'' diye mesaj atabilirsiniz sonra olaylar gelişir.asil duyguların insanıdır.

* * * *

ayı kültürünün heteroseksist olması

bir sorunsal olarak incelenebilir.

ayı kültürü , ayıya benzemeyi yani bir başka deyişle maskülen olmayı gurur haline getiren bir oluşum.''kılı olmayan , kırıtan , çiçekli böcekli giyinen...'' bizden değildir , dahası ''sapına kadar erkeğiz'' anlayışı hakim kendini ayı diye nitelendiren ve bundan gurur duyan kitle de.

temek fikiri eşcinsellerin her yerde olması , herkes gibi olması dolayısıyla içerisinde maçosunu , femineni , kıllısı , kılsızını barındırması iseyken eşcinsel kültürünü ayı ve diğerleri olarak ayırmaya gitmiştir.bunun nedeni ise türk erkeğinin algısı elbette , kadını ve kadınlığı alçak gören dolayısıyla da toplumun erkek algısına benzemekle gurur duymakla açıklanabilir.gurur duyulan şeyin homoseksüel iken heteroseksüel özellikler taşımak olması ise aslında homoseksüel olmanın da aşağılanmasıdır.

tabi ki bu tüm kendini ayı olarak nitelendiren insanlara mal edilebilecek bir şey değildir , fakat genel anlayış bu şekilde.dolayısıyla ayı sözlük bünyesinde de feminenliğin aşağılandığına şahit etmişliğim vardır.

heteroseksüellerin , homoseksüel bireyleri aşağılamasından yakınıp ''ben ayıyım , feminenler düşünsün'' diyip bir de kendi yönelimine sahip bir insanı sindirmeye çalışması ise ikiyüzlülüktür.özellikle de bunu yaparken ben ayıyım , ben erkeğim demek çok acınasıdır.sonuç itibari ile sana yapılan şeyi başkasına yapıyorsun ve heteroseksist anlayışı yüceltmiş oluyorsun.

(bkz: gay değilim akfitim) (bkz: pasif değilim erkeğim)

hoş olmayan bir şeydir.

sapyoseksüel

insanların entelektüelitisinden hoşlanan insandır.sapyoseksüelite ise bir insanın entelektüelitesinden hoşlanma durumudur ve insandan insana oranı çeşitlilik gösterir.burda normal insandan farklı olarak zeki olmak bir + faktör değil , hoşlanmanın ve ilgi duymanın koşuludur.

sapyoseksüellik çok sık görülen bir yönelim değildir ve genelde cinsel ilişkiyi deneysel yaşarlar.burada zeki birinin zeki birini istemesi gibi doğal bir şeyden bahsedebiliriz aslında.maslow teorisine göre zaten bu insanlar üst basamaklardadırlar.

sapyoseksüellerin ve aseksüellerin ortak noktası ise insan bedenine ilgi duymuyor oluşlarıdır.fakat bir aseksüel için cinsel ilişki mide bulandırıcı olabilirken , bir sapyoseksüel için çekici biri bulduğu ile yaşanabilir ve zevk alınabilir bir şeydir.elbette birini çekici bulmaları o insanın zeka seviyesine bağlı , sapyoseksüeller için insan bedenine ilgi duymaz ne kadar doğru tartışılabilir ama bir homoseksüel erkek için karşısında ki insanın penisi ya da kıçı nasıl tahrik edici unsur oluyorsa bir sapyoseksüel için de güzel konuşan , kültürlü ve zeki bir insan da tahrih edicidir.

sapyoseksüeller için eq'su yüksek insanlar da diyebiliriz ayrıca.tabi ki sosyofobik de olabilirler burda insan gibi karmaşık bir yapıdan bahsediyoruz ama genel olarak sosyal zekası gelişmiş insanlar olurlar.sosyoloji , psijoloji ve felsefe gibi alanlarda kariyer yapan insanlar eq zekasını kullanan insanlardır bu arada.

ve burada ki ''zeki insan'' kavramı beyinsiz gibi çalışan insan değildir.(ki toplumumuzda fırlama olarak tabir edilen ve sahiden zeki olan insanların çalışmamaya daha yatkın olduğu da bilimsel bir tespittir)ne yaptığını bilen , çevresini ve insanları algılayıp bir şeyler katabilen insan olarak yorumlayabiliriz.fakat eq'su aşırı yüksek olan bir insanın ise toplumdan uzaklaşacağı da bir gerçektir.çünkü kendisine zarar verecek kadarını anlar ve insanlardan uzaklaşır.ben bu tarz bir insan olarak tezer özlüyü çok uygun görüyorum.kendisi benim en sevdiğim yazarlarımızdandır ve kısacası görüşü toplumun insanı insandan nasıl yabancılaştırdığı ve özgürlüğünü aldığı üzerinedir.kendisi döneminin en aydın insanlarındandır aynı zamanda.kendisi intihar etmiş ve kurtarıldığında ''ölmeme bile izin verilmedi'' şeklinde düşünmüştür.sonra da hastalıktan öldüğü söyleniyor , ne kadar doğru bilmiyor. (bkz: tezer özlü )

türkiye de sapyoseksüel bulma ihtimaliniz ise albino insan görme ihtimalinize yakındır.en fazla bir baltaya sap olamamış , nerde kop kop orada takılan ve en büyük işlevi ''koli kesmek'' olan insanlar görürsünüz.

yazar nicklerinin bir üst versiyonları

her yazar nicki için yoktur.*

erkek değilim insanım

eşcinsel değilim erkeğim'e en güzel cevaptır , zira tüm yönelimlerimizden ve zevklerimizden önce insanız.

tanrı müslüman mı

cevabi belli olan soru...

değilim.

müslüman eşcinsel

konuştuğum ve çok ciddi düşündüğüm bir beyefendinin benimle konuşmayı kesmesinin nedenidir.arkadaş dindar bir müslümandı , bende müslümanlığa göre seks yapamayacağını ve eşcinsel seksin haram olduğunu söyledim.ikisini aynı anda olamazsın dedim ve büyük ihtimalle bundan haraketle bozuldu ki benimle ilişkisini kesti.

halbuki söylediğim şeyin doğruluğunu o da biliyordu.çok üzüldüm ayı sözlük.gerçekten bu sefer oldu! demiştim ama yanılmışım.çok ayıp etti çok , halbuki ben düşüncelerine saygı duymaya ve onunla olan ilişkime inanç sokmamaya hazırdım.ki bunu normalde yapmam.

ama bazen olmuyor işte.

bu arada müslüman eşcinsel çok saçma bir olgudur , benim için mallıkla eş anlamlıdır.kimse de kusura bakmasın.kendinle çelişiyorsun bir defa.

edit:gerizekalı müslüman eşcinseller rahatsız.

selahattin demirtaş'ın gözaltına alınması

neden bilmiyorum hiç şaşırtmayan.

selahattin demirtaş sütten çıkmış ak kaşık değil, kendisini azıcık bile samimi bulmam ancak sahiden orman da yaşıyor gibiyiz. gücü olan gücü yettiğine dilediğini yapıyor ve buna karşı çıkmak gibi bir şey söz konusu değil. hoş dediğim gibi şaşıramıyorum bile, heralde yıllar geçerken alışıp her şeyi bekler hale geliyorsun.

burada yanlış olan selahattin demirtaş'ın gözaltına alınması değil, ki kendisinin gözaltına alınması çoktan olmalıydı. sadece bu adalet herkese uygulanmıyor, sorun burada. yargı tarafsız olsa her gün televizyondan izlediğimiz insanlar bir daha sokakta yürüyemezdi. ama işte...

kürtlerin yok sayılması sorunu

olmayan sorundur.

1- çok fazla insan tanımış (hem kürt , hem türk) biri olarak net olarak söyleyebilirim ki , halkların düşmanlığı medyanın bir uydurmasıdır.
2- evet kürt düşmanı olan türkler ve türk düşmanı olan kürtler var , fanatiklik boyutunda milliyetçiliğin bir tür ruh hastalığı olduğunu söyleyebiliriz.
3- türkler kürtleri tanımıyor ve genel de ''ben kürt'' sevmem diyen türklerin aslında tanıştığında bir fark olmadığını görmesi de mutluluk verici oluyor.hani bir klişedir ama gerçekten aynı toprakta yaşayan halklar olarak tabi ki de kardeş olacağız , tabi ki de benzeyeceğiz. tekrar söylüyorum , bu ayrımcılığı yapan şey devlettir.(bkz: bölücülük) (bkz: akp)
4- gerçekten kötü niyetli olan kürtler de var , bu tarz kesim ruh hastası olmayan kürtler tarafından da sevilmiyor.bahsettiğim kürtler sürekli ''biz devletin ikinci dili şu olsun , okullar da bize özel öğretmen gelsin , kendi mahallemiz olsun '' kısacası özerklik iddia eden ve dahası pozitif ayrımcılık görmediğinde ezildiğini ve görmezden gelindiğini iddia eden kesim oluyor.devlet bize bakmıyor , kürtlüğümüzü yaşayamıyoruz tarzı şeyler söylüyorlar.hak iddia etmekte sıkıntı yok diyebilirsiniz , evet yok.ama olay ben özgürüm kısmına gelindiğinde , türkler de ben özgürüm diyor.hatta bu kesim ''ben türküm'' demeyi ırkçılık olarak görüyor , ama kendisi ''ben kürtüm'' diyince hakkını savunmuş oluyor.yani ortada bir ikiyüzlülük var , sen empati yapılmadığını iddia edip kendin benzer bir sosyal ayrım yaratıyorsun. ki muhafazakar olmak için muhafaza edecek bir kültürün olması gerekiyor ve olayı kürt milliyetçiliğine getirdiğiniz de çok farklı bir kültürel birikim olmadığını görebilirsiniz.ki dahası , bu coğrafya da muhafaza edilecek inanılmaz bir kültür ya da sosyal birikim yok.burada da yine ülke politikasını neden olarak sürebiliriz.insanların bilerek aç bırakıldığı ve okumaktan alıkoyulduğu bir ülkedeyiz.hayatında uçak bileti alamayacak yaşlı kadınların , havaalanı yapıldı diye sevildiği bir ülkedeyiz.

bakın kötü niyetli insan her kesimde vardır , ama bunu o kesimin her üyesine yıkamazsınız.kürtse kürt , insan insandır diyebilmek gerekiyor.

ki artık öyle bir devir ki , gerçekten kimsenin umrunda değil bir başkasının etnik kökeni.büyük şehirlerde bu özellikle görülebilir(ankaradayım) , herkes iş , para , kariyer derdinde.kimse a sen doğulusun , sen bilmemnesin demiyor.seviye düştükçe muhabbet de değişiyor tabi ama o gelişmemiş ülkelerin kaderi.birisi daha hala ''dövlöt bize bağmiir '' dediğinde sinirleniyorum , elimde değil.devlet kimseye bakmıyor be efendi anlayamadın mı halk umrunda değil? diye cevap veresi geliyor insanın.

hala fakir edebiyatı yapıp , intikam arayışına giren parazit türü kürtleri de psikolojik destek almaya götürün.kürtleri yok sayan falan yok , varsa da benim gibi her azınlığa destek olmaya çalışan kardeşlerin hakkını yememek adına bunu genellemek doğru değil.

(bkz: empati)

anlam verilemeyen gay davranışları

gaylere özel sıradışı davranışlardır. bunlardan birisi büyük çoğunluğun aktif/pasif ayrımına gitmesidir.diyelim ki çok sevdin adamı ve ilişkinizin başlangıcında seksle ilgili minicik bir diyalog bile geçmedi.aktif/pasif yönelimini bilmiyorsun.ama pasif olmayı da sevmiyorsun. olaylar gelişti adam da pasif değil , çık işin içinden.aktif/pasif ayrımına obsesiflik derecesinde takmış olmalarıdır ve bunun aşk hayatını etkiliyor olmasıdır.seviyorsan her şeyi yaparsın gibi geliyor be.konuştuğum tiplerden biri bu yüzden konuşmayı kesmişti benimle.kurduğu cümle de:"aktif olmasaydın sana aşık olurdum." hayırlısı deyip geçiyorsun sonra da.

kıvırcık saçlı erkekler

eğer esmer tene sahiplerse mahallede maç yapılırken alex ismiyle çağrılırlar. *


kıvırcık saç modelinin doğru ismi afro'dur bu arada.kültürlü birinin yanında kıvırcık saça bonus derseniz o insan için direk loser olursunuz.

düzenleme: loser'lar rahatsız.
Henüz takip ettiği biri yok.