soft mu hard mı
soft pornoların da kesinlikle ayrı bir hazzı var. bir kere heyecanınız sürekli diri kalıyor çünkü bir kerede am-sik-delik görüp merakınızı gideremiyorsunuz. gözünüz sürekli bir penis, bir delik arıyor. apış arası karanlıkları, pozisyon değişiklikleri heyecanınızı sürekli tekrar diriltiyor. hardcore bir pornoda yanı başınızdaki kitap kadar normalleşen penis, softcore pornoda videoyu durdurup, geri sarıp apış arası karanlıklarında, pozisyon değişikleri sırasında yakalayabildiğiniz her parçasıyla sizi tekrar uyaran bir cisme dönüşüyor.
covid-19
komplo teorilerine genelde itibar etmem ama dünyada hemen hiçbir ülkenin bu virüsün yayılmasına karşı doğru dürüst önlem almaması, adeta virüse kucak açması beni şaşkınlığa ve acabalara gark ediyor. avrupa ülkeri bile doğru dürüst önlem almadı ve en kötü senaryolar, liderler tarafından halka yedirilmeye çalışılıyor.
(bkz:
merkel'in nüfusun çoğuna virüs bulaşacak açıklaması)
(bkz:
macron'un dehşete düşüren corona raporu)
bunun yanında virüs hasta, zayıf, yaşlı insanlarda ölümcül oluyor; genç ve sağlıklı insanlarda hafifçe geçiştiriliyorken;
birilerinin nazist planlarını hayata geçirdiği düşüncesini kafamdan çıkaramıyorum.
fahrettin koca'nın gereksiz övülmesi
vaka tablosunun italya örneğinden farklı olmadığının anlaşıldığı şu günlerde bile devam eden durum. hayretlerdeyim.
italya, 6. gün vaka sayısı: 21
türkiye, 6. gün vaka sayısı: 47
italya 10. gün vaka sayısı: 323
türkiye 8. gün vaka sayısı: 191
muhtemelen 10. gün yine italya'yla başa baş gideceğiz.
gerçekten merak ediyorum: yurt dışından gelen o kadar insanı karantinaya almayan, geri kalanını apar topar göstermelik bir karantinaya alan (22 müftülük görevlisi karantinadan ayrıldı, umreciler taşıyan otobüsten bir kız çocuğu inip başka bir araca binip ayrıldı), vatandaşa yeterli test imkanı sunmayan, rakamları gecenin bir vakti şaibeli olarak açıklayan bu beyefendinin nesi bu kadar övülüyor?
edit: şimdiden söyleyeyim bütün sağlık çalışanlarına olduğu gibi bakana da bu süreçteki emeğinden dolayı minnettarım. ama kendisi kesinlikle bir üstün başarı örneği göstermedi, göstermiyor.
edit: 10. gün öngörümüz daha 8. günde gerçekleşti bile. vaka sayısı 359 oldu.
covid-19
vaka sayısının 191 olmasından da önemlisi, yapılan açıklamalarda öncekilerde olduğu gibi "yurt dışından gelen, karantinada olan, yurt dışı temaslı vatandaşın çevresi..." gibi ibareleri göremiyor oluşumuz. eğer yurt dışından gelen, karantinada olanlardan çıksaydı bu vakalar durum kontrol altında diye düşünerek belki bir nebze rahatlayabilirdik ama muhtemelen söz konusu vakalar içimizden çıkıyor. daha önce yurt dışından gelip de zorunlu karantinaya alınmayaların çoktan bütün ülkeye virüsü yaydığını düşünüyorum.
toplumumuzun, özellikle de riskli grupta yer aldıkları halde yaşlılarımızın bilinçsizliği yüzünden maalesef korkunç bir tablo yalnızca bir adım ötemizde.
(bkz:
camiye gitmeye devam edeceğiz harekatı)
(bkz:
umreden dönenlerin zorunlu karantinadan erzuruma kaçma girişimi)
(bkz:
konyada zorunlu karantinadan kaçmaya çalışan umreciler)
umreden dönenlerin karantinaya alınması
medine’den ankara’ya ve konya'ya gelen umre yolcuları, sağlık taramasından geçirilerek karantinaya alınmak üzere öğrenci yurtlarına götürüldü. gençlik ve spor bakanlığı’ndan yapılan açıklamada umre’den gelenlerin konya ve ankara’daki yurtlarda karantinaya alındığı bildirildi. ankara'da 3, konya'da 2 öğrenci yurdunun karantina için hazırlandığı öğrenildi. karantinaya alan kişi sayısının ise 10 bin 330 olduğu açıklandı.
https://www.google.com/amp/s/www.hurriye...
üniversite öğrencilerinin mağdur edildiği bir olay. yurtlardaki öğrencilere haber verilmeksizin, gidilmeyecek zamanda umreye giden, dönünce de 14 gün kuralına uymayan örümcek beyinliler söz konusu yurtlara apar topar yerleştirildi. tatili yurtta geçirmeyi düşünen öğrenci arkadaşlar gecenin 3'ünde uyandırılıp apar topar gönderilirken, daha önce memleketine giden öğrencilerin geride kalan eşyalarına ne olduğu ise muamma.
maalesef bu yurtlardan birinde ben de kalıyorum. üniversiteler tatil edilince memlekete dönmüştüm. geride kalan eşyalarım vardı. bugün bizim yurdun karantina için kullanıldığını öğrendim. eşyalarıma ne olacak diye kara kara düşünüyorum. masaların üzerindeki, komodinlerdeki, dolaplardaki, çekmecelerdeki onca eşyamın çalınması, enfekte olması, zarara uğratılması ihtimalleri beni korkutuyor.
bunlar yetmiyormuş gibi sosyal medyada linç edilen de biziz. kimse öğrencilere haber vermeyen idareyi suçlamıyor. kimse böyle bir zamanda umreye giden, dönünce de 14 gün kuralına uymayıp hem toplumun sağlığını riske atan hem de idareyi zorunlu karantinaya mecbur bırakıp öğrencileri mağdur eden örümcek beyinlileri suçlamıyor. herkes toplumun sağlığı için öğrencilerin böyle bir fedakarlık yapması gerektiğini, ağlaklık etmememizi, devletin yurdu üzerinde istediği gibi tasarruf edebileceğini (sanki bu yurda para ödemiyoruz da bedava kalıyoruz) söylüyor.
sözün kısası başta o umreciler olmak üzere mağduriyetime sebep olan hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum.
aşk
minik kalbimin kaldıramayacağını anladığım heyecan. dün mesela kantinin bahçesine çıkınca ansızın onu gördüm, ne yapacağımı şaşırdım. bi keresinde de tramvaya binerken gördüm onu, hemen diğer kapıya koştum. o gün omzuma dokunup, "pardon geçebilir miyim?" bile dedi. bence yeterli bu kadar heyecan.
hornet kezbanlarından inciler
yüzü güzele kırk günde doyarsın da siki güzele kırk yılda doyamazsın.
ayı sözlük dertleşecek insan veritabanı
insanların dertlerini dinlemeyi artık sevmiyorum. sanırım onlara yardım edecek, onların derdiyle dertlenecek halim kalmadığından. eskiden böyle değildi hatta ben eşelerdim. insanların gizli, büyük dertlerini arardım. ve insanlar bana anlatmayı severdi. psikolog gibi olduğumu mutlaka psikolog olmayı düşünmem gerektiğini söylerlerdi. öyle işte.
birinden soğumak için nedenler
erkekler için konuşuyorum: kezban - evet kezban- olması; amsalak olması; yamuk sikine, yamuk ayak tırnağına bakmayıp kendini çağatay ulusoy sanması; ne de olsa insanlar beni her halimle sevecek diye düşünüp kendini geliştirmemesi, cahil kalması...
hornet
dikkat ederseniz horneti hornet yapanlar istikrarlı bir şekilde uygulamayı kullanıyorlar. stabil bir profilleri oluyor. bunlar egolu, bencil, daha fazla hazdan başka meramı olmayan insanlar. diğerleri bir açar bir kapatır uygulamayı. kapattıları devrede topladıkları enerjiyi açınca yine tüketirler. bir muhasebe yaparlar: "şöyle şöyle sorunlu insanlarla artık işim olmaz" falan diye sonra uygulamayı tekrar açınca daha farklı sorunlu insanlara toslarlar. bu sefer tekrar uygulamayı kapatıp enerji toplamaya ve muhasebe yapmaya koyulurlar. bu döngü böyle devam eder.
ayı sözlük itiraf
doğum günüm yaklaştı ve ben mumu üflemeden önce ne dileyeceğimi kararlaştırmaya çalışıyorum ve şu an başı çeken bir dileğim var: kalbinin acıması, hem de çok acıması. umarım sana değer veren insanlara ihtiyacın olur ama bundan mahrum kalırsın. umarım değer verdiğin insanlar tarafından hor görülürsün. umarım çok ama çok üzülürsün. pişman olursun ama çok geç olur. gerçekten bana bunları hissettiriyorsun, düşündürüyorsun, yazdırıyorsun ya allah senin bin belanı versin! bu güne kadar kötülüğe kötülükle karşılık vermediğim gibi bunu düşünmedim bile ama sen ilksin. en azında istiyorum, düşünüyorum kötülüğünü. arsızlığa varan davranışların beni o kadar yaraladı ki... ben tövbemi bozdukça sen arsızlığa devam ettin. yazıklar olsun hem bana hem sana!
kısacası: bir insanın kötülüğünü istiyorum.
ayı sözlük yazarlarının seks yapma sıklığı
1998-2017 arası: 404 not found
2017-2018 arası: arabada beş evde on beş
2018-2019 arası: hababam sınıfı çılgın bakire hürrem
kişisel gelişim
lise zamanlarımda okurdum. kitap boyunca depoladığım gaz, kitap bittikten en fazla iki gün sonra bitmiş olurdu. ben de normal hayatıma dönmüş olurdum.
geçenlerde bir arkadaşımın elinde gördüm: girişimcilikle ilgili ismini hatırlayamadığım bir kitap. hiçbir girişimcinin bu kitabı okuyup da girişimci olduğunu zannetmiyorum. hani ali ağaoğlu, vehbi koç falan daha kişisel ve gelişim kelimelerini tek cümle içinde duymamışlardır bile. keza mutlu insanların da mutlulukla ilgili kişisel gelişim kitapları okuyup mutlu oldukları falan yok. hatta kişisel gelişim kitaplarıyla yolları muhtemelen hiç kesişmeyecek. böyle kitaplarla yollarınız kesişti, bir çıkış arıyorsanız bataklıkta debelenmekten farkınız yok demektir. geçmiş olsun.
bir de erdal demirkıran kanserojeni vardı ki elhamdülillah milletimiz bunu da atlattı, bitti gitti. buna da değinmesem olmazdı. -itiraf ediyorum ben de okudum- -itiraf ediyorum severek okudum-
pk
kendisine ve içinde bulunduğu toplumun değerlerine yabancılaşmış, sorgulayıcı, kopuk aydını anlatan film. amir khan filmde uzaylıdır, farklıdır. pek çok insanın üzerinde düşünmeden yaşadığı hayat onun için bir okuldur. hayatı öğrenir. zaman zaman komik durumlara düşer. insanların hayatları üzerinde büyük etkisi olan din hakkında sorgulayıcı bir tavır takınır. dine olmasa da dinciliğe ve din tüccarlığına karşı bir kampanya başlatır.
film, üzerine bina edildiği düşünce yönüyle başarılı fakat hikayelendirme konusunda baştan savma ve inandırıcılıktan uzak bir özelliği var.
dünya güzellerim
izlemekten büyük keyif aldığım program. sanırım benim yerim bülent ersoy, safiye soyman ve banu alkan üçlemesinin yanı. tıpkı benim gibi kavga ederken karşılarındaki insanı piç ediyorlar. eğer bütün bu kavgalar kurguysa gerçekten bravo. set aralarında birbirlerine yaklaşımlarını merak ediyorum. ikinci bölüm için sabırsızım.
sinestezya
kitabı ilk kez elime aldığımda ergenlere yönelik bir ürün olduğunu düşünmüştüm ve azıcık burun kıvırmıştım. fakat kitap beni gerçekten şaşırttı. sinestezi gibi nörolojik bir durumu konu edinmesi ve kapağındaki gökkuşağı renkleriyle lgbti'ye gönderme yapması kafamdaki şemayı harekete geçirdi ve beni kitabın kendisine çekti. romanın kahramanları arasında eşcinsel bulunmasa da farklı cinsel yaşamlara ve psikolojilere sahipler ve tarihteki önemli şahsiyetlerin farklı cinsel yaşamları ile farklı psikolojilerine değiniliyor. farklı insanlar-farklı cinsellikler-farklı psikolojiler konusunu gerçekten mükemmel bir hikayelendirmeyle önümüze seren hoş bir kitap.
farklı yatak odası fantezileri
şöyle bi oyun oynayacaksın partnerinle: taraflardan biri afrodizyak alacak ve diğeri onun karşısında soyunup seksi hareketler yapıcak, partnerinin iştahını iyonosfere çıkaracak ama vermeyecek. kovalarsa kaçacak...afrodizyak alan taraf çıldıracak, sürünecek.
başka bir gün diğer taraf afrodizyak alan taraf olucak. böyle dönüşümlü, süründürmeli bir fantezi benimkisi ımmmmmm.
acaba kulaklık dışarı ses veriyor mu kaygısı yaşayan insan
müzik dinlerken genelde düşünme moduna geçtiğimden sanki müziği duyarlarsa neler düşündüğümü de anlayacaklarmış gibi hissediyorum. tabii ki de düşüncelerimin otobüste uçuşmasını istemem. kulaklıkları illaki kontrol ediyorum.
düz dünya teorisi
yanlış duymadınız (bkz:
#düz) dünya teorisi. türkiye'de son zamanlarda kabul görme oranı gittikçe artan teori. (bkz:
#dave murphy) isimli şahsın 15 kadar sözde kanıtını fikirlerine referans gösteren bu ortaçağ kaçkınları kısaca: dünya'nın düz olduğunu, nasa'nın ve bilim insanlarının bizleri kandırdığını, dünya ve evren modelleri için kuran'ı referans almamız gerektiğini vs. savunuyorlar. ilgili video ve yazıların altındaki yorumlara bakıp sayılarının ne kadar çok olduğunu görünce hayret ediyorsunuz.
ayı sözlük itiraf
aynı fakülteden tanıştığım 4. sınıflardan mücahit'i hala aklımdan çıkaramadım. takıntı yapmış durumdayım. belki de aynı fakültede olduğumuz içindir. sürekli fakültede gözüm onu arıyor. aslında çok bir meramım da yok onunla alakalı. sadece biraz daha onunla vakit geçirmek ve onu tanımak istiyorum. fakültenin arkasındaki ormanlık alana doğru beraber yürüyüş yapmak içimde ukde olarak kaldı. her neyse artık onunla tekrar konuşabilme ihtimalim yok ve kafamdan çıkarmak zorundayım.