demi lovato'dan canlı canlı dinlediğim şarkıdır. ilk çıktığı zaman çok fazla orada burada çalması sebebiyle bir süre sonra insanları rahatsız etse de sonradan tekrar dinlediğinizde kendinizi havalarda uçarken bulabileceğiniz güzellikte bir şarkıdır. oscarla taçlandırılmış insana mükemmel güç veren bir bir havası var.
bunlar hep frozen'ı yeni izledim diye böyle ama iyiki de havalar bu denli soğukken izledim bu animasyonu. dışarılarda 'cold never bothered me anywaay' diye dolaşacağım bir süre. evet ayrıca o simli prenses kokularından da bileklerime sıktım geçen gün. ne yapayım içimde prensesler yatıyorsa yani.
ayrıca disney uk nin youtube kanalında 924 milyon izlenmeye ulaşmış demi lovato versiyonu da 503 milyon kez tıklanmıştır. ciddi rakamlar yani. let it go let it go diyerekten burnumdan sümüklerim fışkırana kadar söyleyeceğim bir süre
ya sınırım ben animasyon filmleri aşırı seviyorum ve en en çok duygulandığım ağladığım filmler bunlar oluyor. çünkü sonları hep güzel bitiyor. frozen de öyle oldu benim için şuan sabahlara kadar let it go dinleyip 'cold never bothered me anywaaay' diye bağırasım kendimi karlara atasım geliyor. kalbim nasıl bir sevgiyle dolduysa artık.
filmdeki en güzel şey sevginin soğukla aktarılması sanırım. hani hep içimizi ısıtan sevgi var ya evet o işte. olaf'ın aşk tanımı da çok mükemmeldi ayrıca 'some people are worth melting for'. o iki oscar ödülünü de çok hak ederek kazanmıştır kesinlikle. bir başka animasyonda görüşmek üzere.
mrs. doubtfire çıktı. robin williams'ın en eğlenceli filmlerinden birisidir. boşandığı eşinde kalan çocuklarını görebilmek için dadı kılığına girmesini anlatıyor. kara mizah türü komedi filmi.
45 dakika önce klibi yayınlanan şarkı. klip perfect illusiona devam niteliğinde çekilmiş. perfect illusionun sonunda çölde taşın toprağın içine yuvarlanan gaga ablamızı hayranları gelip çölden vip araçlarla kurtarıyorlar. ve sonrasında joanne şapkalarıyla dolu bir stüdyo. sonunda kocaman to be continued yazan telephone a bile devam klibi çekilmezken bu klip direkt olarak saniye saniye perfect illusion un devamı olmuş.
neyse bence bu sefer lady gaga çok iyi gidiyor. bu albümle zirveyi görebilir belki de bilemeyiz. ama bize 7-8 dakikalık tek bir kliple iki üç şarkıyı birleştirip artpop sayfasını kapatmasındansa bol bol şarkılara klip çeksin. mesela john wayne'e a-yo ya kesinlikle klipler gelmeli*
marcel proust'un eserlerinden toplanmis aforizmalardan olusan kitaptir. madde madde sozlerden olusmasina ragmen cok hosuma gitti. biraz kinayeli olabilir ama birisine almak istiyorum*
o kadar güzel yağdı ki bir anda inanamadık. kadıköyde sıcacık bir kafede cam kenarında otururken bir anda kocaman kar taneleri düşünce her zaman kar yağarken hissettiğim çocuksu mutluluk geldi yine. havalara zıplamalar falan* güneyli olunca istersen 10 yıl karlı hava gör yine de heyecanlanıyorsun. sonra da rıhtıma koştuk. unutmayacağım güzel bir an olarak hafızama kazındı bu seneki kar yağışı.
dün gece hoş şeyler yaşamadığımız mekan. istiklal caddesinin sonunda tünel meydanında bulunuyor. eskiciler içinde diğerlerinden daha hoş ve güzeldi.
ancak dün geceki homofobik tutumlarından biraz bahsetmek isterim. kızlarla dans etsen suç tutar yaka paça dışarı atarlar. ki gözümün önünde oldu bu daha önce. erkek arkadaşınla dans edersin gelir laf söylerler. belime kadar gelen boyuyla gelip 'masanız nerede sizin ? bu yaptıgınız uygun değil ! masanız neredeyse oraya gidin!'
kafalarımız çok fenaydı ki iyiki bir olay ya da kavga cıkmadı. ancak bütün eskici mekanlarına karşı kişisel boykotumu başlatmış bulunmaktayım
şuan istanbul'da olduğu söylenen saldırı. çok büyük bir troll hareket ama hani öyle bir kafaya girmişiz ki herkes isteyecek böyle bişeyler olsa. keşke de olsa. twitterda '#ufoattacktoturkey' hashtagi ilk sırada. fake videolar koşuşturan insanlar falan. mersin'de şuan hava baya açık. ilerdeki ışığın baz istasyonundan olduğunu bildiğim halde keşke ufo olsa diyorum içimden.
kaan belki de tolga'nın artık kendinden daha emin daha kendine güvenen şekilde hareket etmesini istiyor olabilir. belki birazcık da çıkılan motivasyon tatillerini yemeklerini de kıskanıyordur. ancak tolga'ya hele ki bir ay içinde önemli bir pozisyon değişikliği olacakken bu baskıyı yapması yanlış olur. çünkü insanlarla yaşanan dostluk ilişkisi başkadır, iş arkadaşlığı başkadır. onun bu durumunu kullanıp önünr taş koyabilirler ya da terfi almasına vs birçok şeye engel oluşturabilir bu durum. bunu bilerek hala baskı yapması efkarlı efkarlı sigara yakıp onu beklemesi yanlış bir hareket. ayrıca iş ortamında kimse cinsel yönelimini ya da heteroseksüel oldugunu vs açıklamazken tolga'nın da böyle bir şey yapmasına gerek yoktur.
burnumdaki ile gayet mutlu olduğumuz aksesuar takı. burunun daha çok acıyacağını düşünsem de helixle başım çok dertteydi. çünkü sürekli üstüne yattığınızdan kulak bölgesindeki kıkırdak piercingleri biraz zor iyileşiyor. burnum asla sorun çıkarmadı. bu aralar kulağımdakini industrial piercinge mi dönürsem falan diyorum da emin değilim.
sonuçta cidden insan bir başladı mı asla durduramıyor. yüzümü gözümü bitirirsem bir gün başka yerlerime geçebilirim. zira şunlar da fena. adama bakmaktan piercingleri görmediniz değil mi? içiniz fesat ben napayım*
15 temmuz günü yaşadığımız olayın benzeri olma ihtimali yüksek patlama. zira dark'ın da dediği gibi hashtag 1. sırada olsa da bir görüntü veya bir video yok. 15 temmız gecesi sabaha kadar uçakların sonic patlamaları yüzünden camlarımız hatta duvarlarımız gümbür gümbür titremişti. ama asla bir alev duman yoktu. ama sesi ve hissedilmesi aynen sanki yanı başınıza bomba düşmüş hissi yaratan patlamalardır. umarım ciddi bir şeyler yoktur.
oyleyiz tabiki. su aralar doğan seksi erkeklerdir. artık gezegenler nasıl sıralanıyor da evrenden nasıl bir enerji geliyorsa üstümüze bilemeyeceğim. bir kere yay erkeğinin s*kinde olmaz başka burçlar ki laf atsın bide. bilmiyorum seksi miyiz değil miyiz ama bence her daim kendimize güvenimiz var.
en belirgin özellikler özgür ruhlu oluşumuz ve bunun getirisi olan gezme görme merakı. maymun iştahlı oluşumuz da tez canlı ve meraklı olmaktan. haa bide seksiymişiz öyle diyorlar*
bazı şeylerin özel ve güzel olduğuna inanmıştım. her şeyin düzelebileceğine inancım tamken, elimden gelen her şeyi yapmama rağmen olmadı. o kadar kırgınım ki. hayatımda hep yalnız olduğumu düşünmüştüm, uzun bir süre karşı çıktım, direndim ama zamanla o kadar bağlanmışım ki bu düşünceye, kötü günlerimi yalnız geçireceğimi hiç düşünmüyordum. artık çabalayamıyorum bile. kendimi böyle savunmasız bıraktığım için o kadar kızgınım ki.
ben artık bir köşede gizli gizli gözyaşı döküp mutsuz olmak istemiyorum sözlük.
yalnız isek kendimiz seçmişizdir. yalnız olmamız ve kendi yolumuzu yürümemiz, yolun sonunda da kendimizi tamamlamamız gerektiği için yalnızız. su akar yolunu bulur. tek başına tamamlanamayan diğer yarısını tamamlayacak olanları bulur.
vücut tarafından yoğun strese karşı verilen bir savaş olan bu sendrom, kalp krizine benzer bulgulara sahiptir. 1990 yılında japon hiraru sato tarafından keşfedilmiştir. tıptaki diğer adı (bkz:apikal balon sendromu) dur.
kişinin sürekli olarak kendini bitkin ve mutsuz hissetmesi, dinlenmekle bile kendini iyi hissedememesi gibi sorunlarla ortaya çıkan bir durumdur. (bkz: bağışıklık sistemi) önemlidir.
sözlükteki naftalin beyinli yazarlarımızın artık yazmamaları gerekiyor. sözlüğün eski zamanların beri yazan bu yapışkan insanlar bir sülük gibi sözlüğün kanını emiyor. yeni olan her yazara düşmanlık besleyip sözlükte gergin bir hava yaratıyorlar.
lütfen bi salın artık. gençlerin önünü açın. sizin vaktiniz geçti.
akıllara özlem tekin ablamızın "aşk her şeyi affeder mi?" şarkısını getiren başlık olmuştur. aldatmanın altında yatan sebepler de gözden geçirilmeli misal bağlanmaktan kaçmak gibi skdkdh. neyse şarkı sözümüzü iliştirelim.
çok üzgünüm istemeden
seni dün gece aldattım
kim olduğu mühim değil
sana bağlanmaktan kaçtım
çok üzgünüm istemeden
bir bakışa aldandım
inan bana bütün sabah
pişmanlıktan ağladım
aşk herşeyi affeder mi
dersin zamanla geçer mi
güzel günlerin hatrına
aşk herseyi affeder mi.
ilk olarak boşluk bırakmadan, gözü yoran uzun destanlar yazarsanız kimsenin okuyası gelmez zaten. bunun kitap okumakla alakası yok bence.
herkesin kitap okuma şekli farklı olabilir. evet bir kitabı eline alıp sayfaları çevirerek okuması hoş bir duygu ancak artık teknolojinin pik yaptıgı bir çağdayız. kindle veya tablet gibi cihazlarda milyonlarca e-booka ulaşılabiliyor.
son zamanlarda çıkan "dostoyevski okumayan insanla konuşmak" yok "hegel'i bilmeyen insanla sevgili olmak" gibi türeyen başlıklardan gına geldi. belki o adam senin hakkında bir kelime edemeyeceğin bir konu üzerinde master yapacak kadar bilgili. belki her gün atom fiziğiyle ilgili makaleler okuyor.
kendi standartlarına uymayan insanlara "cahil" demek de yeni moda oldu sanırım. genelleme yapıp insanları bu genelleme havuzunda yargılamadan önce çok kitap okuyarak geliştirdiğiniz beyninizi kullanıp bir düşünün bence.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
herkes hayal kurar, kurduğu hayallerde yaşar ama bazılarımız bunun ayarını fazla kaçırıyoruz. "her şey güzel olacak, mutlu olacağız" falan diye kendimizi kandırıyoruz.
kirlenmiş insanların, duygusuz ve kalpsiz silüetlerinden kaçıp kendi kabuklarımıza sıkışıyoruz. kabuğun içinde işliyoruz kendimizi ilmek ilmek. bir gün o kabuğu kırıp, kanatlarımızı açıp özgürlüğe ve mutluluğa uçacağımıza inanıyoruz. ama bilmiyoruz ki o kabuk çok kalın, kırılması çok zor.
bugün de güzel hayaller kurduk. kendimize sözler verdik "onlar gibi olmayacağız!" diye. gerçek olur olmaz bilemeyiz ama ümidimizi kaybetmeyelim yeter.
yeni tanışılan entelektüel kişi ile popüler kültür üzerine başlayan hararetli bir konuşma esnasında üzerine tartışılabilecek bir konudur. sonuçta bu dünyada oscillation hareketini yapan tek şey foucault sarkacı değildir. başka pendulumlar da vardır.
anoreksik vücudu ve küçük memeleri ile 2013 yılına damga vuran miley cyrus 24 saatte 19 milyon izlenme ile göğüslediği youtube rekorunu sonrasında 19.6 milyonla nicki minaj anaconda'ya kaptırmıştır. çıplak bir şekilde sallandığı yıkım topu şarkısını şimdilerde tekrar barıştığı eski nişanlısı chris hemsworth için yazmıştı.
sohbet iki tarafında inşaat alanında balyozları yalaması ile son bulur.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
bomboş kıro bir adam. bir içerik de üretebildiği yok. iki gözü renkli diye ergenleri düşürüyor işte. "yeteneksizlik is the new trend" akımının öncüsü olabilir bu şahıs o derece boş.
yalnız yaşayan herhangi bir insanla bir gayin hiçbir farkı yoktur. o yüzden yalnız yaşayan gay başlığını protesto ederek buraya yazıyorum.
şuan ki şartlarımla yapamadığım ama bir gün yapacağıma inandığım eylem. kendi başına yaşamak. sadece sana ait bir yer. çok güzel olsa gerek. yalnızlık çoğu zaman sevdiğim bir şey değil ama bir evi paylaşması da çoğu zaman zor.
kendi evimin içinde kendi mutluluklarımı yaratacağım günler umarım bir an önce gelir. şuraya yalnız yaşamakla ilgili şu güzel illüstrasyonları bırakıyorum
allah kimseyi aç gezerken, evine et süt alamazken suriyelileri savunacak kadar rezil bir konuma düşürmesin. yazık.
edit: hiç bir zaman giremeyeceğimiz ab'ye yaranmak için suriyelileri kendi ülkemizde tutmak da ayrı bir rezillik. "omo poroyo ab veroyo" amk babasının hayrına vermiyor heralde. suriyelilerin pislikleri kendilerine bulaşmasın diye veriyor.
edit 2: bazı yazarlarımızın (bkz: pollyannacılık) oynamayı çok sevdiğini gösteren başlık.
allahım nolur en çok artılanan entrymin "reynmen" ait olmasını istemiyorum. lütfen artılarınızı geri alın arkadaşlar. rezillik yani daha güzel girdilerim var. yapmayın bunu bana nolursunuz*