her şeyi izledim. son olarak yorumum şu; bu olayın bu kadar uzatılmasının sebebi olayların çözülememesi değil. herkes her şeyi en baştan beri biliyormuş zaten. herkes yalan söylüyor. gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar hem de. olayın bu kadar uzatılmasının sebebi cesetleri bulabilmekti. zaten programın başından beri herkes ceza alacaktı zaten. ayrıca bir insan ne kadar kansız olur anne, abi, kardeş bütün versiyonları gördük.
hepsinin akli dengesi gayet yerinde. hepsi kendilerini cahilliğe vererek bir şeylerden sıyrılmaya çalışıyor. ama en korkuncu da o küçük çocuklara yapılanlar. o ailedeki herkes en ağır cezayı almalı ibretlik olarak. ailedeki aklı başındaki tek insan 83 yaşındaki mehmet şipşak.
müge anlı'yı ilk defa bu kadar çok izledim. kadında ne sabır var allahım. kadın işini mükemmel yapıyor. sabır taşı resmen. ama en sonunda hepsini azarlamaya başladı ve saldı artık.
25 yıllık yalan, korku, cinayet, vahşet, entrika, cinsel istismar, bilimum hurafe ihtiyacımızı karşıladık. türkiye'nin cehaletin pençesinde nasıl kıvrandığını ve ne kadar sapıklıklar içinde olduğunu bir kez daha gördük. öldüklerinde toprak bile kabul etmeyecek insanlar var bu ülkede. yazık halimize.
2018'in en başarılı filmlerinden. zaten golden globe'da gördük. her zaman söylerim ses en güzel korku unsurudur. sessizlik daha iyisi.
neden ortaya çıktığı bilinmeyen ve ses çıkaran her şeye saldıran yaratıkların olduğu post apokaliptik bir dünyada geçen filmde insanlar hayatını tamamen sessizlik içinde yaşıyorlar. çıkan en ufak bir ses bile ölüm demek.
filmden tek isteğim yaratıkları görmemek olabilirdi. ama olsun. devam filminde ne anlatacaklar bilmiyorum. çünkü böyle filmlerin tek filmle sınırlı kalırsa efsaneler içine gireceğini düşünüyorum.
ya sınavlarım olmasa çayımı demleyip, portakalımı cekirdeğimi alıp, battaniye altında saatlerce izleyeceğim olay ve olaylar silsilesi. hala devam ediyor mu anlamadım ama içine çekilmemek için kendimi çok zor tutuyorum.
korku değil gerilim filmidir. filmin tek sorunu netflix yapımı olması. açıkçası netflixin eskisi kadar iyi olduğunu düşünmüyorum. film gereksiz bir şekilde uzun ayrıca. kaos ve apocalypse filmlerinin hepsinde olduğu gibi ilk başlarda çok hızlı başlayıp sonlara doğru biraz sıkmaya başlıyor. ve film uzun olunca bu sıkılma kısmı da uzun sürüyor.
josh malerman'ın "kafes" isimli kitabından uyarlama bir film. bence böyle filmlerin devam filmleri çekilmemeli ama sonu biraz açık bırakılmış. son zamanlarda pek bir populer olan herhangi bir duyu organı eksikliğine dayanarak gerilim yaratma konusuda başarılı olmuşlar.
sandra bullock'u o yaşta hamile bir kadın rolünde görmek şaşırtsa da ben rolün altından güzel kalktığını düşünüyorum. özellikle teknedeki seçim sahnesi bile yeter. tekrar tekrar açıp izledim. çok güzel oynamış. zaten filmde aşırı mimik ya da ifade gerektiren bir durum yok. genelde çalı çırpı içinde koşuyorlar. o yüzden sandra bullocku bu rolde sevdim.
herkesin a quiet place karşılaştırmasını saçma buluyorum. a quiet place bu filmle karşılaştırılamayacak kadar başarılı. çünkü ses görüntüden daha korkutucu bir şeydir. bütün film boyunca sessizliğin içinde hangi anda nereden bir ses patlayacak diye beklemek elbette insanları daha cok germiştir.
ayrıca bird box'ta insanları etkisi altına alan şey tasvir edilmemiş. bizim hayal gücümüze bırakılmış o yüzden bu çok hoşuma gitti. quiet placede de yaratıkları görmek istemezdim açıkçası. insan bilmediği seyden daha cok korkar sonucta.
filmler de insanlar gibidir. toplumun onlara biçtiği değer, onları iyi ve kötü film yapmaz. ancak onu izleyince içini görünce anlarsınız. herkesin beğenmediği bir filmde sizi çok derinden etkileyecek bir şeyler çıkabilir. bunları kaçırır bu insanlar.
çok teknik altyapılı filmler dışında diğer filmlerin çoğunu konusuna göre seçip izlerim. ve puana bakarak film izleyen insanlarla da hep sorun yaşamışızdır. imdb dediğin de bir site sonuçta.
hayat çok garip. bir gün önce kahrolup yerlerde sürünürken, öbür gün seni dünyanın en mutlu insanı da yapabilir. dünyanın en mutlu insanıyken bir anda her şeyi başına da yıkabilir.
sağlık diliyorum her şeyden önce. sağlıklı bir beden değil sadece mental olarak da sağlıklı olmalı insan. kafan iyi olmazsa vücuduna da yansıyor. bu olduktan sonra her şey çözülür diye düşünüyorum.
bir de uzun zamanlı beklentiler içine girip hayal kurmaktan ziyade anı yaşamayı öğrenmek isteyeceğim en güzel şey olur 2019'dan. çünkü planlar yapmaktan, para biriktirmekten, daha güzel günler için hayal kurmaktan bugünü anı yaşayamıyoruz.
heba ettiğimiz bugünümüz de daha önce hayallerini kurduğumuz bir gündü. o yüzden bu döngüye girmenin hiç bir anlamı yok.
bazı şeylerin özel ve güzel olduğuna inanmıştım. her şeyin düzelebileceğine inancım tamken, elimden gelen her şeyi yapmama rağmen olmadı. o kadar kırgınım ki. hayatımda hep yalnız olduğumu düşünmüştüm, uzun bir süre karşı çıktım, direndim ama zamanla o kadar bağlanmışım ki bu düşünceye, kötü günlerimi yalnız geçireceğimi hiç düşünmüyordum. artık çabalayamıyorum bile. kendimi böyle savunmasız bıraktığım için o kadar kızgınım ki.
ben artık bir köşede gizli gizli gözyaşı döküp mutsuz olmak istemiyorum sözlük.
yalnız isek kendimiz seçmişizdir. yalnız olmamız ve kendi yolumuzu yürümemiz, yolun sonunda da kendimizi tamamlamamız gerektiği için yalnızız. su akar yolunu bulur. tek başına tamamlanamayan diğer yarısını tamamlayacak olanları bulur.
vücut tarafından yoğun strese karşı verilen bir savaş olan bu sendrom, kalp krizine benzer bulgulara sahiptir. 1990 yılında japon hiraru sato tarafından keşfedilmiştir. tıptaki diğer adı (bkz:apikal balon sendromu) dur.
kişinin sürekli olarak kendini bitkin ve mutsuz hissetmesi, dinlenmekle bile kendini iyi hissedememesi gibi sorunlarla ortaya çıkan bir durumdur. (bkz: bağışıklık sistemi) önemlidir.
sözlükteki naftalin beyinli yazarlarımızın artık yazmamaları gerekiyor. sözlüğün eski zamanların beri yazan bu yapışkan insanlar bir sülük gibi sözlüğün kanını emiyor. yeni olan her yazara düşmanlık besleyip sözlükte gergin bir hava yaratıyorlar.
lütfen bi salın artık. gençlerin önünü açın. sizin vaktiniz geçti.
akıllara özlem tekin ablamızın "aşk her şeyi affeder mi?" şarkısını getiren başlık olmuştur. aldatmanın altında yatan sebepler de gözden geçirilmeli misal bağlanmaktan kaçmak gibi skdkdh. neyse şarkı sözümüzü iliştirelim.
çok üzgünüm istemeden
seni dün gece aldattım
kim olduğu mühim değil
sana bağlanmaktan kaçtım
çok üzgünüm istemeden
bir bakışa aldandım
inan bana bütün sabah
pişmanlıktan ağladım
aşk herşeyi affeder mi
dersin zamanla geçer mi
güzel günlerin hatrına
aşk herseyi affeder mi.
ilk olarak boşluk bırakmadan, gözü yoran uzun destanlar yazarsanız kimsenin okuyası gelmez zaten. bunun kitap okumakla alakası yok bence.
herkesin kitap okuma şekli farklı olabilir. evet bir kitabı eline alıp sayfaları çevirerek okuması hoş bir duygu ancak artık teknolojinin pik yaptıgı bir çağdayız. kindle veya tablet gibi cihazlarda milyonlarca e-booka ulaşılabiliyor.
son zamanlarda çıkan "dostoyevski okumayan insanla konuşmak" yok "hegel'i bilmeyen insanla sevgili olmak" gibi türeyen başlıklardan gına geldi. belki o adam senin hakkında bir kelime edemeyeceğin bir konu üzerinde master yapacak kadar bilgili. belki her gün atom fiziğiyle ilgili makaleler okuyor.
kendi standartlarına uymayan insanlara "cahil" demek de yeni moda oldu sanırım. genelleme yapıp insanları bu genelleme havuzunda yargılamadan önce çok kitap okuyarak geliştirdiğiniz beyninizi kullanıp bir düşünün bence.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
gecenin olayı kesinlikle madonna'nın sahne alması vs değildi. izlanda'lı anti-kapitalist, distopik-tekno, bdsm grubu hatari'nin televote oylarını aldıktan sonra filistin atkıları açmalarıydı. ekrandan o kadar hızlı gitti ki görüntüleri ne olduğunu şaşırdık. kesinlikle gecenin önüne geçen bir olaydı.
onun dışında yarışmaya gelirsek italya'ya baya üzüldüm. ama işte anadilde katılan şarkılarda hep böyle oluyor. ki italyanca olmasına rağmen akılda kalan bir nakaratı ve alkışlı ritmi vardı. mahmood kalp kalp
gelelim isviçre'ye. aslında birincilik beklemedim ama çok keyifliydi şarkı. bence hak ettiği sırayı kazandı. ne fazlası ne azı. ayrıca luca hanni oldukça sempatik ve tatlı bir adamdı.
bir diğer güzel adam da azerbaycan'ı temsil eden chingiz. şarkı kesinlikle çok iyiydi. ayrıca robotik kollarla yapılan showa bayıldım. şarkısı da sesi de çok güzeldi. dinlerken seneye azerbaycan'da mı yoksa demedim değil. ama yine hak ettiği puanı alamayan bir şarkı oldu.
bana göre en en güzel şarkıya sahip olan ülke kıbrıs'tı. geçen sene eleni foureira ile 2. olan kıbrıs bu sene çok benzer bir şarkıyla katılmıştı. geçen sene de favorim kıbrıs'tı bu sene de öyle oldu. aslında tam kıbrıs da denemez çünkü hepsi yunan şarkıcı ama yine de en başarılı şarkılar hep onlardan çıkıyor. bu şarkı sanki şey gibydi kanka ödevini alabilir miyim? al ama biraz değiştir belli olmasın
genel olarak organizasyon çok başarılıydı. çok güzel ev sahipliği yaptılar bence. şarkılardan önce şarkıcıların da dahil olduğu küçük tanıtım videoları çok güzeldi. şarkılardan çok "acaba ne çıkacak sırada?" diye merakla onları bekledim. birinci olan hollanda'nın şarkısına vasat diyebiliriz. ama belki dinledikçe güzelleşir bilemiyorum.
yazmaya değer görmediğim ama yine de beğendiğim ülkeler ise; malta, rusya, estonya, belarus,fransa, ispanya.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
bomboş kıro bir adam. bir içerik de üretebildiği yok. iki gözü renkli diye ergenleri düşürüyor işte. "yeteneksizlik is the new trend" akımının öncüsü olabilir bu şahıs o derece boş.
yalnız yaşayan herhangi bir insanla bir gayin hiçbir farkı yoktur. o yüzden yalnız yaşayan gay başlığını protesto ederek buraya yazıyorum.
şuan ki şartlarımla yapamadığım ama bir gün yapacağıma inandığım eylem. kendi başına yaşamak. sadece sana ait bir yer. çok güzel olsa gerek. yalnızlık çoğu zaman sevdiğim bir şey değil ama bir evi paylaşması da çoğu zaman zor.
kendi evimin içinde kendi mutluluklarımı yaratacağım günler umarım bir an önce gelir. şuraya yalnız yaşamakla ilgili şu güzel illüstrasyonları bırakıyorum
allah kimseyi aç gezerken, evine et süt alamazken suriyelileri savunacak kadar rezil bir konuma düşürmesin. yazık.
edit: hiç bir zaman giremeyeceğimiz ab'ye yaranmak için suriyelileri kendi ülkemizde tutmak da ayrı bir rezillik. "omo poroyo ab veroyo" amk babasının hayrına vermiyor heralde. suriyelilerin pislikleri kendilerine bulaşmasın diye veriyor.
edit 2: bazı yazarlarımızın (bkz: pollyannacılık) oynamayı çok sevdiğini gösteren başlık.