ciwan

Durum: 3218 - 0 - 0 - 0 - 06.01.2025 17:09

Puan: 64980 - Sözlük Kevaşesi

15 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

REWEND
  • /
  • 161

ayı sözlük

14 sene önce kayıt olmuşum :(
bu sözlük sayesinde inanılmaz güzel insanlar tanıdım hala arkadaşlığımı sürdürdüğüm insanlar bile var.

ayı sözlük yazarlarının yaşları

41 oluyorum allah affetsin

ayı sözlük

vay be 10 sene önce üye olmuşum.eski girilerime bakıp duygulandım az önce.insan gençken ne kadar ateşli ve hadsiz:)
şaka bir yana insanın değişmesini kelime kelime okuması çok güzel.o yıllar deli gibi savunduğum şeylere şimdi küfür ediyorum.
bir günlük gibi kullanmışım.herşeye rağman iyi ki varmış iyi ki var.

ayı sözlük

artık yavaştan kurucusu tarafından sonu getirilen sözlük. içerik üreten, katkı sağlayan,bilgi veren,yol gösteren insanları birer birer göndermek hangi akla hizmet acaba?
uçurulan yazarlar hakaret etmeyecek kadar kendini bilen insanlar.ufak eleştiriye dahi tahammülsüzlük gösterip yılların emeğini silmek bu kadar kolay olmamalı. uçurulan ve giden yazarların tüm yazdimlari da gidiyor,sanki hiç var olmamışlar gibi.siz bayım insanlarin anılarını ve emeklerini bir kalemde siliyorsunuz.bu yaptığınız en başta emeğe saygısızlık.hepimiz bazen haddimizi asariz ve bize yakışmayan şeyler yaparız çünkü insanız.ama bugün uçurulan üç yazarda ne küfür etti nede hakarette bulundular.entirileride silindiği için kimse ne olup bittiğini anlamıyor.kendilerini dahi anlayamadan gönderildiler.
dediğim gibi yazık oldu onca emeğe ve geçen seneye.burasi artık eskisi gibi olmayacak.kimse kısıtlandığı bir yerde yazmaz ve yazmamalidir.

emeğine hakaret edilen emekçinin yanındayım. uçurulanlara haksızlık yapılmıştır bu da böyle biline.
son söz:
ferman padişahınsa dağlar bizimdir!!!!

bankacibear

uçurulan yazar.oysa yazdığın da hiç bir kötü şey yoktu.yillaridir burada olan ve yazan bu insana da ayıp edildi.

aigai

yıllardır bu sözlüğe emek vermiş birisiydi. yapılan ayıptır, günahtır, yazıktır.

nehiryeli

bunun gibi dolu adamlar bu kadar kolay harcanamaz.yapilan büyük ayıp.
aranılan özgürlük buralarda yok galiba.

nehiryeli ni uçurdular mı ? kesin bilgi verin kızlar

ispanakliborek

kendini çingene hisseden bir kürt olarak çok acıdığım yazar.oysa ki tüm insanlar kokar.kokmanın ırk ile değil kişisel temizliğe verilen önemle olduğunu bu yaşta bilmiyorsa zeka yaşı düşük birisi demek ki.özür dilemesi bile ırkçı arkadaşın.kendisi beyaz ve malum ırkların bir üyesi olmamasına rağmen beyninde ki lağımdan dolayı ağzı kokuyor.
allah akıl fikir ve zihin versin.

edit:
dergiye yazdığı ayrımcılık yazısı da koca bir ironi!!

toplu taşımada dikkat çeken yoğun pis göt ya da am kokusu

sadece toplu taşıma değil insanların toplandığı her yerde var bu kokudan.cami ve mescitler de buna dahil.geçen ay bir mescide girdim girşimle çıkışım bir oldu.bu kadar yoğun ayak ve ter kokusunu en son asker de görmüştüm.
günde beş kere yıkanan o ayak nasıl kokuyor ? ibadet için gerekli temizlik şartlarını bu müminler niye düşünmüyor ?
ben senin iğrenç ayak kokunu çekmek zorundamıyım pislik!!

it's always sunny in philadelphia

absürt ve değer yargılarını yıkan bie amerikan dizisi.tüm sit-com klişelerinden arındırılmış bir seri.ayrıca seks ve argo kullanımı gayet yerinde.milli,dini,ırk,cinsel kimliklere öyle bir saldırıyor ki insan kendini kendinden tiksinirken buluyor.12.sezonun ilk bölümnde siyahlarla resmen dalga geçerken diğer yandan hayatlarının ne kadar zor olduğunu ve polis şiddetini gözler önüne seriyor.

kötü çocuk

fragmanına bakınca bok gibi bir ergen filmi olduğu aşikar.o kızın oyunculuğu bile yok bırak rol kesmeyi.ayrıca replikler ikinci sınıf türkçe dublaj filminden araklama gibi.
recep ivedik izleyen ebeveynlerin çocukları buna bayılır kesin.
kısacası ucuz ve çöp.

kocasını aldatıp eşcinseller ahlaksız diyen kadın

dün iş yerinde şahit olduğum kadındır.yakışıklı doktorla arabada ne bok yediğini gördüm ben bu iki yüzlü kadının.eşcinsellerin ahlaksız olduğunu ve çocuklarının ahlakını bozduklarını hiç yüzü kızarmadan söyledi.eşcinsellerin ahlaksız olmadıklarını söylesemde bu kenar mahalle dilberi,fakir kahbenin anlayacağı yoktu.
iki yüzlü toplumun iki yüzlü ahlakcısı.''sen önce kocanı boynozlamayı bırak düşük yosma''diyesim geldi ama lanet olsun diyemedim.dünden beri dert oldu içime vallahi.

iran

gidip görmeyi istediğim egzotik ve bizden ülke.inşallah bu sene giderim.tarihi ve doğası ile ölmeden önce gidilmesi gereken yerlerden.ayrıca nüfusunun çoğunu türk ve kürtler oluşturur.fars'lar nüfus bakımından iki etnik grupdan sayıca azdır.

hrant dink

ölüm haberini ermenistan sınırında öğrenmiştim.aradan dokuz yıl geçmiş.acın hala taze.senden sonra sayısız ölüm oldu bu topraklarda.binlerce yıldır kan içen toprak hala doymadı.
bu dünyanın adaleti suçlunu cezalandırmayacak.kalsın senin davan mahşere kalsın.toprağın bol olsun yetim hemşerim.

no çi halo

bugünlerin türküsü.memleket yanıyor,ağaçlar yanıyor,bombalar yağıyor.

waze gule no çi halo ? *

cevdet bağca söylesin:

7 ocak sürmene orman yangını

lafa gelse vatan için can veren millliyetçi trabzon halkımız para için atalarının kanıyla sulanmış toprakları ormanları arabın yeşil parasına satıyor.
sizin vatanseverliğiniz milliyetçiliğiniz bu kadar işte.
ne yapıp ne edip memleketinizi yakıp paraya çaviriyorsunuz.helali hoş olsun wallahi böyle oyunculuğu hiç bir tiyatrocu bu kadar güzel canlandıramaz.

monster

bir ruelle şarkısı.sözleri biraz sapıkça olsa da melodisine bayılıyorum.bunu söylerken elinde kanlı bir balta tutan siyah etekli gotik bir kıza dönüşüyorum.

şehitlerimizi 1'e 10 katlıyoruz

uzman erbaş maaşı şu anda 2600 tl.bu rakam için ölen insanların günahı elbet sizden sorulur.tıpkı yemen harbi gibi yaban eller de bilmediği topraklarda birilerinin kişisel hırsı için göçüp gidiyor bu insanlar.
bahis oynuyor,kar-zarar hesabı yapıyor patron gibi.bir canın kıymeti on canla mı ödenecek ?

diyanet'in cemaat ve tarikat görüşmeleri

şeyhülislam'ın ayağınızı denk alın birisi fetva verecekse o benimdir demek istediği karardır.islam dinini şirk dinine çeviren meczupları legalleştirme çabalarıdır.
kendileri milyon dolarlık evlerde oturup cipe binen şıhlar fakirleri cehennemle korkutup sabrı öğütleyip cennetle müjdelerler.tarikat dediğin sadece para için kurulmuş kurumlardır.
devrim yasaları çiğneniyor ama kimsenin umrunda değil.devrim yasalarını boş versekte allahın yasaları çiğneniyor.yasin suresi 21. ayet de ''sizden hiç bir ücret istemeyenlere uyun.''denmiştir.oysa ki bunlar dünya malı ve mevki karşılığında allahın ayetlerini kullanıyorlar.fakir ve akılsız müslümanlar da peşlerinden gidip rızıklarını bunların uğruna harcıyor.ilk emri oku olan bir dinin mensupları okumayıp şarlatanlardan medet umuyor.devam et müslüman kardeş köle gibi efendilerine hizmet et.hem bu dünyan hem ahiretin bok gibi olsun.
  • /
  • 161

işsizlik

işsizlik olgusundan çok başka şeyler konuşmamız gerektiğine inanıyorum. sözlüğü okuyan var mı yok mu bilmiyorum ama kendi düşüncelerimi yazmayı seviyorum.
öncelikle ben z kuşağı dediğimiz 1996 - 2015 doğumlu olan tayfadanım. 2000-2005 aralığında doğdum diyebilirim. gerçek yaşımı gizlilik nedenlerinden dolayı vermek istemiyorum. ailede 3. nesilim ve ilk nesil anneannem ve dedemdi 0'dan başladılar.

annneannem yunanistan göçmeni, dedem ise anadolunun bir köyünden ıstanbul'a göçmüş ailesiz, köksüz bir adamdı. babannem de yine annesiz ve babasız kalmış, istanbula göçmüş bir kadın, dede ise yine genç yaşında iç anadolundan biryerlerden ıstanbul'a gelmiş bir adam. yani kısacası genel aile yapısının sosyoekonomik yapısı ve eğitim seviyeleri anlaşılabilir. anneannem tütünde çalışmış, dedem pazarcılık, limonculuk ve belediye kanalizasyon işinde çalışmış. annemler üç kardeş. annem tek lise mezunu olan kişi kardeşleri arasında. yani kısacası ailenin genel sosyoekonomik ve eğitim seviyesi anlaşılabilmiştir diye düşünüyorum. baba tarafında da benzerlikler söz konusu.

ilk okul dönemlerimde ve ortaokul dönemlerimde mesleklere, paraya hayata dair pek bir düşüncem yoktuç ot gibi okula gidip geliyordum. kendi çapımda başarılı bir öğrenci olsam dahi yeteneklerimi yoğun bir şekilde geliştirmek adına çeşitli pratikler yapmıyordum. ana hedefim yüksek notlar almaktı. aynı zamanda kendi çapımda resim çizerdim, kitap okurdum. annemin çeşitli yönlendirmeleri doğrultusunda iyi bir öğrenci olmak kafama kazınmıştı ve genel olarak bana emek veriliyordu. (yeterli, yetersiz, faydacı kısmını konuşmuyoruz ki birçok şeyin yetersiz kaldığını zaten biliyorum) ellinden geldiğince diyelim bu emek kısmına. lise mezunu bir kadından, kendi kendine bir şeyler yapmayı deneyimlemiş, orrtalama bir zeka seviyesi olan, ailesi tarafınan çok da desteklenmemiş bir kadın ne kadar yapabiliyorsa artık.

lise ilk iki yılım yine kafam kuma gömülü bir şekilde devam ettim ama onbirinci sınıfta alan seçme muhabbetleri başladığı noktada kafamı kumdan çıkarttım ve gerçeklikle yüzleşmeye başladım. hayatın başından beri bana anlatılan şey memur kafasında şuydu; iyi bir lise, iyi üniversite, staj, meslek sonrasında para, kariyer, seyehat aile filan falan. klasik hikaye bildiğiniz gibi. benim onbirinci sınıf dönemimde işlerin hiç de böyle olmadığını anladım. ülke ekonomisi boka sarıyordu, kimse yaptığı işten memnun değildi, üniversiteler saçmalamaya başlamıştı, işsizlik hat saffadaydı. dünya zaten sonbirkaç senede çok hızlı bir şekilde değişti. sanayi devrimi yaşandı bitti. şuanda başlıbaşına bambaşka bir devrimin içindeyiz. yapay zeka devrimi.

sanayi devrimi sonrası fabriaklar kuruldu, işlerde çalışıldı, üretimler yapıldı, birkaç parça varlık edinilindiyse edinilindi.(anneannem, annemlerin dönemi) ve şuanda dünyada birçok farklı sektörde tokluk var. her şey zaten çok sayıda üretildi, yapıldı, hatta şuanda dünyada herkese yetecek kadar giysi de olduğu söyleniyor ama hepsi ya depolarda ya da imha ediliyor çünkü marka değerleri bozulmaması lazım. kapitalizm 101.

yapay zekanın gelişi ile birlikte bazı meslek alanları daralmaya başladı, insanalar işssiz kalmaya başladı. ve gelecekte bu durum daha da artacak gibi duruyor. yetişkinlerin hayal ettikleri plan ellerinde mi patlamaya başladı, götümüzde mi patlamaya başladı bilmiyorum ama dünya genelinde iyi bir noktaya ilerlemediğimiz çok açık ve net.

fakirler, zenginler için çalışır durumda. her şey parayla ilgili ve ucuz olan her şeyde aslında ürünün bir parçası da sensin. ucuz ye hastalan, ilaç al iyi olmaya çalış, ilaca paran mı yetmiyor? kredi çek, ilaca öde stres yap çünkü kredi borcun var daha çok hastalan ve sistem içerisinde daha çok çalış ya da yerinde say. basic slaverity system. bunları tek gören kişi ben miyim diye düşünüyorum ama bu konularda hiç konuşmadığımızı farkediyorum.
kendimi bazen koca bir matrix içerisinde hissediyorum. apartmanlara kapatılmış, zamanında şehirlere daha konforlu bir yaşam için göç etmiş, bir şekilde gelmiş minik fareler. her şey para ile ilgili. "güzel" üniversiteler okumak istememizin sebebi akademik kaygılar, bilim üretmek, akademiye katkı sunmak vb değildi birçoğumuzun, özellikle sosyoekonomik dargelirli ailelerin çocukları bunları ana hedef olarak arzuyabildiklerini düşünmüyorum(arzulaynlar vardrı tabii ki ama istisna olduğuna inanıyorum) daha karnını doyuramazken, kitap alamazken, şuradan şuraya nasıl gidecğinin hesabını yaparken, üşürken, hastayken herhalde dünyaya bilim getireceğim, sanat getireceğim derdi ve motviasyonu ile kimse tutuşmadı. birçok kişinin ana motivasyonu ki doğal olarak daha iyi yaşam standartlarına sahip olmaktı. o okulların, işlerin, mesleklerin arzulanmasının sebebi de temel olarak bununla ilgili "daha iyi yaşam standartlarına sahip olmak enazından temel seviye" ki temelden kastıma hala birçok kişi ulaşabilmiş değil. karnımız doyuyor, kiramızı ödüyoruz, işe gidip geliyoruz çok şükür rabbime bir temel değildir. temel işsiz kalma korkusununun ortadan kalktığı noktada ve 3 yıl işssiz de kalsan hayatında ve standartlarına bir şey değişmeyeceği noktada başlar...

şehirlere hapsedildik, köyler boşaltıldı ve yoğun bir şekilde plansız bir şekilde kentlere göç yaşandı. herhangi bir mal varlığın yoksa sıçtın ki bazı insanlar görüyorum bu konuda sıfır noktasındalar. anadan, babadan kalacak bir şey de yok ortada.
çok sevdiğim bir alıntı var;
"baban seni memum yapabilmek için tarlarınını sattı, sense şimdi kirasını zarzor ödediğin odanda, dokuz beş hayatında kendi küçük toprak parçanı hayal ediyorsun"
koca bir trajedi! koskocaman bir trajedi içerisindeyiz. aklım almıyor, büyük bir trajedi bu.

iş alanları daralıyor, mal, mülk edinmek eskisinden çok daha zor ve asgari ücretle mal edinilebileceğini düşünmüyorum bile. bu artık bir hayal, koca bir hayal. hükümet hiçbir zaman yanınızda olmadı sefil halk. memurluk seksi bir şey değildi, hiçbir zaman da olmadı.
olayın bime, a101'e, burgerking, mcdonalds a girmek olmadığını, bilmem nerde baristalık, garsonluk olmadığını biliyorum. üniversite mezunu olmak bir işe yaramıyor. her şey tamamen seninle ilgili, çevrenle ilgili, ailenle ilgili, şansınla ilgili... iş sahibi olmak için bile paranın olması lazım. meslek sahibi olmak için bile paranın olması lazım. zenginler daha çok zenginleşiyor ve fakirler daha çok fakirleşiyor.

şehir hayatında, birikimsiz ve tek başına işssizlik çok berbat bir şey. deneyimlemedim ama hayal edebiliyorum. aile evinde olan işssizlik de bence oldukça zor. uzun süre sonra gelen değersizlik ve bir işe yaramıyormuşluk hissi heleki yaş ilerideyse oldukça sıkıcıdır eminim ki. e okul okuduk kendimize göre bir şeyler yaptık? her şey mi yetersiz düşüncesi can sıkıcı olabilir.
toprağı işlemeyi bilmiyoruz, kendimizi beslemeyi bilmiyoruz, ağaçları bilmiyoruz, hayvanları bilmiyoruz. o meta işimizi kaybediyorsak marketten yemek dahi alamıyoruz. bu normal mi ? kendimizi nasıl besleyeceğiz? ölmememiz lazım!! köylere dönüş ve yeni köylerin düşlenmesi gerektiğine inanıyorum. herkes yeni şehirler düşleyelim diyor. hayır kardeşim, yeni şehir filan düşlemek istemiyorum ama. şehir zaten yapısı gereği insan yaşamına uygun bir alan değil. başta zaten estetik yok edildi. kare kare, gri, toprak tonları apartmanlar, parksız yeşilsiz yerler. beyaz çirkin florasan ışıklar, alışveriş merkezleri. konfor bence bu değil.

ben bunları görüyorum, hissediyorum ve anlıyorum. köy yaşantısı çok kolay, muhteşem harikadır demiyorum ama iyi planlanırsa keyifli olabilir diyorum. hiçbir şey bilmeyişimin eksikliğini de yaşıyorum. hayvana dair bir şey bilmem, ağaca dair bir şey bilmem, ota dair bir şey bilmem. doğada birçok farklı ot var yenilebilir, pişirilebilen. hiçbirini bilmiyoruz mesela. elime kazma kürek almamışımdır mesela, ev yapmayı bilmiyorum mesela. teknik beceri isteten şeyleri bilmek şart. bence bir erkek olarak bunlar çok büyük eksiklikler. atalarımız ev yapıyormuş, avlanıyormuş, ateş yakıyor, pişiriyor, inşa ediyormuş aile kuruyorlarmış ya . ki biz daha kendi evimizi inşa etmekten, kendi yemeğimizi yetiştirmekten aciz yaratıklarız. laptop başına geçmiş kambur bir şekilde entry giriyorum mesela.

insanlık çok yoğun bir şekilde asimile edilmiş durumda ve kölelik sisteminin içine çekilmiş durumda. çıkış yolu arıyorum? neler yapabileceğimi düşünüyorum, ortalama insan ömrü 90 yıl.
ilk 20 çocukluk vb, biraz büyümek
20-30 bir şeyler i oluşturmayı deneyimleme hali. şansliysanız 24 gibi bir şeyler yapmaya başlamışlık.
30-40 neler oluyor lan, ben napıyorum, naptım napıcam hali
40-50 biraz daha olgunluk, geçmişin meyvelerini yeme ya dahesaplaşma
50-60 biraz daha sakinlik huzur arayışı, amelelik için uygun yaşlar değil.
60-70 dinlence, eğlence hayat geçti bitti
70-80 çeşitli yaşlılık halleri, wise bir adamsanız wise manlik yaparsınız yoksa kimse sizi siklemez
80-90 dedelik!
90-100 daha ne yapasın yaşadın yaşayacağını!

tabii bu anlattıklarım kişiden kişiye de çok değişkenlik gösteriyor. aile faktörü çok önemli, çocukluğu ve gençliği nasıl deneyimlediğimiz, miraslar ve mal varlıkları, arkamızda birileri var mı yok mu, yaşanılan ülke ki avrupa ülkeleri belirli bir finanssal stabilite sağlasa dahi geçmiş yıllarda orada da zengin olamazsınız. devlet kontrolü daha çok üzerinizdedir, iş kurmak, fabrika kurmak vıdı vıdı çok da kolay değil.

olay her ne kadar işssizlik olsa dahi, zaten yapılmaya çalışılan şey bu insan denilen canlıyı sistemin içerisinde tutmak, sistemin içerisinde iyi bir fare değilse de ölmesini sağlamak, değersiz hissettirmek, hasta etmek, her türlü dış uyarıcı ile kolay bir şekilde buluşturmak ve daha çok hasta etmek, derin hipnozda ve uykuda kalmasını sağlamak. kısacası kendinizi suçlamayın ve elinizden gelenin en iyisini yapın. sistemi değiştiremiyorsanız dahi, sistem sevicilik yapmayın ve o sikindirik işlerinizi birer başarı ile gibi göstermeyi bırakın. kimseyi yargılamayın. bu süreçleri atlatmış olduğunuz noktada da ki atlatırsanız bir yaralı parmağa işememezlik yapmayın. olay tamamen mental.

aileye açılmak

boşvermişlik psikolosine batık olduğum zamanlarda yapmayı düşünmüşlüğüm olan eylem. ama iyi ki yapmamışım. tavsiyem de yapmamınız yönünde. hatta sadece aile değil, hiç kimseye açılmayın. hiç kimseye güvenmeyin. açılınca belki kabulenirler, beni ben olduğum için severler falan filan... bu noktada da şunu söyleyebilirim: ne ailenizden, ne hiç kimseden, ne de hayattan bir şey bekleyin. mevcut durumunuzla kabullenin aile ilişkinizi, her şeye rağmen, hayatta yalnız olduğunuzu bilerek mutlu olmaya çalışın.

ha tabii bunlar sadece benim tavsiyelerim. her insanın gerçekliği, yürüdüğü-yürüyeceği yol farklıdır. ben sadece kendi gerçekliğimden bahsettim o kadar.

edit: madem o kadar hiç kimseye güvenmeyin falan dedim, neden kimseye güvenmediğimi de olaylar üzerinden anlatayım. ilki lise son sınıfta aşık olduğum çocuğa açılmam şeklinde oldu. o da beni sevmiyor olsa bile, en azından gidip de bunu millete yaymaz diye düşünmüştüm. sonuçta o ağırbaşlı, iyi mi iyi kalpli, sincap gibi bir insandı. ama ben ona açıldıktan yıllar sonra beni kuzenlerine ifşalayıp, maskara etti. aslında ben de seni seviyordum minvalinde şeyler yazmıştı ki, meğer beni oynatıyormuş. en büyük rüyam gerçekleşti sanırken gerçeği öğrendim. üstüne bir de etmediği hakaret kalmadı. telefonda resmen nefret kustu. "insan arkadaşım dediği insana o gözle bakar mı?" demişti ki, umarım aynısını bir gün bir kız ona söyler. aynı hakaretleri eder, aynı şekilde aşağılar...
ikincisi de çok yakın olduğum bir arkadaşım üzerinden gerçekleşti. kendisi zaman zaman çok samimi davranırdı. hatta samimiyet falan biraz masum kalır, baya baya oynaştığı zamanlar olurdu. sonradan öğrendim ki myjudas bana yavşıyor gibisinden şeyler yayıyormuş ortamlarda. arkamdan tek atıp tuttuğu da bu değil tabii, hemen her konu da arkamdan attırıyormuş. bu söylediğim insan da herkesin çok efendi, dürüst, güvenilir bildiği biri. herkes bir yana ben de yıllarca öyle biri olduğunu sanmıştım. ama hayat işte acı gerçekleri yüzünüze böyle böyle çarpıyor.

leila's brothers

saeed roustayi'nin yazıp yönettiği 2022 yapımı iran filmi. tam anlamıyla bir ortadoğulu aile draması. ortadoğu toplumlarının neden bu kadar acı çektiğini çok iyi özetliyor. kız çocuklarının erkek çocukları kadar değer görmediği, “itibardan tasarruf edilmeyen” ama geleceğin göz göre göre heba edildiği, aile içinde bile güven ve dayanışmanın olmadığı, yalanların hakim olduğu bir düzen... böylesine kırılgan bir yapının, trump’ın attığı bir tweetle sarsılması ise çok tanıdık.

fragman:
https://youtu.be/AVyl6MX985k?feature=sha...

tek yön

taksim'deki gay club. daha önce şahika ve bigudiye gitmiştim ama tekyöne ilk gidişimdi ay bence fazla pahalı :( 530 lira giriş parası ödedik 100 lira vestiyer 33lük bira 360 gibi uçuk bi rakamdı. yani müzikler şovlar eğlenceli ama değer mi emin değilim. bi de pasifleri de aktifleri de maskülen, benim gibi zırıllara ekmek yoktu asdasdad ay hafif göz makyajıma bile beyaz tüylü eleman evde kalmış makyajı demesin mi... ay o güvenlikler gece rüyama girsinler asjdasd kapıda gülüp pas veren esmer içerde tek pas vermiyor ama gidersem tekrar vestiyerdeki laçonun numarasını almaya giderim ama gitmeye gerek yok ya

doktor sevgili

denendi %100 çalışmıyor.

müstakbel 2 dr. sevgili adayı daha var yolda, diğerlerini deneyip en kısa zamanda onlara dönüş yapacağım hacı abi.*

(bkz: çöp ego)

(bkz: üzerinden dr sıfatını alınca geriye bir bok kalmıyor)

zevk alınan ufak sapıklıklar

ankara oyun havası dinliyorum.baya etkili bir meditasyon.depresyondan çıkarıyor. tavsiye edilir.

elit gay kriterleri

ocak 2025 itibariyle kanun hükmünde kararnameyle kriterler yenilenecekmiş. kulislerden aldığımız bilgilere göre iphone dışında telefon kullanan arkadaşlar artık elit gay sayılmayacakmış. ha zaten sayılmıyordu da bu sefer kesinmiş. süre de uzatılmayacakmış. o android telefonu gözünüze mi sokarsınız yoksa krediyle iphone olayına mı girersiniz bilemiyorum. olmadı yurtdışından getirip 6 ay sonra kapanan ihponelar var onları da deneyebilirsiniz. neyse elitlik zor. ben emekli cd olduğum için kategori dışıyım.

biten aşkın ardından dinlenebilecek şarkılar

"maybe i was destined for philosophy
leading leftist ideologies at the paris-sorbonne
dreaming up the splendid demise
of the societies we despise, at cafe de flore

but these things lose all their meaning and allure
if you're not there to witness the grandeur
what could take my love away?

maybe we'll be missionaries in the congo
revolutionaries in cuba
perhaps we'll build a home
in the shadows of the forest
along the east coast or the west coast
i forget where we decided"


heidi

çocukken çok dikkatimizi çekmese de, isviçre'nin utanç veren sözleşmeli köle çocuk işçiler sisteminde hayat süren bir çocuktur.

(bkz:verdingkinder)

https://www.akasyam.com/yazi/avrupanin-c...

Toplam entry sayısı: 3218

hoşlanılan erkeğin kadınsı çıkması

kazığa oturtulup cümle alemi ibne için yakmak gerekir bunu.hatta ergen yeni nesil ibneler için masal yapıp hikayesini ders olarak okutmak lazımdır.çünkü kadınsı olduğu için bizi elaleme rezil eder çünkü biz harbi erkeğizdir götümüzü ancak bir erkek sikebilir.zaten biz gey bile değiliz heteroyuz ama ibne sikiyoruz.e mubarek adam hepimizin içinde dışında bilumum yerlerinde kadınsılık yokmu var.iki ibne birbirini gördüğünde abla naaaaber demiyomu diyo.tanışma esnasın da sikinin büyüklüğünden kıllarına kadar sormuyormusun soruyosun.aktifim gay değilim diyenlere ibnelik dersi verirken niye tüm homofobilkiğini kadınsı eşcinsellerden çıkarıyosun.ha tutmaz yatmazsın orası ayrı ama kendi türünü bukadar dışlaman ne demek oluyor.
*

çok yediği halde kilo alamayan gay

gizlilik zehirlenmesi sonucu komaya giren eşcinsel

gizlilik saplantısı yüzünden hayatını zehir edip ot gibi yaşayan eşcinsel.eşcinsel arkadaş edinmeyen,hayatını tamamen heteroseksüel çevre içinde idame ettirip geberip gidecek eşcinseldir.açık olmak olmamak bir tercihken bunlar gizliliği abartıp eşcinsel ortamlar da dahi erkeksi olmaktan kasım kasılıp yüz felci geçirenlerirler.tamam sana out ol elinde ben ibneyim yazılı pankartla gez demiyorum ama bari eşcinsel ortamlarda bari bunu yapma.ineternet gibi sanal platformlarda eşcinsellerle diyalog halinde olup dışarı da eşcinsel bireylerle görünmek korkusu nedir allah aşkına.o çok kadınsı ben onla yolda yürümem,bu çok marjinal giyinmiş ben onla aynı ortamda bulunmam demek ibneliğe yapılan en büyük hakarettir.
canım sana ufak bir hatırlatma öyle aşırı sıkma bırak için de ki ibne dışarı çıksın hayat böyle daha güzel.sen kendini kartal sanıyorsun ama için de kocaman bir tavus kuşu yaşıyor.

ana dilde eğitim

türkiyede çok tartışılan,devletin kendi vatandaşından çok gördüğü haktır.olması durumun da bölünmeyiz,dağılmayız iç savaşta çıkmaz.aksine bizi birbirimize daha sağlam bağlarla bağlar.dünyanın bir çok ülkesinde uygulanmaktadır.
o ülkeler:
almanya
almanya’da bazı eyaletlerde ilkokuldan başlayarak haftada 3 ila 5 saat zorunlu anadili dersleri verilmektedir. dolayısıyla 1980′li yıllarda yaygın olan çocukların almanca’yı iyi öğrenebilmeleri için anadillerinden yoksun bırakılmaları fikri artık savunulmamaktadır. ülkede 'ulusal uyum planı’ adı altında çiftdilli eğitimin gerekliliği yaklaşımı kabul edilmiştir. bu amaçla ortaokulun ilk yılından itibaren uygulanacak olan 'karşılaştırmalı dil eğitimi’ modelleri geliştirilmiş ve denenmeye başlanmıştır. bu modele göre haftada iki saat türk ve alman öğretmenlerin bir arada girebilecekleri dersler düzenlenecek ve her iki dilin de karşılaştırmalı öğretimi uygulanacaktır.

çin
ülkede çok sayıda farklı etnik grup bulunmakta ve yaklaşık 140 farklı dil konuşulmaktadır. ülkenin çoğu memur dili anlamındaki mandarini konuşmaktadır. ülkenin resmi dili çince’dir. ülke anayasasında azınlık dillerinin korunması ve geliştirilmesi gerektiği belirtilmiştir. 1984 yılında 'ulusal azınlıkların bölgesel özerkliği yasası’ çıkarılmıştır. bu yasayla bölgesel özerklik, bölgedeki dilin korunması ve geliştirilmesi gerektiği belirtilmiştir. özerk bölgeler, o bölgedeki eğitim dili hakkında karar alma yetkisine sahiptir. azınlık mensubu öğrenciler kendi anadillerinin yanı sıra çince’yi de öğrenmek zorundadırlar.

güney afrika
bu ülkede eğitimde anadillerinin kullanılmasıyla ilgili yeni politikalar, son verilen ırkçı rejimle doğrudan ilgili olmuştur. 1993 anayasası dile temel bir insan hakkı olarak bakmış ve çokdilliliği ulusal bir zenginlik kaynağı olarak ele almıştır. bu anayasayla birlikte ingilizce ve afrikaans dilinin yanı sıra dokuz farklı afrika (yerel/kabile) dili resmi dil olarak kabul edilmiştir. irkçı eğitim sisteminin ortadan kalkmasıyla birlikte çokdilli, çokkültürlü öğrenciler üniversite ve diğer okullarda bir arada öğrenim görmeye başlamıştır
güney afrika’da eğitimin ilk beş yılı çocuğun kendi anadilinde yapılmakta, ardından da ingilizce, fransızca ya da portekizce ile devam edilmektedir.

bolivya
bolivya’da 1994′de yürürlüğe giren eğitim reformuyla eğitim sisteminin kapsamlı bir şekilde dönüştürülmesi amaçlanmıştır. bu doğrultuda ülkede ispanyolca’nın yanı sıra bolivya’nın 30 yerli dili bütün okullarda hem dil dersi hem de öğretim dili olarak kullanılmaya başlanmıştır

isviçre
isviçre, 23 kantonlu federal bir cumhuriyettir. ülkenin resmi ve ulusal dilleri, almanca, fransızca ve italyanca’dır. romans dili de ulusal dil olarak kabul edilmiştir. ülke kantonlarının sınırı, konuşulan dillere göre çizilmiştir. bazı kantonlarda tek dil, bazılarında da birden fazla dil kullanılmaktadır. isviçre anayasasına göre, bölgeler dillere göre ayrılmakta, diller eşit statüde bulunmakta ve azınlık dilleri korunmaktadır.

isveç
isveç 1976 yılında ev dili reformu’nu yapmıştır. bu reform, göçmen çocuklarının ikinci dil olarak isveç eğitim sistemine katılmalarını zorunlu kılmakla birlikte isterlerse kendi dillerinde eğitim hakkına sahip olduklarını yasal olarak kabul etmiştir. anadili öğretiminin amacı, aktif bir biçimde yani sözel ve yazılı olarak çocuklara çiftdilliliğinin kazandırılmasıdır ve kültürel kimliğin iki yönlü geliştirilmesidir. bu bakımdan isveç, kültür politikası ve çiftdilli eğitim açısından kıta avrupası’ndan farklı bir yapı göstermektedir.
isveç eğitim sistemi, evde konuşulan dili eğitimde de geçerli dil olarak kabul etmekte ve en az 5 kişilik grup oluştuğunda anadili öğretimi vermeyi belediyelere bir yükümlülük olarak şart koşmaktadır. anadili öğretimine ihtiyaç olup olmadığını saptamak üzere okullar her eğitim yılının başında ihtiyaç yoklaması yapmak zorundadır.
isveç’te 32 dil grubuna yönelik olarak anadili öğretimi organize edilmektedir. anadili öğretimi, haftada 2 saat olup öğleden sonra örgün ders saatlerinin dışında verilmektedir. anadili öğretimi dokuz yıllık zorunlu eğitim sürecinde en fazla yedi yıl izlenebilmekte ve bu eğitimin organize edilmesinde velilerin talepleri önemli bir rol oynamaktadır. evde konuşulan dil, anadili öğretiminde ölçüt olarak alındığı için kendi ülkelerinde ulusal ve resmi bir nitelik taşımayan dillere de eğitimde yer verilebilmektedir. sözgelimi kürt çocukları da bu çerçevede anadili öğretimi alabilmektedir.

israil
ülke nüfusunun büyük çoğunluğu (yüzde 82) musevi olmasına ve ibranice konuşmasına karşın ülkede oturan arap nüfusun (yüzde 18) konuştuğu arapça’ya özel bir statü tanınmıştır. resmi dil ibranice olsa da, arapça’ya eğitim ve kültür alanları ile kamu alanlarında özel bir statü verilmiştir. arap azınlık ilk ve orta öğretimde kendi anadillerinde eğitim alırken ikinci dil olarak da ibranice’yi öğrenmek zorundadır. yüzde 98′i ingilizce öğrenen musevilerin arapça öğrenme zorunluluğu yoktur.

hollanda
hollanda’da bütünleşme politikası ve anadili öğretimi yalpalayan bir gelişim çizgisi izlemiştir. hollanda 1980′de yabancıların kalıcı varlığını kabul ettikten sonra 1983 yılında yayımladığı 'azınlıklar notası’yla resmi görüşlerini kamuoyuna açıklamıştır. ülkedeki tüm azınlık gruplarının eşit ve tam gelişme imkanlarının olduğu bir toplumun kurulması amacı benimsenmiştir. bir yandan göç sınırlandırılırken öte yandan da azınlıkların entegre olması hızlandırılmaya çalışılmıştır. 1980′lerin ortalarından itibaren hükümet bir yandan anadili eğitimini saat olarak azaltmış, öte yandan işlevlerini yeniden belirlemiştir. her ne kadar anadili öğretimi haftada 2.5 saat olarak belirlenmiş olsa da, uygulamada bu eğitim bir ders saatiyle sınırlanmıştır. daha sonra anadili öğretimi kendi başına bir amaç olmaktan çıkarılmış ve ikinci dil olan hollandaca öğrenimini destekleyen bir 'araç dil’ haline getirilmiştir.
2000′lerden itibaren anadili öğretimi entegrasyona engel olmaktadır görüşü savunulmaya başlanmıştır. her ne kadar son dönemde hollanda’da çok olumsuz gelişmeler olsa da hollanda batı avrupa ülkeleri arasında anadili öğretimini en çok destekleyen ülkelerden birisi olarak bilinir. ama son zamanlarda hem sosyal demokrat hem de tutucu partiler anadili öğretiminin sosyal bütünlük kaygılarıyla okullardan kaldırılmasını istemektedirler. toplumsal bütünlük kaygısı hollanda’da anadili öğretiminin önündeki en büyük engel olarak durmaktadır.

abd
2000′lerden itibaren anadili öğretimi entegrasyona engel olmaktadır görüşü savunulmaya başlanmıştır. ülkede nüfusun dörtte biri tarafından konuşulan ispanyolca, eğitimde ikinci dil olarak yer bulmaktadır. abd’de anadili ispanyolca olan çocuklara yönelik okullar vardır. bu okullarda ingilizce ve ispanyolca olmak üzere her sınıfın devam ettiği iki eğitim grubu bulunmaktadır. her grupta söz konusu dilde (ingilizce veya ispanyolca) eğitim veren bir öğretmen ve bir öğretmen yardımcısı vardır. öğrenciler eğitimlerini bir hafta ingilizce, bir hafta da ispanyolca olarak alabilmektedirler.

kanada
kanada’nın nüfusu 33 milyondur. bunun 8 milyonu fransız kökenlidir. ingilizce ve fransızca, ülkenin resmi dilleridir. quebec eyaletinde ağırlıklı olarak fransızca konuşulmaktadır. ülke çiftdillidir. resmi dilin yanı sıra isteyen kendi anadilinde öğretim veren okul açma ve hizmet isteme hakkına sahiptir. bu hak anayasayla korunma altına alınmıştır. 20 civarında olan diğer azınlık dilleri korunma altındadır. kanada hükümeti değil baskı uygulamak, bütün azınlık dilleri için okul, dernek açma, gazete yayımlama, hatta devlet imkanlarıyla televizyon yayını yapma imkanlarını sunmaktadır. ülkede devlet kanalından haftada iki saatlik bir 'türkçe yayın’ hizmeti de sunulmaktadır…

fransa
fransa’da okullar çokdillidir. ülkedeki azınlık dilleri de özel ve resmi okullarda okutulmaktadır. azınlık dillerini özel okullarda isteyen öğrencilere öğretilmesi anaokulundan itibaren serbesttir. örneğin bask ve alsace-mosell bölgelerinde, isteyen anaokul ve ilkokullar eğitimlerini tamamen bask veya alsace dilinde verebilirler. orta öğretimde de durum aynıdır. devlet bu sisteme mali katkı yapmakla yükümlüdür. bask bölgesinde bask dili, bölgede yüzde 70 oranında devlet, yüzde 30 oranında anne-babalar tarafından finanse edilmektedir. devlet okullarında veya devletle sözleşmeli okullarda bu dersler, haftada iki saatle sınırlıdır. çiftdilli denilen türde her düzeyde (ana, ilk, orta düzeyde) okullarda ise, 31 temmuz 2001 tarihli idari karar gereği derslerin yarısı fransızca, yarısı azınlık dilinde okutulur. korsika dili de 1974′den bu yana ilk ve orta dereceli okullarda ve ayrıca 1980′de açılan corte üniversitesi’nde okutulmaktadır. 1998 verilerine göre adadaki öğrencilerin yüzde 85′i okullarda ve özellikle de çiftdilli bir okulda korsika dili öğrenmektedir.

belçika
fedaratif bir ülke olan belçika’nın üç resmi dili vardır: fransızca, flamanca (felemenkçe) ve almanca. nüfusun çoğunluğunu flamanlar ve fransızlar oluşturmaktadır. belçika her ne kadar fransız dilinin egemen olduğu tekil bir devlet olarak kurulmuşsa da, 10. yüzyılda flamanca eğitim ve yargıda kullanılmaya başlanmış, 1932 yılında da flaman bölgesinin resmi dili olmuştur. belçika’da dil grupları özerktir. bu nedenle üç topluluk (flamanya, valonya ve brüksel), özellikle eğitim ve kültür konularında kararlarını tümüyle kendileri almaktadır. brüksel okullarında fransızca konuşanlar için flamanca, flamanca konuşanlar içinse fransızca öğrenmek zorunludur.

hindistan
hindistan, 22 eyalet ve merkezi hükümete bağlı dokuz idari bölgeden oluşmaktadır. nüfusun büyük çoğunluğu (yüzde 83) hindulardan ve diğer yerel gruplardan (müslüman, hıristiyan, sih, budist) oluşmaktadır. ülkede 872 dolayında dil, lehçe ve diyalekt konuşulmaktadır. tüm eyaletlerde ingilizce resmi dil olarak kullanılmakla birlikte çoğu eyalette hintçe de resmi dil olarak kullanılmaktadır. ülke, dünyada en fazla farklı dil ve kültürü bir arada bulunduran ülkedir.

britanya
britanya’da galler, iskoçya ve kuzey irlanda’da anadilde eğitim mevcuttur. anadilde eğitim hakkı bu bölgelere yetki devri ile özerklik tanıyan yasalarla tanınmıştır. ayrıca britanya 1992-avrupa bölgesel ve azınlık dilleri şartı 2000′de imzalanmış, 2001′de onaylanmıştır. britanya bu 'şart’la gal, iskoç ve irlanda dillerini ulusal azınlık dilleri olarak kabul etmektedir. böylece uzun yıllardır uygulanan azınlık dillerine yönelik politika, uluslararası alanda bir yükümlülük olarak üstlenilerek bu konudaki garanti pekiştirilmiştir. bu şart uyarınca eğitim alanında gal ve iskoç dillerinin kullanılması düzenlenmiş, okul öncesi eğitim, ilköğretim, orta öğretim ve üniversite dönemlerinde gal ve iskoç dillerinde eğitim kabul edilmiş, ayrıca bu dillerin yetişkinler tarafından okul dışı eğitimle öğrenilebilmesinin de önü açılmıştır. iskoç dilinin geleneksel olarak konuşulduğu yerler dışında eğitim dili olabilmesinin önü de açıktır. gal ve iskoç dillerinin medyada, yargı kurumlarında, idari makamlarda ve kamu kurumlarınca kullanımı da düzenlenmiştir. irlanda dili de dahil olmak üzere her üç dilin de sadece özel alanda değil kamusal alanda da kullanımı serbesttir. her üç dilin konuşulduğu bölgelerde bölgesel ve yerel yönetimlerde bu dillerin kullanılması ve bu dillerdeki yer adlarının resmî dildeki adıyla birlikte kullanılması ve benimsenmesi kabul edilmiştir. bu yükümlülükler ulusal mevzuatta yer alan düzenlemelerle merkezî iktidar ile bölgesel iktidarlar arasında paylaşılmaktadır. özellikle eğitim alanında bölgesel iktidarların öne çıktığı görülmektedir…

ispanya
1978 ispanyol anayasası’nın 3. maddesi kastilya dilinin resmi ispanyolca olarak tanındığı karara bağlanmakta, fakat kastilya dili dışında diğer ispanyol dillerinin kurulacak özerk bölgelerin statüleri uyarınca ikinci resmi dil olarak tanınması da kabul edilmektedir. 3. madde ispanya’nın bu dilsel çeşitliliğinin kültürel bir miras olduğunu belirterek bu mirasın korunmasına ve saygı gösterilmesine de yer vermektedir. bu bağlamda bugün ispanyol anayasası’nda tarihsel milliyet olarak adlandırılan ve diğer 14 bölgeden daha geniş özerkliklere sahip olan katalonya, bask ülkesi ve galiçya’da bölge halkının dili 2. resmi dil statüsündedir. eğitim de bu özerk bölgelerin yetki alanında olan bir konudur ve her üç bölgede de anadilinde öğretim mevcuttur.
katalonya’da 1983′te çıkarılan katalan dilinin normalleştirilmesi yasası’yla katalanca’nın kamusal alanda ve eğitimde kullanımı düzenlenir. bu yasa bölgede eğitimi iki temel ilkeye dayandırmaktadır. bu ilkelerden ilki, eğitim dilinin serbestçe seçilebilmesi, ikincisiyse, dil üzerinden bir ayrımcılığa gidilmemesidir. öğretmenler her iki resmi dili de bilmek zorundayken, öğrenciler istedikleri dilde eğitim alma konusunda serbest olacak; fakat eğer katalanca müfredatı seçtilerse ispanyolca’yı, eğer ispanyolca müfredatı seçtilerse katalanca’yı zorunlu ders olarak alacaklardır. diğer yandan öğrencilerin genellikle ingilizce ya da fransızca dillerinden birini öğrenmeleri de teşvik edilecektir. katalonya, 1998′de katalonya parlamentosu’nun çıkardığı katalan dil yasası’yla dilsel politika ve uygulamalar konusunda daha ileri bir adım atmıştır. yasanın amacı, okullarda ve kamusal hizmetlerde kullanılan katalanca’yı uyumlaştırmak, medyada ve kültürel faaliyetlerde katalanca’nın daha fazla kullanılmasını ve katalanca’nın sosyo-ekonomik alanda fiili olarak kullanımını geliştirmek ile tüm anayasal ve diğer yasal sınırlamalara rağmen katalonya’da katalanca ile ispanyolca arasında tam bir eşitlik sağlamaktır…
bask ülkesinde bask özerklik statüsü’nün 6. maddesi, baskça’nın aynen ispanyolca gibi bask ülkesi özerk topluluğu’nun resmi dili olduğunu ve tüm yerleşiklerin her iki dili de bilme ve kullanma hakları bulunduğunu, özerk topluluk kurumlarının iki dilin kullanımının garantisi olacağını, kimsenin dil üzerinden bir ayrımcılığa maruz bırakılamayacağını hükme bağlamaktadır. 1982′de çıkarılan bask dilinin normalizasyonu yasası bugün de bölgede geçerli olan eğitim sisteminin temelidir. bu eğitim sistemine göre bask ülkesinde dört dilsel model üzerinden eğitim verilmektedir. öğrenci velilerine ilk ve orta öğretimde bu dört modelden birini seçme hakkı tanınmaktadır.
model a: tüm öğrenim ispanyolca’dır. baskça ayrı bir müfredat konusudur.
model b: hem ispanyolca hem baskça yarı yarıya kullanılmaktadır.
model d: tüm öğrenim baskça’dır. ispanyolca ayrı bir müfredat konusudur.
model x: tüm öğrenim ispanyolca’dır. baskça’ya hiç yer yoktur.

kaynak:http://www.egitimsen.org.tr/down/anadil-ana%20rapor.pdf

keşke penisim olmasaydı denilen anlar

penisin fermuara sikisdigi anlarda.
aboo dunyanin en kotu ani.
mevlam gokte ucan kusa vermesin.

toplumun en dejenere olmuş kesimi

dominant kültür kendinden farklı olanları hep dejenere olmakla suçlamıştır. türkiye'de eşcinsel, metalci, ateist olmak hep dejenerelik olarak değerlendirilmiştir.avrupa'da din değiştirip müslüman olanlar, amerika'da zenciler de dejeneredir. neden?
çünkü sosyal normlara ters olan bir kültür geliştirmişlerdir.

eşcinselliğe gelince:

-kanunen tanınıyor muyuz?
-yaşam hakkımız güvence altında mı?
-evlenebiliyor muyuz?
-evlat edine biliyormuyuz?
-hayat arkadaşımızla karşılıklı olarak tüm haklarımızdan* yararlanabiliyor muyuz?

soruların cevabı hayırsa kusura bakmayın ama s..erim öle toplumu s..erim öle dejenereliği. tüm bunlardan ve daha fazlasından beni mahrum bırakan bu sistemin en dejeneresiyim amk.kimliğimi açıklayınca tek ekmek teknem fuhuş ya da kadın kılığında şarkıcılık oluyorsa bu benim dejenereliğimden değil toplumun ikiyüzlülüğündendir.

hoşlanılan erkeğin kadınsı çıkması

kazığa oturtulup cümle alemi ibne için yakmak gerekir bunu.hatta ergen yeni nesil ibneler için masal yapıp hikayesini ders olarak okutmak lazımdır.çünkü kadınsı olduğu için bizi elaleme rezil eder çünkü biz harbi erkeğizdir götümüzü ancak bir erkek sikebilir.zaten biz gey bile değiliz heteroyuz ama ibne sikiyoruz.e mubarek adam hepimizin içinde dışında bilumum yerlerinde kadınsılık yokmu var.iki ibne birbirini gördüğünde abla naaaaber demiyomu diyo.tanışma esnasın da sikinin büyüklüğünden kıllarına kadar sormuyormusun soruyosun.aktifim gay değilim diyenlere ibnelik dersi verirken niye tüm homofobilkiğini kadınsı eşcinsellerden çıkarıyosun.ha tutmaz yatmazsın orası ayrı ama kendi türünü bukadar dışlaman ne demek oluyor.
*

kürtçe

türkiye'de türkçeden sonra en fazla konuşulan dil.
babamın konuştuğu, benim sadece anlayabildiğim kayıp lisanım.
maalesef diğer azınlık diller gibi eğitim dili değildir.
diğer diyorum zazaca, lazca, çerkesce*gibi diller de konuşan insanların en tabi hakkı olan ana dilde eğitimden yoksundur. bu ülkede sadece kürtler ana dilde eğitim istemiyolar:

zazaca*:http://zazader.org/

lazca *:9eb
çerkesce *:http://www.hurriyet.com.tr/gundem/204500...

bu dilleri konuşan insanlar bu ülke için can verirken çoğu türkçe bilmiyordu. kanlarıyla kurdukları memleketlerin de ana dilde eğitim almaları en doğal ve yaratılıştan gelen haklarıdır. bunu engellemek vatan millet sakarya edebiyatıyla savunanları bölücülükle suçlamak, cehaletten başka bir şey değildir.

ayı sözlük yazarlarının askerlik anıları

vatan haini adlandırılan bir ibne olarak uzun dönem yaptığım zorunlu görev.ülkenin en doğusunda üç ülkenin sınırı olan bir yerde yaptım askerliğimi.mesleğim gereği revir de yaptım.lakin alt devre olduğum için 3 ay hem revir temizleyip hem sınır nöbeti tuttum.-45 derece de her gün 2 saat dikildim.gündüzleri aralıksız paspas çektim.o lanet beyaz parkeler askerlerin her içeriye girişinde kirleniyordu.obsesif komutan da leke görürsem seni sikerim dediği için mecbur elimden paspas düşmüyordu.yemek,içtima,nöbet,rev,r,enjeksiyon,pansuman derken günde sadece 3 saat uyuyabiliyordum.
çavuş olup revir sorumlu askeri olduktan sonra en azından biraz rahatladım.
komutan pek siklemediği için muayene hariç tüm tıbbi işlemleri ben yapıyordum.kalifiye eleman da olmadığı için her şey bana kalmıştı.gerçi sonradan bir askeri yetiştirdim rahatladım.askerliğim boyunca gördüklerim beni pek etkilemdi lakin normal insanları kafayı yedirtecek şeyler gerçekleşti.


-kendini vuran askerin paramparça göğüs kafesini kimse dokunmadığı için tek başıma ceset torbasına koydum.
-mayınla oynarken elinde patlatan askerin paramparça eline daha fazla görüp kafayı sıyırmaması için arda arda sakinleştirici yapıp bir yanda da bir şey olamaycak elini kurtaracağız diye teselli etmeye çalıştım.
-40 derece askeri banyoda sırf ateşi düşsün 20 dakika boyunca ellerimle yıkadım.
-kendini vurmak isteyen bir askeri 3 saat konuşarak ikna etmeye çalıştım.
-sivilde maddi durumu el vermediği için ameliyat olamayacak askerleri bin bir yalaklık.rica minnet ile ameliyatlarını yaptırdım.
-3 veremli askerin taburdan çıkış yasak olduğu için tedavilerini yaptım.verem çok çabuk bulaşan bir hastalıktır bu arada.
-hepatit b hastası bir askere sırf bana bulaşır bana ne sen yap lan diyen komutana küfür ederek sütur attım.
-soğuktan dolayı parmak uçları kangren olan askere sabaha kadar uyumadan başını bekledim.
-tilki ısıran bir askerin kuduz aşısını yaptırmak için komutana saatlerce yaptırdım.komutanlar pek askeri siklemez çünkü onlardan çok var.
-dev örümceklerin kendine saldıracağını düşünen şizofren askeri ikna etmek için gecenin bir yarısı nöbet kulesinin tepesine çıkarak indirdim.gördüğü halisülasyondan dolayı benimde düşman olduğumu söyleyip tüfeği bana doğrultmuştu.
-krize girip kollarını,bacaklarını,boynunu,yer kalmayınca da kalçasını kesen askere 200 den fazla sütur attım.komutana kalsa hiç dokunmamam gerekıyordu ve dikiş atmamı yasaklamıştı.sonucunda tokat dahi yedim yaptığım için.
-yanan askere çocuğum gibi 1 hafta boyunca sevgi şefkat gösterip tedavisini yaptım.
-ilaç içip intihar eden askerin boğazına sokup kusturdum.parmağımı koparacak kadar ısırmıştı gavat.
-her gün kıl dönmesi pansumanı yaptım.bilen bilir iğrenç gelir çoğuna.analarının yapamıyacağı bakımı yaptım.

daha unuttuğum ve yazmak istemediğim bir sürü macera geçti başımdan.bana vatan haini terörist diyen arkadaşlara bir şeyleri kanıtlamak için yazmıyorum bunları.askerliğin ne kadar boktan bir şey olduğunu göstermek için yazıyorum.türk askerinin canı ve kanı ucuzudur.beş kuruş değer vermezler orda insana.yoksul her yerde olduğu gibi orda da değersizdir.bu ve bunun gibi zor durumlarda askerlik yapan ana kuzularını ölüme göndermek için salyalarını akıta akıta böğürenler bunları düşünün.düşünün ki ders alın.allaha şükür askerliği yaptım.eğer normal bir askerlik yapsaydım kafayı yerdim.bu çarka bu pis sisteme hizmet zulüm gelirdi.ben sevdiğim işi yapıp insanların derdine çare olmaya çalıştım.

gusül abdesti alan geyler

müslüman ibnedir.dininin gereğini yapıyordur.aşağılanmayı yada taşak konusu olmayı hak etmeyendir.ne milliyetçi, ne kemalist ne de muhafazakarlıkla alakası yoktur.
dini ritüellerinin yerine getirmekle muhafazakarlık arasındaki farkı bilmeyen ibnelere her hangi bir şey açıklamak zorunda da değildir.

leyla zana

davasının sahibi kadındır.inançları uğruna hayatının en güzelyıllarını dört duvar arasında geçirmiştir.düşüncelerini seven de sevmeyende dik duruşunu takdir eder.

biseksüel

ibne olmaktan tırsanların uydurduğu birşey.inanmıyorum ben böyle bir yönelime, ya siyahsın ya beyaz grisi yok bu işin.yok aşk cinsiyet tanımazmış, zevk almanın yolları farklıymış fasa fiso bunlar. biseksüelliği legalleştirme çabaları kardeşim.*

biseksüelleri eleştirmenin bifobi sayılması

yurdum biseksüellerinin için de bulunduğu durum.
kabul edin kafanız karışık çift taraflı oynuyorsunuz ve bunların zararını en çok geyler görüyor.geylerin hayatı zatenhiç kolay değil ve bunu bazılarınız çok daha zorlaştırıyorsunuz.zora düştüğünüz de biseksüel olduğunuzu öne sürüp ekstra saygı ve takdir beklerken bu bahaneniz çok can yakıyor.
ayrıca kendinizi aklamak için geylerin sadık olmayan,feminen,seks düşkünü diye suçlamak sizi daha çok komik duruma düşürüyor.*


edit:eleştiriye açıklığınız gözlerimi yaşarttı

türkan saylan vs fethullah gülen

-ikisi de gizli gizli halkı zehirleyip ayrıştırmışlardır.
-ikisininde fanatikleri en kritik yerlere yerleştirilmiştir *

bir pislik gitti darısı diğerinin başına gerçi müridleri tapacak yeni bir idol bulurlar

türkan saylan'ın gerçek amacı

cüzzam mikrobunu baş örtüsüyle yok etmek yada başaörtülüleri cüzzam mikrobuyla öldürmek*

amacı neydi bilmem ama yaptığı işin sonucu akp ve cemaati bu ülkenin başına bela etmiştir.avladığı başörtüleri ve onların yakınları tüm demokratik haklarını kullanarak bir despotizmi başımıza musallat etti.

atatürkü ve ilkelerini sömürüp milletin gözünde değersizleştirdi.söylediği gibi ne iran olduk ne de şeriat geldi.ama o ve militan kemalist tayfası hem atatürke hem tüm türkiyeye bu iktidarı hediye edip gitti.
Henüz takip ettiği biri yok.