smellycat

Durum: 1215 - 0 - 0 - 0 - 27.12.2022 23:18

Puan: 24066 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 61

deniz arcak

şimdilerde pek gözükmeyen ama bir nesle damgasını vurmuş sanatçı. hatırlıyorum da eyvallah şarkısı çıktıktan sonra şehrimize gelmişti* ve o gün herkes deniz arcak gelecek diye bir telaş içindeydi. karşılama maksadıyla halk oyunları oynamıştık kendisine*. sanırsın bakan geliyor*. neyse. yıllar geçse de unutulacak biri değil. vurur, yağmurdan kaçarken, nerde, eller ağlatır, zehir ettin dinlenilesi güzel şarkılarından.

edit: keşke şu günlerde o da instagram konseri verse. eminim çok güzel olur.

requiem for a dream

ana baba öğüdünden daha etkili olan bir film. keşke televizyonlarda gösterilse. hem de ass to ass sahnesi sansürlenmeden. yemin ederim kamu spotuna gerek kalmaz.
 spoiler!
ass to ass=kibar bir tabirle benliğini kaybedecek kadar hiçbir şeye bağımlı olma. yoksa doğduğuna bile pişman olabilirsin. sonuç aynı olduğu müddetçe bağımlı olduğun şeyin ne olduğu pek de mühim değil. bu bir uyuşturucu da olabilir, bir insan da.

kerem tunçeri

özel konuşmaları ifşalanmış basketbolcu. adamın içinde resmen bir hornet kullanıcısı varmış da haberimiz yokmuş*. şaka bir yana ortada bir taciz yok bence ve kendisi bekar. ister herkese yürür, isterse eskort kiralar. tabii ki sınırını aşmadan, kimseyi rahatsız etmeden. bunu taciz olarak nitelendirdiysen kafanın içinde engellersin bu kadar basit. ben olsam öyle yaparım yani. hem konuşacağım hem de ifşalayacağım. ben utanırdım şahsen.

biten aşkın ardından dinlenebilecek şarkılar

her durumu olduğu gibi kabullenebildiysen veya buna çok yakınsan dinlemen gereken parçadır. şarkının anlattığı şey aslında çok basittir. nefret insanın kendisine zarar verir. sonuçta sadece sen yara almamışsındır veya sadece sen sevmemişsindir. olan biten her şeyi, herkesi ve en önemlisi de kendini affetmen gerekir. çünkü koca bir yalandan ibaret olan unutmak bir çözüm veya bir kaçış olamaz. sen unuttuğunu sanırsın ama sevdiğin, sevmediğin herkesi hep yanında, içinde taşırsın. onlar en ufak hareketinde bile seninledir aslında. bu yüzden hayatına giren herkese, yaşanmış her şeye teşekkür et. onlar seni sen yapan şeyler çünkü. bunun bilincinde ol ki neye üzüldüğünü bilmediğin ama bildiğini sandığın şeylere üzülmeye devam etme.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

a plague tale innocence

14. yüzyıl fransa'sında anne ve babaları katledilmiş, engizisyon askerleri tarafından aranan biri hasta soylu iki kardeşin macerasını anlatan oyun. oynanışta yaşanan ufak tefek hatalar ve mekanik biraz* inandırıcılığı azaltsa da atmosfer ve hikaye o kadar güzel ki veba salgınının yaratmış olduğu o panik havasını ve korkuyu iliklerime kadar hissettim. bunda şu an covid-19'u yaşayıp görmemizin de etkisi var elbette. ilk oynayışımda bir beş saat kadar oynadım ve ekrana bakmayı bıraktığımda her yerde fare görüyordum sanki*. oyunun henüz başlarındayken aynı oyunun fanteziye kaçılmamış, gerçekçi bir survival hali nasıl olurdu diye düşünmeden duramadım. ama sona doğru yaklaştıkça o anlam veremediğim fantastik detaylar hikayedeki sırların yavaş yavaş aydınlanmasıyla birlikte yerine oturdu. sonuç olarak orijinal bir senaryoya sahip, atmosferi müthiş ama mekanik ve kurgu çok daha güzel olabilirdi. sırf bu yüzden benim için iyi bir oyun ama bir şaheser değil. indirime girince alınabilir.

eşcinselliğe özendiriyor gerekçesi ile netflix yasaklansın diyen tip

ailemle birlikte yaşadığım zamanlarda birçok türk dizisi izledim. bir gün bile heteroseksüelliğe özenmedim. örnek vermek gerekirse ali rıza bey'in hala hayriye'ye tahammül ediyor olması beni çıldırtıyordu. daha dizinin ilk bölümünde ali rıza bey oğuz'u yargılamak yerine dudaklarından öpseydi ve o kafayı yemiş karısını, kardeşlikten bihaber olan aptal kızlarını, kanişten farkı olmayan oğlunu bırakıp oğuz'a bizzat kendisi kaçsaydı bugün hala yaşıyor olurdu ve sizi temin ederim ki dizi çok daha güzel bir yere giderdi. neyse ki ferhunde gibi rasyonel bir karakter vardı da seyir zevkimiz çok da bozulmadı.

edit: sonuç olarak aramızda 18 yaşından önce aşk-ı memnu izleyip behlül'ü değil de bihter'i arzulamış bir gay var mı? behlül ve bihter tamamen sembolik. siz süleyman efendi ve şayeste'yi de düşünebilirsiniz.

çalıkuşu

askere gittiğimde kendimi çalıkuşu feride gibi hissetmiştim. resmen kendisiyle empati kurdum, hislerini deneyimledim. sevgilimden ayrılmıştım. bir anda her şeyi bırakıp gitmek istedim ve başvurumu yaptım. gittiğim yerde çok az insan beni anlayabiliyordu. içimde hep bir özlem vardı ama ulaşamayacağımı, sabretmem gerektiğini biliyordum. sevgimi içimde yaşamaya başladım. bir günlük tuttum. söylemek isteyip de söyleyemediğim ne varsa oraya yazdım. bunu neredeyse her gün yaptım. olup biten her şeyi geride bırakıp sadece hayatta kalmaya, günümü geçirmeye çalıştım. bürokrasiyi bizzat yerinde tattım. türlü türlü insan gördüm. annesiz ve babasız büyüyen, yokluk çeken, benim burun kıvırdığım bir yemeği afiyetle yiyen, aldığı üç kuruş maaşı ailesine gönderen insanlar gördüm. eğitimsizliğin ne gibi sonuçlar doğurduğunu bizzat ben kendim yaşadım. feride gibi ben de bazı insanlar için çok geç kalmıştım. öğretemedim. öğrenmek istemediler. bu ne benim suçumdu ne de onların. her gün beslediğim, üzerinden ellerimle kenelerini tek tek çıkardığım, beni görünce üzerime atlayan, gözümün içine hisli hisli bakan dünyalar güzeli bir köpeğim vardı. araba çarptı ve bacağı kırıldı. bunu görmelerine rağmen onu veterinere götürmek istemediler. biz de kendi imkanlarımızla* ona alçı yapmıştık. ve inanır mısınız o kırık bacağın düzeldiğini gördüm. o topallayarak yürüyen köpek ben geri dönmeden hemen önce artık topallamadan koşabiliyordu. sonuç olarak feride ve yaşadıkları yıllar geçse de türkiye'nin hala yaşanmaya devam eden bir gerçeğidir. çalıkuşu bu yüzden çok önemli bir roman ve roman karakteridir.

westworld

3x04 ne bölümdü ama. biz charlotte hale kim çıkacak diye beklerken bütün hostları açıkladılar. birinci sezondan göndermeler yaparak bunu bize göstermeleri de ayrıca güzeldi.

her ne kadar dolores ve maeve rövanşını sabırsızlıkla beklesem de iki karakteri de seviyorum aslında. umarım dolores maeve'i kurtarmanın bir yolunu bulur. zaten serac olmasa maeve'in umurunda bile değil bütün bu olup bitenler. bonus olarak kızına kavuşma ihtimali var hem. ama aksine dolores ve maeve gerçekten karşı karşıya gelmek zorunda kalırsa ben maeve'in aynı hatayı tekrarlayacağını hiç düşünmüyorum.

ayrıca william'ın sorusuna cevaben dolores'ten şöyle sesli bir nah çekmesini bekledim ama elbette böyle bir şey yaşanmadı*.

"the maze is about understanding, you still don't even understand who you are. if any of this was your choice, wouldn't you already know?"

karantinaya bir kitap film dizi önerisi bırak

kitap: otostopçunun galaksi rehberi. henüz ben de bitirmiş değilim kitabı. siz de bu zamana kadar benim gibi kitaplığınızda bekletip açıp okumadıysanız şimdi okumanın tam sırası. kesinlikle eğlenceli bir yolculuk olacak bu günlerde.

film: fried green tomatoes. eğer sevgi hakkında biraz fikrim varsa bu film sayesindedir*. hala izlemediyseniz şiddetle tavsiye ediyorum.

dizi: parks and recreations. eğer hala izlemediyseniz açın ve şu an başlayın.

biz bize yeteriz türkiyem

madem bizden yardım isteyeceksiniz ne diye italya ve ispanya'ya yardım gönderiyorsunuz?

https://www.instagram.com/p/B-bhKOgDJ7n/

sonra küfür ettik mi küfür etti.

edit: postun altındaki yorumlar daha da fena. "biz ne güzel ülkeyiz. allah başımızdaki belaları kaldırsın" demiş biri. inşallah allahım inşallah.

koronavirüs bittiğinde yapılacaklar

şu başlığı okuyup yazacak şeyler düşünmek bile insana kendini iyi hissettiriyor. sanki virüs tamamen bitmiş gibi hissettim. sevdiklerime sarılmak, fırfır gibi giyinip sokağa çıkmak*, sanki son kez içiyormuş gibi içmek, sanki son kez eğleniyormuş gibi eğlenmek istiyorum. sanırım bir de iskender yemek istiyorum*. üstüne de sütlaç. ohhh.

şirin baba

covid-19'a karşı herhangi bir büyü bulamadıysa ve bu virüs şirinlere de bulaşıyorsa muhtemelen şu sıralar o da evinden çıkmıyordur. güçlü şirin ve şirine gibi genç şirinler market alışverişini görüyordur. gargamel de 65 yaş üstü olduğu için rahattır kafası.

var olan gereksiz şeyler

tiktok ve tiktok videosu çeken insanlar, hayvanlara eziyet eden ve mukbang videosu çeken youtube kanalları. kim bilir daha neler neler vardır.

yazarların komik anıları

ailecek pikniğe gidip kuzenimi piknik alanında unutup yola çıkmamız. tam şehre girecekken o "bir şey mi unuttuk ya?" sorusunu soran ilk insan ve bir anda çılgına dönen yengem sayesinde herkesin durumu ayıkması. geri dönüp kuzenimi o karanlıkta anayolda usain bolt gibi koşarken görmemiz*. sanırım benim en güldüğüm kısım da burası. sanki yetişmek istercesine saatlerdir koşuyordu*. 2020'de yaşansa kesin müge anlı'ya çıkardık.

yazarların en sevdiği enstrümantal müzikler

gioacchino antonio rossini - william tell

ramin djawadi - paint it, black

doğduğun gün billboard'da liste başı olan şarkı

benimki boş ve kedili bir evde yalnız başına dolanan yıkık bir kadın. karantinadayken bunu arayıp bulmam da ne bileyim*. aynaya bakmış kadar oldum. teşekkürler.

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

kadıköy rexx sinemasının kapanması

kadıköy'e ayak basmış herkes tarafından bilinen, içeriye girip bir film izlemesen dahi önünde buluştuğun tarihi ve sembolik bir sinemanın kapanması gerçekten üzücü. özellikle son zamanlarda rexx harici bir yerde bir film izlemedim. cinemaximum'da uzun reklamlar izleyip bir de üzerine daha fazla para vermek istemiyordum çünkü. alternatifler çok ama hiçbiri rexx olamaz.

the knife

jay jay johanson ile düeti marble house insana inanılmaz bir huzur verir. bağımlılık yapar. karantina günlerinize de çok çok yakışır.

  • /
  • 61

genç eşcinsellere tavsiyeler

bu sene 40 yasini dolduracak geckin bir kardesiniz olarak, sizden farkli bir jenarasyondan geliyorum, maalesef trendlerinizi, hayata bakis acinizi anlamakta zorluk cekiyorum. muhtemelen sizler de beni anlamakta zorluk ceersiniz. size tavsiyede bulunmam gerekirse:

turkiye'yi terketmektek icin son derece saglam bir plan yapin. bakin ben liseyi 90'larin sonlarinda, universityi 2000'lerin basinda okudum. turkiye ben gencken de homofobikti, yobazdi ama kisitli da olsa size oranla daha ozgurduk. birkac basit ornek vermek gerekirse, universitede cok az negatif tepki gorerek out yasadim, yeri geldi okulun koridorlarinda erkek arkadasimi optum, sarildik, yeri geldi farkindalik yaratmak icin masalar actik. hepsini gec, huysuz virjin turkiye genelinde yayin yapan bir kanalda drag sov yapiyordu. neyse.

buna ragmen, turkiye'de gelecegimin olmadiginin bilincindeydim. yurt disina, daha medini bir ulkeye goc etmeye lise yillarinda karar verdim.

karar vermesine verdin de be salak, ne plan yaptin?

sanirim turkiye'den bir bok olmayacagi konusunda hem fikiriz. ancak ben yurt disina goc etmek istiyorum dediginiz anda elinizde yasamak istediginiz ulkenin gocmenlik karti belirmiyor.

plan yapin gencler. nereye gitmek istioyrsaniz arastirin. elinizin altinda internet vat, ben 17 yasinda tanistim kendisiyle. arastirin. gitmek istediginiz ulke beklentilerinizi karsilayacak mi, oraya uyum saglayacak misniz?

1. gitmek istediginiz ulkeyi belirleyin.
2. gitmek istediginiz ulkeye uygun, avantajli bir kariyer planlayin.
3. gitmek istediginiz ulkenin talep ettigi tum sartlari saglayabileceginizden emin olun.
4. bunlara baslamak icin universote yillari cok gec, lise siralarinda baslayin.
5. kolay degil.
6. yilmayin.

bu satirlari toronto'dan yaziyorum. hayir, hic ama hic kolay olmadi. cok badire atlattim. yaptigim planlama, tabii planlama denilebilirse cok zayifti.
20'li yaslarimin ortasinda goc edecegimi zannederken aptalca kararlar, yanlis planlama, duygusal sebepler derken buraya gelmem 30'lu yaslarimin osunun buldu. inanin yaslandikca gocmenlik kavrami zorlasan bir olgu. gelismis ulkeler beyin gocune acik, ancak genc beyinler tercih siralamasinda geckin beyinlerin onunde yer aliyor.

kolay olmayacak, ancak akillica planlarsaniz, 20'li yaslarinizin ortasinda basarirsiniz, benim dustugum hataya lutfen dusmeyin.

son olarak, lise yillarinda intihara megilliydim. cok yaklastigim, umutsuzluga dustugum anlar oldu. keske 40 yasindaki aigai, 16 yasindaki aigai'a bugun yasadigi fazlasiyla basit, ancak mutlu hayati gosterebilseydi, o depresif ergenin icine biraz umut serpseydi. kisacasi guzel bir gelecek sizi bekliyor, ancak hepsinden once, ne istediginizi bilin, istediginize ulasmak icin kendinize duzgun bir yol haritasi cizin.

linkedin

değerli bir üyemiz olduğunuz için teşekkür ederiz şeklinde mesajlar atıyorlar sürekli. ne yalan söyleyeyim hoşuma gidiyor. üyelerini önemsiyorlar. mesela bir süredir bu sözlükte yazıyorum hiç bu tarz bir mesaj almadım. ayda bir otomatik de olsa iyi ki aramızdasın değerli bir üyesin tarzı mesajlar gelse ifitihar ederim.

tek eşlilik

dışarıda farklı lezzetler olduğu aşikardır fakat evde bir mutfağınızın olduğu ve gerekli malzemeleri kullanırsanız her lezzeti evdeki o mutfakta hazırlayabilirsiniz. birbirine mutfak olma durumudur tek eşlilik.

malzemeler:
✓ inanmak
✓ ne istediğini bilmek
✓ gayret etmek /çabalamak
✓ iki ayrı insan olduğunu unutmamak
✓ sorunları konuşmak
✓ kendine has bir dil geliştirmek
✓ ben buyum tuzağına düşmemek. gibi.

ayı sözlük yazarlarının favori dolmaları

xalo

kendisiyle konuşmaktan, dertleşmekten, goy goy yapmaktan çok keyif aldığım, sözlüğün bana kazandırdığı büyük insanlardan. tanıdığım ve belkide tanıyacağım en iyi insanlardan olabilir kendileri.
bir kere tanıştık artık yakasınıda bırakmam, benden kurtulamazsın efenim. iyi ki varsın xalocum

xalo

insan kurduğu ilişkilerde zaman geçtikçe “keşke daha önce tanısaydım” cümlesini çok nadir kurmaya başlıyor. belki de değerli hissettiği çok az insan için.
uzun zamandır bu cümleyi kurmamıştım birisini tanıdıktan sonra.
xalo bana bu cümleyi kurduran değerli bir insan oldu benim hayatımda.
fikirlerine, amacına, hayattaki duruşuna saygı duyduğum ve önemsediğim bir insan.
gitmesine çok çok üzüldüm.
neyse ki sözlük dışında da birbirimizin hayatında olacağımız gerçeği var.
yine de yazılarını çokça özleyeceğiz xalocuk.
seni iyi ki tanıdım*

ayı sözlük itiraf

ruh halim: herkes birbiriyle yiyişirken atölyeye gidip tahta çakan adnan ziyagil.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

ayı sözlük yazarlarının en sevdiği filmler

röntgencilik

inek şaban şöyle tanımlıyor:

röntgen böyle insanın içini gösteren bi cihazdır. bir de röntgencilik vardır tabi, bu röntgencilik çok ayıp olmakla beraber bol miktarda röntgenci vardır.

teşekkürler inek şaban.

Toplam entry sayısı: 1215

feminenlere ilgi duymayan gay

ilgi duymamakta özgür olan gaydir. feminen gaylerin bunu anlayışla karşılaması gerekir ki zaten durum bu. bunu büyütmeye gerek yok. saygısızlık yapmanın hiç lüzumu yok. feminen gayler ve transeksüeller sayesinde bugün dünyada görünürüz, gay olduğumuzun bilincindeyiz. bu insanları yüceltmem gerekir ama günümüzde ayrımcılık yapmış olacağım için yüceltemem. kendi içimizde birbirimizi ötekileştirdiğimiz için bunları söylemek istedim sadece. belki düşünceniz biraz olsun değişir diye.

"gay değilim full aktifim" diyip erkeklerle birlikte olan, lgbti'ye asla katkısı olmayan insanlarla birlikte olabilirsiniz. ama saygı duyduğunuzu söyleyip genelleme yaparak feminen gaylere saygı duymuş olmuyorsunuz. lubunca konuşup gay olduğunu itiraf etmeyen kerimcan durmaz ve makyaj kanalında lgbti ile ilgili içerikler de üreten arda bektaş'ı* referans göstererek genelleme yapacaksanız sohbet kurmaya çalışmayın zaten kimseyle. kimse sizin sohbetinize muhtaç değil. ötekinin ötekisi yapmaya çalışsanız da kendini lgbti içinde gören hiçbir birey aciz değil.

ölmeden önce izlenmesi gereken filmler

(bkz:night on earth)

beş şehir, beş farklı hikaye ve hepsi aynı gecede. samimi ve değişik duygular hissettiren hikayeleri, anlatımın sadeliği ve yormayışı bu filmin artılarından. winona ryder ablamızı saymıyorum bile. daha önce jim jarmusch izlemediyseniz bu filmle başlamanızı şiddetle tavsiye ederim.

(bkz:fried green tomatoes)

sıcacık hissettiren bir dram filmi. farklı dönemlerde yaşayan dört kadını anlatan bu film gerçekten çok etkileyici. üstü kapalı bir şekilde anlatılsa da idgie ile ruth arasındaki aşk ve evelyn ile ninny'nin dostluğu başarılı bir şekilde izleyiciye geçiyor bence.

(bkz:beetlejuice)

aslında birçok insan tarafından bilinen, eğlenceli müzikleri ve benzersiz karakterleriyle akıllarda kalan bir tim burton filmi olsa da çevremde hala izlememiş insanlara rastladığım için açıkçası bu listeye eklemek istedim. bu filmi izlememek çok büyük kayıp ve ayıptır. performansından ötürü michael keaton'ı ve winona ablamızı da unutmamak lazım.

(bkz:suspiria)

kullanılan renkler sebebiyle sanat filmi kabul edilen bu korku filmi kanın bu denli fazla gösterilmesiyle döneminin öncü filmlerinden biri olmuş. dario argento imzalı bu filmin 2018 versiyonu call me by your name'den tanınan luca guadagnino tarafından "saygı duruşu" niteliğinde çekilmiş. yani anlayacağınız hala ilgi görmekte. müzikler, dekor ve renkler açısından bu film mutlaka izlenmeli.

(bkz:three billboards outside ebbing, missouri)

neden oscar alamaz böyle güzel bir film anlamak güç. müzikleri, oyunculukları, görselliği ve özgün hikayesiyle çok etkileyici bir filmdi benim için. "öfke, daha fazla öfke peydah eder" detayı için bile izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

(bkz:incendies)

ben ömrümde böyle vurucu bir film izlememiştim. olağanüstü hikayesi, mükemmel kurgusu ve nefis sinematografisi için izlenmesi gereken filmlerden. bu filmi izledikten sonra insanın ben niye insanım diye bas bas bağırası geliyor.

(bkz:nunta muta)*

kara mizahın en güzel örneklerinden biri. bu kadar sert bir hikayeyi bu kadar komik anlatmak bence bir başarı. izlemiş olmaktan pişmanlık duymayacağınız, diyalogların düşündürdüğü, sessizliğin güldürdüğü bir film.

(bkz:howl's moving castle)**

pamuk prenses veya uyuyan güzel'deki gerçek aşkın öpücüğünün iyileştirici etkisinin farklı ve daha etkileyici bir versiyonunun yer aldığı film. bana kalırsa yönetmen'in bütün filmleri veya animeleri izlenmeli ama zaten bu filmi seçmemdeki en büyük neden miyazaki'nin en çıtır çerez animesi olması. yönetmen genelde çok gönderme yaptığı için disney animasyonları kadar kolay izlenilmiyor maalesef.

(bkz:battle royale)*

playerunknown's battlegrounds, fortnite gibi hayatta kalan son kişinin kazandığı oyunlara ilham kaynağı olan film. öyle ki bu oyun türüne adını vermiştir. hatta hunger games bile bu filmden sonra kaleme alınmıştır.

(bkz:pretty woman)

arada sırada hepimizin canı romantik komedi izlemek istiyor. böyle zamanlarda da maalesef karşımıza hep klişe senaryolara sahip filmler çıkıyor ve 2 saatimiz resmen çöpe gidiyor. bu film kesinlikle öyle filmlerden değil. hepimizin bildiği müziği, oyuncuları, dönemine göre cesur sayılabilecek konusu sebebiyle mutlaka izlenmesi gereken bir romantik komedi filmi. julia roberts'ı julia roberts yapmış olmasına girmeme gerek bile yok.

yazarların karantinadayken yüzleştiği sıkıntılar

iş görüşmem olumlu sonuçlanmıştı. virüs sebebiyle kaynadı gitti. ayrıca son üç aydır evdeydim. askerden yeni gelmiştim. 80 kişilik koğuşlarda yattıktan ve o 80 kişinin problemleriyle komutanım diğer komutanlarla çay içip, muhabbet edebilsin diye ben bizzat kendim ilgilendiğim için* pek insanlarla görüşmek istemedim. erkek görmek hiç istemedim. sadece iş arıyor, iş görüşmelerine gidiyordum. zaten karantinada gibiydim. insanların daha 1 haftada benim yaşam stilime karantina demesi bana koymuyor değil*. eminim benden daha kötü durumda olan insanlar vardır. o yüzden bunları kafamda büyütüp de şımarıkça davranmak istemiyorum. sağlık çalışanlarının hala bizim için kendilerini tehlike atıyor olmaları bile bunu yapmamak için yeterli bir sebep. herkes için zor bir süreç bunu anlıyorum ama yine de bir şekilde kendimizi motive etmek zorundayız.

suriyeli mülteciler hakkında doğru bilinen yanlışlar

üstteki entrynin sahibi temsili*.


dün seda sayan'a bağlamamak için sustum. bölüneceğiz diyen yazara da katılmıyorum fakat "burası senin ülken ha?" lafı gerçekten canımı yaktı. en basitinden dilek tutarken, dua ederken es geçmediğim bir yer türkiye. kimi zaman yaşanılmaz olsa da benim ülkem. insan üzerinde yaşadığı topraklarda neler oluyor diye sorgulamaz mı? niye bunu sorgulayan insanlara ırkçı damgasını yapıştırıyorsunuz? toprağını sevmek ne zaman ırkçılık olmuş? sen evini sevmez misin? sen evinde huzurlu yaşamak istemez misin? neyse bunu geçmek istiyorum. anlamanızı beklemiyorum.

türkiye'ye kimler kimler gelmiş. kim bu kadar yaygara koparmış bu zamana kadar? kimse. çünkü adamlar adapte olmaya çalışmışlar. mülteci olarak geliyorsan uyum sağlamak zorundasın. tepemize çıkman kabul edilebilir bir şey değil. sen misafirliğe gittiğinde böyle mi davranıyorsun ev sahibine? ev sahibine tecavüz mü ediyorsun? ev sahibinin çocuğunu mu öldürüyorsun? kedisini mi boğazlıyorsun? ev sahibini huzursuz edersen o da seni istemez. bir şekilde seni göndermek ister.

kaç senedir bu ülkedeler ve memnun bile edememişiz. bırak adapte olmayı hepsi avrupa'ya kaçma niyetinde. ama avrupa'da onları alacak bir ülke yok. senin özendiğin hümanizmin fikir babaları manyak çünkü değil mi? ırkçılar, faşistler. vah vah. sorun hümanizmde değil ama. sorun hümanizmi bilmeyip hümanizm kasanlarda. kendiyle aynı fikirde olmadığı için çatır çutur insan öldüren yaratıklara hoşgörü göstermek hümanizm değildir. bunun uzun vadede ne gibi sonuçlara yol açacağını sorgulamak ırkçılık değildir.

kötü günlerden geçiyoruz. kendi kendimizi düzeltebilmiş değiliz. nasıl depresyondayken arkadaşımızın dertlerine yardımcı olamıyorsak aynı o şekilde suriyelilere de yardımcı olabileceğimizi düşünmüyorum.

ayşen gruda

sanatçı gibi sanatçıdır. elini vicdanına koymaktan çekinmemiştir. diğerleri gibi düşüncelerini dile getirmekten korkmamıştır. sanatçı dediğin de ülke kötüye giderken susmamalıdır zaten. biz onun oyunculuğunu da güçlü kişiliğini de unutmayacağız.

feminenlere ilgi duymayan gay

ilgi duymamakta özgür olan gaydir. feminen gaylerin bunu anlayışla karşılaması gerekir ki zaten durum bu. bunu büyütmeye gerek yok. saygısızlık yapmanın hiç lüzumu yok. feminen gayler ve transeksüeller sayesinde bugün dünyada görünürüz, gay olduğumuzun bilincindeyiz. bu insanları yüceltmem gerekir ama günümüzde ayrımcılık yapmış olacağım için yüceltemem. kendi içimizde birbirimizi ötekileştirdiğimiz için bunları söylemek istedim sadece. belki düşünceniz biraz olsun değişir diye.

"gay değilim full aktifim" diyip erkeklerle birlikte olan, lgbti'ye asla katkısı olmayan insanlarla birlikte olabilirsiniz. ama saygı duyduğunuzu söyleyip genelleme yaparak feminen gaylere saygı duymuş olmuyorsunuz. lubunca konuşup gay olduğunu itiraf etmeyen kerimcan durmaz ve makyaj kanalında lgbti ile ilgili içerikler de üreten arda bektaş'ı* referans göstererek genelleme yapacaksanız sohbet kurmaya çalışmayın zaten kimseyle. kimse sizin sohbetinize muhtaç değil. ötekinin ötekisi yapmaya çalışsanız da kendini lgbti içinde gören hiçbir birey aciz değil.

ayı sözlük itiraf

bence kudurmuş alışmıştan beterdir. çünkü alışmış insan görgüsüzlük yapmaz, daha cool davranır. ne yaptığını bilir. ama kudurmuş insanın ne yapacağı belli olmaz ki. ben böyle düşünüyorum yani.

hastane mescidinde oral seks yaparken yakalanan eşcinseller

pek duyulmayan bir haber. ya gerçek değil ya da duyulmasını istemiyorlar. açıkçası ikinci düşünceye daha yakınım. öyle böyle bir yerde yakalanmamışlar çünkü. adamlar resmen sevişerek mevcut düzene isyan etmiş*.

onaylamasam da yaşanan şey eşcinsellerin ötekileştirilmesinin, aile ve toplum baskısının bir yansıması bence. sen insanların kimseye zarar vermeyen cinsel hayatlarına, yönelimine saygı duyma sonra kendi değerlerine saygı duyulmasını bekle. insanlara karışma ki evlerinde veya bir otel odasında rahat rahat sevişsinler.

(bkz: bırakınız öpüşsünler)
(bkz: bırakınız sevişsinler)

saykodelik türk klipleri

türklerin bu konuda ne kadar başarılı olduğunu gösteren kliplerdir.

örneğin;

suriyeli mülteciler hakkında doğru bilinen yanlışlar

üstteki entrynin sahibi temsili*.


dün seda sayan'a bağlamamak için sustum. bölüneceğiz diyen yazara da katılmıyorum fakat "burası senin ülken ha?" lafı gerçekten canımı yaktı. en basitinden dilek tutarken, dua ederken es geçmediğim bir yer türkiye. kimi zaman yaşanılmaz olsa da benim ülkem. insan üzerinde yaşadığı topraklarda neler oluyor diye sorgulamaz mı? niye bunu sorgulayan insanlara ırkçı damgasını yapıştırıyorsunuz? toprağını sevmek ne zaman ırkçılık olmuş? sen evini sevmez misin? sen evinde huzurlu yaşamak istemez misin? neyse bunu geçmek istiyorum. anlamanızı beklemiyorum.

türkiye'ye kimler kimler gelmiş. kim bu kadar yaygara koparmış bu zamana kadar? kimse. çünkü adamlar adapte olmaya çalışmışlar. mülteci olarak geliyorsan uyum sağlamak zorundasın. tepemize çıkman kabul edilebilir bir şey değil. sen misafirliğe gittiğinde böyle mi davranıyorsun ev sahibine? ev sahibine tecavüz mü ediyorsun? ev sahibinin çocuğunu mu öldürüyorsun? kedisini mi boğazlıyorsun? ev sahibini huzursuz edersen o da seni istemez. bir şekilde seni göndermek ister.

kaç senedir bu ülkedeler ve memnun bile edememişiz. bırak adapte olmayı hepsi avrupa'ya kaçma niyetinde. ama avrupa'da onları alacak bir ülke yok. senin özendiğin hümanizmin fikir babaları manyak çünkü değil mi? ırkçılar, faşistler. vah vah. sorun hümanizmde değil ama. sorun hümanizmi bilmeyip hümanizm kasanlarda. kendiyle aynı fikirde olmadığı için çatır çutur insan öldüren yaratıklara hoşgörü göstermek hümanizm değildir. bunun uzun vadede ne gibi sonuçlara yol açacağını sorgulamak ırkçılık değildir.

kötü günlerden geçiyoruz. kendi kendimizi düzeltebilmiş değiliz. nasıl depresyondayken arkadaşımızın dertlerine yardımcı olamıyorsak aynı o şekilde suriyelilere de yardımcı olabileceğimizi düşünmüyorum.

onur yürüyüşünde iki kadının çırılçıplak soyunması

son derece şık bir eylem. toplum biz ne yaparsak yapalım bize hazır değil. biz zaten onlara göre ahlaksızız.

ayı sözlük itiraf

victor hugo sizi görse sefilleri en baştan yazardı.

ayı sözlük itiraf

herkesten iğreniyorum. hepiniz yeterince iğrenç ve iticisiniz. teşekkürler.

le gıybet whatsapp grubu

ispanakliborek çıktığından beri biz:




(bkz: geri dön tülay)

thepillars

denemek istedim ve sonuç ortada. arkadaşlar lütfen eksilemeyin yazık çünkü.