blackout

Durum: 153 - 0 - 0 - 0 - 03.11.2019 15:06

Puan: 2994 - Sözlük Kezbanı

7 yıl önce kayıt oldu. 7.Nesil Yazar.

Onca çatık kaşı aldırmayan binlerce tebessüm gördüm.
  • /
  • 8

türkiye dururken filistin için endişelenen yurdum insanı

müslümanlıktan başka bir şeyi önemsemeyen insandır. inandığı dinin güya hoşgörülü olduğunu savunurken bir yandan da gayrimüslim insanların başına gelen felaketlerden haz alma ikiyüzlülüğünü gösterir.

en çok küfür edilen durumlar

arkadaşının sana haber vermeden, kendi kendine buluşmanızı iptal etmesi ve bunu nedense yola çıktıktan sonra öğrenmek.

karpuz

peynirle beraber tüketilmesi çok lezzetli olan yaz mevsimi meyvesi.

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

bütün ayı sözlük yazarlarına gelsin.

ayı sözlük yazarlarının unutulmaz pişmanlıkları

şu yaşıma kadar göbek deliğimde biriken pamukları bir kenara ayırsaydım kendime bir kazak örebilirdim.

en çok söylenen yalanlar

kıro erkeklerin ortak özellikleri

baygın bakan gözleriyle insanların kibar ya da normal en ufak hareketini saldırı olarak algılayıp her daim karşı saldırı içerisinde bulunan tiplerdir.

bi arkadaş

aslı; ben, bizzat, şahsen, kendim.

ilk görüşme sonrası atılan ilk mesaj

sevişmeden sonra "bunu bir daha yapalım en kısa zamanda, çok zevk aldım, harikaydı, müthişti bla bla..." demiş hatta ayrılacağım zamanda en az 2-3 dakika boyunca sarılıp, bırakmak istememişti. 2 gün sonra ben yazdım; öyle havadan sudan sohbet, sonraki gün o yazdı sohbet yine tıkandı, sonra ben yazdım ama bu sefer cevapları kaçamaklı, en son yazdığımda her mesaja 3-4 saat sonra cevap vermeye başlamış en son mesajı görüldü bile yapmamıştı. bu kadar memnun olup da sonra siklememesi şey sanki biraz şey ne bileyim... o tarihten sonra(yaklaşık iki hafta önce) insan davranışları üzerine sorgulamalar yapmayı da bırakma kararı aldım.

ayı sözlük itiraf

tırnak keserken sağ elimin baş parmağını unutma olasılığım %92.

60. grammy ödülleri

alessia cara'nın en iyi yeni şarkıcı dalında ödül aldığı ödül töreni. yalnız bu hanım kızımız 3 yıl önce piyasaya çıktı. geç gelen bir ödül oldu yani ama neyse. gecenin belki de en mantıklı ödülüydü denebilir.

jay z'nin 60. grammy ödül töreninde ödül alamaması şoku

1478 adaylıktan eli boş dönmesi bir hayli şaşırtıcı.

melodrama

en iyi albüm dalında adaylardan olup ödülü bruno mars'ın 24k magic albümüne kaptıran lorde albümü. yılın albümü olmayı fazlasıyla hak ediyordu. lanet gelsin bu müzik piyasasına yön verenlere emi.

melodrama

lorde'nin 2017'de çıkardığı 2. albümü. albüm 11 parçadan oluşuyor. green light ve perfect places şu ana kadar kliplenmiş parçalar. royals dışında green light'a kadar lorde'nin müziğini sıkıcı bulurdum.ama perfect places dinleyince bu kızın albümüne bir şans vermek lazım dedim ve oturup dinledim. tabi aradan baya zaman geçti ve ben bu albüme bayıldığım için o sıkıcı bulduğum "pure heroine" albümünü de sonrasında dinleyiverdim ve kendime "bu albüm çıktığında hangi cehennemdeydin sen!?" diye sordum. neyse albüm hakkında yorumlarım olacak ona geçelim.

lorde ilk albümü "pure heroine"deki hayalperest genç havalarını bırakıp hayatın, şöhretin, ve aşkın içine dalıp 4 yıl sonra biriktirdiği tecrübelerle mükemmel bir albüm yapmış. albüm gerçekten insandaki o melankolik havayı bir şekilde ortaya çıkartıyor. his his his. albüm çok fena hissettiriyor insana. ayrıca şarkıların yapımı da o kadar iyi tasarlanmış ki bu dünyaya ait olmadığını düşünüyorum. lorde çılgın kızmış; her insanda bir delilik vardır. ama lorde bu deliliği şarkılarında gerekse okuma tarzıyla gerekse şarkılara serpiştirilmiş o tuhaf seslerle çok sade ve masum bir şekilde gösteriyor.

 spoiler!
spoiler


green light en hareketli şarkısı ki bu şarkıyla çıkış yapıldı verilen mana ve sözlerdeki iğnelemeler süper.

sober diye bir şarkı var. ulan o nasıl bir prodüksiyon! aslında albümdeki bütün şarkılar prodüksiyon olarak arş-ı alâda ama bu şarkıda özellikle belirtmek gerek. şarkının her bölümünde başka bir şey çıkıyor ortaya, büyüleniyorsun. harmoniler, arka vokaller vs muazzam. şöyle bir dize var ki şarkı tam yükselecek derken bu kalkmış gitmiş dizeyi bildiğin fısıldayarak söylemiş. lan bu nedir ya? bu şarkıda gerçekten halıda yuvarlandım, tüm benliğimle hem de. zaten müzikten zevk alan adam ilk dinleyişte bu şarkının sözlerine dikkat edemez çünkü prodüksiyon o kadar sağlam ki.

homemade dynamite ise tove lo ile beraber kaleme aldığı bir şarkı olmuş lorde'nin. şarkıdaki tema çok farklı; benzer zevklere ve özelliklere sahip olan yeni tanıştığın bir insan hakkında. "sana en iyi yalanlarımı söyleyeceğim" sözü baya gerçekçi ve düşündürücü. bu konuda da şarkı yazılabilir olduğunu müthiş bir bütünlükle göstermişler.

the louvre şarkısı o kadar deneysel olmuş ki fakat buna rağmen inanılmaz bir uyum yakalamış. nakaratta "broadcast the boom boom boom, and make them all dance to it" sözünü oraya konuşma havasıyla koymak kimin aklına geldi? nasıl becerdiniz böyle bir şeyi. becerdiniz de nasıl bir uyum. bir de sonra "aaa" diye devam etmiyor mu? bir de bi outro bölümü var çıldıracağım. orayı her dinleyişte zaman duruyor tazeleniyorum adeta.

liability diye bir şarkı var; aman allah'ım bu nasıl bir ballad!? aşk acısını lorde ne var ne yoksa bildiğin kusmuş. kendini yalnız hissetmesinin ardından insanların kendisini bir "yük" gibi görmesinden ve bu yüklüğu kabul etmesinden mütevellit bir şarkı. muazzam. etkileyici. tüyler diken.

supercut, writer in the dark şarkıları da çok yerinde parçalar olmuş. supercut şarkısında green light şarkısındaki melodi birebir kullanılmış gibi geldi bana ama iki şarkıya da enfes yakışmış. writer in the dark şarkısının nakaratında lorde'nin önceki şarkılarında görülmemiş bir vokal performansi var. bu şekilde okuyabildiğini bilmiyordum hiç. o kadar içten geliyor ki, helal olsun demek düşüyor adama.

hard feelings/loveless, birleştirilip tek parça haline getirilmiş.sober ve the louvre'de o prodüksiyon iki şarkıdan ilkinde fena halde kendini gösteriyor ve bahsedilmeden kesinlikle geçilmez. yapamam böyle bir şey. çarpıcı sözler ve nefis bir altyapı. kelimenin tam anlamıyla harika. outro sen bu şarkıyı dinlemekten o kadar şanslısın ki diyor ve basıyor sana müzikal zevki. loveless ise yarım bırakılmış bir şarkı, dinleyen herkes keşke tüm haliyle konulsaydı albüme diye söylenmiştir mutlaka. yumuşak tonda çocuksu bir tavırla söylemiş. altyapı eski şarkılarını andırıyor.

sober ll(melodrama) en depresif, en gerçekleri surata laps diye vurucu, en ağır, ve en karanlık şarkısı albümün. şarkının prodüksiyonu sober ve the louvre gibi zengin. özellikle harmoniler olağanüstü. dinlerken fazlasıyla etkilendiğim bir parça.

liability (reprise) diye ayrı kısa bir şarkı var. sanırım ilişkinin bitiminden baya sonra yazılmış bir şarkı çünkü lorde kendini biraz daha toplamış gibi "ama değer değildin, sen öyle düşünsen de" demiş.

perfect places albümün kapanış parçası; bence albümün en güzel şarkısı. bir kere şarkının ana teması o kadar bizden ki bunu bahsetmeden geçemeyeceğim. hepimizin hayalleri, hedefleri var özellikle arkadaş grubumuzla yapmak istediğimiz geziler görmek istediğimiz deniz ötesi harika yerler. lorde de aynı düşünce içerisinde ama yeni büyümeye başlayan bir kız için. fazla büyük hayaller. çok depresif sözleri var aslında. hep partilere katılıyor, içiyor, dans ediyor ama en sonunda hep "graceless night" diye tabir ettiği bir mutsuz bir bitişe geliyor. yani aslında o kadar partiye rağmen mutsuz. nakaratta "bütün kahramanlarımı kaybediyorum, yalnız kalmaya dayanamıyorum" deyip "hadi harika yerlere gidelim" diyerek yaşadığı o mutsuzluğa, mutluluğun olduğu harika yerlere gitmeyle teselli bulmaya çalışıyor. böyle bir arayıştan sonra lorde olayı çakıyor; bu kadar zamandır harika yerleri arayıp duruyoruz aslında böyle bir yer yokmuş diyor bunu da "what the fuck are perfect places?" diyerek ifade ediyor. şahane.

 spoiler!
spoiler


genel olarak ifade edecek olursam hiç bir albümü bu kadar zevkle dinlemedim ben. yapılan bu işe inanamıyorum. green light çıktı dinledim güzelmiş dedim, ama albümü dinlemek için bir şans vermemiştim ta ki perfect places çıkana kadar. bu şarkıyla albümü dinleyeyim dedim ve mest oldum. tam anlamıyla bir şaheser. emeği geçen herkese bravo! bu albümle bir fan daha kazandın lorde!

24k magic

bruno mars'ın 7 grammy ödüllü albümü. bu kadar hakedecek bir çalışma mıdır kendisi? hiç sanmıyorum. albüm kesinlikle bruno'nun yaptığı en az iyi albüm. ne oluyor da bu kadar ödüle layık görülüyor anlamak mümkün değil.

just for laughs (gags)

yıllardır izlediğim ve her seferinde canımın sıkıntısı kilometrelerce öteye götüren şaka programı.

60. grammy ödülleri

yılın albümü ödülünü melodrama'ya vermezlerse taramalıyla basmayı planladığım ödül töreni.

burcu güneş

sesinde gerçekten çok fazla potansiyel barındıran şarkıcı. yalnız son 7-8 yıldır çıkardığı şarkıların orta-yavaş tempo olması bu potansiyeli çürütüyor gibime geliyor. nerede o yüksek notalara rahat rahat çıkan o kadın? alimallah, olmazsan olmaz, ay şahit, gözlerinde bıraktım aşkı, tılsım (özellikle de) yansın gecelerdeki o arşa çıkışlar artık yok. son yıllarda hep mıymıy, altyapıda yavaş tempo gitarla üzerine sakin sakin okuma. bu tarzdan acilen vazgeçmeli ve sesindeki potansiyeli kullanmalı.

tanrıya sorulacak ilk soru

erkeklerde en sevilmeyen özellikler

samimiyet ayağına laçkalık yapması ve aşırı ısrarcı olması.
  • /
  • 8

hornet kezbanlarından inciler

"orospu gibi poz verip altına imam karısı gibi sözler yazmayın"
gördüğümde adam haklı, dedim.

eşcinselleri aşağılayan camiler kapatılacak

yahu sen müslümansın, karıya kıza bakmazsın. ülke refahı sikinde olmaz. dünya malında zerre gözün yok. fani dünya senin için hiçbir şey ifade etmiyor. senin için mühim olan öteki dünya. bura geçici ora kalıcı. ibadet edecek bi seccade, dört duvarın olsun rızkını zaten allah verir. eee ne işin var elin gavurunun ülkesinde! siktir git arabistana. ama yok tüm dünya nimetlerinden yararlanıp, bütün ahlaksizliklari yapıp, diğer insanların huzurunu bozup sonra da huzur ıslamda diyeceksin.

aynur aydın

ilk albümü "12 çeşit la la la / 12 ways of la la la" ile piyasaya müzikalite anlamında süratli ve dolu bir giriş yapan, sonrasında ise piyasaya yakın işlerle yoluna devam eden şarkıcı. sesi çok güzeldir. yaptığı şarkıların alt yapıları lezizdir.

dön bebeğim, bu gece son gibi lezzetli akustik coverları vardır.

erdem kınay'ın iki proje albümünde de yer almış düzenleme olarak uçuşta olan "işporta" ve "sınır" adlı iki şahane şarkı söylemiştir.

"life goes on" diye tamamen imkanları zorlayarak çıkardığı ingilizce bir teklisi daha vardır.

"emanet beden" albümü daha çok ses getirmiştir. "günah sevap, bi dakika, damla damla, anlatma bana" gibi şarkıları kliplenmiştir. bu şarkılar ilk albümden daha çok hite ulaşmıştır.

catwork ile çıkardığı "siz hepiniz ben tek"
tunç berkay ile çıkardığı "bana aşk ver tanrım" teklileri mevcuttur. dinlenesidir.

geçen kış "düşüne düşüne" isminde bir slow tekli çıkarmıştır.
yine geçen yıl "salla" isminde eğlenceli bir tekliyi piyasaya sunmuştur. bu şarkı da yüksek hit alanlardan.

son günlerde ise jale'nin "gel güzelim" şarkısını cover yapmıştır. aysel gürel şarkısı okuyarak ve hakkını vererek yeniden yükselişe geçmiştir.

tekrarlıyorum sesi çok güzeldir ve iyi aranjörler ile çalışmayı seviyor.

türkiye standardının oldukça üzerinde. hadise, demet akalın, aleyna tilki ile adı yan yana gelmemelidir. tamamından üstündür.

gay buluşma parkında gezen çaycılar

gizli gay olma ihtimali yüksek olan çaycılardır. "abi çay içer misin" diye sorduklarında "yok ben senin sahlebini içmek istiyorum" diye yanıt verilince işler değişebilir.

netflix blutv ve puhutv'nin rtük'e bağlanması

her kuşu s*ktiniz de, kalan leyleğe sırayı getirdiniz dedirten karardır.

uluslararası işleyişi geliştirilmiş ve oturmuş her uygulama ve sistem bizde hep yasaklanıyor, kısıtlanıyor. vikipedi, uber, booking.com vs. netflix türevi internet kanallarına da sansür getirdiler en nihayetinde.

sizin geri kalmış beyinlerinizde oluşmuş ahlak kalıplarınıza ve uygun gördüğünüz şeylere indirgenmiş içeriklere kanaat etmek zorunda mıyız?!

dengini veya daha iyisini üretemediğiniz gibi dünya geneli kabul gören ve çalışan sistemleri engelleyecek kadar da despot bir yapıya sahipsiniz.

neyin gerekli neyin gereksiz olduğuna herkes adına karar verme haddini kendinde gören baskıcı bir hükümet anlayışınızdan da gına geldi. insanlar sizin yüzünden ülkesine soğumuş halde kurtulma hayalleriyle yaşıyor. sizin de halk tarafından sansürlendiğiniz günleri bekliyoruz.

2018 trans güzeli didem akay'ın intiharı

ya maskeyle gezmek, ya gizlenmek, ya yok sayılmak, ya öldürülmek, ya intihara sürüklenmek, baskılar, hedef gösterilmeler, hasta olmakla itham edilmeler, erkek sandım kadın çıktılara yaslanmalarla örülü hayatımızda bir savaşın daha kaybedeni. gün ışığı görmeden halının altında kalsan bi dert, halının üstüne çıkıp gün ışığından mahrum edilsen ayrı; hangisi tercih, hangisi yönelim? kendimizle savaşmak, toplumla barışmak mı? kendimizle barışmak, toplumla savaşmak mı?

ayı sözlükteki ak parti düşmanlığı

cumhuriyet tarihi boyunca kör topal da olsa ilerleyen demokrasi anlayışını geçtiğimiz 17 yıl içerisinde neredeyse tamamen yok eden, kazanılmış haklarımızı bile elimizden alan bir anlayışa karşı ister istemez hissedilen duygudur. en azından kendi cinsel kimliğinden yola çıkarak düşünmeye ve sorgulamaya çalış. bu kadar mı zor? daha birkaç yıl öncesine kadar birkaç saatliğine de olsa insanların ötekileştirilmediği onur yürüyüşlerine neden artık gidemiyoruz? ben mi yasaklıyorum toplanıp yürüyüş yapmayı? bırak onur yürüyüşünü , anayasal hakkın olan toplanma ve örgütlenme özgürlüğün nerede senin? hadi bunları anlamadın diyelim. toplum ahlakına aykırı tipler imanlı gençlerimizin terbiyesini bozuyor diyerek eurovision’a bile katılmama kararı alan zihniyeti nasıl savunuyorsun? ahlaksız diye sana diyor! tehlikeli olarak seni görüyor! yoldan çıkmış diye sana diyor! işlenen yüzlerce nefret cinayeti karşısında sustukları ve hatta gizliden gizliye mutlu oldukları için, kadın mıdır kız mıdır bilemem dediği dilşat aktaş’tan, meydanlarda yuhalattığı gülsüm elvan’dan ve yüzlerce başka insandan özür dilemek bir yana, hala onlara nefret kustukları için bu zihniyetten iğreniyorum. bu zihniyetin varlığı dahi midemi bulandırıyor. bu zihniyet benim karşımda düşmanım olarak paye biçebileceğim bir değerde bile değil. sadece midemi bulandırıyor.

pis kokan erkekler

birde bunların (bkz:pis kokan kadınlar) versiyonu var düşmanına atom bombası diye atarsın

çokomel

hz. muhammed

arap paganizmini reformize edip, yahudilikle sentezleyen inanç kişisi, kendisini spitama zerdüşt ile aynı kefeye koymak en doğru olandır ki biri diğerinin yolunu izlemiş gibidir.
ikisinin de aralarında teolojik benzerlik olmamasına rağmen politeist toplumları tek tanrıcılığa yükseltmekte aynı prosesler uygulanmıştır.
muhammed'in oluşumununda ilk devindiricilik rolünü üstlendiği kültür ise bir hayli ilginçtir zira tasvir karşıtlığı konusundaki katılığı arap paganizminde tanrıların heykellerle tasvir edilmesinden ziyade geometrik şekillerle tanımlanmasından kaynak alıyor.

her ikisi de panteon'un en mistik tanrılarını alıp "tek gerçek tanrı" olarak revize ediyorlar.

bu konuda spitama zaratustra ve aradılları diğer diyetleri çok yıkamıyorlar bunun sonucunda zerdüştlükte kişileşmiş güneş imgesi olarak mithra önemli bir yer tutuyor. bunun sebebi ise kültür alışverişinde bulunulan komşu toplumların yapısında yatmakta.

öte yandan haşimoğullarından muhammed'in toplumu tek tanrılı semitik dinlerin bulunduğu coğrafyalarda güçlü ticari ve kültürel bağlara sahipler.

özellikle islam'ın erken safhalarında bölgede etkin olan habeşistan ve aden-şam ticaret yolunu yöneten hristiyan bizans'ın mevcudiyeti yatsınamaz. bununla birlikte mısır; iskenderiye başta olmak üzere gelişmiş bir hristiyan ekolüne sahip ki bunlar da teolojik tartışmalarla istanbul'a (günümüzün fener patrikhanesi) kafa tutuyorlar.

spitama'nın ise çevresinde tek tanrılı unsurlar olmadığı gibi ülke hindistan alt kıtasından gelen felsefi akımlardan etkileniyor. hindu çok tanrıcılığından her dem etkilenildiği gibi (ki mithra esasen bir hindu tanrısıdır ve agni'nin bir tezahürü olarak yorumlanabilir) iran sahasının doğu sınırında budizm'in izleri mevcut bulunuyor. (taliban'ın ,doksanlarda olması lazım, havaya uçurduğu buddha heykellerini araştırabilirsiniz.)

tüm bu şartlar birini mutlak tek tanrılı ve katı kurallı reforma yöneltirken bir diğerini daha zayıf bir geçişte bırakıyor.

her ikisi de kendinden önceki inanışlarda bulunan tanrıları şeytani güçler olarak yorumluyor, zerdüştlükte bu tanrılan daeva şeytanlarıyken( daeva ismen hindu-sanskrit dilinde tanrı manasındaki deva veya devi kelimesinden gelir), islam'da eski tanrılar ya da arap inançlarındaki hürmet edilen doğa ruhları cinler olarak şekilleniyor ve uluhiyetleri ellerinden alınıp tanrıya hesap verecek olan mükellef bir ırk olarak düşünülüyor. (şuan günümüz halk söylencelerinde korku nesneleri olmaları onların bir zamanlar ilahi varlıklar olarak görülmesinden temel aldığı gibi eski türk inançlarındaki "iyeler" inancıyla özdeşleşmeleriyle de alakalıdır.)

buna rağmen muhammed, eski pagan kültlerinden en güçlüsü olan karataş kültünü yıkmak yerine inancın merkezine oturtuyor. günümüzde bile esasen kabe'yi kabe yapan şey küp şeklinde olan o siyah örtülü yapı değil. hacerül esved taşıdır. bu taş mescidi haram'ın köşelerinden birinin duvarının içine oturtulmuş metal bir kaideye gömülü durumdadır, esasen çatlak olup bu metal kaide onu bütün tutmaktadır.

küpik yapı ise islam sonrası da dahil olmak üzere farklı zamanlarda yıkılmıştır, hacerül esved'in hasarlı olmasının sebebi de haccac döneminde mancınık darbesi yemesinden kaynaklıdır.

bazı uç görüşlü (ve muhtemelen yanlış) araştırmacılara göre ise muhammed; esasen mekke'de yaşamamıştır ve misyonuna petra antik kentinde yani nebati ülkesinde başlamıştır ama bir takım siyasi entrikalar sonucu emevi devletinin çöküşüyle daha güvenli bir ortam olan mekke'ye yeni kabe'nin kurulduğu söyleniyor. hacerrül esved de bu olaylar sırasında zarar görmüştür. lakin bulunduğu yeri kabe haline getirdiği tüm bu şaibeli yorumun ötesinde tartışılmaz bir gerçektir ki bu karataş paganizm döneminde arapların tanrılarını geometrik şekiller ile tasvir etmesinden köken alıyor olabilir ama yine de peşin konuşmamak sahayı uzmanlara bırakmak gerek.

zerdüşt ise dualist bir tahayyül sahip bir inanç üzerinden şekillendirdiği teolojisinin merkezine ışık inancını ve onun manifestosu olan güneşi ve ateşi yerleştiriyor.
spitama'nın izlediği yol yine de muğlak, çünkü çok eski ve islam'dan daha fazla değiştirilmiş bir teolojidir. sonuçta iskender öncesinden köken almış bir inançtan söz ediyoruz. sasani iranına gelene kadar zerdüştilikten gayrı ne inançlar doğup battığı o coğrafyada. iran pek bir ortodoks şii olmasına rağmen bahailik gibi akımları başlattı yakın geçmişte.

eklemeliyim ki aynı zamanda islam ve yahudilik birbirinin o kadar aynısıdır ki, beslenme adetlerinden, kişisel hijyen kurallarına ve hatta ibadet üslübuna kadar yüksek benzerlik gösteriyor. kısacası islam, yahudiliğin ekümenik versiyonu olarak adlandırılsa hatalı olunmaz.

peygamberlik iddiasında olan bu iki şahıs da bize kutsal metinler bıraktılar yahut bu iki inancın takipçileri bu metinleri oluşturdular (bilemeyiz), ki bunlar "avesta" ve "kur'an -ı kerim"dir.

avesta yapısı itibariyle çok fazla kelime tekrarlarıyla dolu bir metindir ve zerdüştün ardılları zamanla bu metne dua ve ayin metinlerini de eklemişlerdir. en göze çarpan özelliği zerdüşti şeriatının kurallarının ve cezai yaptırımlarının doğrudan kutsal kitap içinde yazmasıdır çoğu da kırbaçlanma içermektedir. bununla birlikte arınma kuralları da sözlü anlatımdan ziyade yazılı olarak metne girmiştir.

kur'an ı kerim ise kelime anlamı olarak erdemlerin derlemesi demektir. avesta kadar kelime tekrarları olmasa da rahman suresi gibi yoğun tekrarlamalara rastlanır. kitabın büyük çoğunluğunu oluşturan bakara suresi, yahudi inançındaki peygamber hikayelerinin en yoğun derlendiği ve arabize edildiği bölümdür. ayrıca avesta gibi toplumsal düzenlemeleri içerir (miras hukuku; kâfir mürted ve münafıklarla ilişkiler; evlilik ve boşanma; seksin nasıl yapılması gerektiği). bunun yanında şiirsel bir dil kullanılmıştır ve bazen uyak kuralları bozulmasın diye bilinçli telaffuz hataları vardır. yüksek sesle bir ritim eşliğinde halka olunmak amacıyla yazıldığı metinlerin yapısından anlaşılabilir.

ama kur'an'ın avesta'dan en büyük farkı şudur; avesta'dan kitabın anlatıcısı olan spitama tanrıyla olan konuşmalarını sonradan kaleme almış gibi bir üslup benimsenmişken ki soru-cevap metoduyla ilerler, kur'an tamamen tanrı'nın muhammed'in önünde yaptığı bir monolog gibidir. bu radikal farklılık döneminin dini metinlerinde rastlanmayan bir durumdur. zira kur'an'ın anlatıcısı allah'ın bizzat kendisidir. bu da bu kitabı dış gözler karşısında ilgi çekici yapar.

velhasıl muhammed gerçekten de safra kabartan bir şahsiyettir. anlatım hatalarımı bağışlayınız.

haaa bir de şu kız çocuğu kurbanı olayı da şöyledir ki bu kızların sevilmemesinden ileri gelmez aksine bu dini bir ritüeldir ve bebek kurban etmek orta doğu din geleneğinde büyük yer tutar. özellikle evli çiftin ilk doğan bebeği kurban edilmelidir. israiloğulları da hayvan kurban etmeden önce bunu yaparlardı.

esasen bebek kurbanı dünya nimetlerinin kefareti olarak orta doğu paganizminde yer buluyordu, ibraniler ise bu kefaret geleneğini çocuklardan alıp hayvanlara vermişlerdir. gelenek ilk başta doğan bebeğin yerine geçen hayvan ile evrilirken islam ile birlikte sistematize edilmiştir, böylece kurban geleneği ikinci evrilmeyle genel olarak toplumsal şükran belirtisine dönüştü. muhammed'in ise karşı çıktığı kız çocuğu gömme geleneği bunun uzantısıdır.

buna paralel olarak spitama ise kurban geleneğini tamamen yıkmıştır, zira zerdüştlükte köpekler dahil tüm çiftlik hayvanları kutsal kabul edilmiş, kanlı kurban ayinlerinin yerini buğday gibi tahıl ürünlerinin ilk hasatlarından bir parçanın tanrıya sunulması yahut alkollü bir sıvının bu vazifeyi yapması buyurulur. buna karşın hayvan kurbanı geleneği sonradan devam etti.

Toplam entry sayısı: 153

askerlik

her erkek türk vatandaşından zorunlu yapılması istenen hede.

ben geçtiğimiz pazar günü tezkereyi aldım henüz. zaten giderken de bununla ilgili bir entry yazmıştım. daha dün gibi hissettiriyor.

uzun bir entry olacak. bir yazar askerlik tecrübelerimi aktarmak için rica etti ve ben de entry olarak gireyim istedim.

neyse, giderken alınması gerekenler ve askeriye tarafından istenen şeyler neler, onlara değineceğim. ilk olarak iletişim için tuşlu telefon şart. zaten acemi birliğine akıllı telefon götüremezsiniz. benim birliğimde çocuğun teki sokmuştu ama o gün ana baba günüydü diye gözden kaçmış sanırım. o da sivil valizinden hiç çıkarmamış. yemin töreni sonrasında gördük. ama yine de risk almaya değmez. tabi bağlı olacağınız usta birliğine göre ilk iki haftadan sonra ortamı süzüp akıllı telefon kullanılabilirliğini ölçtükten sonra akıllı telefon sokabilirisiniz. ama acemide böyle bir atraksiyona gerek yok. sivil hattı mutlaka sokmaya çalışın. normalde yasak ama size askercell diye bir zırvayı diretecekler alın diye. bir şekilde almayın bence. kendileri 85 liraydı yaz ayında. şu an kaç para bilmem ama sadece seçeceğiniz 5 kişiyle konuşma fırsatı veriyor. o da saat 6dan sonra. almak zorunda kalırsanız da sonradan normal turkcell hattına çevirebilirsiniz. ama yine de kendi hattınızı bir şekilde sokun. ben ayakkabı keçesinin içine atmıştım. zaten üstümü de aramadılar.

mutlaka el kremi, güneş kremi, şampuan, yara bandı, pudra, merhem, iğne iplik, çorap, ayakkabı keçesi, ıslak mendil ve peçete götürün. yara bandı ve merhem bot ayağa vurduğunda elinizin altında olsun diye, güneş kremi güneş altında çok vakit geçireceksiniz diye, pudra o güzel taşaklarınız pişik olduğu takdirde, ıslak mendil ve peçete banyo yapmaya fırsat bulamadığınızda ve tuvaletlerde de sağolsunlar hiç peçete bulundurmadıklarından, ayakkabı keçesi de bot vurmalarını engellediğinden almanız gerekenler özetle. deodorant konusunda çanta aranırken benimkisini alıp bir kenara atmışlardı. herkesinkine öyle yapıyorlardı. artık neden bilmem ama. zaten gideceğiniz yerde kantin var. deodorantı da oradan alabilirsiniz.

mutlaka bot kilidi alın; şu ucuzluk pazarlarında bolca var. genelde eğitim alayında asker olan usta erler acemilerin botlarını çalıyorlar. bu olaya da yer değiştirme derler askeri dilde. dolaplar kilitlenmmesi yasak olduğu için ona özel bir kilit almayın. eğer ben çok hassas ve titizim derseniz; yastık kılıfı götürebilirsiniz. çünkü benim yattığım acemi birliğindeki yataklar leş gibiydi. tabi ertesi güne o yastık kılıfını oradan çıkartıp eskisi duracak şekilde bırakmak gerekiyor yatağı. sonuçta kontrol ediliyor. bu arada bir tane kitap da götürebilirsiniz. tabi okuyacak vaktiniz olur mu onu bilemem.

temiz banyo havlusu, yüz ve el havlusu, 2-3 atlet, 2-3 don, spor ayakkabı, kirli ve temiz çamaşır torbası ve filesi, kamuflajlar, eşofman üstü ve altı, 2-3 çorap, 3 askı, onlar tarafından sizlere veriliyor. atlet don çorap rengi haki rengi olarak veriliyor. bunların yanında kendiniz don, atlet vs de alabilirsiniz. alacağınız renk herhangi bir yeşil tonu olsa farketmez. ama yine de haki rengi bulursanız ondan alın. tabi sivil boxer atlet vs de getirebilirsiniz. o kadar kişinin donuna bakacak halleri yoktu benim yaptığım yerde. çoğu kişinin boxerları sivildi.(güzel bacakları ve götleri çok kestim evet) bir de yıkamak gibi bir seçeneğiniz olmayacak acemi birliği boyunca. ben elde yıkıyordum her şeyimi kamuflajlar dahil. aslında büyük çamaşır makineleri vardı ama oraya herkes atmaya kalksa senin çamaşırlar kim bilir kiminkiyle akraba olur.

alışveriş kartla yapılır bu arada. nakite çok ihtiyacınız olmayacak. bu su için bile geçerli. 500 ml su 30 kuruş falansa onu bile kart ile ödüyorsun. bu da kantin kuyruklarını lady gaga'yı görmek isteyen little monsterların kuyruğuna çeviriyor.

acemide zaten 200 300 kişilik bir grup olacaksınız. o yüzden hiç ön planda olmaya gerek yok. gruba yöneltilen sorulara cevap vermeye çok da istekli olmayın. başınıza ne geleceği belli olmaz.

her şeyin paylaşıldığı, muhabbetlerin çok samimi olduğu bir ortam acemilik. sonuçta herkes aynı şekilde ve amaçta orada ve kimsenin birbirinden farkı, üstünlüğü yok. çok eğleneceksiniz arkadaşlarınızla, tabi bunun yanında askeriye de sizi bir o kadar da yoracak yürüyüşler, eğitimler vs derken. tavsiyem dış dünyayı dışarda bırakmanız olacak. ne kadar düşünmezseniz ve askeriyeye dalarsanız o kadar zaman çabuk geçer sizin için. her hazırlık yemin töreni içindir orada. illaki yürüyüş provalarında bazı beynamazlar üst üste hatalar yaparak komutanlardan azar yemenize sebep olacak ama o yemin töreni sonrasında da değişik bir duygu seline kapılacaksınız. bir de aileniz sizi izliyorsa. o andan sonra işler daha kolay olacak. usta birliğinize gittiğinizde daha rahat bir askerlik yapacak duruma gelirsiniz. tabi birliğinize ve yapacağınız işlere de bağlı bu.

velhasıl bu biz erkeklere dayatılan bir zorunluluk ve bunu bedelli, kısa veya uzun bir şekilde yapmak zorundayız. bizden çaldığı zamanda en yararlı ne yaparım diye düşünen insanlar daha çok kitap okuyordu ve çok da güzel zaman geçiriyorlardı. ben de bayağı kitap okudum ve kendimle çok zaman geçirdim. isyan modunda takılan bazı arkadaşlara hiç vakit geçmedi. ben genelde şarkı söyler, millete ilginç ilginç sorular sorar, enteresan muhabbetler açar, taklit yapar, ve oyunlar oynamak(tabu, sessiz sinema, tavla vs) için milleti ikna etmeye çalışırdım. böylece su gibi geçti gitti askerlik.

yazıma katlandığınız için teşekkür ederim, bütün sözlük ahalisine günaydınlarımı sunarım.

aşık olmak

herkesin karşılıklı olarak yaşamak istediğidir fakat ne hikmetse genelde sadece bir tarafın yapıyor olduğudur. bu sebepledir ki ızdırap çektirir, mide bulandırır. özellikle de gay olmanın her türlü suçtan daha suç görüldüğü ülkemizde hemcinsine aşık olmak. ne kadar yürek parçalayıcı bir durum olduğunu, o yüreğini ağzında hissettiren heyecanlanmalarının boşuna olduğunu farkedince anlıyorsun; bir düzcinsele aşık olmaman gerektiğini. bu yüzdendir ki aşkı, aşık olmayı en çok yaşamak isteyen biz eşcinselleriz. ama karşılığını alamadığımız, bizi tüketen o aşkların cenaze törenini eninde sonunda yaptığımız için bu duygudan yoksun kalıyoruz. sadece birbirimizin tenlerinde gezintilerle yetiniyoruz. o yüzden de artık ne olduğunu bilmiyoruz.

serdar yabancı değilim

pornhubda aransa bu cezbedicilikte doğal olan video bulunmaz gerçekten.

ilk eşcinsel deneyim

geç kabullenmenin verdiği saflık, daha öncesinde herhangi bir kadınla flört dışında bir şey yaşanmamışlık, ve bunun getirdiği tecrübesizlik ile hornette henüz bir haftadır ara ara konuştuğum bir insan. ve umumi bir tuvalet. aslında bu duruma sürüklendiğimin farkında bile değildim. çay içeceğiz diyerek buluşmuştuk. akşam iş çıkışıydı. çay içecek bir yerler ararken tuvaleti geldiğini söyledi ve umumi bir tuvaletin dışında bulduk kendimizi. ben onu dışarıda bekleme planları yaparken o 2 kişilik para ödemiş ve beni de içeriye çağırıyordu. neyse hala saf saf az sonra olacak şey aklımın ucundan bile geçmiyordu. tuvaletim de yoktu zaten. para verdi çocuk o kadar bari bir elimi yüzümü yıkayayım dedim. işimi bitirdim tam dışarı çıkacaktım ki baktım bu en köşedeki kabinden bana gel dercesine elini sallıyor. işte ancak o anda anlayabildim az sonra olacakları. o anda hazır hissetmedim kendimi açıkçası yalnız bunun eninde sonunda olacağını biliyorum, o halde kaçmamı gerektirecek bir şey kalmamıştı geriye, hala o saflıkla ve içimdeki özgüvenle kabine girdim. birden dudaklarıma yapıştı. öylesine kötü öpüşüyordu ki sanki beni yemeye çalışıyordu. pasif bir arkadaştı. orada bana ilk oral seks deneyimimi de yaşattı. o kısım öpüşmeden daha zevk verse de ilk olduğu için tuhaf hissettim. ardından ben boşalmaya yakınken yaptığı şeyi ondan sonra takıldığım hiç kimse yapmadı bana; spermlemi lıkır lıkır midesine indirdi. o anda bir şok yaşadım. ondan sonra da beni öpmeye kalktı. tabi ilk deneyim için bunu yapabilecek bir insan değildim ve onu bir daha öpmedim. çıktıktan sonra hadi görüşürüz deyip kendimi metroya attım. o an kendimi o kadar kirli hissettim ki; sürekli dalıp dalıp durdum. kabinden çıktıktan sonra ne kadar da sıvı sabunla dudaklarımı, bıyığımı ve sakallarımı yıkadıysam da o kirlilik hissi üstümden gitmemişti. eve gider gitmez ilk işim bol keseli bir duş almak oldu. ondan sonra rahatlayabildim. olayın sonrasında o kişi ile cinsel kimyamızın uymadığına kanaat getirdim. yoksa bu tiksinti başka bir şeyle açıklanamazdı. bunu da ona kibar bir dille söyledim zaten. biraz kem küm etti ama sonunda irtibatı kestik. sonrasında tam anlamıyla seksi bundan 2 ay sonrasında yaşadım. o ise "işte bahsettiğim şey budur be!, var ya tam anlamıyla bu lan!" idi. onu da sonra anlatırım çok yazmışım lan vay anasını.

ilk görüşme sonrası atılan ilk mesaj

sevişmeden sonra "bunu bir daha yapalım en kısa zamanda, çok zevk aldım, harikaydı, müthişti bla bla..." demiş hatta ayrılacağım zamanda en az 2-3 dakika boyunca sarılıp, bırakmak istememişti. 2 gün sonra ben yazdım; öyle havadan sudan sohbet, sonraki gün o yazdı sohbet yine tıkandı, sonra ben yazdım ama bu sefer cevapları kaçamaklı, en son yazdığımda her mesaja 3-4 saat sonra cevap vermeye başlamış en son mesajı görüldü bile yapmamıştı. bu kadar memnun olup da sonra siklememesi şey sanki biraz şey ne bileyim... o tarihten sonra(yaklaşık iki hafta önce) insan davranışları üzerine sorgulamalar yapmayı da bırakma kararı aldım.

ayı sözlükteki ak parti düşmanlığı

bu gözler de oy verdiğin partinin oslo görüşmelerinde ne boklar yediğini, şivan perver'le, barzani'yle güya tanımadığımız o bölgenin bayrağı ile kameralara pozlar verdiğini, partinin milletvekillerinin karaman'da 45 erkek çocuğuna yapılan iğrenç istismarı kahkaharla nasıl akladığını, şehitlere kelle dediğini, fetö ile sarmaş dolaşken devletin içine kendi elleriyle onları soktuğunu, üniversite diploması olmadan neyi sunup da cumhurbaşkanı adayı olduğunu, göz göre göre seçildiğini, bu milletin amına koyacağız diyen adamın şirketinin 422 milyon tl'lik borcunu sıfırlayıp bana verdiği geri ödemeli 15 bin tl'lik krediyi bir gün geçtiği zaman faiziyle söke söke aldığını, soma'daki 300 vatandaşımızın hayatını kaybettiği faciadan sonra maden kazaları araştırılsın önergesini nasıl reddettiğini, en çok kendilerinin zarar gördüklerini iddia ettikleri 15 temmuz olayında fetö'nün siyasi ayağı araştırılsın önergesini nasıl reddettiğini, atatürk havaalanı patlamasının, çiftlik bank hortumlamasının, çocuk istismarının, uyuşturucunun, işid'in türkiye'deki faaliyetlerinin, ege'deki 16 türkiye adasının yunan işgali altında olabileceğinin araştırılması önergelerinin savunduğun parti tarafından arsızca reddedildiğini ve daha nicelerini gördü. bir gay olarak haklarının hiç bir şekilde onlar tarafından savunulmadığını da bu gözler gördü. neresinden bakarsan bak bok bir oluşum. başka da bir şey söylemeyeceğim.

yılmaz morgül'ün özel mesajlarını ifşa eden milli sporcu

yılmaz morgül yerine, ünlü güzel bir kadın mesaj atsaydı sikini sıvazlamaktan kendini alamazdı sik kafalı.

askerlik

her erkek türk vatandaşından zorunlu yapılması istenen hede.

ben geçtiğimiz pazar günü tezkereyi aldım henüz. zaten giderken de bununla ilgili bir entry yazmıştım. daha dün gibi hissettiriyor.

uzun bir entry olacak. bir yazar askerlik tecrübelerimi aktarmak için rica etti ve ben de entry olarak gireyim istedim.

neyse, giderken alınması gerekenler ve askeriye tarafından istenen şeyler neler, onlara değineceğim. ilk olarak iletişim için tuşlu telefon şart. zaten acemi birliğine akıllı telefon götüremezsiniz. benim birliğimde çocuğun teki sokmuştu ama o gün ana baba günüydü diye gözden kaçmış sanırım. o da sivil valizinden hiç çıkarmamış. yemin töreni sonrasında gördük. ama yine de risk almaya değmez. tabi bağlı olacağınız usta birliğine göre ilk iki haftadan sonra ortamı süzüp akıllı telefon kullanılabilirliğini ölçtükten sonra akıllı telefon sokabilirisiniz. ama acemide böyle bir atraksiyona gerek yok. sivil hattı mutlaka sokmaya çalışın. normalde yasak ama size askercell diye bir zırvayı diretecekler alın diye. bir şekilde almayın bence. kendileri 85 liraydı yaz ayında. şu an kaç para bilmem ama sadece seçeceğiniz 5 kişiyle konuşma fırsatı veriyor. o da saat 6dan sonra. almak zorunda kalırsanız da sonradan normal turkcell hattına çevirebilirsiniz. ama yine de kendi hattınızı bir şekilde sokun. ben ayakkabı keçesinin içine atmıştım. zaten üstümü de aramadılar.

mutlaka el kremi, güneş kremi, şampuan, yara bandı, pudra, merhem, iğne iplik, çorap, ayakkabı keçesi, ıslak mendil ve peçete götürün. yara bandı ve merhem bot ayağa vurduğunda elinizin altında olsun diye, güneş kremi güneş altında çok vakit geçireceksiniz diye, pudra o güzel taşaklarınız pişik olduğu takdirde, ıslak mendil ve peçete banyo yapmaya fırsat bulamadığınızda ve tuvaletlerde de sağolsunlar hiç peçete bulundurmadıklarından, ayakkabı keçesi de bot vurmalarını engellediğinden almanız gerekenler özetle. deodorant konusunda çanta aranırken benimkisini alıp bir kenara atmışlardı. herkesinkine öyle yapıyorlardı. artık neden bilmem ama. zaten gideceğiniz yerde kantin var. deodorantı da oradan alabilirsiniz.

mutlaka bot kilidi alın; şu ucuzluk pazarlarında bolca var. genelde eğitim alayında asker olan usta erler acemilerin botlarını çalıyorlar. bu olaya da yer değiştirme derler askeri dilde. dolaplar kilitlenmmesi yasak olduğu için ona özel bir kilit almayın. eğer ben çok hassas ve titizim derseniz; yastık kılıfı götürebilirsiniz. çünkü benim yattığım acemi birliğindeki yataklar leş gibiydi. tabi ertesi güne o yastık kılıfını oradan çıkartıp eskisi duracak şekilde bırakmak gerekiyor yatağı. sonuçta kontrol ediliyor. bu arada bir tane kitap da götürebilirsiniz. tabi okuyacak vaktiniz olur mu onu bilemem.

temiz banyo havlusu, yüz ve el havlusu, 2-3 atlet, 2-3 don, spor ayakkabı, kirli ve temiz çamaşır torbası ve filesi, kamuflajlar, eşofman üstü ve altı, 2-3 çorap, 3 askı, onlar tarafından sizlere veriliyor. atlet don çorap rengi haki rengi olarak veriliyor. bunların yanında kendiniz don, atlet vs de alabilirsiniz. alacağınız renk herhangi bir yeşil tonu olsa farketmez. ama yine de haki rengi bulursanız ondan alın. tabi sivil boxer atlet vs de getirebilirsiniz. o kadar kişinin donuna bakacak halleri yoktu benim yaptığım yerde. çoğu kişinin boxerları sivildi.(güzel bacakları ve götleri çok kestim evet) bir de yıkamak gibi bir seçeneğiniz olmayacak acemi birliği boyunca. ben elde yıkıyordum her şeyimi kamuflajlar dahil. aslında büyük çamaşır makineleri vardı ama oraya herkes atmaya kalksa senin çamaşırlar kim bilir kiminkiyle akraba olur.

alışveriş kartla yapılır bu arada. nakite çok ihtiyacınız olmayacak. bu su için bile geçerli. 500 ml su 30 kuruş falansa onu bile kart ile ödüyorsun. bu da kantin kuyruklarını lady gaga'yı görmek isteyen little monsterların kuyruğuna çeviriyor.

acemide zaten 200 300 kişilik bir grup olacaksınız. o yüzden hiç ön planda olmaya gerek yok. gruba yöneltilen sorulara cevap vermeye çok da istekli olmayın. başınıza ne geleceği belli olmaz.

her şeyin paylaşıldığı, muhabbetlerin çok samimi olduğu bir ortam acemilik. sonuçta herkes aynı şekilde ve amaçta orada ve kimsenin birbirinden farkı, üstünlüğü yok. çok eğleneceksiniz arkadaşlarınızla, tabi bunun yanında askeriye de sizi bir o kadar da yoracak yürüyüşler, eğitimler vs derken. tavsiyem dış dünyayı dışarda bırakmanız olacak. ne kadar düşünmezseniz ve askeriyeye dalarsanız o kadar zaman çabuk geçer sizin için. her hazırlık yemin töreni içindir orada. illaki yürüyüş provalarında bazı beynamazlar üst üste hatalar yaparak komutanlardan azar yemenize sebep olacak ama o yemin töreni sonrasında da değişik bir duygu seline kapılacaksınız. bir de aileniz sizi izliyorsa. o andan sonra işler daha kolay olacak. usta birliğinize gittiğinizde daha rahat bir askerlik yapacak duruma gelirsiniz. tabi birliğinize ve yapacağınız işlere de bağlı bu.

velhasıl bu biz erkeklere dayatılan bir zorunluluk ve bunu bedelli, kısa veya uzun bir şekilde yapmak zorundayız. bizden çaldığı zamanda en yararlı ne yaparım diye düşünen insanlar daha çok kitap okuyordu ve çok da güzel zaman geçiriyorlardı. ben de bayağı kitap okudum ve kendimle çok zaman geçirdim. isyan modunda takılan bazı arkadaşlara hiç vakit geçmedi. ben genelde şarkı söyler, millete ilginç ilginç sorular sorar, enteresan muhabbetler açar, taklit yapar, ve oyunlar oynamak(tabu, sessiz sinema, tavla vs) için milleti ikna etmeye çalışırdım. böylece su gibi geçti gitti askerlik.

yazıma katlandığınız için teşekkür ederim, bütün sözlük ahalisine günaydınlarımı sunarım.

hornet

"seks için yazmayın" diyen ve sohbet muhabbet amacında olduğu yazan profillerin bilgilerinde rol bilgilerinin yazması bana tuhaf geliyor. yani madem amacın sohbet etmek, neden oraya aktif diye yazar ki insan? hmm sanırım sohbette aktif olan taraf o. tabi ya sürekli kendi konuşsun istiyor. tamamdır çaktım mevzuyu.

reynmen

boş ve kalitesiz olanı yüceltme furyasında kendisi de ekmek bulan ne idüğü belirsiz birisi.

benimle söyle

kanal d'nin ilk bölümü dün yayınlanan, çoğu hornet'ten seçilen 100 jüri artı 1 sunucu ile, gay partisi adı altında yapılan yeni ses yarışması.

format hoş olsa da, oldukça gereksiz juri üyesi var ciddi manada sesten anlamayan. biraz daha bilindik ve kaliteli şarkıcıları bünyesine katarsa devamlılığını sürdürebilir. aksi takdirde tutacak bir program niteliğinde değil.

ayı sözlükteki ak parti düşmanlığı

bu gözler de oy verdiğin partinin oslo görüşmelerinde ne boklar yediğini, şivan perver'le, barzani'yle güya tanımadığımız o bölgenin bayrağı ile kameralara pozlar verdiğini, partinin milletvekillerinin karaman'da 45 erkek çocuğuna yapılan iğrenç istismarı kahkaharla nasıl akladığını, şehitlere kelle dediğini, fetö ile sarmaş dolaşken devletin içine kendi elleriyle onları soktuğunu, üniversite diploması olmadan neyi sunup da cumhurbaşkanı adayı olduğunu, göz göre göre seçildiğini, bu milletin amına koyacağız diyen adamın şirketinin 422 milyon tl'lik borcunu sıfırlayıp bana verdiği geri ödemeli 15 bin tl'lik krediyi bir gün geçtiği zaman faiziyle söke söke aldığını, soma'daki 300 vatandaşımızın hayatını kaybettiği faciadan sonra maden kazaları araştırılsın önergesini nasıl reddettiğini, en çok kendilerinin zarar gördüklerini iddia ettikleri 15 temmuz olayında fetö'nün siyasi ayağı araştırılsın önergesini nasıl reddettiğini, atatürk havaalanı patlamasının, çiftlik bank hortumlamasının, çocuk istismarının, uyuşturucunun, işid'in türkiye'deki faaliyetlerinin, ege'deki 16 türkiye adasının yunan işgali altında olabileceğinin araştırılması önergelerinin savunduğun parti tarafından arsızca reddedildiğini ve daha nicelerini gördü. bir gay olarak haklarının hiç bir şekilde onlar tarafından savunulmadığını da bu gözler gördü. neresinden bakarsan bak bok bir oluşum. başka da bir şey söylemeyeceğim.

tanrıya sorulacak ilk soru

kulak içini yalamak

böyle itici bir şey var ve de gayet kendini kaybedercesine yalayanlar var. bir keresinde kolinin tekiyle takılırken bu birden kulağıma abanmasın mı?! hemen üzerinden itip "bunu bir daha yaparsan seni sikerim bak" dedim. gerçi zaten onu sikmek için oradaydım. o da işin ironisi. neyse, vücudun o kadar seksi uzvu varken kulak içi yalamak bana tuhaf geliyor ve de negatif etkide huylandırıcı... tabi yalanmasından hoşlanan da vardır elbet, ona da iyi keyifler de derim tabi ki.

ayı sözlük yazarlarının burçları

akrep yükseleninden yay. hoaahh. evet, seks.