zarathustra

Durum: 563 - 0 - 0 - 0 - 18.05.2023 13:50

Puan: 8006 - Sözlük Kezbanı

6 yıl önce kayıt oldu. 8.Nesil Yazar.

Mutsuzum.
  • /
  • 29

sauron

ainur'un diğerleriyle birlikte daha dünya var olmadan eru tarafından zamansız salonlarda yaratılmıştır. haliyle de ulu müziğe katılmıştır.

eru ainur'a müzikteki hayali gerçek kılmak için arda'ya inmelerini buyurduğunda onlarla birlikte yer yüzüne inmiştir. başlangıçta aule'nin hizmetkârıyken melkor'un düşüncelerini benimseyip onun tarafına geçmiştir.

melkor valar'ın hakimiyetine karşın arda'nın kuzeyinde dağları yükselterek utumno kalesini kurmuştur bir yandan da sauron'a kuzeyde başka bir mevkide angband'ı oluşturması emrini vermiştir.

sauron angband'ın komutanı olup uzun süre burada yaşadı, ta ki elflerin yıldızlar altında uyanışına kadar. valar elfleri karanlıktan kurtarmak için melkor'a savaş açtığında utumno temellerine kadar yok edildi ve melkor esir edilerek valinor'a getirildi. sauron da arda'nın hudutlarındaki karanlığa kaçarak kurtuldu ama bir süre sonra angband'a geri dönerek burayı efendisi için hazırlamaya girişti.

melkor'un ulu ağaçları yok edip, silmarilleri de çalıp orta dünya'ya geri dönmesi ile sauron angband'ı efendisine teslim etti. böylece ikili yeniden bir araya geldi.

tabi melkor'dan intikamlarını ve silmarilleri almaya gelen noldor elfleri ile çatışmaya girmeleri kaçınılmaz bir durumdu.

elfler orta dünya'ya geri döndüklerinde bir bütün halinde gelmediler. ikiye bölünmüşlerdi. fingolfin hanedanı ve feanor hanedanı iki ayrı fraksiyon oluşturuyorlardı.

angband'ın doğu sınırlarını feanor oğulları kontrol ediyordu, fingolfin'in soyu ise sirion nehri üzerinde kral fingon, nevrast bölgesinde kral turgon, güneyde nargothrond'da kral finrod hüküm sürüyordu.

noldor haricinde burada onlardan önce yerleşmiş olan falmari elflerinin liman kentleri mevcuttu ve bunları efendi cirdan yönetiyor. doriath'ın saklı krallığında kral elu thingol ve ossir bölgesinde orman elfleri mevcuttu.

bu birlik zamanla melkor'u ve haliyle sauron'u uzun yıllar kuşatma altında tuttu ama en nihayetinde melkor bir vala'ydı ve durdurulamazdı. nitekim angband'ın eteklerinde uzanan ard galen ovalarını çöle çevirecek büyük bir savaşın ardından angband'ın dehşeti serbest kaldı.

sauron bu dönemde birlikleriyle sirion üzerinde bulunan elf kalesi minas tirith'i kontrolüne aldı.

insanların uyanışıyla birlikte elflerle tanışan insanların geçmişinde melkor'un karanlığına tapınmakla ilgili bir pişmanlıkları vardı, bu karanlığı memleketleriyle birlikte terk edebileceklerine inananlar batıya göç ederek valinor'un saadetini tattıklarını söyleyen noldor ile kader birliği ettiler ama kendilerini kaçtıklarının dibinde buldular.

bu noktadan sonra sauron'un tasarıları ve en büyük korkuları insanlarla ilişkilendi. öyle ki insan beren ile elf luthiel'in karşısında mağlup olarak nefreti alevlendi.

ama küçük umutların riyakarlığının ötesinde boyunlarında asılı duran hükmün çaresizliğini kabullenmeyen noldor yenildi ve onlarla birlikte özgür halklar da birer birer düştüler. valar ise son anda insafa gelerek onları kurtardı ve melkor'un üzerine tüm kudretlerini kustular.

melkor ikinci kez esir edildi ve bir daha musallat olmaması için hiçliğe atıldı a sauron işten paçayı kurtararak bir süre uzak doğuda bedensiz bir gölge olarak dolandı. nefreti iyice perçinlenmişti ve her şeyden çok elfleri esir etmek istiyordu. insanların ise yüreklerindeki bilinmeyen erdemden korkuyordu. yine de onları tasarıları için uygun görüyordu. nitekim de istediği sonsuza kadar mutlak biat ile tapınılan bir tanrı-kral olmaktı.

bunun için güzel görünüşüne bürünüp doğuluların arasına karıştı. bu dönemde doğulular büyük kentler inşa ederek geliştiler. sauron hildorien'den rhun'a oradan da harad sahralarına kadar bütün bölgeyi etkisi altına aldı.

sauron bundan sonra elfler'in birliğini ve dirliğini bozmak için onların arasına güzel bir simaya bürünerek, kendisini hediyeler veren manasında annatar ismiyle eregion'un demirci noldor'unun arasına karıştı.

bu dönemde eldar, beleriand'ın batışından sonra orta dünya'dan büyük çoğunlukla ayrılmış ve valinor'a geçmişlerdi ama bir kısım elf burada kalarak yeni şehirler ve devletler kurmuşlardı.

beleriand'ın kadim günlerini ve ağaçların ışığını görmüş galadriel ve eşi celeborn, feanor'un torunu celebrimbor eregion krallığında bulunuyorlardı. gemi ustası cirdan gri limanlar'da batıya gidecek olan son elflerin gemilerinin hazırlanması görevine devam ediyordu. lorien'de kral amroth, kuyut orman'da ise kral oropher hükmediyordu.
noldor'un tahtında ise yüksek kral gil-galad bulunuyordu. efendi elrond ise daha ayrıkvadi imladris'i kurmamıştı ve galadriel'in kızı celebrian ile evliydi.

annatar eregion'a geldiğinde galadriel ve celeborn onun göründüğünden daha karanlık olduğunu anlamışlardı ama bu düşüncelerini eregion halkına dinletememiş ve celebrimbor ise onlardan daha çok sauron'un öğretmeyi teklif ettiği sihirli sanatlarla ilgileniyordu. bunun üzerine çift bir belanın geleceğini anlayarak lorien'e yerleşip burada yaşadılar. gil-galad ile elrond da annatar'ı çok önemsememişlerdi.

annatar'ın bilgisi ve celebrimbor'un yeteneği ile bir çok sihirli yüzük yapıldı, kimileri zamanın tesirini yavaşlatıyor kimi türlü türlü numaralara sahipti. bu sayede eregion git gide annatar'ın iradesine giriyordu. hatta annatar açık bir şekilde onlara dil uzatmaya başlamıştı "yazık, böylesine büyük kişilerde böylesine zayıflık! çünkü gil-galad kudretli bir kral ve usta elrond tüm ilimlerde bilge bir kişi, yine de bana işlerimde yardım etmeye yanaşmıyorlar. acaba bunun nedeni diğer ülkelerin de, kendi toprakları gibi huzura kavuşmamasını istemeleri olabilir mi?"

annatar'ın aralarında olduğu bu süreç içerisinde tüm yapılanlar arasında güzel ve güçlü olan -eserin ana adından da anlaşıldığı gibi- ali yüzükler yaratıldı. ilk başta dokuzlar ve yediler yapıldı. ardından celebrimbor bu sefer annatar'ın bilgisi dışında ve onun da katkısı olmayan bir şekilde diğer yüzüklerden daha güçlü olan üçler'i yaptı. annatar'da gizlice mordor'daki hüküm dağı'nda tek olanı yaptı.

dokuzlar ve yediler'in diğerleri kadar kudretli olduğu söylenemez, üçler ise celebrimbor'un ustalık eserleriydi ve hepsinin ayrı ayrı özellikleri vardı.
yakut olan narya, umudun ateşini taşıyordu. adamant nenya suyla alakalıydı ve zamanın mekan üzerindeki tesirini manipüle ederdi. safir vilya ise hava ile ilgiliydi ve özellik olarak nenya ile aynıydı.

tek yüzük ise temelde hepsine hükmediyordu, sauron bu yüzüğü yaparken diğer tüm yüzüklerin kaderini buna bağlamıştı kendisiyle birlikte. zira bu yüzük diğer yüzükleri takanların zihinlerini esir alıp onları birer kuklaya çeviriyordu. ayrıca diğer yüzüklerdeki sihirli güçlerin var olması da bu yüzüğün varlığına bağlıydı. böylesi bir otoriteyi bu yüzüğe verebilmek için sauron kendi gücünün hatırı sayılır bir kısmını bu yüzüğe aktarmıştı, bu sayede de yüzük yok edilemezse o da yok edilemezdi.
bu iki ucu boklu değnek olan mekanizma bu şekilde yani.

elfler celebrimbor'un gizlice yaptığı üçleri taktıklarında kandırıldıklarını anladılar ve annatar olarak bildikleri sauron'un iradesini hissettiler. maskesi düşen sauron mordor'dan bizzat ordusunun başında eregion'a saldırdı ve ülkeyi yerle bir etti, hatta bulunduğu coğrafyadaki tüm ormanları yakarak burası sadece sineklerin ürediği bir bataklığa çevirdi. celebrimbor'u yakalayıp büyük işkencelerle onu öldürdü. dokuzları ve yedileri ele geçirdi ama üçler gizlice gil-galad ve galadriel'in ellerine ulaştırılmıştı.

sauron mordor'a geri çekilip ellerindeki yüzükleri başlangıçta planladığı amaç doğrultusunda har birini farklı bir krala veya kannat önderine hediye etti.
hediye giden dokuzlardan birisi doğululardan büyük bir savaşçı olan khamül'e gitti. bir diğeri'de kesin bilinmemekle birlikte bir numenor prensi olan ar-murazor olduğudur, bu insan sonradan karşımıza angmar'ın cadı-kral'ı olarak çıkacak kişidir.

cüceler'e verilen yedi yüzüğün sadece bir tanesini bilmekteyiz, muhtemelen paylaştırılan diğer yüzükler uzak doğudaki orocarni dağlarında yaşayan bilmediğimiz krallıklardadır, ama durin soyundan gelen khazad-dum cücelerine verilmiş bir yüzük mevcuttur.

üçler'e gelince; nenya galadriel'de, narya cirdan'da ve vilya gil-galad'da bulunuyordu. ama bunların nerede olduğunu bu üçlü dışında kimse bilmiyordu.

eregion'un yıkılması ile birlikte erkenden zafer kutlayan sauron kendisini "insanları kralı" ilan etmişti. bu duruma sinirlenenler ise hep aklının bir köşesinde olan numenor krallığından gelmişti.

numenor beleriand'ın batısından sonra valar'ın ve elflerin yanında savaşan insanlara armağan edilmiş kutsal bir adaydı, edain denen bu vefakar insanlar burada yerleşim zamanla kadim elflerin görkeminden bile daha ötede deniz aşırı kolonileriyle her yerde limanlara sahip bir imparatorluk kurmuşlardı, güçlerinin de zirvesindeydiler. ama numenor'un kalbinde bir sıkıntı baş göstermekteydi.

buna uzun uzun değinmeyeceğim (bkz:orta dünya'da insanlar)

numenor'un son hükümdarı ar-pharazon, sauron'un bu büyüklenmesine karşılık olarak büyük bir ordu ile karşısına çıktı ama beklenmedik bir şekilde annatar formunda olan sauron büyük bir ağır başlılıkla hükümdar karşısında eğilerek teslim oldu. çünkü sauron, numenor'un gücünün elflerle kıyas bile edilemeyeceğini ve bu savaşırsa yenileceğini anlamıştı. bu yüzden kaleyi içeriden fethetmeliydi. hükümdar ar-pharazon ise kalbindeki tüm kibirle birlikte sauron'u zapt etmek ve onu hizmetkarı yapmak istiyordu, kendisine çok güveniyordu.

bundan sonra sauron esir olarak geldiği numenor'da türlü manipülasyonlar ve akıl oyunlarıyla ar-pharazon'un aklını çeldi ve numenor'daki nüfuzlu kişileri tarafına çekti. en sonunda da aklındakileri krala aşama aşama açtı.

"sauron türlü iddialarda bulunarak valar'ın öğrettiği her şeyi tersine çevirdi, dünyada, doğuda ve hatta batıda, miktarı belirsiz servetlerin yığılı olduğu, daha pek çok denizler ve diyarlar olduğunu düşünmelerini istedi. ve üstelik, bu toprakların ve denizlerin sonuna kadar gitseler bile, onun ötesinde kadim karanlık uzanıyordu."
söyle hitap etti; " iste dünya da o karanlıktan meydana getirildi. çünkü yalnızca karanlık içimizde huşu uyandırır ve bu karanlığın efendisi, diğer dünyaları, kendisine hizmet edenlerin gücü sonsuza dek artsın diye, onlar için birer armağan olarak yaratmıştır."
ar-pharazon buna karşılık olarak karanlığın efendisini sorunca sauron cevap verdi;
"o, adı artık anılmayandır, çünkü valar, insanları kendi emirleri altında tutmak için, çılgın zihinlerinde yarattıkları bir hayaleti, yani eru'nun adını ortaya atıp, karanlıklar efendisi hakkında sizi yanılttılar. sadece onların isteklerinden bahseden eru'nun kahinleridir onlar çünkü. ama onların esas efendisi galip gelecek ve sizi bu aldanıştan çekip kurtaracak; onun adı, özgürlük getiren, alemin efendisi, melkor'dur ve o sizi, valar'dan daha güçlü kılacak."

silmarillion'da geçen bu konuşmalarla başlayan olaylar sonucunda sauron melkor tapınımını kurmuştur. numenor'un kral kenti armenelos'un eteğinde kalın duvarları ve gümüş kubbesiyle görkemli bir tapınak inşa ettirip kendisini bir nevi rahip ilan etmiştir. yaydığı düşünceye göre karanlığa ve karanlıklar efendisine yeterince kurban verilirse geri dönecek ve insanlara açlığını duydukları ölümsüzlüğü verecektir. tabi kurban edilen kişiler insanlardı ve çoğunlukla sauron'un inancına geçmeyi reddedip kendilerine vefakarlar diyen eru'ya sadıklardı. kurban törenleri herhangi bir kutsallık içermediği gibi ağır işkencelerle doluydu ve son olarak kurbanın tapınağın ortasındaki sunakta diri diri yakılmasıyla son buluyordu. gerçekten de sauron'a hizmet edenlerden olmayıp da tapınağa girenler bir daha bulunamıyordu.

bununla birlikte bir uğursuzluk numenor'u yıllar geçtikçe sardı, özellikle melkor takipçileri arasında tuhaflıklar ortaya çıktı; kimileri durduk yere deliriyor ya da kana susamış canilere dönüşüyorlardı, altın hırsları ve servete açlıkları cücelerinkinden beter hale gelmişti.

artık orta dünya'nın sahillerine uğrayıp düşkün durumdaki ırktaşlarına yardım eden zarif edain'in yerini sömürgen ve köleci kara numenorlular almıştı. dünyanın pek çok yerinde sauron'un tapınağının kopyasını yapıp boyunduruklarına alabildikleri tüm insan halklarını kitleler halinde bu tapınaklarda melkor'a kurban ediyorlardı.

konu çok uzamadan en sonunda valar'a savaş açmaya davranan ar-pharazon ve numenor -karanlığa düşmemiş vefakarlar haric- eru tarafından denizin dibine batırılmak sureti ile yok edildi, sauron da bu müdahaleden kıl payı kurtuldu ama bir daha insanların gözüne hoş gözüktüğü formuna dönemez oldu.

vefakarlar grubu yıkımdan lütufla kurtulup elendil, oğulları anorion ve isildur komutasında arnor ve gondor krallıklarını kurdular. sauron da mordor'a geri döndü.

böylece edain ile sauron yine birbirlerine düşman hale eldiler. bu sefer onun vesveselerine kanmayan elendil ve elf kralı gil-galad güç birliği yaparak mordor'a yürüdüler. buna son ittifak savaşı denilir. mordor orduları yok edilip sauron köşeye sıkıştırıldı ve isildur tarafından yüzük onun elinden alındı. böylece sauron hobbit ve lotr dönemine kadar bedensiz bir şekilde güç toplamayı bekledi.

jesus christ

jesus yeşua isminin bozulmuş halidir, kökeni arami dilidir. christ ise meshedilmiş yani mesih demektir. kişileri kutsamak için başına esans sürme işlemi meshetmektir.

yani tam türkçesi "isa mesih" demektir.

kişinin kendisi hristiyanlık dininin merkezinde yer alan figürdür, inanışlarına göre isa tanrı'nın kelamı ve tek doğan oğludur. burada oğul kalıtımsal bir şey ifade etmez. hristiyanlıkta tanrının varlığı kavranamaz olarak bildirilir. tanrının varlığının zuhur ettiği üç görünümden biri isa'dır. bundan ötürü isa'nın ruhu tanrıdan bir parça taşır, bedeni ise tamamen fanidir tanrıdan gelmemiştir. oğulluk sıfatı tanrının doluluğundan doluluk aldığı için kullanılır.

buna göre isa tanrı değil onun bir bölümüdür. bu bölüme hristiyanlar logos yani kelâm derler. yani tanrının sözü-sesi.
bu nedenle isa diğer peygamberler gibi tanrının emirlerinin uyarıcısı değil bizzat onun vücut bulmuş sözüdür. bu yüzden laneti de lütfu da kendisinden yüce olan bir varlığı çağırarak gerçekleştirmez bizzat söz olarak kendisinden çıktığı babasının adıyla bunu yapar.

isa inanca göre adem'in iyi ile kötüyü bilme ağacının meyvesini yemesiyle başlayan düşüşü telafi etmek için gelmiştir. bu nedenle insanların üzerindeki bu laneti kaldırmak için kendisini feda ettiği dogma kabul edilir.

bu günah kavramı insanın hayatı boyunca işlediği günahları kaldırmakla alakalı değildir, ilk günah olan mevye olayının affıdır.

batman'ın penisi

bence sünnetli değil hafif erekte olmuş bu yüzden de geriye kıvrılmış deri :)

arkadaşa eşcinsel olduğunu söylemek

yakın bir arkadaşla
+ ben eşcinselim?
- şaka yapıyorsun.
+ saçmalama, ne zaman böyle şakalar yaptım?
- aaaa bundan sonra millete 'benim de gay arkadaşım var tamam mı?' diyebileceğim.

başka bir yakın arkadaşımla
+ ben eşcinselim.
- yaaa
(sarılıyoruz sıkı sıkı, tam bu sırada)
- biliyordum sende bir oğlanlık olduğunu.
+ göt!
(sarılmacalar gülmeceler)

alttaki yazara soracaklarım var

nerede yaşadığına bağlı olarak yüz yüze bir arkadaşlık geliştirebiliriz.

en son hangi diziyi izledin?

batman'ın penisi

yakın zamanda çizgi romanda görünmüş bir ilk. sayının satışı yüksek olmuş ama dc'nin imajı zarar görmüş.



çıplaklığın böylesi uygun mu bilmiyorum, kaldırabilir ya da sansürlü halini koyabilirim.

konuşurken aşırı jest mimik kullanan insan

kişinin çok gergin olduğunu gösterebilir.

haziran 2019 genel erken seçimi

umarım çok kişi katledilmez bu sefer

eru

tolkien külliyatında her şeyi yaratan kadiri mutlak varlık, nitekim iluvatar sıfatı da her şeyin babası anlamına gelir.

elfler ve insanlar onun çocuklarıdır. her şeyin başında zihninin meyveleri olan valar'ın sesiyle kurduğu müzikten dünyayı varlığa büründürmüştür. bu nedenle var olan her şey onun ezgisidir.

her şeyi aracılığıyla yarattığı gizli ateş'in sahibidir.

dünyanın olağan akışına sadece 4 yerde müdahale etmiştir; numenor'un batırılması, dünyanın küre haline getirilmesi, valinor'un bilinen fiziksel alemin ötesine alınması ve gandalf'ın dirilmesi.

kavga sonrası seks

kavga sırasında seks kadar şairane olamaz

american gods

kitabını çok muhteşem olmasa da beğendim, ama dizisi için o kadar da iyi şeyler söyleyemeyeceğim, çok fazla uzatacaklarını birinci sezon itibariyle hissettirmişlerdi, ikinci sezon dolayısıyla da ayyuka çıktı.
dizide shadow moon'u canlandıran abimiz biraz daha donuk oynarsa ihya oluruz diye düşünüyorum, çocukluğunu oynayan aktör bile daha iyiydi.
bununla birlikte kitapta bulunan amerika'ya göç hikayelerini çok başarılı yansıtmışlar. her şeye rağmen güzel gidiyor.

çoban yıldızı

sabah yıldızı, ışık getiren, venüs gezegeni ve aslında yıldız olmayan

gece yapılınca ekstra zevk veren şeyler

çılgın bediş

iki gündür izlediğim dizi her bölümde bir tane siyasi gönderme yapılıyor çoğu da dsp ile ilgili oluyor.
belki de türk televizyonunda yer alan ilk nemfomanyak karakter olan mükü'ye sahip.
dizide bulunan herkesin mezhebi inanılmaz geniş. ya da yeni türkiye'de bu açıklığı yitirmiş bir neslin ürünüyüm.

neyse konu itibariyle çılgın bediş, abaza mükü, zombi banu, gotik zeynep, işlevsiz mihrace ve diğer ismini hatırlayamadığım kişiden oluşan kız grubunun okullarının basketbol takımını oluşturmalarını konu alıyor. bediş hikayenin baş karakteri olarak ben yanlış atım oktay'a saplantılı halde aşık ve sıklıkla çocuğun hayatına sıçıyor.

eklemeliyim ki güzel dizi, ama burgerking yediğimizde hissettiğimiz bir güzellikte ve en nihayetinde allah kahretsin ben ne izliyorum dedirtiyor.

biraz fantastik durumlar işin içine girseymiş güzel olurmuş mesela zaman yolculuğu ya da uzaylılar çok yakışırdı bu diziye.

eski tanrılar

wow lore'unda büyük öneme sahip karanlık varlıklardır. fiziksel alemin ötesinde, var oluşun başlangıcından beri gelen hiçlik efendilerinin fiziksel alemde bulunan piyonlarıdır. hiçlik efendileri onları ışığın manifestoları olan na'aru'lara tezat oluşturmaları için yaratmışlardır ama na'arulardan kesin hatlarla ayrılırlar, görevleri, amaçları birbirine tezat oluşturacak şekilde karşıt değildir.

eski tanrılar evrene dünya ruhu bulunan gezegenleri bulup onları yozlaştırmak ve bu sayede efendilerinin emrinde olan karanlık titanları var etmek amacıyla salınmışlardır. evrende ne kadar eski tanrı vardır bilemiyoruz ama pek çok gezegende kök saldıklarını argus'dan azeroth'a dönerken görebiliriz.

buna karşın azeroth'da bulunan eski tanrılar aşağı yukarı bellidir; yogg-saron, n'zoth, c'thun, y'shaarj ve muhtemelen xal'atath.

bu habis varlıklar, titanların gelişinden önce azeroth'da kara imparatorluk dönemi boyunca hüküm sürmüşlerdir. devasa bedenlerinin etrafındaki tapınakları ve kurbanlık kuleleriyle birlikte bulundukları dünyanın hakimiyeti için birbirleriyle savaşmışlardır.

titanlar ise azeroth'un dünya ruhu barındıran bir gezegen - yani kozmik bir titan yumurtası - olduğunu anladıklarında onları yeryüzünde kurdukları bu saltanattan men edip şehirlerini ve tüm güçlerini yerin altındaki hapishanelerine kapatmışlardır. onlar burada yarı ölü yarı uyur bir şekilde rüya görürler ve serbest kalıp tüm dünyayı gölgeleriyle yıkayacakları günü beklerler. fanilerin akıllarına delilik ve gölge aracılığıyla hükmedip kendileri için dünyayı hazırlamalarını sağlarlar.

eski tanrılara sadakatleriyle bilinen ırklar,topluluklar ve liderler vardır; nerubianlar, mantidler, aqirler, faceless ones, vyrkullar ve nagalar gibi ırkları eski tanrılara tapar ve güçlerini gölge'den alırlar.

bunun dışında alacakaranlık çekici de mevcut bir mezhep-kabile'dir. bunlar da tüm evrenin gölge ve karanlığa bulanıp tüm ruhların hiçlik tarafından yutulduğu alacakaranlık vakti'ni getirmek için çabalayanlardır. bir zamanlar stormwind'in ışık katedrali'nin ruhban örgütü de baş piskopos benedictus - sonrada alacakaranlık ulu babası benedictus- önderliğinde eski tanrıların tarafına geçmiştir.

oyunda kullandığımız priest'lerin alt sınıflarından biri olan gölge rahipler esasen eski tanrılara hizmet etmeseler bile onların kaynağı olan hiçlik ve gölgeden güçlerini almaktadırlar.

aynı zamanda eski tanrılar tenin laneti adında bir salgın ile azeroth'un elementsel varlıklarını etten kemikten canlılar haline getirdikleri için, kendilerini tüm fani ırkların yaratıcıları olarak görmektedirler ve bir bakıma da öyledirler. fanilik ve yaşlılık onların eseri olduğu gibi tüm azeroth'un yerli ırkları onlar tarafından yozlaştırılmıştır.


kara imparatorluk devrinde azeroth ve manzaradaki eski tanrı c'thun.


n'zoth ve kraliçe azshara

ruhsar

ruhsarın cehenneme gönderildiği bir bölüm vardı siyah bir elbise giymişti ve etrafında emniyet korteji vardı, cennet ahalisi de fotoğraf çekiyordu. ne kadar ilginç günlermiş.

antik mısır gelenekleri

savaş esirlerinin savaş tanrısı montu'ya kurban edilmeleri, firavun tarafından kafaları teker teker gürz ile parçalanmak suretiyle yapılır.

31 mart 2019 yerel seçimleri

boş verdiğim hadise, geçenlerde biri "bu seçimde büyük şehirler düşerse stepne birliği bozar erken seçime gideriz." dedi. yani hala inançlı insanların var olduğunu görmek komik geliyor ama napalım saygı duymak gerek

x men de hangi karakter

storm tabi ki öyle allah gibi karakter olur da sevilmez mi

seksten sonra fosur fosur osuran pasif

kullanılan kayganlaştırıcı ürünler veya seksin kendisi buna sebep olabilmektedir. ama uyumakta birleştirildiğinde ve karşı tarafta konuşmak istiyorsa ayıptır günahtır yani iki dakika da az uyu be, zaten bir süre sonra aktifi de uyku basacaktır.
  • /
  • 29

eşcinsellerin genellikle terbiyesiz insanlar olması

isa değiliz; hakkını yiyenin, arkandan laf edenin, tavuğuna kışt diyenin haddini bildirmek terbiyesizlik değil, direniştir. hak yiyenin hakkından geldiğinde, arkandan laf edenin yüzüne tükürdüğünde, kimseye zarar vermeden bildiğin yolda yürüdüğünde malûm ahlak penceresine itiveriyorlar insanı... ayrıca *

sylvanas windrunner

hayat hikayesi trajedidir maalesef, bu yaptıklarının bir nedeni vardır diyorum, katliamlar falan yapıyor ama sanki "greater good" için

maskülen adamın pasif olması

yine onlarca sterotyping havada uçuşuyor, kırılgan “erkeklik” egosunu aşamamak kadar evrimin ilkel bir aşamasında sıkışıp kalmak neleri getirir derseniz bu başlık güzel bir örnek. literatür tarafından konuşacak olursam: hayallerinizi yıkıyorum ama feminen aktifler vardır, maskülen pasifler vardır. dünya sizin gözünüzde gördüğünüz gibi sadece unicornların gökyüzünde dolaştığı bir yer değil ayrıca 2020 deyiz lol

malatyalıların ortak özelliği

hep bir elazığ ile kıyas içinde olmaları (benim tanıştığım 3-5 kişi için geçerli tüm lokalleri bilemem). hatta şunu duydum deprem günü.

ben- siz de hissetmişsiniz. merak ettim nasılsın?
malatyalı- evet elazığ'a göre daha fazla hissettik. orda 1 bina yıkıldıysa bizde 2.
içimden ben- okey.

(bu arkadaşa hava nasıl diye sor, elazığ'dan daha gelişmiş diye cevap verir)

yazarların şu anki ruh halleri

arkadaşlarımlq facetime yapmaktan bunaldığımı ve onlara sarılmaya ihtiyacım olduğunu hissediyorum

tüm zamanların en iyi kitabı

lut kavmi

lut peygamber ve iki kızı

tevrat'ta yazılı olduğuna göre, lut peygamberin iki kızı, babalarına şarap içirerek onu sarhoş etmişler, onunla cinsel ilişki kurmuşlar ve ondan, yani babaları lut'tan gebe kalmışlardır. tevrat'ta bu şöyle anlatılır:

"ve lut tsoar'dan çıkıp dağda oturdu ve iki kızı onunla birlikteydi. çünkü tsoar'da oturmaktan korktu ve o ve iki kızı bir mağarada oturdular. ve büyük kızı küçüğüne dedi: babamız kocamıştır ve bütün dünyanın yoluna göre yanımıza girmek için ülkede erkek yoktur. gel, babamıza şarap içirelim ve babamızdan zürriyeti yaşatmak için onunla yatarız. ve o gece babalarına şarap içirdiler ve büyük kız girip babasıyla yattı ve (lut) onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi. ve vaki oldu ki, ertesi gün büyük kız küçüğüne dedi: işte dün gece babamla yattım. bu gece de ona şarap içirelim ve babamızdan zürriyeti yaşatmak için gir, onunla yat. ve o gece de babalarına şarap içirdiler ve küçük kız kalkıp onunla yattı ve (lut) onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi. lut'un iki kızı böylece babalarından gebe kaldılar. ve büyük kız bir oğul doğurdu ve onun adını moab çağırdı, o bugüne kadar moablıların atasıdır. ve küçük kız da bir oğul doğurdu ve onun adını ibni ammi diye çağırdı, o bugüne kadar ammon oğullarının atasıdır."(48)

tevrat'ta bu anlatılanlar için islam yazarları "lut peygambere yöneltilmiş bir iftiradır" derler. bu yazarlardan ibni hazm (ölm. h. 456/m. 1063), tanrı'nın, "kendi kızlarıyla ardarda cinsel ilişkide bulunmak gibi çok çirkin bir iş"i, kendi peygamberine "isnat" etmiş olamayacağını yazar. böyle bir "iftira"nın tevrat'ta yer almasını, "tevrat'ın değiştirilmiş olduğu"na "bir kanıt" diye gösterir.(49)

bu "itiraz"lar karşısında akla şu sorular gelir ister istemez:

tevrat'ta, lut peygamber'in kızlarını "gebe" bıraktığına ilişkin ve benzeri açıklamalar eğer birer "iftira" ise, bunların birer "iftira" olduğu kur'an'da neden açıklanmamıştır? tevrat "değiştirilmiş"se hz.muhammed'den çok önceleri değiştirilmiştir. tevrat'a sonradan birtakım "iftira"lar sokuşturulmuş olsaydı, kur'an'da açıklanmaz mıydı bu iftiralar? kur'an'da böyle bir açıklama yer almıyor; tersine, maide suresi'nin 43. ayetinde, tevrat'takilerin "tanrı'nın hükmü" olduğu belirtiliyor. gerçi kur'an'da, yahudiler'in "üzeyir tanrı'nın oğludur!" gibi yanlış sözler söyledikleri açıklanır.(50) ama bu gibi açıklamalarda "tevrat" değil "yahudiler" suçlanıyor. "tevrat'ta yapılan tahriflerle peygamberlere iftira ediliyor. lut peygambere de iftira edilmiştir. lut peygamber şarap içerek kızlarıyla cinsel ilişkide bulunmamıştır" biçiminde bir açıklamaya raslanmıyor kur'an'da. eğer gerçekten "iftira" edilmiş olsaydı, bu denli önemli bir konuda kur'an'da açıklama yapılmaz mıydı?

kaldı ki ibni haldun (1332-1406) gibi çok önemli islam düşünürleri, tevrat'ın "tahrif" edilmiş olamayacağı görüşündedirler. ibni haldun, "tevrat"ın değiştirilmiş olamayacağına, ibni abbas'ın buhari'de de yer alan bir sözünü kanıt olarak gösteriyor. ibni abbas diyor ki: "böyle bir şey olamaz (yani tevrat değiştirilmiş değildir). bir toplum, peygamberine inen kitabına inansın da, sonra o kitabı değiştirmiş olsun, böyle bir şey düşünülemez. tevrat'ın inanırları olsa olsa, tevrat'ı te'vil etmiş olabilirler ve olsa olsa bu te'villeri tahrif sayılabilir."

ibni haldun, ibni abbas'ın bu görüşünü, yani tevrat'ın değiştirilmiş olamayacağı yolundaki görüşünü, maide suresi'nin 43. ayetinin de açıkça kanıtladığını yazıyor.(51)

konumuz "tevrat'ın değiştirilip değiştirilmediği" değildir. onun için bu konu üzerinde daha fazla durmaya gerek yok. ancak burada şöyle bir sorunun daha akla geldiğini belirtmek gerek: eğer eldeki tevrat değiştirilmişse, değiştirilmemiş olan tevrat nerededir? ali imran suresi'nin 93. ayetinde "getirilip okunması" istenen "tevrat" hangi tevrat'tır? "tanrı kitabı" olarak bildirilen tevrat'ın şimdi nerede olduğu söylenebilir mi? göğe mi uçmuştur bu tevrat?

turan dursun, din ve seks, berfin yayınları: 100, 3.basım, haziran 2010, ısbn: 978-975-6680-01-8, s.30-32

______________________
(48) tevrat, tekvin, bap:19, ayet:30-38
(49) ibni hazm, kitabu'l-fasli fi'l-milel ve'l-ehvai ve'n-nihali, beyrut, 1975, c.1, s.133-134
(50) bkz: tevbe suresi, ayet:30
(51) ibni haldun, tarihu ibni haldun (kitabu'l-iber...), mısır, 1963, c.1, s.8

ayı sözlük itiraf

bir insanı gerçekten çok istediğinizde ona kavuşabiliyormuşsunuz... onu o kadar çok istedim ki imkansız gibi görünürken herşey imkanlı hale geldi. heteroseksüel bir insanı sevip kendinizi de ona sevdirmek hiç güç değilmiş. sevginin kucaklayıcı ve en iyi kalplisini taşıyorum şu an hayatımda. herşey bir kartpostal ile başladı... ve sana dair herşey fazlasıyla masum! kalbiniz neyi hakediyorsa onu yaşayın <3

fermente edilmiş penis suyu

hem probiyotik hem de prebiyotik *

en seksi erkeklere sahip şehirler

listede kocaeli olmadığı kesin de

Toplam entry sayısı: 563

kişinin eşcinsel olup olmadığını anlama yolları

ışığa tutunca gök kuşağı logosu çıkıyorsa eşcinseldir.

sözlükçülerin 15 yaşındaki haline vereceği öğüt

1. bir yıl sonra yaz ortasında o çocukla evde tüm herkes varken odanda seks yapma, babana yakalanacaksın.
2. insanlara karşı daha töleranslı ol, seninle aynı şeyleri düşünmeyenlere karşı yargı oklarını germe, empati kur.
3.son sınıftaki uzun boylu çocuğu boşver ne kadar yürüsen de iş o noktaya gelince uzun bir sırıktan daha fazlası olmayacak, onun yerine yan sınıftaki kas hayvanına oyna o kesin okey.
4. türk edebiyatından daha fazla kitap oku. orada kendinden çok şey bulacaksın.
5. cinsel yöneliminden dolayı geleceğine kaygıyla bakma, ileride hayatına doğru insanları sokacaksın ve onlar seni olduğun gibi kabul edecek, hatta onların algılarını da değiştireceksin.
6. sırf eğlenmek için o kıza yürümemelisin, yaptığın çok büyük puştluk, senin yüzünden kötü bir ergenlik yaşayacak.
7. geek olduğunu fark et, sosyal mecraları daha iyi kullan.
8. sen bihter ziyagilsin aptal olma!

hümanizm

tüm düzeni ilahi olanla değil dünyevi olanla kurmaktır. mesela hümanist düzen içerisinde hiçbir kurum ya da makam kendisini uluruhiyete dayandıramaz ve devlet de enstrümanlarından biri olarak diyaneti kullanmaz.
hümanist düşünce cahil insanların anladığı veya yarı cahil insanların kendilerini tanımladığı şekilde insan sevimek değildir. hayatın tüm alanlarında dünyevi olanı ilahi olanın üzerinde tutmak ve sistemi bu doğrultuda dizayn etmektir.
avrupa'nın bilimde doğu kültürlerini sollamalarının sebebi bu düşüncenin skolastik düşünceyi alaşağı etmesidir.
diyebiliriz ki hala günden güne katolik kilisesi ölmektedir.
yakın geçmişte batı dünyasında dinler çağını kapatan hümanizm, ideolojiler çağının başlamasına sebep olmuştur. merkezinde insan unsurunun bulunduğu faşizm, komünizm vb. iktisadi veya ideolojik kavramlar doğmuştur diyebiliriz.

orospuluk

eskiden pek kutsal görülen bir meslektir. hatta tapınaklardaki kutsal kadınlar bu mesleği icra ederek orospuluk mesleğini ruhbanlık ile birleştirmişler ve yüceltmişlerdir. ardından gelen süreçlerde anaerkil toplumdan ataerkil topluma geçişte, erkek ruhbanlar ve eril tanrılar öne çıkmış, kadın ilahlar ve onların fahişe kahinleri güç kaybederek ilk önce fahişeliklerini kaybetmiştir. böylece kutsal kadınlar orospuluk mesleğinden el çektirilmiştir ve ebedi bakirelik vasfına sıkıştırılmışlardır.

semavi dinler olarak tanımladığımız ibrahimi inançlarda tanrı'ın aracısının ebedi bakire kahinlerden, eril düzende daha çok tutulan peygamberlere ve ulu babalara geçişiyle kadınlar tamamen dini öğretmenlikten uzaklaştırılmıştır.

bu dönemde orospuluk mesleğini icra edenler kutsal olanın dünyada belirmesinin aracıları olmaktan çıkıp, büyücülük ve şeytani güçler ile özdeşleşmiş hale gelmişlerdir. merak edenler için babil'in fahişesi bu kadın cinselliğinin dışlanmasının bir göstergesidir.

yaşadığımız çağda ise kutsal olana dair hiç bir şeyin gerçek olmadığı algısı ile birlikte orospuluk, büyücülükten ve cincilikten arındırılmış ama ataerkil düzenin devam etmesi, kutsalın kayboluşuna rağmen bu eski dogmatik tutumun daha bir şehvetle desteklenmesi gibi durumlar nedeniyle çok horlanan ve kötü görülen bir meslektir.

sonuç olarak tarih bize gösterir ki; orospuluğu aşağılamak, kadını ve ataerkil kalıplara uymayan tüm var oluşları aşağılamakla aynı kökten beslenir.

hz. muhammed

arap paganizmini reformize edip, yahudilikle sentezleyen inanç kişisi, kendisini spitama zerdüşt ile aynı kefeye koymak en doğru olandır ki biri diğerinin yolunu izlemiş gibidir.
ikisinin de aralarında teolojik benzerlik olmamasına rağmen politeist toplumları tek tanrıcılığa yükseltmekte aynı prosesler uygulanmıştır.
muhammed'in oluşumununda ilk devindiricilik rolünü üstlendiği kültür ise bir hayli ilginçtir zira tasvir karşıtlığı konusundaki katılığı arap paganizminde tanrıların heykellerle tasvir edilmesinden ziyade geometrik şekillerle tanımlanmasından kaynak alıyor.

her ikisi de panteon'un en mistik tanrılarını alıp "tek gerçek tanrı" olarak revize ediyorlar.

bu konuda spitama zaratustra ve aradılları diğer diyetleri çok yıkamıyorlar bunun sonucunda zerdüştlükte kişileşmiş güneş imgesi olarak mithra önemli bir yer tutuyor. bunun sebebi ise kültür alışverişinde bulunulan komşu toplumların yapısında yatmakta.

öte yandan haşimoğullarından muhammed'in toplumu tek tanrılı semitik dinlerin bulunduğu coğrafyalarda güçlü ticari ve kültürel bağlara sahipler.

özellikle islam'ın erken safhalarında bölgede etkin olan habeşistan ve aden-şam ticaret yolunu yöneten hristiyan bizans'ın mevcudiyeti yatsınamaz. bununla birlikte mısır; iskenderiye başta olmak üzere gelişmiş bir hristiyan ekolüne sahip ki bunlar da teolojik tartışmalarla istanbul'a (günümüzün fener patrikhanesi) kafa tutuyorlar.

spitama'nın ise çevresinde tek tanrılı unsurlar olmadığı gibi ülke hindistan alt kıtasından gelen felsefi akımlardan etkileniyor. hindu çok tanrıcılığından her dem etkilenildiği gibi (ki mithra esasen bir hindu tanrısıdır ve agni'nin bir tezahürü olarak yorumlanabilir) iran sahasının doğu sınırında budizm'in izleri mevcut bulunuyor. (taliban'ın ,doksanlarda olması lazım, havaya uçurduğu buddha heykellerini araştırabilirsiniz.)

tüm bu şartlar birini mutlak tek tanrılı ve katı kurallı reforma yöneltirken bir diğerini daha zayıf bir geçişte bırakıyor.

her ikisi de kendinden önceki inanışlarda bulunan tanrıları şeytani güçler olarak yorumluyor, zerdüştlükte bu tanrılan daeva şeytanlarıyken( daeva ismen hindu-sanskrit dilinde tanrı manasındaki deva veya devi kelimesinden gelir), islam'da eski tanrılar ya da arap inançlarındaki hürmet edilen doğa ruhları cinler olarak şekilleniyor ve uluhiyetleri ellerinden alınıp tanrıya hesap verecek olan mükellef bir ırk olarak düşünülüyor. (şuan günümüz halk söylencelerinde korku nesneleri olmaları onların bir zamanlar ilahi varlıklar olarak görülmesinden temel aldığı gibi eski türk inançlarındaki "iyeler" inancıyla özdeşleşmeleriyle de alakalıdır.)

buna rağmen muhammed, eski pagan kültlerinden en güçlüsü olan karataş kültünü yıkmak yerine inancın merkezine oturtuyor. günümüzde bile esasen kabe'yi kabe yapan şey küp şeklinde olan o siyah örtülü yapı değil. hacerül esved taşıdır. bu taş mescidi haram'ın köşelerinden birinin duvarının içine oturtulmuş metal bir kaideye gömülü durumdadır, esasen çatlak olup bu metal kaide onu bütün tutmaktadır.

küpik yapı ise islam sonrası da dahil olmak üzere farklı zamanlarda yıkılmıştır, hacerül esved'in hasarlı olmasının sebebi de haccac döneminde mancınık darbesi yemesinden kaynaklıdır.

bazı uç görüşlü (ve muhtemelen yanlış) araştırmacılara göre ise muhammed; esasen mekke'de yaşamamıştır ve misyonuna petra antik kentinde yani nebati ülkesinde başlamıştır ama bir takım siyasi entrikalar sonucu emevi devletinin çöküşüyle daha güvenli bir ortam olan mekke'ye yeni kabe'nin kurulduğu söyleniyor. hacerrül esved de bu olaylar sırasında zarar görmüştür. lakin bulunduğu yeri kabe haline getirdiği tüm bu şaibeli yorumun ötesinde tartışılmaz bir gerçektir ki bu karataş paganizm döneminde arapların tanrılarını geometrik şekiller ile tasvir etmesinden köken alıyor olabilir ama yine de peşin konuşmamak sahayı uzmanlara bırakmak gerek.

zerdüşt ise dualist bir tahayyül sahip bir inanç üzerinden şekillendirdiği teolojisinin merkezine ışık inancını ve onun manifestosu olan güneşi ve ateşi yerleştiriyor.
spitama'nın izlediği yol yine de muğlak, çünkü çok eski ve islam'dan daha fazla değiştirilmiş bir teolojidir. sonuçta iskender öncesinden köken almış bir inançtan söz ediyoruz. sasani iranına gelene kadar zerdüştilikten gayrı ne inançlar doğup battığı o coğrafyada. iran pek bir ortodoks şii olmasına rağmen bahailik gibi akımları başlattı yakın geçmişte.

eklemeliyim ki aynı zamanda islam ve yahudilik birbirinin o kadar aynısıdır ki, beslenme adetlerinden, kişisel hijyen kurallarına ve hatta ibadet üslübuna kadar yüksek benzerlik gösteriyor. kısacası islam, yahudiliğin ekümenik versiyonu olarak adlandırılsa hatalı olunmaz.

peygamberlik iddiasında olan bu iki şahıs da bize kutsal metinler bıraktılar yahut bu iki inancın takipçileri bu metinleri oluşturdular (bilemeyiz), ki bunlar "avesta" ve "kur'an -ı kerim"dir.

avesta yapısı itibariyle çok fazla kelime tekrarlarıyla dolu bir metindir ve zerdüştün ardılları zamanla bu metne dua ve ayin metinlerini de eklemişlerdir. en göze çarpan özelliği zerdüşti şeriatının kurallarının ve cezai yaptırımlarının doğrudan kutsal kitap içinde yazmasıdır çoğu da kırbaçlanma içermektedir. bununla birlikte arınma kuralları da sözlü anlatımdan ziyade yazılı olarak metne girmiştir.

kur'an ı kerim ise kelime anlamı olarak erdemlerin derlemesi demektir. avesta kadar kelime tekrarları olmasa da rahman suresi gibi yoğun tekrarlamalara rastlanır. kitabın büyük çoğunluğunu oluşturan bakara suresi, yahudi inançındaki peygamber hikayelerinin en yoğun derlendiği ve arabize edildiği bölümdür. ayrıca avesta gibi toplumsal düzenlemeleri içerir (miras hukuku; kâfir mürted ve münafıklarla ilişkiler; evlilik ve boşanma; seksin nasıl yapılması gerektiği). bunun yanında şiirsel bir dil kullanılmıştır ve bazen uyak kuralları bozulmasın diye bilinçli telaffuz hataları vardır. yüksek sesle bir ritim eşliğinde halka olunmak amacıyla yazıldığı metinlerin yapısından anlaşılabilir.

ama kur'an'ın avesta'dan en büyük farkı şudur; avesta'dan kitabın anlatıcısı olan spitama tanrıyla olan konuşmalarını sonradan kaleme almış gibi bir üslup benimsenmişken ki soru-cevap metoduyla ilerler, kur'an tamamen tanrı'nın muhammed'in önünde yaptığı bir monolog gibidir. bu radikal farklılık döneminin dini metinlerinde rastlanmayan bir durumdur. zira kur'an'ın anlatıcısı allah'ın bizzat kendisidir. bu da bu kitabı dış gözler karşısında ilgi çekici yapar.

velhasıl muhammed gerçekten de safra kabartan bir şahsiyettir. anlatım hatalarımı bağışlayınız.

haaa bir de şu kız çocuğu kurbanı olayı da şöyledir ki bu kızların sevilmemesinden ileri gelmez aksine bu dini bir ritüeldir ve bebek kurban etmek orta doğu din geleneğinde büyük yer tutar. özellikle evli çiftin ilk doğan bebeği kurban edilmelidir. israiloğulları da hayvan kurban etmeden önce bunu yaparlardı.

esasen bebek kurbanı dünya nimetlerinin kefareti olarak orta doğu paganizminde yer buluyordu, ibraniler ise bu kefaret geleneğini çocuklardan alıp hayvanlara vermişlerdir. gelenek ilk başta doğan bebeğin yerine geçen hayvan ile evrilirken islam ile birlikte sistematize edilmiştir, böylece kurban geleneği ikinci evrilmeyle genel olarak toplumsal şükran belirtisine dönüştü. muhammed'in ise karşı çıktığı kız çocuğu gömme geleneği bunun uzantısıdır.

buna paralel olarak spitama ise kurban geleneğini tamamen yıkmıştır, zira zerdüştlükte köpekler dahil tüm çiftlik hayvanları kutsal kabul edilmiş, kanlı kurban ayinlerinin yerini buğday gibi tahıl ürünlerinin ilk hasatlarından bir parçanın tanrıya sunulması yahut alkollü bir sıvının bu vazifeyi yapması buyurulur. buna karşın hayvan kurbanı geleneği sonradan devam etti.

secde pozisyonu

koca bir cami dolusu erkeğin aynı anda yapmasıyla toplu bir doggy kalkışmasını andıran şey.

bir kaç saniyeliğine koca bir cemaatin kıçlarını kafalarından yukarıya kaldırması da denilebilir.

ekşi sözlük

gayya kuyusuna dönmüş kollektif linç başlatma platformu olmuştur. türkiye'nin agresif beyaz yakalı mastürbasyonuna yenik düşmüştür.

kişinin eşcinsel olup olmadığını anlama yolları

ışığa tutunca gök kuşağı logosu çıkıyorsa eşcinseldir.

seviştikten sonra söylenecek en aptalca sözler

diğerlerine hiç benzemiyorsun seni de allah kurtarsın kardeş.

fasulye yiyelim ete para vermeyelim birbirimizi sikelim göte para vermeyelim

öz kaynaklarla yetinme fikri taşır.

türk kahvesi içmenin varoşluk belirtisi olması

müslüman kökenli bir ortadoğulu kişinin söylemesiyle komik duracak, kendine yabancılaşma cümlesidir.

müslüman eşcinsel

olmaması gereken durumdur. sevgili yazarlar eşcinsellik islam inancına göre günah değildir. düpedüz lanetlilik halidir yani mizanda tüm ibadetini boşa çıkaracak bir haldir. öyledir ki cezası ahiret gününe bırakılmayacak şekilde helak edilmelidirler. lütfen savunmadan önce kur'an okuyunuz. bunu sadece kur'an söylememekte aynı durum incil ve tevrat içinde de mevcuttur. hatta avesta'da bile eşcinsellik şeytanlarla birlikte olmakla, büyücülükle eş tutulur.
eşcinselliği ve müslümanlığı bir arada benimsemek çelişkilidir. kişinin bu durumda ebediyen merhametten yoksun bırakılacağını kabul etmiş olması gerekir.

edit: ayrıca lütfen imanın mantıklı olmakla alakalı bir şey olmadığını bilelim, iman mantık yürüterek elde edilecek bir şey değildir. kişinin fikri ehliyetini kendisinden daha büyük gördüğü bir sürece teslim etmesidir. aynı zamanda deist ergümanlar kullanarak islamı savunmayalım, tanrı ve yaradılış konsepti ayrı bir şey, islamın iddiasının doğruluğu farklı bir şey.
kimse de ne yaparsa yapsın olduğu şey nedeniyle sonsuza kadar dışarıda bırakılacağı bir iddianın peşinden gitmemeli.
ve lütfen kutsal kitaplarınızı ve iman akitlerinizi okuyunuz, üzülecek olsanız dahi buna hepimizin ihtiyacı var.
hitler seven yahudilerin olduğu bu dünyada boşa yazıyorum galiba.

league of legends

allahım çok kötü oyun ya, çevremdeki insanlar için kalite turnusolu görevi gördüğünden dolayı minnet duyuyorum

karantinaya bir kitap film dizi önerisi bırak

dune serisi ama frank herbert'ın kitaplarını ilk başta okumak gerek. film olarak izlemediysen memento izle
dizi olarak da friendsi tekrar izle ya da penny dreadful izle.

teleri

vaların davetiyle valinor'a olan kutlu yürüyüşe katılan üç soydan sonuncusu ve en kalabalığı, bu soyun bir kısmı yoldan erken safhada ayrılıp orman elflerini oluştururlar, sonra da deniz kıyısına gelenlerin bir kısmı balegaer denizini geçmeyip orada kalmış, cirdan önderliğinde denizci elfler olmuşlardır.
denizi geçenler de yine valinor'a ayak basmayıp yanlız ada tol eressa'da kalmışlardır.

bunların orta dünyada kalanlarına sindarin denir, teleri ise sadece valinor'a gidenler için kullanılan bir isim haline gelmiştir.

legolas, thranduil, galadriel'in kocası celeborn, cirdan ve haldir bu elflerdendir.
ayrıca orta dünyadaki (valinor değil) en yaşlı elf cirdan'dır.

bununla birlikte en pleb elflerdir.