bu seferlik boyle olsun

Durum: 500 - 0 - 0 - 0 - 30.12.2023 01:25

Puan: 8584 - Sözlük Kezbanı

7 yıl önce kayıt oldu. 8.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 25

yılmaz morgül'ün özel mesajlarını ifşa eden milli sporcu

zeki müren, bülent ersoy, yılmaz morgül gibi ünlüleri türkiye kanıksamış artık. o yüzden pek skandal olabilecek bir olay değil. "sanatçı toplumun aynasıdır" lafına çok güzel örnek olmuş. gay mi değil mi hiç düşünmeden dümdüz yürüyen çok gördüm. hatta güvenip face den bi süre arkadaş kaldığım adamın arkadaşlarıma istek atması geldi aklima. yılmaz morgüle sinirlerim bozulmadı değil. ifşa eden kezban daha oc olunmazdi.

tekrar görüşelim dedikten sonra engelleyen koli

daha çok tekrar görüşür müyüz? sorusuna evet diyen kolinin engellemesi gibi geldi bana. adam kabalık etmek istememiştir. engelleme planını yaptığından ne de olsa bir daha beni görmicek rahatlığıyla olur demiştir. peki direk gerçeği soylemesi daha mi iyi olur du? bence ne cevap vereceği hiç önemli değil. burda önemli olan o soruyu sormamaniz. eşcinsel ilişkilerde hem alternatif çokluğundan hem de ulaşılmazin daha çok tercih edildiğinden zaten o soruyu sormakla karşıdakini kaybedersiniz. hele ki ilk görüşmede "lütfen beni birakma", "senden çok hoslandim", "sevgili olalım", "daha ilk günden alıştım sana" gibi sizi küçük düşüren cümleler sarf ederseniz; partnerinizi tam aksini yapmaya itersiniz.


bu konu hakkında sayfalar dolusu yazı yazılabilir ama kısacası her şey insanın kendisinde biter. yani bir insan sizi engellicekse hornetten değil de wp den engellesin ki ortada bir hatır olsun. hornetten engeli yiyen birinin tanışma evresini tahmin etmek hiç zor değil açıkçası. o yüzden böyle durumlar yaşamak istemiyorsanız seks hayatınızı biraz daha kısın. fırsatlar seks için bahane değil. ihtiyaç duydugunuzdan emin olup öyle yapın yapacaksanız. ve seks yapacağınız kişi en iyi kullandığınız elinizden daha iyi değilse boş verin yapmayın.

nick'i o ö u ü içerenlerin genelde eşcinsel olması

halil ergün

balamozcuların hoşlandığı tipi tarif etmenin en kısa yoludur halil ergün.

ayı sözlük günlük

bi saat önce yaklaşık beş senedir görmediğim, basit bir ilgiyle başlayıp yoğun bir aşkla bağlandığım dershane hocamı gördüm. öyle uzun maceram da olmamıştı. bir sene sonra farklı bir şehre gitmemle yavaş yavaş etkisinden çıkmıştım. zaten hemen sonrasında gönlümün efendisiyle beş yıllık bir ilişkim olmuştu. kim takar platoniği. ışte neyse abimle kuruyemişçideyken baktım aniden biri çıkıverip abime selam verdi... tekrar dönecem buraya.


ben dershanede sınava hazırlanırken ilk gün gözüme biri ilişiverdi. hoşlandığım tiplerden uzak bi tipti ama başımı kendine çevirmeyi başarmıştı. hani ilk başlarda meydan okur gibi üstüne gider buna mi aşık olucam ya deyip avucunda bulursunuz ya kendinizi ben de öyle oldum. hiçbir cinsel fantezime uyduramadigim adamda beni çeken bir şey vardı. bunun üzerine çok bahtsız olacam ki kısa zamanda benle samimi olup beynim bana ilgisi olduğu yönünde sinyaller verdi. yanılmış da sayilmiyordu. üçüncü kişinin ağzından, falanca hoca sana niye bu kadar yakın davranıyor dediğini duymasam yanılıyor olabilirim derdim. ya da derse iki kişi geç kaldığımızda önden arkadaşın kapıyı çalıp girebilir miyim? diye sorduğunda "hayır" cevabını verip arkasında gözü bana çarpınca "bu sefer bsbo * için girmenize izin veriyorum ama bir daha geç kalma" deyişini duymasam yine de bi ihtimal tanımıyorum derdim. kantinden çıkarken tesadüfen o da başka yerden yanıma gelip dirsek temasinda bulunmasa, ben lavabodan çıkmak için kapıyı açtığımda o da aynı anda içeri girecekken karından çarpışıp bi kaç saniye öyle kalakalmasak, dışarda ne kadar uzaktan da olsa seslenip selam vermese saçma sapan bir sevdanın peşinden gitme derdim. ama hal böyleyken bu kadar olayın yaşanması ilan-ı aşk gibi geliyor insana. normalde başka şehre gitmemin üzerinden altı sene geçmiş. bir defasında karşılaştığımız için beş senedir görmüyorum dedim. karşılaştığımızda da eskisi samimiyetinden farksız "hayırsız neden bi çayımızı içmeye gelmiyorsun" gibisinden bi fırça atmıştı. onun dışında her gelişimde gözlerim onu aramadı değil. ta ki bu gün hiç aklımda yokken ordan çıkması. abimin işi dolayisla yaşanan iş munasebetinden dolayı biraz samimiyetleri olmuş. ordan çıkıp selam verdikten sonra onu farkeder etmez beni bir heyecan sardı. ama gel gör ki hiçbir şey düşündüğüm gibi olmadı. hani çok samimi bi arkadaşınızı görür selam verirsiniz ya, yanında da tanımadığınız biri var "sana da merhaba" tarzında nezaketen ona da bir selam verirsiniz. bana da öyle yaptı. döndü abime nasılsın falan derken iş muhabbeti falan akıp gidiyor öyle. belki lafı bitirip bana döner diye bekliyorum ama yok. tinlamiyor bile. neyse abim ceviz fistik bir şeyler bakarken döndü bana sen nasılsın ne yapıyorsun dedi ama sonunu getiremiyor. hafızasını zorluyor ama olmuyor. farkettim mk eşek değiliz ismimi unutmuş. sonuna da dostum ekliyor. ben de yeni geldim şimdilik babaevinde takılıyoruz dedim. hm iyi bakalım deyip gitti. sonra kafamda durumun analizini yapmaya başladım. bu adam zamanında beni gördüğü yerde her zaman ismimi söyleyip nasılsın derdi. ve her gördüğünde de annesini pazarda kaybedip sonra bulan çocuk refleksiyle bakardı. tamam beş sene kısa bir süre değil ama bir insanın ismini unutmak için de çok kısa bir süre. hele ki o insan kendini özel hissediyorsa. tamam cidden yakışıklı bi tip de değil ama görünce elim ayağım birbirine dolandı. o soğukluk neydi vicdansız.

mastürbasyon yapmanın eşcinsel bir hareket olması

aşırı homofobik insanların takıntı yapması gerektiğini düşündüğüm hadise. kadın ya da erkek olsun kendi kendini tatmin ederken bir erkek/kadın eliyle orgazma ulaşıyor sonuçta.


edit: benim bahsettiğim teoride en az bunun #8252 kadar masum yüzeysel bir tespit. ama gelip bana laf sokup üstelik bahsettiğim olayı sapıtırsan ben de derim ki: erkek eliyle masturbasyon yapıp kadın vajinasi düşünen adam ile fullaaa yim deyip pürüzsüz bir erkek vücuduyla olurken kadın düşünen insan arasında ne fark var? kesinlikle ikisi de hetero olabilir. ama yaptığı hareket eşcinsel hareket ışte daha ne kadar aciklayayim?

cem yılmaz

instagram'daki paylaşımıyla rtük'e ve sigara zamlarına gönderme yapmış. arka fonda bülent ersoy'un çalmasıyla lgbt'ye de göz kirpmistir.

benim ilgimi çekense mükemmel vücudu. bilirsiniz ibneliğin fitratinda var yaş kriterine giren erkekleri süzerler gideri var mi yok mu diye. cem yilmaz için hiç bir zaman hoş biri dememiştim. ama o video da vücudu olsun, saç sakal tipi olsun gözüme acaip sexi geldi. o haliyle bi gece sevişme karşılığı iki sene sex yapmamaya razıyım.

link: https://www.instagram.com/p/B0wFcdUhXwu/...

fermente edilmiş üzüm suyu

+ fermente edilmiş üzüm suyu gibi kadınsın.
- haddini bil.

sigaraya yapılan son zamlar

bir yandan entrylere ve fiyatlara bakıyorum, diğer yandan yazarların tepkisine bakıyorum. sonra o günden bu güne ne değişti diye düşünüyorum. fiyatlar iki katı yükselmiş. tepkiler dört katı azalmıştır. insanları buna alistirdilar. asıl gelmeseydi tuhaf karsilardik.

ayı sözlük itiraf

bazen tanrı'nın sadece beni yarattığını, çevremdeki insan, ev, araba, hayvanların kendimi yalnız hissetmemem için bir yanılgı olduğu hissine kapılıyorum.

seks için sözlüğe gelmek

hevesinizi kırmak gibi olmasın burası ekşi sözlük değil. yani oltayi attığınızda mesaj kutunuz patlamicak. online yazar sayısı 10-15 i geçmez. ayrıca ıstanbul dışında aynı şehirde yaşayan iki yazarın denk gelme olasılığı çok düşük. bu yüzden 6. entry i girmeden lutffen sağ üstten * çıkış yapınız.

kişinin eşcinsel olup olmadığını anlama yolları

+ pardon. simit sarayına nasıl gidebilirim?
- inanın hiç gitmedim, bilmiyorum.
+ ok. kib. bye. bol şans.

fiziki cinsellik olmadan bir ilişki mümkün müdür

fiziki cinsellik olanı zar zor mümkün kıldık.

sevgili içeride uyurken 31 çekmek

libidon sevgilininkinden yüksekse dengeler sağlansın diye çekebilirsin.

kendinizle çıkar mıydınız

sikmek kelimesi iyi mi yoksa kötü anlamlı mı

söylersen kötü ama yaparsan iyi.

kızların gaylere söylediği şeyler

şu esmer zayıf olanı benim diğerini sen al.

ayı sözlük'ten beklenen hizmetler

salaş meyhanedeki yorgo

#407826
sevgili yorgo ben beş senelik ilişkinin kaderini "neden" sorusunun eline bıraktım. tek kelime iki hece... dili bi çözülse, ah bi dökülüverse o kelime ağzından anlatacak o kadar şeyim vardı ki... o "neden" tıpa gibi yapışıp kaldı yüreğime.

senin açından düşününce; daha ötesi ne olabilir ki? pişmanım demiş, seviyorum demiş, özlüyorum demiş... bunlar onu aklamaz belki, zaten ne yaşanmış bi tek siz biliyorsunuz ama hani diyorum bi çay içmeye yüzünüz varken hala, bizim yapamadigimiz; hesap kitap işini bi yere bırakıp bi gece bütün hislerinle sariliver sevdicegine.

sakal

nasıl benimsediysek artık. bi insan düşünüp yüzünün yarısının kıllarla kaplı olduğunu hayal ederken yok artık insanlıktan çıkmış derim ama gel gör ki erkeğin en estetik yeri.
  • /
  • 25

özel fotolarımın olduğu telefonu kaybetmem olayı

iki yılda iki defa görüştüğü adama "sevildim de inkar edemem şimdi" demez mi... bi irkildim okuyunca, oğlum sen insanı delirtirsin ya...

ayrıca amatör pornolar tam olarak böyle sızıyor ahahha

şaka bi yana geçmiş olsun, evet kimse şifre kırmaya uğraşayım demez. algoritma şöyle işler, önce sıfırlamaya çalışır yapamazsa kırmaya çalışır. ki kusura bakma ama redmi telefonu çalacak adam ona tamah eden adam onu gider direkt telefoncuya satar. telefoncu da onu sıfırlar kırmaya uğraşmaz.

ayrıca kimse şu dönemde böyle bi şeyi sızdırmak istemez emin ol kvkk ile adam sikiyolar şu an.

illa porno çekecekseniz de bu casual bir telefonla yapılmaz, yüz kere dedik bee...
al işte ortalama bir kamera, şifreli iyi bir de harddisk. bitti gitti.

yılmaz erdoğan'ın gel gel yapan pozu

yazılanı okuyup fotoğrafa tıklayınca hayretlere düştüm ve çok sinirlendim.
ruh halim:

ayrılık

kolay incelenmesi açısından dönemlere ayrılır.

1. yıldız tilbe dönemi
sürekli bir dertlenme kederlenme evresidir. götüme takmayayım derken sürekli kafanda dönüp durur.

2. demet akalın dönemi
amaaaan elimi sallasam ellisi, unuttum çoktan, kendi kaybetti, hayvan, pislik, 'kötü çocuk pezevenk' dönemleridir.

3. orhan gencebay dönemi
demetten sonra birden bire anden gelir. bir sabah uyanırsın ve ben insan değil miyim, ben kulun değil miyim diye uyanırsın, bir dönem de böyle gider.

4. serdar ortaç dönemi
tıpkı sanatçının sarkıları gibi alakasız ve çelişkilisindir. bir an özlerken bir dönem sonra aman umrumda değil, hemen ardından bir dönse diye düşündüğün sonra yüzüne bakmam dediğin, nakaratın daha eğlenceli geçtiği dönemdir.

5. ilhan şeşen dönemi
artık atıp tuttuğunuz, içten içe atarlandığınız, durup özlediğiniz, dönüp sevdiğiniz dönem geride kalmıştır. artık çok daha olgun ve ilişkiye doğru bir bakış açısıyla yaklaşırsınız. artık dönse de bilirsiniz hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır.

böylelikle bir ilişkinin daha sonuna gelmişsiniz demektir.

yakışıklı karizmatik zengin koca adayı

tanım:birçoğumuzun hayallerini süsleyen erkek türü..

fakat söyleyim hepiniz buna heves ediyorsunuz ama bu o kadar kolay bir şey değil...üfff tanım girdiğime göre,bir sigara yakayım...bugün stresten ikinci sigaramı yakıyorum,deliler gibi de utanıyorum kendimden...ay biliyorum,dedikodu istiyorsunuz,şu lanet olasıcayı yakayımda,vericem dedikodu...

oooh yaktım,şimdi bahsettiğim adam inanılmaz zengin,sıçtığı bile para..ay her şeyi mi madem anlatıyorum ismini de söyleyim,tam olsun..ismi zülfikar, 29 yaşında.. ve elbette yakışıklı... ahahaha ne sandın bebeğim..

ay neyse geçen sabah bir kalktım,ama içimden hiç işe falan gitmek gelmiyor,her zamanki gibi...dedim ki zengin koca adayıma yavşayım,istifa falan etmemi istesin,desin ki mesela evinin gayi ol brokolim,hiç çalışma...

yakışıklı karizmatik zengin koca adayı: zülfikar, psk3: ben

z:efendim bebeğim?
psk3: günaydın ya,ooof o kadar hastayım ki anlatamam sana,sanki gözkapaklarımda adamlar oturuyor,sanki kollarım ayaklarım yok...sanırım ölüyorum...hiç işe falan gitmeyeyim diyorum
z:kalkıp koşsana,hem sevdiğin spor...
psk3: işte bende onu diyorum ya,enerjim sadece spor için...diğer şeylere hiç enerjim yok...sanırım ölüyorum,azrail benim işe gitmemi bekliyor...ay işyerinde alacak canımı,oraya hiç gitmemeliyim...
z: psk3 çalışmak zorundasın,bu şekilde güçlü olacaksın,para biriktirip...
psk3: ya işte bende onu diyorum,sen bana şu 100 binlik kredi kartını ver,söz taş çatlasın aylık 10 bini geçmem,diğer 90 bin acil durumlar için...ay bakarsın dağda falan mahsur kalırsam diye diğeri...
z: psk3 işe gideceksin,sabah sabah daraltma içimi...sen gene tutunamayanlar ı mı okudun ya?
psk3:aman iyi be,kimseye muhtaç değilim ben tamam mı?

çaaatt!

evet,gururlu bir çüklü kadınım ben ama o gün fal baktırma ihtiyacı duyup,ankaranın en sağlam lubunya falcılarından biri deniz ablaya gideyim dedim...deniz ablayı çok severim,eski lubunyalardan,boktan bir cafe'de fal bakar,asla hiçbir dediği çıkmaz ama işte sevdiğimden,biraz da yaşına hürmeten uğrayayım eski kaşarın yanına dedim..kapattım falımıi,bekledim deniz ablamı...neyse geldi deniz ablam,açtı fincanımı:

d.a: ayhh ne bu ayol,bi kısmet var?
psk3: aaaa nerden bildin kız.evet var,çok zengin,29 yaşında,ismi zülfikar,yakışıklı,sohbetkar,tam kafa adam...ooof deniz abla her boku görüyorsun valla...
d.a: ahaha bebeğim,ben öyle bir falcıyım.o değilde,bu çok çapkın...sen de bu saflık,onda bu açıklık...yani yetememe durumu var sanki...
psk3: bırakta o elindeki fincanı azıcık akıl ver,malum eski kaşarlardansın,ne yapabilirim avcumun içine almak için şimdi?
d.a: seksapelliğini kullanacaksın,adamı azdırıcaksın..adeta seninle her anlamda irtibat içindeyken,seni arzulamalı,manasız yere şeyi kalkmalı!
psk3: kız sus,ne diyorsun sen,etraftan duyanlar olacak..ben asla öyle şeyler yapamam..
d.a: ayyy halen aynı kezbanlık..27 yaşına geldin,ama evde kaldın..bu kafayla gidersen,asla bir bok olmaz senden...ama profesyonel bir falcı olarak söyleyim,bu adamı kaçırma...biraz tabularını falan yık..
psk3:aman iyi be,seksi olacağım...azdıracağım onu..

amaaan deniz gudubeti moralimi öyle bozdu ki,yol boyunca kendimin ne kadar salak olduğumu düşündüm...neyse benim eleman gene bir ihaleye mi ne girmişti,ayy kazanacağını bildiğimden sorma gereksinimi bile sormamıştım..zırrr gene telefon,aaa zülfikar,açayım hemen:

z: ya inanamacağın bir şey oldu?
psk3: noldu gene mi aldın ihaleyi?
z:ahaha evet ya,çok mutluyum..
psk3: amaan ne güzel,bir kola ısmarlada,boğazımın kuruluğu gitsin bari.
z:ahaha kola köpeğin olsun bebeğim,coca-colayı alırım senin için..ya o değilde,hastaneye gittin mi sen?
psk3: hayır gitmedim, ama babamın doktor arkadaşına anlattım,muhtemelen tansiyon diyor...
z:bence de tansiyon ama hastaneye de git,belki kansersin..
psk3: ohaaa, kanser olmamı istiyorsun,sırf parayı tek başına yemek için...
z:ahaha saçmalama be,şaka yaptım..
psk3:ya inanamıyorum gerçekten...benim erkenden ölüp gitmemi ve parayı başkalarıyla yemenin hayalindesin sen...haram zıkkım olsun...
z:saçmalama ya,ben kazanmayı seviyorum,sende yemeyi...ben kazanayım,sen de yersin işte...
psl3:üfff istemiyorum hiçbir şey...

gene çaaattt...

istemez olurmuyum halbuki..deliler gibi istiyorum elit bir yaşamı... dur bir daha arayımda,azıcık orospuluk yapayım,deniz ablamdan öğrendiğim tüyolarla...bu sefer ben arayayım:

z:efendim?
psk3: üfff max blum ve ben bir bar açacağız,çok zengin olacağız...onun haberini vereyim dedim...o barda ayrıca go-go boy da olabilirim..kıskandın değil mi?
z:ahahah,şaka mı bu,kamera nerde,götümü açıp sallayacağım...siz ikiniz,bir barınız falan bile olduğunu unutup,açmazsınız orayı haftalarca...
psk3: ahahaha oha,kıskanıyorsun...

çaaaaattt...

ayh lanet olsun gene sabah iş var ve ben gırtlağa kadar borca batmış durumdayım...dur arayım en iyisi,aklımda deniz ablam:

z:noldu gene yaaaa?
psk3:inanmazsın ama bak bu sefer gerçekten ölüyorum,belki işe gitmezsem asla ölmeyeceğim...
z:noldu ki?
psk3: bak ayaklarımın altından sanki kılıçlar sokuyorlar,kasıklarıma kadar gidiyor..
z: kasıkların mı,oyşşş kötü oldum..üff ne seksisin böyle..
psk3: aaa,hadi ya,evet beni keşfet aşkım,cm cm,her yanımı keşfet..
z:şunu söyledikten sonra varya direkt koptum,salak direkt içine ettin ahahahaha..olum bence sen seksi olmaya çalışma valla..ahahahaha
psk3:belki çalışmama mı istesen ve 100 binlik kredi kartını versen böyle olmazdım..
z: psk3 hadi yatalım,uyuyalım.bundan sonrada asla seksi davranmaya çalışma..beni keşfetmiş...ahahahaha...
psk3:amaan iyi hadi bye...

trans erkek

bazen düşünüyorum heteroseksüel bir kadınla mı, biseksüel bir kadınla mı yoksa trans kadınla mı beraber olunmalı diye. çünkü heteroseksüel kadının trans erkek adına çoğunlukla bir bilgisi olmuyor. boş boş bakıyorsun suratına. bedenin kadın, hareketlerin maskülen, kimliğin trans erkek.

geçenlerde bir kadınla buluştum. konuşurken(buluşmadan önce yazışırken) benim ne olduğumun onun için bir önemi olmadığını yani insanları insan olarak görüp sevdiğini söylemişti.

buluştuğumuzda sık sık "kız" sözcüğü kulaklarıma çarptı. o an üzülsem belki ağlamaya başlardım ama duymamazlıktan geldim ilkinde. sana istemediğin bir şekilde hitap edilmesi o kadar iğrenç ki. sonra zaten yanlış insan olduğunu anlayıp saldım.

hayatımın daha önceki evrelerinde saçlarım kısayken ve daha erkeksi bir görünüme sahipken hayatıma dahil olan kadınlarla başta her şey iyiyken bir yerden sonra anlıyorsun yetmediğini. biri çıkıp çocuk istiyorum ben anne olacagım diyip senden ayrılıyor. bir diğeri erkeklerle olduğu gibi değil diyip ayrılıyor. halbuki sen elinden gelebi yapıyorsun yetmek için. tüm çaban karşındaki insanı mutlu etmek üzerine kuruluyken herkes gitmeye çalışıyor. diyorsun ki sevgim her şeyi kurtarabilir, şefkatim her şeye yetebilir. o kadınların daha önceki kötü deneyimlerini(şiddet, küfür, taciz) dinledikten sonra o günlerinin travmasini unutsun atlatsın diye ekstra çaba gösterirken gidiyorlar. neden? çünkü bir çükün yok. neden? çünkü sen çocuk yapamazsın. olmaz yani. seni sen olarak görüp sevemiyorlar. sonra boş boş duvara bakıyorsun. dallara, ağaçlara bakıyorsun bir ağaç olmayı yeğliyorsun ki bu zaten daha faydalı olurdu.

alttaki yazara soracaklarım var

ermeni müziğinin mihenk taşı duduk gibi geldi bana. djvan gasparyan'ın şu dinletisi de bonus olsundu.


cevap için girmiştim soru bulamadım. alttaki altta olmak nasıl bir duygu?

benzeyeni çok çıkan ünlüler

küçük iskender

oldukça çarpıcı, duygularının ve düşüncelerinin cesaretini, kaleminin cesaretini aktarabilen şair, eleştirmen gerçek adı da derman iskender över'dir. * şiiri de sevilesi, tekrar tekrar okunulasıdır.


bir nedeni yok yalnızca öptüm

dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve 'hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. bekledim. beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. evet, bilmiyordum. bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. sevişirken sözlük kullanıyordum hala. ama, seni seviyordum. ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. sana yaklaşamıyordum. yasaklanmıştın adeta. çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. küçük bir ateş. küçücük bir ateştin sen. sönmekten ürken bir ateş. bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. aşkın mecali kalmamıştı. sessizce sokuldum yanına. acıyla irkildin. gülümsedim. gülümsememe anlam veremedin elbette. kimdi bu? ne istiyordu? tanımadığın biri. hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. fuzuli bir beden, karşındaki. usulca uzandım,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

kimi geceler penceremden uzayı seyrederim. uzayın adını ben koymadım. uzayın adını yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar. rahatlatır beni o. bütün yağmurlar, uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm. yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar. romantizme uyum sağlamak için de değil. öyle. işin gerçeği budur. yağmurlar, bu dünyaya ait sanma. bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de. lekesiz bir yalnızlık. lekelenmeye müsait bir yalnızlık. tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken. pişmansın. pişmansın kapıp koyveremediğin için sanki. elinde olsa, avaz avaz bağıracaksın sokaklarda. 'neyim ben? ! ’ diye haykıracaksın. olmuyor tabii. olmuyor. sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden, sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun. beni anlayacağın günler gelecek. beni de göreceksin. benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü. korkma lütfen,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan. bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam. çay pişiririz. çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen. sonra da sen anlatırsın: sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin... hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. ben sıkılmam. ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini. bir insan, bir insanı sıkamaz. bir insan canı isterse sıkılır. hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim. endişelenmen gereksiz,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası. endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var. başkalaşmaya çalışıyorum. gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş. değişmek, hiç de zor değil. yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki. anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu. evet, tıpkı bu. sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek. birlikte dansedebilmek gibi. sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi. arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi. bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki. ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi. ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi.doğal. ve ciddi. ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü. bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği. ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana. masallarla geliyorum. efsanelerle geliyorum. herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında. artniyetsizim. inan,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu. soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam, cehalet mi sanıldı acaba? ! bedenlerin bedenlerden istedikleri, ruhların, ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma. aklıma yayıldın. ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık: ortadaydım işte! bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu. hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak bir açı yakalayamama sorunu galiba. her kadın gibi doğurmak hevesi, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden ırak hüzünlenme denemeleri aslında. kusura bakma, kafam biraz dağınık,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. kızmamalısın. darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? ! ilımlılık mı kurtaracak insanlığı? alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir. beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? ! gerçekten kırıyorsun beni,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

birinin peşindeyim ben; tanımsız bıraktığım birinin. sessizliğin doyurduğu, biçimli ve endişeli birinin. düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin. yanında huzurlu uyuduğum, mutlu uyandığım birinin. onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlandığım birinin. onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme dokunacağını tasarlıyorum. bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına aynı/ birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu. cesaretimi ondan alıyorum pervasızca ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda. bir sır gibi saklıyoruz misafirliğimizi. hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza. insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz aşkımızda. bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar. yapacak çok işimiz var. dövüşecek çok düşmanımız var. kucaklayacak çok arkadaşımız var. bizim sebebimiz bu. bizim fazlalığımız bu. belki de iksirimiz. kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende, fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız. yalan söylemiyorum

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlayı aşırılıkta aramayan, ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı. “rüzgara dur, yağmura yağma, mevsime değiş” demeyi; doğru, hepimizde biraz tanrıyı kıskanmak var galiba. bütün günahlar da buradan kaynaklanıyor adeta. hırslarımızın, çekincelerimizin odağı burası. kazanmaktan çok, kaybetmeyi göze alabiliyoruz. çikolata bile kurtlanabilir. dondurma erir. çiçek solar. galiba önemli olan, onları yerinde yaşamak, yerinde korumak! birer hatıraya dönüşseler bile! kaç ölüme kaç doğuma şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? sevmek, ifade edebilmek kadar, ifadeyi unutmamaktır da.

şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum. aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından geçip gitti. hafızasızlığı, gurur saymanın adil yanı! . hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. hangimiz daha özveriliydik; bunun da.. umarım mutlu olursun. bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte! . yüzüme öyle bakma nefretle,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

benden uzaklaştıkça, bana ait olandan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, herşeye yeniden başlayabileceğini sanıyorsun. kimbilir, doğrudur belki de! . adımın yaşamadığı, adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten? romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin esrarı büyüleyici! romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve hırslı!
ben seninle birlikte yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu çünkü. maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması, donanımımızla ilişkiliydi. ynni, sen ne kadar sevecensen, ben ne kadar yıpratıcıysam.. o da o kadar mükemmeldi. özveri denebilir buna. evet, buna özveri demek beni mutlu ediyor. insan, özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını kaybediyor. bu kaybedişteki kaosun ritmiyle çekiliyorum sana. sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben, çekilirken sana içimdeki alelade metal parçalarıyla, kan şekerim düşüyor, ağzım düşüyor, ellerim.. en çok da ellerim düşüyor! . sakın ha üstüne alınma,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

ben seni kırmak için yaratılmadım. uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; cezalandırılacak kadar mı yabancı, tanınmaz ve suç yüklüydüm? ! belki; seni çok yıprattığımın, bıraktığımın elbette farkına vardım, ama herşey mi benim aleyhte varoluşumla açıklanabilir? ! beni, başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma ben mi oluşturdum? seni kaybettim. bunu biliyorum. seni kaybettiğimi sen çekip gitmeden önce de biliyordum. ortadaydı. bedel ve kefalet ortadaydı.. senin hakkında bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü? ! sana ait olanları içten içe koruma uğraşı mıydı sanki bu: kuşkusuz. hala da saygıyla ağlıyorum. büyük bir tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan gibi,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

elbette kızıyorsun bana; belki en çok da bu zayıflığıma kızıyorsun: tedirginliğime, seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermem, anlamlarını anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli sürekli içmeme, kelimlerin kifayetsiz olma durumuna, vesaireye vesaireye.. inadıma öfkeleniyorsun. seni bırakmama, seni özgürlüğüne salmama hiddetleniyorsun. bu da aşk işte! bu da entrika! bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi! peki anahtar nerede sevgilim? ! peki anahtarın üzerindeki yivler kimin eseri? ! dur, dur, bağırma,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

bunlar da geçecek şüphesiz. seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki.. bir küsme, bir burulma biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki.. yaralandım. bütün noktalarımdaki nöbetçiler de yaralandı. çığrından çıkmış bir ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım. bir gerçek aramıyorum felakete. bir bahne göremiyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde. ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri. ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak.. eğer hissediyorsan,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. o rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. dokunamadım sana. parmakuçlarım neşterdi çünkü. kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

engelli eşcinsel

@bu seferlik böyle olsun, henüz biraraya gelmemenize rağmen ilgini çekmeyi başarmış seni etkilemiş yazdıklarından öyle anladım. böyle bir ikilemde kalman son derece normal araçtaki simge olmasa belki sende farketmeyecektin bu durumu. ben karşı tarafta halâ kabullenememe durumu sezdim.( fotoğraflarda saklamaya çalışması, sana bu durumdan bahsetmemesi beni buna itti.)sonradan engelli olan hemen hemen tüm bireylerde vardır bu arafta kalma durumu. buluşma olursa şayet çok dikkatli olman gerekir selamlaşmak için elini atmak yerine direkt sarılmanı öneririm.( sağ kolu yok diye belirtmişsin) bence bu durum birlikte olmanız vakit geçirmeniz için bir engel değil. bu durum yokmuş gibi davranamazsın, kendinden ödün vereceğin noktalarda azımsanmayacak kadar fazla. fakat etkilendiysen; sana, kalbine hitap ettiyse biraraya gelmemizde fayda var derim.

huzursuz bacak sendromu

yatarken bile rahat duramayıp nevresim altından ayaklarımı oynatmaya devam ederken, iki kedimin yakalayabileceklerini düşündükleri bir canlı olduğunu zannetmesiyle, ayaklarımın sürekli pati ve kedi ısırığına maruz kalmasına sebep olandır.

Toplam entry sayısı: 500

neden en popüler yazar sen değilsin

valla ister dövün, ister sövün, ister eksi verin, özelden taciz edin. ben dayanamıcam, söylicem ağzıma gelenleri.

öncelikle başlıkta yazdığın gibi, neden en popüler ben değilimse amacın böyle zerre yaratıcılık olmayan başlıklar acarsın. ve bana göre de gayet popülersin. sol frame'de ne zaman yüzümü ekşitip anlamsız bir başlık okusam, tıkladığımda tahmin ettiğim gibi bir çift ampül bir de atlet görüyorum.

benim anladığım, biri başlık açmadan kafasında tartar, olur mu olmaz mı diye az düşünür. ama sanırım bu arkadaş olur mu olmaz mı sını uygulamalı anlamaya çalışıyor.bunu hissediyor insan ilk akla geldiği şekilde yapıştırıyor. ben iyi ya da kötü yazdığını söylemiyorum veya o konuda eleştirmiyorum sorun ne zaman bi şeyine denk gelsem: ''ne diyo bu laa'' oluyorum. o yuzden tutamadım kendimi patladım. ohh rahatladım.

ayı sözlük itiraf

insanlar ne kadar mantıklı, sağduyulu, tutarlı düşünse de bazı konularda olaylar düşüncelerini desteklediğinde çok salakça fikirlere kapılabiliyor. lise dönemi ergenliğiyle platonik bağlandığım okulumuzun müdür yardımcısı vardı. neredeyse aradan on sene geçmiştir. platoniklerin arasindan en tutkuyla bağlandığım adamdı. hayatta bana bir fırsat sunulsaydi, her türlü onunla değerlendirmeyi seçerdim. o kadar olağanüstü bir şey gibi geliyordu ki tenimin tenine değmesi; aşkı sevgiyi geçtim, sırf nasıl bir histir bu merağından belki de en çok istediğim şeydi. bilen bilir platonikler durup dururken birine bağlanma olayı değildir. dogru ya da yanlış karşı tarafın da tavırları seni buna sürükler. etkisini yitirdiğinde karşılık konusunda en iyimser düşündüğüm adamdı kendisi. yeni yaslarimin getirdiği tecrübe ve olaya birkac sene uzaktan bakınca en ufak bir alaka görmüyordum bile. hatta yakın zamanda onu gördüğümde karşılaşmamak için elimden geleni yaptım. ama dün telefona dalmışken iş yerinin oradan birinin geçtiğini farkederken kafamı kaldırır kaldirmaz birinin gözleriyle içeriye göz gezdirdigini gördüm. aynı zamanda yürüdüğü için tam gözler bana kayınca işyerini de geçmiş oldu. bir anlık noluyor lan dedim kendi kendime. anlam vermeye çalışıyorum. oldukça düşündüklerimden uzak ihtimallerden yana kullanıyorum mantığımı ama hafiften de aklım başka yana kaymiyor da değil. hani bir şey olacağından değil. biliyorum kırk yıl böyle sürse hiçbir şey olmaz ama içinin bi yerlerinde bir şeyler cız ediyor yine. gecem onu düşünerek geçti. hala karşıma çıkınca ayaklarım titriyor.

eşcinselim kan veremiyorum

bırakın bu samimiyetsiz duyar kasmayı. avm, cami tuvaletinde sex yaptım diye entrylerle dolu bu sözlük. ben de escinselden kan almam mk. faydan dokunsun istiyorsan kan verme gitsin. dünyada senden başka 7 milyar insan var.

bitip eridiğiniz olgunun yanında şişman kapalı teyze görmek

yolda geçiyorsun gözün bir olguna takılıyor tam bi afet. bıyıklı, kır saçlı tontiş bir şey. ortama girse belki kızların rüyalarında bile göremeyeceği erkekleri götürür ama yanına bakıyorsun bütün duygularını alt üst eden bir teyze. sonra mantıklı düşünmeye başlıyorsun... ortada yanlış bir şey yok. karşıda bir aile profili var. yine de tuhaf düşüncelerden kurtulamıyorsun bir yandan o afetle seviştiğini düşünüyorsun diğer yandan onun teyzeyle seviştiğini. bu seferde teyzeyle kendini kıyasılıyorsun. aynı kategoride miyiz gibi saçma sapan düşünceler geçiyor aklından. seviştiğim bir olgun olsaydı, tesadüfen yanından geçip selamlaşsaydık, arka planda muhabbetimize teyzenin saf gülüşleriyle eşlik ettiğini görseydim, aklıma teyzenin belki de 30 yıllık yaşamadığı fantezileri o bedende fazlasıyla yaşadığım gelseydi, gittikten sonra kimdi bu diye sorsaydı falan kişi deseydi, çok saygılı iyi vs vs birini benziyor deseydi.... hayat çok garip bee.

evliyim sorun olmaz canım umarım

genç, kaslı sevenlerin cool görünmek için burun kıvırdığı hadise. gay olup evli olmak sucmuş gibi. prensip olarak tercih etmeyebilirsin anlarım da beraber olanlara ıyy bıyy midesiz demek sacmaliğin daniskasıdır. tabii evli denince kafasında yaşlı kilolu 3 çocuk babası bir profil oluşuyor. yoksa o kaslı tiplerden evli birine denk gel bakalım metres mi olursun kuma mi olursun o zaman görürüz.

thepillars

ben bu embesil yüzünden sözlüğe girmez oldum. sevilmeyen yazarların nickaltina yazıp fav kasoyorlor. burama kadar geldi ki yazıyorum mk. burdan yönetimi de ayakta alkışlıyorum. herkes istediğini yazmakta özgür dusuncesi altında bunca ınsanin dimag zevkine tecavüz eden zatı sözlükte tuttuğu için. ben bunlara katlanmak zorunda değilim. size bol tecavüz fantezili başlıklar.

istanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçiminin iptali

menderes gibi kendi sonlarını getiriyorlar. 3 yıl daha dişinizi sıkın.

eşcinselim kan veremiyorum

bırakın bu samimiyetsiz duyar kasmayı. avm, cami tuvaletinde sex yaptım diye entrylerle dolu bu sözlük. ben de escinselden kan almam mk. faydan dokunsun istiyorsan kan verme gitsin. dünyada senden başka 7 milyar insan var.

kişinin eşcinsel olup olmadığını anlama yolları

kesin sonuçlar(istisnalar hariç);

-hornet, grovlr gibi uygulamalarda üyeliği varsa.
-facebook, instagram sayfalarında; beğenenler arasında kaslı hesaplar varsa.
-tarayıcı geçmişinde gay porno geçmişi varsa.
-gay bar ve çark yerlerinde denk gelirseniz.
-gay jargonuyla konuşuyorsa.
-istanbulda yaşıyorsa.
-saati soruyorsa *


büyük ihtimalle;

-gözlerinizin içine bakiyorsa.
-tensel temasta bulunuyorsa.
-sizinle bir şeyler içmek istiyorsa.
-telefonunu elinize vermiyorsa.
-istanbul'a gidip geliyorsa.


bi ihtimal;

-bilgisayarina şifre koyuyorsa.
-giyim kuşamina dikkat ediyorsa.
-güzel yemek yapıyorsa.
-şiir seviyorsa.
-geceleri esrarengiz bir şekilde kayboluyorsa.
-telefonu çaldığında dışarı çıkıp aciyorsa.
-vücut çalışıyorsa.
-sezen aksu dinliyorsa.
-yanından geçen taş gibi hatuna bakmiyorsa.
-istanbul denince ilgisi o tarafa kayiyorsa.


çok uzak ihtimal;

-bir erkekle yan yana yürüyorsa.
-telefonuyla bir sey yapmasını istediğinizde elinize verip sen yap diyorsa.
-futbolla ilgileniyorsa.
-geceleri 00:00 da uyuyorsa.
istanbul'a hiç gitmediyse.

kesin hetero;
-facebookta bütün kadın fake hesaplarda ortak arkadaşsa.
-çirkin kadınlara yavsiyorsa.
-kerhaneye gidiyorsa.

bitip eridiğiniz olgunun yanında şişman kapalı teyze görmek

yolda geçiyorsun gözün bir olguna takılıyor tam bi afet. bıyıklı, kır saçlı tontiş bir şey. ortama girse belki kızların rüyalarında bile göremeyeceği erkekleri götürür ama yanına bakıyorsun bütün duygularını alt üst eden bir teyze. sonra mantıklı düşünmeye başlıyorsun... ortada yanlış bir şey yok. karşıda bir aile profili var. yine de tuhaf düşüncelerden kurtulamıyorsun bir yandan o afetle seviştiğini düşünüyorsun diğer yandan onun teyzeyle seviştiğini. bu seferde teyzeyle kendini kıyasılıyorsun. aynı kategoride miyiz gibi saçma sapan düşünceler geçiyor aklından. seviştiğim bir olgun olsaydı, tesadüfen yanından geçip selamlaşsaydık, arka planda muhabbetimize teyzenin saf gülüşleriyle eşlik ettiğini görseydim, aklıma teyzenin belki de 30 yıllık yaşamadığı fantezileri o bedende fazlasıyla yaşadığım gelseydi, gittikten sonra kimdi bu diye sorsaydı falan kişi deseydi, çok saygılı iyi vs vs birini benziyor deseydi.... hayat çok garip bee.

eşcinselim kan veremiyorum

bırakın bu samimiyetsiz duyar kasmayı. avm, cami tuvaletinde sex yaptım diye entrylerle dolu bu sözlük. ben de escinselden kan almam mk. faydan dokunsun istiyorsan kan verme gitsin. dünyada senden başka 7 milyar insan var.

dark bear

sorduğum soruya cevap vermeye tenezzül etmeyen yazar. ancak bu kadar kezban olunabilirdi.

fisting

biz eşcinsel bireyler olarak fisting, felching, swinger, ensest ilişki olaylarına fazla duyarlı oldugumuzu düşünüyorum. tamam eşcinsel olabiliriz, encinsellik doğaya aykırı olabilir ama yaradilista bir kadın ile erkeğin türünü devam ettirebilmesi, bir birine yakınlık sağlaması için tanrı tarafından ya da başka şekilde insanlara bir takım duygular verilmiş(aşk, sevgi, şehvet vb). bunların olmadığı, uremenin salt duygusuz bir cinsel birleşme sonucu devam eden uzun vadeli dünya yaşamında insanların soyunun tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalacagini düşünerek bu duyguların ne derece ciddi ve önemli olduğunun farkına varırız. eşcinsel bireylere de o yüce güç (!) tarafindan bu duyguların aynısı verilip ama kullanım konusunda pek adil davranilmamistir. aslında eşcinselleri aklayan nokta da burası; o duyguları heterolar nasıl kullanma hakkına sahipse, eşcinseller için de bunu kullanmak kaçınılmazdır.


yani konu daha fazla sapmadan demek istediğim eşcinsellik yaşam tarzı ve zorunlu bir şeyken fisting tamamen fanteziyle alakalı bir şey. bu ve bu tarz olayları eleştirmek için kötü veya zararlı olduğuna dair bi ölçütüm olmadığı halde ne desteklerim ne de saygı duyarım. kelime olarak bile gördükçe huzurum kaçar. bu tarz fantastik olaylara saygı duyan nekrofili , pedofili ye de saygı duymak zorunda.

nefreti taşıyabilme kabiliyeti

şizofreni tedavisi mümkün bir hastalık.

çay servisimiz yoktur

tamam sana kaçak çay sözüm olsun. cekirdegimizi de alır sabahlara kadar dedikodu yapariz :)