homofobikliğini göğsünü gere gere dışa vuran bir sanatçı demeye dilim varmasa da sanatçının hayranı olmak bana biraz özsaygıyı yitirmek gibi geliyor. ebru gündeş'in eşcinsel yarışmacıyı popstar yarışmasına aldırmaması olayını biliyorsunuz. bizleri kanser hücresi gibi gösteren bir zihniyete sahip kişinin ürünlerine rağbet gösterip onu yükseltmek eşcinsel bir bireyin kendisini alçaltmasıdır.
lovely şarkısı ile tanıyıp çok sevdiğim, when the party's over klibi ile takibe aldığım ve korku unsurlarının köpeği olan bendenizi bury a friend'e çektiği muazzam sinematik klibiyle etkilediginden dolayı muptelasi olduğum, sesi hipnotize eden amerikan şarkıcıdır.kaliteli bir sesi var, işleri ise yavan değil. farklı bir tarz ile merak uyandırıyor.
birlikte olduğunuz adamın gelip yan komşunuz olması durumunu yaşayan ben niyeyse komşu olduktan sonra bir daha iletişim kurmamışımdır. niye? çünkü her azdığında kapıma dayanmasın diye.
şarkıda tanrıya bir laf atma mı desem sitem mi desem bilemediğim ama çoğumuzun içinde kaybolduğu ikilem yaratan bu sorgulamaya(tanrı her şeyi bilebiliyorken, basimiza gelecekleri bildiği halde bizi böyle yarattı ve yarattığı kişiyi öyle olduğu için suçladı mi?) dayandığı için yüreğime dokunan kısmı (bu satırı sen yazdın bu onun suçu değil öyle ol istedin, geber istedin teker teker nasıl yazdınsa öylesine bakmışsın işte o kadar ) kafamın içinde tekrar edip duruyorum. insanlara da inandiginiz hoşgörü dininin tanrısı boyle bir anlayışa sahip olacak değildir herhalde gibi dusundurmeye çalışarak lgbt bireyler için hazırda tuttukları idam sehpasıni inşa etmenin hadlerine olmadığını anlatmaya çalışıyor bence.
geceleri görünmeden beraber eğlenilen bu güzel insanları sabahları aynı insanlarca linç ettiren toplumun o iki yüzlülüğünü vurmuş suratımıza işte. konu hakkında toz tanesi kadar katkısı olmayan insanların ne hakla bu kadar elestirdigini merak eder dururum.
drag queenlerimizi open sarılan hanimefendinin sevkatiyle dolu bir toplumun ozlemiyle klibi her izleyisimde gözümden yaş akar. saldıran guruhun her darbesiyle de aynısı olmasa da hissettiğim acı doldurur gözlerimi.
şimdi soruyorum size bunları hep cinayet haberlerinde goruyorken şimdiye dek kim size alıp gösterdi, kim bu acıları, bu acıların karşısında duran sevgi ve merhameti hissettirdi size? bravo athena. bunları konuşmaya bile gotu yemeyenleri got edecek cesarette bir çalışma olmuş.
(bkz:durumsallık yaklaşımı) ya da (bkz:koşul-bağımlılık teorisi): her yönetim ve her örgüt, kendi olayını, örgütünün iç yapısını ve dış çevresini anlayarak çözmek zorundadır. en iyi çözüm, yoktur, bu çözüm belirli bir zamandaki koşullara bağlıdır. yani arkadaşlar, bu size, ne istediğinize bağlıdır. ıdeal kişiye bağlı değişkenleri olan bir kavramdır.
ıs cikisi eve gelir kısır, kek, börek neyin yaparım, yanına cerez cips alırım, cagiririm eşlik edecek arkadaşı sabahlara kadar ps4 + film+sohbet+bilimum aktivite.
ben geysiz yaşayamam, serden geçtim geyden geçmem diyen türklerin anavatani olduğu için bu şehirde yaşanabilecek daha konforlu gey yaşantısını ve diğer şehirlere göre sahip olunan avantajlari kaybetme korkusudur.
zebellah gibi kadındir. çok da güzeldir. yarıştigi sezonu izlerdim arada. samimi, hoş ve harbi bir karakter bulurdum kendisini. bizden olduğuna adım gibi de emindim. simdi ise cinsiyet değiştirme surecinde. bir yakışıklı daha katılıyor aramıza. şahlan yiğidim.
asya pornolarinda olandir. gözünüzü kisarak izlediğiniz zaman aslında mozaik adeta ortadan kalkar ve sansür yokmuscasina görebilirsiniz. cekik arkadaşlar sadece kendileri görebilsin diye yapıyor herhalde.
hababam sınıfı muzigi gibi kadın. slow bir parça söylüyor huzunlendiriyor, biraz ritim katıyor costuruyor. o uzayan namelerdeki ses rengine asılı kalıyor duygularım. zevkle dinliyorum. beğenmediğim bir parçası dinlediğim kadarıyla olmadı. hele hande yener'in armağan parçasını öyle bir akustik cover yapmıştır ki sesinde kaybolursun. miş miş ile girip yankı ile carptin hayatımıza, çınla dur kulağımizda.
albümün üçüncü klibi aşkın olayım ile geldi. şarkı gerekli mercilere armağan edildi. şarkıyı simge gibi ustsuz şekilde gözlerinin içine bakarak soyleyecegim ani bekliyorum.
insan yalnız doğar da yalnız ölmezmiş, n'aber? bizden uzak olsun keder sormana hiç gerek yok, yanmışım tarifi zor söylerim günde bin kere yüzün gülünce güneş doğar ya gözlerimi kısarım, güller açar bir anda işte seninle bir ömür böyle güller, güneşler dolup ellerimizde söylenmedi hiç sana layık düşler, benden önce tutsak yüreğim, biliyorsun sen de ince ince yangın yeri hep buralar sayende, yok şikayet gel bir sarayım, aşkın olayım gel bir sarayım, aşkın olayım
kıbrıs gazisi babası vefat etmiş, başı sağolsun. recep tayyip erdoğan da taziye için kendisini aramış. erdoğan'ın escinsel kimliği açık olan birini arayacagini hiç düşünmemistim ama konu ölüm olunca, daha doğrusu bir gazinin vefatı olunca o da sıfatları bir kenara bırakıp milli bir bilinçle aradaki duvarları yıkabiliyormus demek ki.
kitap okumak eyleminin sembolik bir şey olduğunu düşünecek olursak, kendisine hiç bir şey katmayacak birisiyle hayatını paylaşma çabası genelde büyük hüsran ile sonuçlanıyor.
yalnız burda kendi aramızda bile birilerini genelliyor olmak ne kadar üzücü. lezbiyenler maskülen, gayler feminendir stereotypeından farksız bu genelleme.
homojen dergi'nin 14. sayısı ile yeniden karşınızdayız. emeği geçen tüm yazar arkadaşlara teşekkür ederim. homojen dergi ekibine katılmak isteyen yeni arkadaşları da bekliyoruz. bir mesaj kadar uzağınızdayız.
14. sayının tüm yazılarını bulabileceğiniz link aşağıda;
bilgili ve farkındalık sahibi biri olmazsan sorunların da olamaz hayattan isteyeceğin şey sınırlıdır ve bunu bilerek yaşarsın.elindekiyle yetinirsin.aç kalmadığında bile mutlusundur.düşününce gayet mantıklı.belkide olay sadece mutlu olmak değildir.hayata anlam katan tek kriter mutlulukmu.kesinlikle değil.bir tarafta halinden mutlu olmak zorunda olan elindekiyle yetinmek zorunda olan bir insan var bu sadece bir savunma mekanizması bile olabilir.öbür tarafta ise kendisini yetiştirmiş ,geliştirmiş daha fazlasını elde edebileceğini bilen seçenekleri olduğu için mutlu görünmek zorunda hissetmeyen ve bunu özgüvenli bir şekilde söyleyen bir insan var.fark burada bence.
yukarıdakilerin tamamına ters düşecek ama ben yazar arkadaşımıza nedense kayıt olduğum günden beri en çok önyargı topladığım kişi diyerek başlayacağım. altını çiziyorum kendisini tanımadan bende oluşan önyargılar yığını var bunlar sadece teorik iddialar olarak sıralanacak. dolu dolu yazdığını düşünmüyorum bu yüzden fırtına öncesi sessizlik savının üzerini çizdim, çok aktif olduğu doğru ama sürekli kendi açtığı başlıklarda yazıyor gibi geliyor, başlıklara bakıyorum devamını getiren kimse yine çoğu zaman yok, getiren üç beş kişi de yine karşılıklı pohpohlaştığına inandığım sabit yazarlar. alternatif yazdığı çok şey göremedim çünkü yazdıkları hep aynı tonda ilerliyor ve çizgi olarak çoktan tekrara düşmüş gibi geliyor. girdisini görünce kesin yine okunacak bir şey yazdı demeyi çok istiyorum ama şimdilik bu sefer önyargılarım yıkılacak mi acaba diye okuyorum ki bu negatif bir yaklaşım dahi olsa sonuç olarak merakla takip ediyorum. bu kesinlikle karalama kampanyası değil dediğim gibi kim olduğuna dair hiçbir fikrim yok. iletişim dahi kurmadık, bu yazdıklarım belki çok eksi tepki alacak bilemiyorum ama dediğim gibi bende istemsiz oluşan önyargıları belirtmek istedim ki içimde kalmasın. nefret etmediğim ama sevmeyi çok istediğim bri yazar. başarılar diler saygılar sunarım.
kızlaaaar yeni bir zirve ile yine karşınızdayım. kesin katılacağını bildirenlerin sayısına göre olur diyorum. kalabalık bir sayıya ulaşırsak bir mekan belirlenir şuan için neresi bilemiyorum ama halledilir. üç beş kişiyle kalırsak da birimizin evinde falan olur en kötü ihtimal. benim kapılar sonuna kadar açık. evin kapıları yani. bence bi düşünün ona göre hareket edelim derim.
kızlaaaar yeni bir zirve ile yine karşınızdayım. kesin katılacağını bildirenlerin sayısına göre olur diyorum. kalabalık bir sayıya ulaşırsak bir mekan belirlenir şuan için neresi bilemiyorum ama halledilir. üç beş kişiyle kalırsak da birimizin evinde falan olur en kötü ihtimal. benim kapılar sonuna kadar açık. evin kapıları yani. bence bi düşünün ona göre hareket edelim derim.
yukarıdakilerin tamamına ters düşecek ama ben yazar arkadaşımıza nedense kayıt olduğum günden beri en çok önyargı topladığım kişi diyerek başlayacağım. altını çiziyorum kendisini tanımadan bende oluşan önyargılar yığını var bunlar sadece teorik iddialar olarak sıralanacak. dolu dolu yazdığını düşünmüyorum bu yüzden fırtına öncesi sessizlik savının üzerini çizdim, çok aktif olduğu doğru ama sürekli kendi açtığı başlıklarda yazıyor gibi geliyor, başlıklara bakıyorum devamını getiren kimse yine çoğu zaman yok, getiren üç beş kişi de yine karşılıklı pohpohlaştığına inandığım sabit yazarlar. alternatif yazdığı çok şey göremedim çünkü yazdıkları hep aynı tonda ilerliyor ve çizgi olarak çoktan tekrara düşmüş gibi geliyor. girdisini görünce kesin yine okunacak bir şey yazdı demeyi çok istiyorum ama şimdilik bu sefer önyargılarım yıkılacak mi acaba diye okuyorum ki bu negatif bir yaklaşım dahi olsa sonuç olarak merakla takip ediyorum. bu kesinlikle karalama kampanyası değil dediğim gibi kim olduğuna dair hiçbir fikrim yok. iletişim dahi kurmadık, bu yazdıklarım belki çok eksi tepki alacak bilemiyorum ama dediğim gibi bende istemsiz oluşan önyargıları belirtmek istedim ki içimde kalmasın. nefret etmediğim ama sevmeyi çok istediğim bri yazar. başarılar diler saygılar sunarım.
ay korkarım ben diye iki adımı gelmeye erinen yazarlara rağmen, urkmezsem gelicem dedi ve taaaa zonguldaklardan kalkıp geldi sağolsun zirveye. başta biraz ürkütüydü ama sohbetimizle biz oksaya oksaya sakinlestirdik. sempatik sessiz sakin yazar.
edit : sabaha karşı dönerken usudum diye verdiği boyunluk bende kaldı. emanetin ben de ürkek, bir sonraki görüşmede teslim edeceğim.
bir özellik belirten her başlığa, kendi cümlelerini kullanarak özgün anlatımıyla tanım girmek veya konuyu yorumlamak yerine kendini dünyaya tanıtmaya ant içmişçesine o başlıkta bahsi geçen özelliğin onda da olduğunu herkes bilsin isteyen yazardır. üç girdisinden birisi içinde "ben de bu kişilerden biriyim, biliyor muydunuz?" anlamı taşıyan"ben","bkz:ben","ben oluyorum", "bu benim" benzeri bilumum örneklere denk geleceğiniz, dolayısıyla ben merkezli, muhtemelen de ilgi orospusu olan yazardır.
oldukca hoş olan berberimin, traşı gereğinden fazla uzatarak elimin olduğu yeri hizalayarak alenen bastırarak yaptığı eylemdir. elim koltukla berberin bastırdığı yerinin arasında baya baya sıkıştığı için çekemediğim ama çekmeyi de beğenim doğrultusunda istemediğim için hoşuma giden küçük aksiyondur.
açtığı başlıkların aşırı spesifik konular olmasının inanilmaz hoşuma gittiği yazardir. her gün yeni bir bilgi sayfaları gibidir adeta. yazdıkları da fena değil. okunur bu okunur.