yine sinirlendiğim bir konu başlığı oldu. ben mi gerizekaliyim, bu insanlar mi çok art niyetli ben hala çözemedim. videodaki harbi kızdan bahsediyorum ve onun gibilerden. ne kadar güzel biz diyor zeki müren diyor intihar eden öldürülen translar eşcinsellerden bahsediyor canım benim. diyor ki kerimcan yılmazı kastederek biz sizi böyle tanımak istemiyoruz . yani diyor ki siz var biz var. yani diyor ki düşünme, yargılama hakkı bizim elimizde. en az kerimcan durmaz kadar saçma salak hareketleri olan bok gibi para yiyip milletin gözüne sokan insanlar varken kerimcan durmaz kısa yoldan para kazanma hayalleriyle büyütülen ve hak etmeden kazanan diğer gençlerden tek bir yönüyle ayrılıyor ona göre ; eşcinsel olması ve başarması . zaten daha önce elif şafak’ı da konuya dahil ettiğini vurgulamış canım harbi kız. yani kerimcan durmaz eşcinsel olarak haksız yolla bok gibi para kazandığından konu ediliyor. hadi düşünelim bu gence bu popüleriteyi kim verdi? diğer gençler kazanamadı da neden o kazandı? harbi kızın anlattığına bakılırsa eşcinselleri doğru tanıması gereken bir toplum var ve bu toplum epey kalabalık. hay allah kerimcani eşcinsellerden çok bu toplum meşhur etmiş olabilir mi acaba? seyirlik ibne arayan toplum? tam da bu eşcinsel ne yapsa heteroya göre daha fazla battığından sevilme nefret edilme çizgisine getirip popüler kılmış olabilir mi? hadi bizde de var canım biz de az değiliz.
şimdi harbi kızımızın ekmek teknesini dökelim ortaya; trans cinayetlerinden, eşcinsel cinayetlerinden, intiharlardan bahsediyor. anladım, acaba başka bir konu başlığı altında bu duruma dikkat çeksen ve lgbti bireyleri hetero bireyler gibi insanlıklarıyla ele alsan -sadece cinayetle falan değil ya da böyle tepki çeken bireylerle değil- daha güzel olmaz mi? ya da düşünceni ispatlamak için neden bizim acılarımızı kullanıyorsun? hetero zenginler için de aynısını yapıyor musun? ha pardon onlar topluma dahil, kendilerini ispatlamak zorunda değiller. yani ablamız başımıza gelenlerde de topu bize atıyor, doğru temsil diyor. peki toplum saygıdeğer başarılı bir eşcinsel “ben eşcinselim” dediğinde ona saygı duymaya devam edecek mi? bir trans seks işçiliğinden, dışlanmadan başka ihtimallere erişebilecek mi? trans cinayeti olmadan translara mikrofon uzatmayan; ekonomide, siyasette, yeme içmede, gezme tozmada bize fikir sormayıp sadece öldürülünce haber eden medyadan bahset biraz. ya da onu da etmeyen. doğru temsil mantığını gösterdiğine göre kerimcandan ibaret olmadığımızın farkındasın? peki bizi ezen zihniyet belliyken niye onlara malzeme veriyorsun? bizi kendi içimizde hesaba çağırıyor , hetero natranslar belirsiz fail rolünde. biz öldürülmemek için düzelmek zorundayız. hadi oradan aptal kadın. kerimcani sadece mallığıyla ele alıp başka bir şeye dikkat çekmesen tamam ama bir de cinayetleri gösteriyor gerizekali. bir de bahsettiği kişi 94lü lan. gencecik biri , üstelik bu cinayetlerin olduğu ülkede yapıyor bunu. cinayetleri de göstererek. seni sinsi natrans heterobok. beni kerimcani savunmak zorunda bıraktı mal. böyle meşhur oluyor işte. “ıan mckellen bile gay”
hrant dink vakfı tarafından bugün onuncusu düzenlenecek olan her yıl hrant dink'in doğum günü 15 eylül'de düzenlenen ödül töreni. türkiye'den ve dünyadan insan hakları aktivistlerine ödül veriliyor.
cinsiyetler dışı bir sevgiye sahip olmak açısından bakınca insanı daha bir mutlu eden şey de olabilir. diğer cins-hem cins ihtimalleri varken beni sevmiş, ben çok gururlanırım şahsen.
hetero erkeklerin kadın sevişmesine dahil olma, "bu kadını ben düzelttim" mantığıyla diğer erkeklere karşı galibiyet hissetme fantezileri nedeniyle izlemesi söz konusu olabilir. çelişkili değildir çünkü fantezi olarak yaklaşıyorlar, gerçekte sevgilisi başka bir kadınla olmak için ayrılsa işin ciddiyetini anlasa yani kadına da nefret kusarlar. kadın homofobikler de izleyebilir meraktan. bir de içselleştirilmiş homofobisi olan lezbiyen biseksüel kadınlardan olabilir bu izleyen.
bir bitmediniz diyeceğim artık. dönüp dolaşıp birkaç günde bir konu feminen geylere geliyor. hayır feminenlikten hoşlanmıyorsanız cinsel olarak, kimse zorla koynunuza sokmuyor. toplumun yalnızca kadın erkek ilişkisini zorladığı gerçeğini idrak edememek varsa o ayrı tabi. insan olarak hoşlanmıyorsanız da arkadaşınız olmaz, ilişkilenmezsiniz. bir de feminen geyin başına gözcü kesilmiş; sanırsın diğeri yalvarıyor benimle ol diye.
diğer anlamadığım mevzu da neden kadınsı olan şeylere bu nefret? bu nefreti hetero erkeklerin kadın nefretinden ayrı tutmuyorum. kadınsı davranışlar niye kötülükle, karaktersizlikle eşleştiriliyor? neden cinsiyet ifadelerine karakter biçiliyor. cinsiyet ifadesi olmaktan çıkıp niye her şeyin temsili kılınıyor, kötücül bir şekilde.
toplumda yalnızca feminen erkeğin gey olarak düşünülmesinden temsil edilememek boyutuyla rahatsızsanız çabalarsınız, -muhtemelen çabalamazsınız çünkü feminen geyler zaten yeterince dışlanıyor kadından nefret eden toplum tarafından, aynı belayı çekmek istemezsiniz-. bundan ayrı olarak umursadığınız şey toplumsa femineni de masküleni de toplumun parçası. sesi çok çıkana-çıkarılana göre hareket edecekseniz hetero evlilikler yapıp mevzuyu kapatalım, çileli hayat çekiyoruz deriz.
sermaye ve iktidarlar arası ilişkileri odağına alarak veri haritaları oluşturan bir grup. veri haritaları yöntemi sayesinde daha okunabilir , incelenip anlaşılabilir ve güncellenebilir bir veri ortaya çıkıyor. yoksa bunca ilişki ağını haberlerden vs. akılda tutmak zor. http://mulksuzlestirme.org/index
kolay ekonomi isimli, ekonomik terimlerin ve ekonomi mantığının kafamda biraz daha netleşmesini sağlayan, anlamayanlar için ekonomiye giriş niteliğinde kitabın yazarı iktisatçı.
kezbanlık öyle bir şeydir ki artık olsanız da olmasanız da baskısından muzdarip olduğunuz bir durum olarak ortaya çıkar. genelde kadınlarda görülür ve kadınlar için söylenir. heteroseksüel ilişkiler içinde tarifini duymuşumdur hep. baska türlüsüne rastlamadım. şöyle ki en ufak şeyde kadın erkek ilişkilerine dair arkadaşlık haricinde özel ilişkilere dair beklentilere giren ya da talep olduğunu varsayan kadınlar için kullanılıyor. ya da böyle olduğu düşünülen kadınlar için. ışin kötü kismi şu ki ben de dahil pek cok kadın kezban sayılmamak icin tepki verirken tam da hissettiğimiz yavşakça algıyı bize yaşatan erkeklerin bu sefer "aranıyor" algısına maruz kalıyoruz. böyle bir beladır işte .
kitap üzerinden sosyalleşme ağı. kitap okuma, kitap inceleme gibi etkinliklerinizi düzenliyorsunuz. yıl içinde kendinize bir hedef koyuyorsunuz, okuduklarınızı ve okuyacaklarınızı belirtiyorsunuz. sizin gibi başka kişilerle de tanışabiliyorsunuz. kullandığımdan beri okuma isteğimi artırdı ve programlamamı kolaylaştırdı.
haber değeri olsun olmasın magazinsel manşetler iş görür mantığını ne zaman bırakacaksınız?
operasyonla birbirinden ayrılan siyam ikizlerimiz büyümüşte sınava girmişler herkesin dört gözle beklediği sınav sonuçları açıklanmışmış. görende full çekmişler sanır! eğitim sisteminin boktanlığı karşısında barajı geçememiş bu 2 kızcağız ne yapsın. aynı haltı yiyen yüzbinlercesi var. bir de ikizlerin üzüldüğü yönünde fikir beyan etmişler sjsjks yok canım yanlış biliyosunuz zil takıp oynamışlar.
https://www.cnnturk.com/turkiye/siyam-ik...
bir akışkan * olarak ilk kez duyuyorum. ekşi'de bu konuda başlık açılmış. detaylı bilgi verilmemiş. genderqueerlik ve non-binary gibi kavramlar lgbt kadar görünür olmadıklarından çok bilinmiyorlar. ancak internette skolyoseksüel olarak ararsanız karşınıza türkçe kaynak çıkıyor.
high energy. eşcinsellerin dünyaya armağanı olan; disco, synth pop ve new wave'in kısaca klasik pop müziğin oluşmasına da katkı sağlayan müzik türü. kısaca popüler müzik de eşcinsel ürünü sözlük.
70lerde ingilterede ortaya çıkan bu türün nerdeyse tüm temsilcileri homoseksüel. sylvester, divine, dead or alive gibi eşcinsel şarkıcı ve topluluklar güzel örneklerini sunmuş.
bu kategorinin sanırım en emsalsiz örneği dead or alive'nin you spin me round hiti:
esasen mevlevi ilahileriyle daha çok benzetiyorum. ayrıca sadece bizans değil ortodoks geleneğin tamamında benzer ezgiler mevcut.
aha bu da bildiğin mevlevi ayini şerifi
ayrıca ortadoğu ruhu da mevcuttur ortodoks ezgilerinde;
bu da baya ünlü bir ilahi, galiba osmanlı döneminde yazılmıştı hatırlamıyorum tam, türkçe altyazısı da var.
ne olduğu bilmeyenler için cevabın gapitalizm (kapitalizm) olduğu durumdur. bu düzenin dilber ay eleştirisini şuraya bırakıyorum : "şu hayatta ne kadar güzel insan tanıdıysam hepsi de bu gapitalizmden nefret ediyolardı. benim böyle şeylere pek aklım ermez gardaş; ama, bu gapitalizmin çok şerefsiz bi şey olduğu besbelli!"
(bkz:gay sessizliği)
jodie foster'ın 17 yaşındaki bir röportajında kendisine heteroseksüel ataması yapılarak sorulan "nasıl erkeklerden hoşlanırsın" vs. sorulara mimikleri ve sessizliğiyle verdiği cevap buna bir örnek olarak düşünülüyor. gündelik hayatta heteroseksüel olduğumuz varsayılarak sorulan o can sıkıcı sorulan canımızı nasıl sıktığının ve öte yandan bu sessizlikte hiç de yalnız olmadığımızın bir işareti bu kavram.
lgbti'ler içerisinde de daha az konuşulan kadınlar oluyor. eşcinsel denince biseksüel denince akla ilk olarak gayler ve biseksüel erkekler geliyor. genel durumda ise heteroseksüel olmayan kadınların temsili az olduğu kadar oldukça sorunlu. bir fantezi unsuru olarak görülüp "erkekle tamamlanan kadın", "doğası belli kadın" algılarıyla da çarpışmak durumunda kalıyoruz. fobilerle uğraşmak durumunda kalıyoruz; az görünürlükle ama bizim hakkımızda bizden çok konuşanlarla yani. lezbofobi de lezbiyen kadınların görünürlük halinde nasıl da heteronormatif kalıplarla dile getirildiğini anlamak için önemli bir tanımlama. dolayısıyla görünürlük bizim görünürlüğümüz ve sözü biz söyleyeceğiz; tüm lezbiyenlerin görünürlük günü kutlu mutlu olsun.
yukarıdaki hikaye çok güzel. benimki biraz hüzünlü ama entriyi okuyunca direk aklıma geleni yazıyorum. bazı insanlar vardır böyle ilk tanıştığınızda sanki yıllarca vakit geçirebilirmişsiniz gibi olur. size birşey söyler ve söylediği sanki sizin nişanınızdır artık. güzel olan şeylerden çok derin yaralar da çıkar ya öyle bir şeyler. gözgöze yaptığımız muhabbet hala olduğu gibi duruyor içimde. öyle etkilenmiştim ki sonraki görüşümde heyecandan selam vermeye utanmıştım. bir süre sonra gitti zaten. görmedim bir daha. o gitti ben de o nişanın acısıyla kaldım. çay sözü vardı bana. "hatta senin için yemek yapacağım". öldüğünü öğrendim sonra. acıma eşlik eden şarkıyı buldum. dinleyince bir tek o gelir aklıma. bir de tanıştığımız şehirde bir yıldıza yazmıştım onu. istanbul'da da görür müyüm diye düşünüyorum. ölmüş biri için, bazen unutulduğuna acı çekilen, her anımsamadaysa geçirilen kısacık vaktin değeri acıyla geri gelen, yıldızlara benzetilen bir insan için ;
selahattin demirtaş, seni başkan yaptırmayacağız diyerek bugünkü ohalleri, her alana hükmetmeyi arzulayanların emellerine 2 yıl önce balta vurabileceğini gösterdiğinden yargılanan siyasetçi .
heteronormatif yapının sahiplenicileri bütün cinsel yönelimlerden çıkabilir. eşcinsellere saldıranlar içinde eşcinseller de olabilir. toplumsal cinsiyetten bahsedeceksek biseksüeller yalnızca erkeklerden ibaret değildir. pek çok farklı cinsiyet kimliğinden olabilir. feminen geyleri aşağılayan "ibne olmayan, aktif" geyler toplumsal cinsiyet biliyor yani? toplumsal cinsiyeti bilmek konusunda gey -biseksüel erkek ayrımı yapıldığına göre kadınların yaşadıklarını erkeğin kadına duyduğu, duyabildiği cinsel arzuya mı bağlıyoruz yani? evet erkeklerin hiyerarşilerini cinselleştirdikleri doğrudur. lakin buradan geyler de kurtulamaz. tam da aktif-pasif mevzusunda olduğu gibi.
yine bir biseksüel için geylik-lezbiyenlik normal olamaz. "normal" varsa kendinde olandır, biseksüelliktir. bununla birlikte biseksüel bir kadın için bir kadına ; biseksüel bir erkek için bir erkeğe aşık olmak, cinsellik yaşamak normaldir. ilkokul çağında ne yaşandığı da hem biseksüel hem eşcinsel çocuklar için dışarıdan illaki belli olacak diye bir şey yoktur. belli olsa da ne biz bu çocukların gözetçisiyiz, ne de onları birbirleriyle yarıştırabiliriz. denilen durumlar doğru olsa bile her örnekte, bu acıları yaratan temel durumları ve bağlantıları eleştirmek yerine acı hiyerarşisi geliştirmek heteronormativiteyi sağlar. biseksüel çocuğun hislerinin durumu hakkında hangi cinsiyetten hoşlandığını bilecek ve hayat çizgisini takip edecek kadar kaç tane biseksüel tanınabilir şu hayatta? sanki bir dış göz olunmuş da insanları geçmiş gelecek süzmüş gibi. evlenme mevzusuna gelirsek eğer mevzu eşcinsellerin sahip olmak isteyip olamadıklarıysa bir biseksüel diğer cinse aşık olduğunda onunla evlenmek istiyorsa tabi ki evlenebilir. ve kime hesap verecek kendinden başka? biseksüel kadınlar ve diğer cinsiyet kimlikleri mevzusuna hiç girmiyorum. zaten oralarda mevzu bu kadar da "basit" değil.
monoseksizmin derdini çeken insanlar. cinsiyetler arasındaki uçurumun başında bela olarak dolandığı insanlar. "geçiş evresi" kafasının üzerinde baskı yarattığı insanlar. gerçekte bütün cinsel yönelimler bir geçiş evresi olabilir. "aynı anda iki cinsiyetten biri olmayınca yarım kalır" , "yarı hetero-yarı eşcinseldir" kafasının derdini çeken ve illa aldatacağı varsayılan insanlar. biseksüel ahmet'in mehmet ile olan aşkında ayşe ile aldatacağı varsayılır. ahmet mehmet'i caner ile aldatabilir aldatabilen bir insansa. biseksüel ayşe'nin leyla ile olan aşkında cenk ile leyla'yı aldatacağı varsayılır. ayşe leyla'yı şirin ile aldatabilir aldatabilen bir insansa. hemcinsiyle birlikteliği olmuşsa bu birliktelikte yaşadıkları, yaşayabildikleriyle ve diğer cinsle birlikteliği olmuşsa bu birliktelikte yaşadıkları, yaşabildikleri arasındaki uçurumu düşününce kafayı yiyebilecek, canı çok yanabilecek, diğer cinsle olan birlikteliğinde kendi suçu olmasa da avantajlardan utanabilen insanlardır. hemcinsiyle de olsa diğer cinsle de olsa "ben seni bizim tarafa çektim ahaha" kafasıyla duyduğu, duyabildiği bütün arzuları yok sayılan; oradan oraya çekiştirilebilen insanlar.
yukarıdaki hikaye çok güzel. benimki biraz hüzünlü ama entriyi okuyunca direk aklıma geleni yazıyorum. bazı insanlar vardır böyle ilk tanıştığınızda sanki yıllarca vakit geçirebilirmişsiniz gibi olur. size birşey söyler ve söylediği sanki sizin nişanınızdır artık. güzel olan şeylerden çok derin yaralar da çıkar ya öyle bir şeyler. gözgöze yaptığımız muhabbet hala olduğu gibi duruyor içimde. öyle etkilenmiştim ki sonraki görüşümde heyecandan selam vermeye utanmıştım. bir süre sonra gitti zaten. görmedim bir daha. o gitti ben de o nişanın acısıyla kaldım. çay sözü vardı bana. "hatta senin için yemek yapacağım". öldüğünü öğrendim sonra. acıma eşlik eden şarkıyı buldum. dinleyince bir tek o gelir aklıma. bir de tanıştığımız şehirde bir yıldıza yazmıştım onu. istanbul'da da görür müyüm diye düşünüyorum. ölmüş biri için, bazen unutulduğuna acı çekilen, her anımsamadaysa geçirilen kısacık vaktin değeri acıyla geri gelen, yıldızlara benzetilen bir insan için ;
kitap üzerinden sosyalleşme ağı. kitap okuma, kitap inceleme gibi etkinliklerinizi düzenliyorsunuz. yıl içinde kendinize bir hedef koyuyorsunuz, okuduklarınızı ve okuyacaklarınızı belirtiyorsunuz. sizin gibi başka kişilerle de tanışabiliyorsunuz. kullandığımdan beri okuma isteğimi artırdı ve programlamamı kolaylaştırdı.
(bkz:gay sessizliği)
jodie foster'ın 17 yaşındaki bir röportajında kendisine heteroseksüel ataması yapılarak sorulan "nasıl erkeklerden hoşlanırsın" vs. sorulara mimikleri ve sessizliğiyle verdiği cevap buna bir örnek olarak düşünülüyor. gündelik hayatta heteroseksüel olduğumuz varsayılarak sorulan o can sıkıcı sorulan canımızı nasıl sıktığının ve öte yandan bu sessizlikte hiç de yalnız olmadığımızın bir işareti bu kavram.
pembe hayat aktivistlerinin pembe hayat'ın youtube kanalında yemek yaptıkları video programları. adını ilk kez duyduğum felah köfteye delikli boncuk yerde kalmaz adını vermişler. ölsem unutmam artık. o değil de canım çekti gece gece. herkesin çeksin.
çok manyak tiplerle karşılaştığım site. kadının biri kırk yıllık tanıdıkmışız gibi mesaj atıp konuşmayı yarıda kesti. herhalde biseksüel olduğumu söylemem etkili oldu. aradan haftalar geçince tekrar tanışmak için mesaj attı. geçmişte konuştuğumuzu ve yarıda kestiğini, bu yüzden konuşmak istemediğimi söyleyince de yalvar yakar oldu resmen. bir başkası attığı ilk mesajdan sonra ciddiysen konuşalım diye tutturdu. bir başkası selam sabah demeden kendi numarasını attı. neden böyle yaptığını sorunca da boy kilo bilgilerin dikkatimi çekti dedi falan. cevap vermedim. sonra sahte hesap olduğu ortaya çıkmış, banlanmış. ilginç bir site. daha aklı başında olduğunu tahmin ettiklerim de bana bakmıyor naletossun.
big little lies dizisine olan benzerlikleri esinlenmenin ötesinde olmakla birlikte çok farklı bir gidişatta olan dizi. big little lies dizisinde gördüğümüz kadın dayanışmasının yerini kadın rekabeti almış. yine de erkeklerin de mevzuya dahil olmasıyla biraz daha heyecanlanmış, yalnızca kadınları kötü göstermekten çıkmaya başlamış dizi. geriye sadece güç savaşları kalıyor. insani arka planları önemsemeden tabi. bir de sorguda konuşan tipler nasıl her ayrıntıyı biliyorlar?