yattığı yerden para kazanmak
çok güzel bir eylemdir. birminghamda bir kızın iş boyunca tek yapacağı bu. bu kız için üstünde uyumak bir sorun teşkil etmediği gibi üzerine para da ödenecek.22 yaşındaki roisin her gün farklı bir designer yatağında uyuyarak ayda 1,ooo sterlin kazanıyor. savoy otelinin de aralarında bulunduğu geniş bir müşteri kitlesine sahip olan savoir firması, lüks yatak üreticisi ve objektif bir gözlemde bulunabilmesi için roisin ile anlaşmıştır.(bkz:
lüks yatak deneyicisi)
yazarların en hoşlanmadığı insan tipi
insan olmayı unutup başka değerler peşinde koşanlar.
yazarların en hoşlanmadığı şeyler
soğuk ve ıslak şeyler, saç özenle yapıldığında çıkan rüzgar, markete almak için gittiğin şeyi unutup başka şeyler alıp dönmek, iyi beklediğin sınavlardan kötü almak, sadece bugünlük bizden bu kadar diye kapanış yapmak için 20 dakika reklam arasi veren yayınlar, okuyup çok beğendiğim kitabın filminin vasat olması, yeni alıp giydigim kıyafeti anında kirletmek, yere sigara izmariti çöp ve benzeri şeylerin atılması ve de tükürülmesi, çok istediğin şeylerin bir türlü olmaması, bel bağladığın şeylerin sonucu veya haberini beklerken geçen süre, değer verdiğin insanın bir türlü verdiğin değere degmemesi, inanmak ama inandığın şeyden %100 emin olmamak.... diye sayarken bir türlü sona varamamak, konunun ve listenin uzayıp gitmesi....
ebeveyn olmak
okulu olması gereken bir meziyet. anne baba olabilmek için belli bir eğitim alıp yeterlilik sınavına girilmelidir çünkü evlenip çocuk yapmak sanıldığı kadar ehemmiyetli bir iş değil. maymunlar da aile kurabilmektedirler. önemli olan düşünebilen saygılı ve içinde sevgi olan, en başta ruhen sağlıklı ve açık zihniyetli bireyler yetistirebilmektir. çocuklara kendi yasayamadiklari cocukluklarini yasatmaya çalışmayı ve olamadıkları şeyleri olmaya yönlendirmeyi birakmadikca ebeveynler ve çocuklarını bir eşya gibi görüp 'benim çocuğum' mantığıyla istek ve beklentileri doğrultusunda hapsettikleri sürece sadece tuğlalari arasında boşlukları olan sayısız eksikleri olan insanların neslinin devamı niteliğinde bir duvarı boşlukları doldurmaya çalışarak ama başka boşlukların oluşmasına engel olamayarak inşa etmekten öteye gecemeyecek vasat zoraki bir görev haline gelecektir. ütopik aile düzeni hayalime göre bilinç kazanmış bir birey olana dek sevgi ve saygı bağlariyla ailenin çocuğu değil neslin bir bireyi sıfatını kazandırıp, herhangi bir kişi ya da kuruma bağlı olmadan hayatı tercihlerini sadece ve sadece kendi kendine alabileceği ve bu sebeple kimsenin zoraki bağlarının altında ezilmeden daha mutlu yasayabilecegi bir düzenin parçası olması gerektiğini düşündüğüm mevki ebeveynlik. yani aileler yok olsun dediğim falan yok sadece daha profesyonel bir kurum haline gelsin aile.
kanatlarım olsa
bulutların üstüne çıkaran bir orgazm deneyimi için destekleyici ürün kullanmak zorunda kalmaz direk bulutların üzerine uçar seks yapardım.
türkiye'de din anlayışı
tamamen coğrafya gibi kader olan bir durum çünkü siz yeni dogmussunuzdur daha agu diyemez iken aklınız ermeye başlamadan düşünmenin d si o minnak bedeninizde oluşmadan siz var olan dinleri araştırıp okuyup öğrenme ve seçme şansını elde edemeden yine kaderiniz olan ailenizin dininin nüfus cuzdaniniza size sorulmadan kopyala yapıştır usulü ile kazinmasindan ibarettir ki muhtemelen ezberlenen sorgulanamaz zorunluluklar altında kaybolmaya sebep olabilir. bu böyle gelmiş böyle gidecek diye bir şey yoktur. beyin denen o cihazı calistirmayi başaran insanlar kendi inancına ulasabilme şansına her zaman sahiptir. ancak inancsiz olmanın dahi bir inanç olduğunu bilemeyen güzel toplumlarimiza ellesmeden kendi inancınızı kendinizce belirlemeniz nacizane tavsiyemdir.
su kaynamasına rağmen inatla durmayan kettle
canlı hali : yeter dedikten sonra bir kepce daha yemek koyan anne.
arabasını park ederken bir elini arkaya atıp bakan erkek seksiliği
o bunu yaparken benim o sırada niyeyse ön koltukta onun yanında değilde hayalim gerçekleşsin diye arka koltukta otururken bana gülümseyip öpücük atmasını umduğum beyaz chevrolet camaro'lu prensin özelliği.
granny's waffles
waffle denen illeti sadece oradan (genellikle üsküdar şubesi) yediğim markadir.
ciddi ciddi yemek yapmakla uğraşan insan
kendisi benimdir. mutfakta geçirdiği zamanlarda orgazm yaşamaktır. elinin lezzeti de iyi ise aç kalmayacak aç bırakmayacak insandır. sevilmelidir, opulmelidir, korunmalıdır.
söylenebilecek en acımasız sözler
ailesi tarafından bilinmeyen eşcinsel için :'ne zaman evleneceksin?'dir.
insanlara lakap takmak
pozitif olanı samimiyet ifadesidir, negatif olanı insana etiketler takmaktir.
bitmiş bir ilişkinin tekrar başlaması
aklıma "sana git diyemem ama kal demek de gelmiyor içimden..." şarkısını getiren, sevdiğiniz ama bazı şeyleri olduramadiginiz, sadece sevmenin yetmediği, şarkıdaki gibi kolay kolay gidemediginiz ama daha fazla da kalamadiginiz bir durumdur.
gizli gay
herkesin hayat şartlarını bilemeyecegimiz için yargılamadan evvel mümkün olduğunca empati yapılması gereken kişidir. ayrıca herkesin kendisi gibi olduğu mecralarda gizlenmesine bir türlü mantık uyduramadigim bilhassa ayar olduğum kisidir. yani seni bir eşcinsel uygulama ya da alanda tanıdığın görse ne olur görmese ne olur be adam, annem anneni kerhanede görmüş muhabbetinden başka bir durum mu var yahu diye yükselmek istediğim ama hayat onun olduğu için ona dokunmayan yılan olmayı seçtiğim kişidir.
başkasını seven birisini bile bile sevme
"sonunu bile bile sana deli oldum ah..." diye şarkılar yazdıran bir durumdur. ben de bir hikaye anlatmak isterim bununla alakalı ancak belirtmekte fayda var, seks seansları arasında mekik dokurken sevmeyi unutmuş kişiler için fazlaca uzun ve sıkıcı gelecek bir hikayedir anlatacağım. hiç başkasına aşık olduğunu bile bile birisini sevdiniz mi? hadi ilki siz anlamadan olup bitti gitti diyelim; peki aynı illet duruma ikinci defa düştünüz mü? düşmeyin. işte şimdi okuyacağınız bu hikaye küçücük bir bedenin yaşadığı her bir yılını, bire dört katarak onu acımasızca erkenden büyütmüş bir hikayedir. önünüzde bir bardak su ve bir ömür hatırladıkça sizi yakacak ateş var diyelim. aklınızın suyu iç,su olup ak, yolunu bul diye bağırırken yüreğinizin sizi tınlamayıp o ateşi içinize akıttığı durumdur. dışınızın buz tutup, bir mimiğinizin dahi oynamayıp sizin bu acınızı o'na belli etmediğiniz ama içinizde sönmeyi hatırlayamayacak kadar köz olmayı kendine haram kılan bu ateşin o buz duvarlara çarpa çarpa dönüp durduğu durumdur. ne diyeceğinizi, ne yapacağınızı bilemediğiniz ; adeta yürüyebilip sonunda bir yere varamadığınız bir çıkmaz sokaktır. çeşitli ihtimallerin var olduğu durumdur. onun sevdiğinden ayrılıp acıyla boşluğa düştüğü zaman sizin ona kapılabilme ihtimaliniz vardır ( sizi kendi kendinizle savaştırır, kaybettirir çünkü yara bandı olursunuz). onun birisini sevdiğini görüp kavuşamadığı zamana denk gelme ihtimaliniz vardır ( sizi kendi kendinizle savaştırır, kazanabilirim diye düşündürür ama yara bandı bile olamazsınız çünkü aklı başka ihtimallerin enkazı altında kalmıştır). başkasını sevip onunla mutlu olabildiği bir durumda elinizde olmadan sevebilirsiniz ( sizi kendi kendinizle savaştırır, sadece yara olursunuz, hem de açık bir yara, kanar durursunuz). öyle bir durumdur ki bu; tek dayanağınız ihtimaller ve onların gerçekleşebilme umudundan ibarettir. gözlerinizi yumup habire umup durduğunuz bir durumdur çünkü başka bir şansınız yoktur. sevmenin en duru, en saf halidir. karşılıksız yapılan iyilik gibi yücedir. sağ elin yaptığını sol elin görmediği iyilik gibi aklınıza göstermeden, duyurmadan ibadet eder gibi onun cennetine girmek istediğiniz ameldir. çünkü sevmeyi sizin seçtiğiniz ve onun sizi sevip sevmemesinin önemli olmadığı bir durumdur. sadece seversin, onun kimi sevdiğini umursadan ki bu da seni susuz çiçek yapandır, kapaksız kitap yapandır, kalemsiz kağıt yapandır.... hal böyle olunca beni de gencecik yaşımda takvimleri dörder dörder geçirtip adeta zamanda yolculuk yaptırmışcasına döşünden para çıkarıp kefen baktıracak yaştaymışım gibi hissettiren hatam/hatalarımdır.
nstrgt
işin aslı şudur ki adı enes olan bu yazarın adı ve soyadınin sessiz harflerinden oluşan mahlastir.
erkeklerin yediği şeyler
birakin isteyen istedigini istedigi yerde istedigi yerden yesin de sadece hickimsenin hicbirzaman hicbiryerde hicbir sekilde hak yemesine izin vermeyin.
insana kendini güvende hissettiren şeyler
-kendisi gibi olmasina izin veren ailenin dolayisiyla toplumun bir parcasi olmak,
-ağlamanin, dusmenin, korkmanin , basarisiz olmanin zayiflik sayilmamasi,
-farkli olmanin tehdit olmamasi,
-savaslarin daha iyi bir insan oldugunu kanitlama cabasina donusmesi,
-degil her canlinin var olan her nesnenin hakettigi degerden azini gormemesi,
-kör noktalarin aydinlanip cahilligin sonlanmasi.... diyeeeee gider boyle. ama yeter mi insanogluna? yetmez... sonsuzlugu kavrayabilecek kadar algiya sahip degilken sonsuzluga ac bir olusumdan soz ediyoruz. bu yuzden ne zaman guvende oluruz bilemem. doymayi hatta doymadan kalkmayi ve paylasmayi bir ogrenelim de , o zaman kimsenin hayatinin aşına musallat olmaz herkes icin de guven endişesi duymadiklari bir alan yaratiriz.
ikibinlerde gay olmak
milenyum caginin getirisi olan teknoljinin hizli ilerleyisiyle sundugu bolluklar neticesinde insanlarin birbirlerine kolayca eristigi, tuketim toplumunun girdabinda insanlari da kullan at içerikli urunler haline getiren bu yillarda emek ve bagliligin yok olusunun ivme kazanmasiyla zaten sadakat ve guven konusunda tarih boyunca sikinti yasamis biz lgbti bireylerin (ki hala bazilarimiz aska, sevgiye inanmaktadirlar) duygu ve degerler konusunda bilinclenmedigimiz ve bilinclendirmedigimiz takdirde cogunlugun ruzgariyla savrulup bizleride sadace kullanip atan, emek vererek guzellestirmeyen, buyutup koklendirilmeyen, ici bos gelip gecici insan ilişkilerinin mahmurluguna dahil edip bizleri de yavas yavas silecek olan bir firtina ile karsi karsiya kaldigimiz bir haldeyiz. uzun bir cumle oldugunu biliyorum ama insanlarimizkn boyle cumleleri anlayabildikleri bireyler olmasini diliyorum. 2000li yillarda escinsel olmak bu firtinada ortada sap gibi kalmak gibi. bu tanimlama icinde hepimiz cok yalnızız. neden bir araya gelemiyor ve fisiltilarimizi birlestirip hormoniyle klasik muzik edasinda bir basyapit haline getirmiyoruz?
genç sevgili vs olgun sevgili
ne dusunuyorum biliyor musunuz? ihtimaller... var oluslarin hepsi ihtimaller uzerine kurulu. hepimiz bir ihtimalin getirisiyiz ve bir olasiligin kusuratiyiz. bir insani sevgili sifatina koyabilmek icin yas sarti koymak cok ama çok üzücü geliyor. niye biliyor musunuz? çünkü olgunluk yukarıda da bahsedildiği gibi zihniyet ile, düşünce ile alakalıdır. neden bir insan sizi sevebilmek için o yaşta veya şu yaşta olmalı? huyu, suyu, karakteri, niyeti iyi ve güzel olsa, tek derdi sizinle mutlu ve mesut olsa , sizi gulumsetmek olsa ve siz de bu ihtimale inanip omurluk bir hikayeye yol acsaniz? olumsuz dusunmenin buyuk resme bakildiginda pek bir faydasi yok o yuzden olasi iliskinizin önünü arkasini dusunup olasi engelleri bir bir siralamayi birakin. olumlu dusunmeye sartlanirsaniz eminim guzel seyler yasanacak . cunku biz insanlar, istedikten sonra bir seyleri olduruyoruz. bu yuzden guzele ve iyiye inanip onu oldurmak sadece bize bagli. elbetteki zevkler dogrultusunda hoslandigimiz bicim ve sekiller secici kimligimizi oluşturuyor. zayif sevene kiloluyu, kilolu sevene zayifi sevdiremezsiniz mesela cunku onun filtresi budur. suzgecinden gecmez, gecemez. kimseye de sevmedigi
, istemedigi seyleri dayatmak o insani mutlu etmez. konumuz ile birlestirecegim nokta su ; birisini begenebiliyor, hoslanabiliyor, ilgi duyabiliyorsaniz o kisinin yasina bakmayin . o kişinin nasil bir insan olduğuna ve sizin hayatinizda hangi insan olabilecegine bakin . sekilci kimliginize uydurabildiginiz insanlara ihtimallerin kapılarını aralayin, onlari ellerinde olmayan yasamis olduklari sureye gore yok saymayin. sevelim sevilelim bu dunya kimseye kalmaz.