yaratıcı türk zekası
hava çok sıcak olduğu için güneşe ateş eden adanalı diye başlayacağım ama neyse yaratıcılık demişken bilimsel projelerimizden gireyim ve tübitak denen kurumun son zamanlarda dikkatini çeken projeleri sayayım : ayet okunmuş fasulye mi dersin, kanser için selam verme projesi o da yetmedi dua etme projesi mı dersin, esmaül hüsna tombalası mı dersin? daha var da saymaya gencecik kalbim dayanamıyor. yanlış anlaşılmasın dini değerleri çöp saydığım falan yok, olumlu düşünmenin psikolojik açıdan fayda sağlaması için bu düşünceler gayet iyi ama bilimsel çalışmaları somut olmayan kavramlar üzerinden yürütüp onaylayıp gençleri bilime yönlendirdiğini,inandırdığını sanmak da bilim ile pek alakası olmayan beni bile ikna etmemektedir. bu kategoriyi boşversek bile tübitak denen kurumun yetersiz ve başarı oranı düşük dediği projelerin yurt dışı kurumlarınca davet edilerek ödüllendirildiğini bilmem kaç kere görmek de çok komik değil de nedir? yaratıcı zeka diyorum milliyet ayırmaksızın, türkiye'de pek iş yapmamaktadır. cep dolduruyorsa mantıklı ama cepten azaltıyorsa başa icat çıkarmadır.
doktorların çok sevilmemesi
insanların meşgaleleri ister istemez zaman içerisinde onları şekillendiriyor. doktorların uğraşıları hastalıklar üzerine olunca yine ister istemez insanları sadece kimsenin istemediği bir şey olan hastalık olarak görmeye başlayıp insanlara ne kadar kendilerini sevdirebilecek şekilde davranabilirler ki? hastalık gibi sadece atlatmak zorunda olduklarını düşündükleri insanlar onları nasıl sevebilir ki?
başkasının gazetesini okuyan insan
başkasının telefon ekranından gözünü ayırmayan adamın bir önceki yaşamında sahip olduğu niteliktir.
gaylerin yaşadığı mekanlar
yalanların gölgesinde, şiddetle ve aşağılanmayla komşuluk ilişkisiyle, korkuyla içiçe yaşamaktadırlar. açık adres isteyenler için : reddedilmişler mahallesi böyle evlat olmaz olsun sokak ibne misin sen oğlum apartmanı no aradığınız kişiye şuanda ulaşılamıyor kendisi ya intihar etmekte ya da eşcinsel cinayetine kurban gitmekte lütfen daha sonra tekrar taciz ediniz kat ayaklar altı daire 4
bilmeden bildiğini sanıp ısrarla konuşanlar
iş başvurularında geçirilen hastalıklar kısmına yazmaları gereken rahatsızlığın, arkadaşlarınız sizi üç kelime ile tanımlayacak olsa ne derlerdi sorusuna vermesi gereken cevabın, bu özelliklerindenden yola çıkarak "ağır ağız ishali" olması gereken kişilerdir.
her şeyin küçüğünün sevilmesi
küçük şeylerin kötü şeyleri barındıracak kadar büyük olmaması sebebiyle sadece insanı öldürecek seviyeden bir parmak daha az ölçüde ponçikliği barındırabilecek hacimde olmasından kaynaklıdır.
ben ölmeden önce
ben ölmeden önce... neden görmez insanlar beni? neden duymazlar? neden anlam yüklemezler varlığıma da, beni onlar için umurlarında olmadığım başka bir insan olarak görürler? bakıp geçtikleri,bakmadan geçtikleri, ya da bakıp görmezden geldikleri insanlardan birisi olmak istemiyorum belki de ne biliyorlar? neden karşılıksız sevemiyorlar beni? illa onların işine mi yaramam gerekiyor? onlara zarar vermeyen birisi olmam bile yetmez mi sadece? onlar için ölmedim diye mi bilmezler adımı, ya da ihtiyaç duymazlar bilmeye, henüz şehit olmadım diye mi bu kaydadeğer görülmemem? tuzum kuru olup yaş olanların tuzunu kurutucam diye, sorumluluk alıp alıp da "aman benim de tuzum ıslanacak " korkusuna yenik düşmediğim için mi bu 3 maymun halleri? siyasetçi olmadığım için mi işe yaramaz görülüyorum yoksa? ben de düşünüyorum, konuşuyorum, bazı işler yapıyorum. işlerine ne kadar yarayıp yaramadığım mı bütün bunların kıstası? peki benimle aynı düşünenler nerde? benimle aynı şeylere değer verenler? onlarda mı ölmemi bekliyor adımı duymak için, beni sevmek için, ellerini omuzumda, desteklerini arkamda görmek için? neden ölünce anlaşılıyor değerim, takdir ediliyor yaptıklarım, toplanıyor artılarım ve eksilerim, hatırlanıyor anılarım ve öğreniliyor adım? bir de ölüler konuşamaz der insanlar ama anladım ki sadece ölünce konuşuyor insanlar, ve duyuluyor yaşarken yaptıkları. bir ses adeta benim hayatım ; kimi zaman fısıltı kimi zaman çığlık olan. ama ben ölmeden öncesi, suyun içinde konuşmaya çalışmak gibi... kaybettikten sonra anlaşılan bir değer olmak çok büyük bir yük benim omuzlarımda, çünkü o kayboluşun beni hapsettiği karanlık, kayboluşumun ardından anlaşılacak değerimin saçtığı ışığın aydınlatamayacağı kadar büyük. yaşarken ışık tutalım istiyorum birbirimize, karanlıkta yaşamak yerine. çok şey istemiyorum aslında, değer görmek istiyorum öldüğüm zamanda göreceğim gibi; ben ölmeden olsun istiyorum sadece bütün bunlar, ben ölmeden önce.
çocuk gelinler
açmayan çiçeklerin solmasıdır.
mehter marşı
dünyanın askeri tarihinin ilk bandosu olarak kabul edilen mehterin çaldığı marşlardır. esasında çok güzel ritmi ve sözleri olan, gururlandırıcı hissiyat aşılayan, insanı şevk ve şehvetle dolduran ama günümüzde siyaset bilimi ve siyaset felsefesinden bir haber olmasına rağmen esaslı vatani duyguları yüksek türk vatandaşının hissiyatini sömürmek üzerine dayanan bir siyasetin demagoji aracı haline gelmiş olan marşlardır. bandonun kullandığı enstrümanlar kös, kaba zurna,davul, boru, nakkare, zil ve cevgendir.
eşcinselliğin tedavisi
müjdat gezen sanat merkezinin yakılması
kara büyüye maruz kalmışların cadı avına çıkmasıdır.
kişinin eşcinsel olup olmadığını anlama yolları
dişi ya da erkek birey alınır, önden önüne bir kaç bar çikolata koyulup yedirilip mutluluk hormonunun kabarıp bütün vücuda yayılması için mayalanmaya bırakarak mutluluğu arttırılır, üstü çıkarılarak buzla neme uçlarına press yapılır, mutlulukla doldurulmuş ve soğuk press ile meme uçları sertleştirilmiş bireyin bir meme ucu erkek bireye bir meme ucu da dişi bireye emdirilir, hangi meme ucu uygulanan işlemden sonra yumuşuyorsa birey o meme ucunu emen cinsten hoşlanıyor demektir.
iki erkek arasında kalmak
grup seks esnasında bir kadının ya da ap yönelimli eşcinsel bir erkeğin içinde bulunmaktan mutluluk duyacağı eylemdir.
üniversite okuyacaklara bölüm tavsiyeleri
uluslararası ilişkiler bölümü okuyacaklara bölümün içinden birisi olarak söyleyebileceğim tek şey bu bölüm, mezun olunca her şey olunabilen ama hiçbir şey olunamayan bir bölümdür.
çığlık atma isteğinin geldiği an
iş arayan kişiler için görüştüğü bilmem kaçıncı şirketin de olumsuz dönüş mailini aldığı aralıktır.
günyüzü
başı dertten, tasadan, kederden kurtulamayan bahtıkara insan modelinin göremediği, kavuşulmak istenen güzel günleri simgeleyen ifadedir.
yeşil erik
zaafım olan, daha fazlası için adam öldürebileceğim, bir tek insanı bile onun kadar sevmediğim, tadını tuz ile birleşerek allah katına yükselten, bütün zevk veren maddelerin toplamının ondan aldığım bir ısırık kadar bana zevk vermediği, aşırı tüketimden ölümcül ishale yakalanacağımı bilsem de yemekten vazgeçmeyeceğim yiyecektir.
attığın taş ürküttüğün kurbağaya değmez
doğrusu; ettiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek olup anlam olarak yol açılan zararın, sağlanılan yarardan daha büyük olmasını ifade eder.
bir erkeğin en çekici olduğu an
yatağa beraber uzandığınızda kolunu sizin başınızın altına koyup diğer eliyle sizi sardığı gecenin sabahında onu yüz üstü yatağa yayılmış şekilde uyurken en masum halini gördüğünüz andır.
entry girerken noktalama işaretlerinin önemi
konuşma dilinde jest ve mimikler ne ise yazı dilinde de noktalama işaretleri odur. yazı dilinde, duygu, düşünceleri vurgulayabilmek adına katkı sağlamaktadırlar. içerdikleri anlamları ve görevlerini bilenlerin bir cümle içerisinde veya cümleler arasındaki anlamların ilgi ve alakasını algılayabilmesine yardımcı olmaktadırlar. noktalama işaretlerini öğrenmek, ne işe yaradıklarını ezberlemekten ya da kural olarak benimsemekten ziyade bu işaretlerin yazıya ne kattıklarını görebildiğinizde ve anlatmak istediğiniz şeyin anlamına uygun bir şekilde bilinçli olarak kullanabildiğinizde gerçekleşecektir.